| Komisyon Adı | : | MİLLİ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU |
| Konu | : | Yunus Emre Vakfı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı(1/818) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 07 .06.2017 |
KAMİL AYDIN (Erzurum) - Evet, çok teşekkür ederim.
Sayın Başkan, Sayın Bakanım ve çok kıymetli üyeler; ben de aynı dileklerle ramazanınızın hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Şimdi, tabii, tekrara düşmeme adına, söylenenleri söylememe adına, bir de, iyice, hangi amaçla bir araya geldiğimize odaklanma adına farklı şeyler söylemek istiyorum.
Şimdi, efendim, önümüzde 4 maddelik bir tasarı var. Şimdi, bunun birçok maddesinde, 3'ünde sıkıntı yok gibi görünüyor. Yani gerçekten biz daha önce Maarif Vakfını konuşurken de Genel Kurulda benzer endişelerimizi dile getirdik. Bu endişeleri dile getirirken siyasi kimliklerimizden arınmış, tamamen vakfın misyon ve vizyonuna uygun ne katkıda bulunuruz noktasından hareketle bir şeyler söylemiştik. Şimdi, aynı insiyakla ben iki şey söylemek istiyorum: Burada, baktığımızda yani Yunus Emre Vakfı -tabii, adı semboliktir, sanki sadece Yunus Emre'yi tanıtacağız, Yunus Emre'yi konuşacağız gibi algılanmasın- çok basit, çok açık, görev ve işlevine baktığımız zaman, efendim "Türk kültürünü, Türkiye'yi, Türk dilini tanıtmak." Bunun da tabii muadilleri var, Batı'daki, gelişmiş ülkelerdeki muadilleri var, bunları da sanıyorum bütün Komisyon üyeleri zaten bu oluşumdan önce inceledi, dikkate aldı, eksiklerini, fazlalarını görüp öyle bir değerlendirme yaptılar.
Şimdi, bunun muadillerini hepimiz biliyoruz, işte İngiliz Kültür, Fransız Kültür, Amerikan Kültür dernekleri gibi, bir de şahıslar üzerinden, aynen bizim "Yunus" gibi özel isimle temsil edip ama işlevini çok geniş tuttuğumuz yapılar da var. İşte, Goethe gibi, Rockefeller gibi, Fulbright gibi; bunlar da var.
Şimdi, bunlara baktığımız zaman -belki aranızda bunlardan edinilen burslarla yurtdışında giden arkadaşlarımız da vardır.- bunlar gerçekten yüzlerce yıl hayatiyeti olan vakıflar, dernekler. Ee, biz de istiyoruz ki, gerçekten idealist düşünerek diyoruz ki öyle bir şey kuralım ki hepimizin hemfikir olabileceği, misyonu belli, vizyonu belli... Efendim, Türkiye'yi yurtdışında layıkıyla tanıtmak. Bunu tanıtırken de Türk kültürünü, Türk dilini ve Türk tarihini bütün veçheleriyle, layık olduğu şekliyle bunu bir şekilde tanıtmak ama bunu yaparken de tabii, bu yapının olabildiğince apolitik olması lazım. Ben gerçekten tamamen siyasetten arındırılmış bir yapı olması en ideali diye düşünüyorum yani muhalefetten olsun, iktidardan 1 tane olsun, muhalefetten yarım olsun, şöyle... Ona hiç girmeye gerek yok.
Ya, arkadaşlar, şimdi hakikaten, Başkanım, siz de sürekli tekrar ettiniz. Ramazanın özüne uygun zaman zaman atıflarımız da oluyor. Yani liyakat çok önemli bir şey. Allah aşkına, hepimiz seçildik geldik, değil mi; bir mücadele sonucu. Şimdi, uzmanlığa inanmıyor muyuz, liyakate inanmıyor muyuz? Burada liyakate şöyle diyebilir misiniz? Liyakat, insani bir değer değildir; liyakat, demokratik bir değer değildir; liyakat, İslami bir değer değildir diyebilir misiniz? Tam tersine, bunların üçünü de kapsar liyakat. Yani işin ehline verme mantığıyla, uzmanlaştırma mantığıyla hareket etmemiz gerekir.
Şimdi, efendim, Yunus Emre Vakfının temsilcisi... Hocam güzel bir örnekten bahsetti, Sırbistan'daki bir yetkilinin gerçekten çok kompetan olduğunu söyledi, layık olduğunu söyledi. Bu bizi gururlandırdı. Bunların sayısını çoğaltmamız lazım.
Ben şimdi öncekine de bakıyorum, sonrakine de bakıyorum yani "Kültür, sanat, Türk dili ve edebiyatı alanında çalışan profesör, öğretim üyeleri arasından Üniversitelerarası Kurulun seçeceği 2 kişi. Eğitim, kültür ve sanat alanında kamu yararına faaliyet gösteren dernek ve vergi muafiyeti tanınmış vakıfların üyeleri arasından Bakanlar Kurulunun seçeceği 2 kişi, kültür, sanat ve Türk dili alanında çalışmalarıyla tanınmış kişiler arasından Bakanlar Kurulunun isteyeceği 2 kişi üye seçilir." yerine, derdest ettik ee, bunları kim seçecek? Üniversitelerarası Kurulun yapısı belli, YÖK'ün yapısı belli, YÖK'ün artık üniversite rektörlerini atama şekli belli. Yani elbette ki 2019 sürecinden sonraki bir Cumhurbaşkanlığı sisteminin zaten hâkimiyeti var; bunu hiç değilse... Dolaylı şekliyle hâkimiyet var, biz istiyoruz ki ya, bu hâkimiyet alanı varken bile liyakat noktasında seçme özgürlüğü olsun diye, konu uzmanlarına serpiştirilsin şu üyeler; yoksa toptancı bir zihniyetle 5'ini tamamen doğrudan, hiç böyle bir altyapı koşulları olmaksızın, hiçbir özelliğe sahip olmadan 5'ini öyle atasın, efendim 1'ini de Maarif Vakfından. Ee, Maarif Vakfını da konuştuk bugüne kadar.
Şimdi, böyle olursa bakın, korkum şudur: Uzun vadede eğer "Rockefeller Foundation" dediğimiz, yüzyılları aşan bir yapı ise "British Council" yüzyılları aşan bir yapı ise ya biz de istiyoruz ki gerçekten sağlıklı, zemine oturmuş, ne yaptığını bilen, vizyonuna, misyonuna bağlı bir kurum bizden sonraki kuşaklara... Bugüne kadar bunun eksikliğini hissettik. Yurt dışında kalan arkadaşlarımızın hepsi bilir, güya Türkiye'yi temsilen herhangi bir makamda kim olursa olsun, Dışişleri bağlamında söylüyorum, Millî Eğitim bağlamında, hatta Diyanet bağlamında söylüyorum, inanın kültürüne o kadar uzak, o kadar yabancı insanlar tarafından temsil edilme acısını da yaşadık biz. Biz bunları yaşadık bire bir, iyi örnekler de gördük. Biz bunları yaşamamak adına söylüyoruz, yarın olur ya, bir iktidar değişikliğinde inanın tekrar bu gündeme gelir. Bakın, ben uyarıyorum yani çünkü bu çok doğrudan bir, sanki doğrudan bir müdahalenin ifadesi gibi. Bu zaten dolaylı olarak eski yapıda var. Yani Kültür Bakanının buna başkanlık etmesi kadar doğal bir şey olabilir mi? Yani doğruya doğru diyoruz, doğaldır, tabii ki. Niye? Çünkü Türk kültürünü, Türk tarihini, Türk dilini tanıtan bir vakıf yurt dışında. Tabii olarak bunun başında da böyle bir bakanlığın bulunması doğrudur, pasaportların değişmesi doğrudur ama özellikle Mütevelli Heyeti ve Yönetim Kurulu noktasında ne olur, seçme hakkını zaten dolaylı olarak öyle kurumlara yaymışız ki bu kurumlarda atamaları zaten Cumhurbaşkanı yapıyor. Ee, ne olur, bu kurumlardan hiç değilse yeteneklilerinden seçsin, liyakatlilerinden seçsin anlamında biz bir itirazda bulunuyoruz. Bu gerçekten kabul edilebilir değil. Yarın en ufak bir iktidar değişikliğinde, bu Cumhurbaşkanlığı sisteminde bir başkası gelir bu yapıdan rahatsız olur, der ki "Hayır, böyle değil." bir daha değişiklik. Ee, bizim de Mecliste en fazla rahatsız olup da şikâyet ettiğimiz mesele şu değil mi? Allah aşkına, çıkardığımız yasaları, hani "Bina okur döner döner yine okur." misali sürekli değiştiriyoruz, en basitiyle tadilata tabi tutuyoruz. Bunları yaşamayalım. Ne olur, şu Komisyonun bir tane kalıcı, güzel bir hizmeti olsun diye söylüyorum.
Ben hepinizi saygıyla selamlıyorum.