| Komisyon Adı | : | İNSAN HAKLARINI İNCELEME KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 12 .11.2014 |
BAŞKAN - Yani, son olaylardan sonra dedim. "Nasıl alıyorsunuz?" diye sorduğumda, karşıdan ambulanslar kapıya kadar getiriyorlar. Aslında kapı da ateş altında, bizim ekiplerimiz de bir can güvenliği tehlikesi olmasına rağmen orada "Bir insanın hayatını kurtarabilir miyiz?" düşüncesiyle ateş altında gidiyorlar, o yaralıyı alıyorlar ve burada tedavi ediyorlar. Fotoğraflar da vardı, benim cep telefonumda da kayıtlı bazıları. Orada yoğun bakımda veya serviste yatan insanları da gördük, onlarla konuştuk. Dolayısıyla yani kendimizi müşahede ettik. Gerçekten büyük bir özveri. Orada, dediğim gibi, Ankaralı bir başhekim bayan vardı, tebrik etmek lazım. "Ben artık Suruçlu oldum. Ciğerini de biliyorum yani ciğer yemeğiniz meşhurmuş, ciğeri de yiyoruz. Artık burada yerelleştik." diyor. Güzel şeyler tabii, gerçekten tebrik etmek lazım. İnsanlar özveriyle, çabayla yardım etmeye çalışıyorlar.
Burada göçmen kaçakçılığında şöyle bir sorun var sanki, bir hukuki sorun var: Aslında 2005 Ceza Kanunu'yla birlikte yeni kavramlar, yeni suç tanımları getirdik. Bunlardan bir tanesi insan ticareti, yine, göçmen kaçakçılığı. İlk kez belki Ceza Kanunu'na girdi. 2010 yılında da bazı ilaveler yapıldı bu 79'uncu maddeye. Bu suçlar, hayatı bakımından bir tehlike oluşturması yani mağdurun hayatında tehlike oluşturulacak şekilde yapılması, onur kırıcı muameleye maruz bırakılması veya işte örgütlü bir şekilde yapılması durumunda cezaların artırılarak, katlanarak verilmesi icap eder. Fakat uygulamada baktığımızda, maalesef bu kısmının mahkemelerce fazla dikkate alınmadığını görüyoruz yani mahkemeler şöyle bir şey yapıyorlar: Bu suçlarda en az seviyeden verme gayreti içerisindeler. Diyelim ki azgın bir Meriç'e insanları sürerseniz burada öngörülebilir bir risk olması lazım yani zaten kanun da bunu tarif etmiş. İnsan hayatını tehlikeye sokarsanız veya derme çatma bir bota koyup insanlara Ege Denizi'nden "Hadi geçin karşıya!" derseniz burada bir hayati tehlikenin olduğunun görülmesi lazım. Dolayısıyla, burada artık mahkemelerimizin de kanunun ruhuna kararlar verilmesi gerekir. Bu insanlara da gerçi biraz şaşıyoruz. 4-5 bin eurolar vererek Avrupa'ya gitmeye kalkıyorlar. 4-5 bin euron varsa ne işin var Avrupa'da? Çünkü, o kamplarda çok kötü şartlarda kalıyorlar Avrupa'da. Avrupa'da da artık iş şartları, imkânlar çok kısıtlı hâle gelmiş. Yani, böyle de bir durum var diye söyleyeyim.
Şimdi, Mahmut Bey, size söz verelim.