| Komisyon Adı | : | İNSAN HAKLARINI İNCELEME KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 12 .11.2014 |
ÜLKER GÜZEL (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Gerçekten, gerek Edirne gerekse Mardin Midyat ve Urfa üzerinden Suruç'a kadar uzanan Komisyonumuzun bu iki seyahati de bence çok faydalı ve yerinde bir seyahat olmuştur. Çok güzel, bilmediğimiz ve merak ettiğimiz bazı hususları orada, yerinde tespit etmek ve görmek bizler açısından da faydalı olmuştur diye düşünüyorum. Önce Edirne'de bazı hususlara parmak basmak, sonra da Midyat'taki hususa geçmek istiyorum, seyahate.
Edirne'de gerçekten biraz önce Alt Komisyon Başkanımızın da belirttiği gibi son derece -bazı alanlarda dar bir- Meriç Nehri'nin daralması sebebiyle geçişin çok kolay olduğu alanlar mevcuttur. Kaçmak isteyen, şartları ayarlayabilirse çok rahatlıkla kaçabilir. Fakat, tabii bu kaçakların insani açıdan durumlarının tespiti, iyileştirilmesi önemli ise de bu şekilde hayatlarını kaybederek böyle bir maceraya atılan ve birtakım riskleri göze alan bu insanların esas temeldeki konularının çözümlenmesi önemlidir diye düşünüyorum. Yani, onların ülkelerini terk etmelerini önleyecek uluslararası alanda bazı şartların geliştirilmesi için ülkelerin gayret sarf etmesi gerekir diye düşünüyorum.
İkinci olarak, kendi ülkemizdeki geçişi sağlarken bu geçişler sırasında, tabii, kamera sistemlerinin bulunması... Özellikle Bulgaristan ve Yunanistan galiba bunları uyguluyordu. Türkiye'de de bu sistemin çok acil bir şekilde yerleştirilmesi, oradaki güvenlik güçleri veya idari sisteme kolaylık getirebilir diye düşünüyoruz. Bunu da zaten sonuç bölümünde kaydettik, yazdık.
Bir de bu kaçakçılara organize eden grupların tespit edilip bunlara ciddi boyutta ceza verilmesi gerekir ki bu alanlara bir daha tevessül etmesinler ve bu şekilde bu insanların hayatlarını sıkıntıya sokan bu tip maceralara itici, vazgeçirici birtakım imkânların ortaya konulması ve vazgeçirici tedbirlerle bunları bu yola, ülkelerini terk etme yoluna sevk etmemenin doğru olacağı kanısındayım.
Tabii, bir noktada, bunun biraz da uluslararası ilişkileri, uluslararasında ülkelerin kendi siyasi politikalarını ilgilendirdiğini de gayet rahat hepimiz biliyoruz.
İkinci olarak, Mardin Midyat, Viranşehir ve Urfa'dan Suruç'a kadar uzanan bölümde gerçekten ülkemizin kurmuş olduğu -misafirlerini kabul ettiği diyelim- bu şekilde göçmenlerin gelerek Türkiye'ye yerleşmiş olmaları, bu şekilde bir yerleşim bölgelerinin kurulmuş olması ve Türkiye'nin bütün Hükûmetiyle, güvenlik güçleriyle, millî eğitimiyle, adalet sistemiyle, emniyetiyle, Sağlık Bakanlığıyla, bütün bakanlıklarının, Başbakanlık, AFAD'ın göstermiş olduğu gerçekten bu özverili çalışmaya, sistemli, disiplinli ve düzgün çalışmaya Komisyonumuzun bir üyesi olarak teşekkür etmek istiyorum. Çok mükemmel bir sistem geliştirilmiş, çok mükemmel bir altyapı kurulmuş, çok kısa sürede kurulmuş.
Gerçekten o insanların belki ülkelerini terk etmek zorunda oldukları, canı pahalarına buraya yerleşmek zorunda oldukları bir şey. Onları o vaziyette görmek beni şahsen insan olarak çok üzdü. Hiç kimse evini, barkını, toprağını mutlaka terk etmek istemeyecektir. Bir tane küçücük odada, çadır odasında veya konteyner odasında altında bir şilte, elinde bir piknik tüpü, bir iki tencere, akabinde eline verilen parayla marketten yaptığı alışverişler ve bunların eğitimi, çoluk çocuk, gerçekten Hükûmet için fevkalade zor ama zor olduğu kadar da yüreği ve gönlü geniş olan bir ülkenin özverili çalışmasıyla çok güzel şartların gerçekleştirilmiş olduğunu gördük. Ama orada beni en çok duygulandıran şey şu olmuştu: Bizlerle temsilcileri vasıtasıyla konuşmuşlardı. Galiba Ezidilerin çadırında olmuştu...
BAŞKAN - Taziyeye gitmiştik oraya.
ÜLKER GÜZEL (Ankara) - Taziyeye gittiğimiz sırada. Çünkü, bu arada hayat devam ediyor, ölüm oluyor, doğum oluyor. En enteresan şey de çocukların fazlalığıydı. O kadar çok çocuk vardı ki inanamazsınız; kucakta çocuk, anne karnında çocuk ve sokakta dolaşan çocuk. Bize dediler ki: "İstediğiniz nedir?" Bize teşekkür ettiler bu gösterilen ilgiden, şartlardan, oluşturulan her şey için teşekkür ettiler ama "Bizim bir tek ricamız, Birleşmiş Milletlere söyleyiniz, bizi Avrupa'ya göndersinler." "Niçin?" "Biz Avrupa'ya gitmek istiyoruz." dediler. Tabii, ben o insanlara çok üzülerek baktım. Birleşmiş Milletler yetkilileri gelmiş, hiçbir şekilde kendileriyle diyalog kurmamışlar. Sadece oradaki görevli otoritenin yetkilileriyle görüşüp içlerinden -30 kadar zannediyorum- üst eğitimli olan, eli ayağı düzgün olan 25-30 kişiyi seçip ülkelerine istemişler, almak üzere. Herhâlde onların da belli maksatları var. Tabii, ben o insanlar adına buna çok üzüldüm. Onlara ne kadar söylersek söyleyelim, bu gerçeği hiçbir zaman kabullenemeyeceklerini düşündüm. Aslında uluslararası alanda insan hak ve hukukunu korumak üzere kurulan bu uluslararası örgütlerin görevlerini yerine getirmediği düşüncesindeyim. Birleşmiş Milletler olarak sadece göstermelik tebliğler yayınlayarak veya bir görüş bildirerek uygulamada hiçbir şey yapmadan görevi devam ettirmenin doğru olmadığı görüşündeyim.
Bunun dışında, Hükûmetimin ve heyetimizin bu ziyaretlerinin, Hükûmetimizin yapmış olduğu bu disiplinli ve özverili, gerçekten insan haklarına uygun diyebileceğim... Çünkü, imkânlarımız ancak buna yetebiliyor. Başka ülkelerin hiçbirisi bir şey vermiyorlar, destek vermiyorlar. Teşekkür etmekten başka elimizden bir şey gelmiyor. Allah onların da yardımcısı olsun, bizim de yardımcımız olsun.
Teşekkür ederim.