Komisyon Adı | : | MİLLİ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU |
Konu | : | Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı(1/837) |
Dönemi | : | 26 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 25 .05.2017 |
LEZGİN BOTAN (Van) - Sayın Bakan, Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; kurulu saygıyla selamlıyorum.
Fakat bu arada tabii bizim de birkaç tane eleştirimiz olacak. Özellikle bir oldu bittiye getirilmeyle karşı karşıya olduğumuzu ifade etmek istiyorum. Genelde bu kadar ciddi ve kapsamlı değişikliklerin aslında çok önceden kurul üyelerine gönderilmesi gerekirken son anda bunlar önümüze geliyor ve bu kadar ciddi değişikliklerin, geniş çaplı tartışılma, araştırılma, inceleme, en azından üyeler tarafından bu çalışmaların yürütülmesi aslında zaman konusunda oldukça sıkıntı yaşıyoruz, bunun mutlaka dikkate alınması lazım.
Genel olarak çoklu bir bakış açısı yerine tekçi bir yaklaşımın söz konusu olduğunu görüyoruz. Aslında şöyle bir durum var, nasıl olsa biz en doğrusunu düşünüyoruz gibi bir mantık söz konusu. Bu tür değişikliklerin uzun erimli olması lazım, geniş bir perspektiften bakılması lazım. Bunlar öyle günü birlik veya günü kurtarmaya dönük yapılacak değişikler değil, bugün değiştirirsiniz yarın ayağınıza dolanır, hadi sil baştan tekrar bununla uğraşalım, doğru değil bu yaklaşımlar. Mesela burada bakıyoruz, YÖK'ün aslında kaldırılması, tümden tasfiye edilmesi lazımken... Ki bu, biliyorsunuz, 12 Eylül darbe zihniyetinin bir ürünü olarak ortaya çıktı. Burada birçok akademisyen arkadaşlarımız da var yıllarca bundan acı çeken, sıkıntı çeken arkadaşlarımız. Az önce hocam da ifade etti yani üniversitelerin niteliğini, kalitesini hangi düzeye getirdiğini OECD ülkelerine baktığımız zaman bunu çok net görüyoruz. Türkiye'nin potansiyelini, gerçekten bilimsel potansiyelini açığa çıkarmaktan çok uzak, neredeyse zihinsel dünyamızı çoraklaştıran bir yaklaşım. Şimdi, YÖK'ü, burada bakıyoruz, iyice pekiştiren, kurumsallaştıran bir durumla karşı karşıyayız.
Şimdi, çeşitli kurullar kuruluyor bu alanlarda. Burada bakıyorsunuz akademisyen dernekleri yok, eğimin sendikaları yok, öğrenciler, öğrenci kurulları yok yani onları neredeyse yok sayan, dışlayan yine belli bir merkeziyetçi yaklaşım söz konusu, oysaki bir sürü akademisyen dernekleri var faydalanılması gereken. Yine sendikalarımız çok değerli birikimlere sahip, sendikaların bu sürecin dışında tutuluyor olması ayrıca bir sıkıntı, sermaye endeksli düşünülmüş. Yani burada tek tek maddeler üzerinden zamanınızı almak istemiyoruz ama maddelerin geneline bakıldığı zaman sadece sermayenin ihtiyaçlarına yönelik bir düzenlemenin olduğunu, aslında ülkenin geleceğini, bilimsel anlamda potansiyelini, zekâsını, kalitesini açığa çıkarmaktan ziyade, sermayeye, piyasaya nasıl eleman yetiştiririz ve onların ihtiyaçlarına nasıl cevap verilir noktasından bir bakışın söz konusu olduğunu çok rahatlıkla görebiliyoruz. Dolayısıyla, bunun daha kapsamlı tartışılmaya ihtiyacı var yani usulen, hukuken bunun şartları nedir şu an bilmiyorum ama bu şekilde önümüze gelmiş olması, bu dar sürece sıkıştırılmış olması hiçbir fayda sağlamayacak yani gereken amaca hizmet edemeyeceğini düşünüyoruz. O açıdan bu tür mevzuat değişikliklerinin, aslında belki on yılları kapsayacak değişikliklerin geniş platformlarda bütün bileşenleriyle çoklu bileşenlerle tartışmak, konuşmak ve önerileri almak gerekirken, dediğim gibi, işin açıkçası âdeta böyle sıkıştırılmış bir şeyle önümüze geldi, bunun dikkate alınması lazım.
Mesela daha önce de 50/d kapsamında yaşadığınız bir sürü sıkıntılar oldu. Bu araştırma görevlilerine yönelik mesela birtakım düzenlemeler var, iş güvencesi sağlamıyor. Yani insanlar geleceklerinden emin olmalı. Bir bilim adamı ya da bir araştırma görevlisi eğer geleceğinden emin değilse, eğer istihdamından, özlüğünden emin değilse, kafası rahat değilse gerçekten ne kadar verimli olabilir? Yani sürekli böyle birilerinin sopası altında veya iki dudağı arasına geleceği sıkıştırılmış bir bilim adamından verim bekleyemezsiniz. Bizim bilim adamlarımızın kafasının rahat olması lazım, araştırma görevlisinin kafasının rahat olması lazım, özlüğünden, geleceğinden kaygı duymaması lazım. Burada özellikle, dediğim gibi, piyasaya yönelik düşünüldüğü için iş güvencesinin de burada ciddi bir şekilde güvenceye alınmasını düşünüyoruz.
Kurulu saygıyla selamlıyorum.