| Komisyon Adı | : | (10 / 392) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | TÜRK EĞİTİM-SEN Genel Mevzuat ve Toplu Sözleşme Sekreteri Mehmet Yaşar Şahindoğan'ın, yeni yurt facialarıyla karşılaşılmaması için alınması gereken tedbirlere ilişkin TÜRK EĞİTİM-SEN'in önerileri hakkında sunumu |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 17 .05.2017 |
HÜDA KAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar ve değerli misafirimiz; hoş geldiniz.
TÜRK EĞİTİM-SEN GENEL MEVZUAT VE TOPLU SÖZLEŞME SEKRETERİ MEHMET YAŞAR ŞAHİNDOĞAN - Hoş bulduk, sağ olun.
HÜDA KAYA (İstanbul) - Teşekkür ediyoruz sunumunuz için de. Gayet makul ve güzel öneriler vardı. Belirttiğiniz önerilere katılmamak mümkün değil. Her biri bizim de dahil olduğumuz, bizim de talep edeceğimiz, ettiğimiz noktalar. Fakat öyle bir çıkmazımız var ki yani sadece Aladağ konusunda, yurtlar konusunda değil, toplum olarak bizim çıkmazda kilitlenip kaldığımız hatta boğulduğumuz bir nokta var, burayı aşabilecek bir yol oluşturmamız gerekiyor.
Yani, üzgünüm maalesef, çare denetleyicilerin denetlenmesi, onları denetleyenlerin denetlenmesi meselesinden ziyade, zaten sistem... Var aslında yani bir denetim mekanizması var, denetimi öngören bir prosedür de var, yok da değil yani doğrusuyla yanlışıyla, üç aşağı beş yukarı o en sakat hâliyle bile desek bir prosedür var, bir kural var ama bunların bile hiçleştirildiği, yok sayıldığı, hiç yokmuş gibi davranıldığı bir gerçeklik de var. Bu nasıl aşılacak? Bunun bir zihniyet, bir algı, bir sorumluluk ve bir bilinç, bir eğitim meselesi de olduğunu düşünüyorum aynı zamanda. Yani, denetleyicilerin denetiminden, onun, onun, onun birbirini denetlemesinden ziyade, mevcut olan gerçekliğe, teamüllere uygun bir sorumluluk bilinci de eğitim de geliştirmemiz gerekiyor, alternatif geliştirmemiz gerekiyor. İnsanların kendi vicdanı kendini denetlemezse hiçbir sistemsel mekanizma o insana yaptırımda bulunduramaz. İnsanın önce kendi iç dinamiği, en önemli denetimcisi vicdanıdır.
Biz Aladağ gibi bir vahşet, bir acı yaşanmış olmasına rağmen, arkadaşlarımızla birlikte orada aynı cemaatin ve devletin de 1-2 yurdunu ziyaret ettik, yine aynı gerçeklik, aynı teamüllere, prosedürlere aykırılık orada da sürüyor. Ve inanıyorum ki o insanlar vicdansızlıklarından da değil, samimiyetsizliklerinde de değil yani zannediyorum ki o öğrencilerin, belki evlerinde halı yüzü göremeyen insanların orada halılarla karşılanması, halılar içerisinde, ahşaplar içerisinde yaşıyor olması o insanlara onlara daha lüks, daha cazibeli bir ortam sağladığını düşündürmüş olabilir ya da gurbette değil, bir cezaevi koğuşunda, bir soğuk yurt odasında gibi değil de kendilerini evlerindeymiş gibi hissettirmek için de muhakkak öyle bir sistem düşünmüş olabilirler ama sonuçta, bunlar emanet edilen canların, ama çocuk ama yetişkin hiç fark etmiyor -insan, canlı; bir hayvan bile olsa, bırakın insanı- hayatını riske atan tüm şartların toplanıp, derlenip acı sonuçlara yol açması ortaya çıkıyor. Bizim samimiyet-samimiyetsizlikten de ziyade, bu insanlara sorumluluk bilinci, yönetim bilinci, emanet bilinci, denetim bilinci, eğitim bilinci... Yani gerçekten bir insani sorunla da karşı karşıya olduğumuzu düşünüyorum. Bizim önce kendi vicdanımızla ve ehliyetimizle, kalifiye duruşumuzla, nitelikli yapımızla bu ihmaller zincirine karşı en büyük denetim mekanizmasını kendi içimizde gerçekleştirebileceğimizi düşünüyorum. Bu konuda -yine Adana'da da vurguladım- bu noktalarda da bir yol, bir çalışma ortaya koymak zorundayız yoksa toplumumuzda milyonlarca örneği olacağı gibi, denetim prosedürleri oluşturulur ama minareyi çalan kılıfını da bulur. Dünya kadar denetimden kaçmanın yollarının ne kadar profesyonelce toplumumuzda yaşandığını hepimiz biliyoruz. Mesele, bunun, daha farklı acılara yol açacak durumların engellenmesine dönük çalışmalar ortaya koyabilmektir diyorum.
Teşekkür ediyorum.