Komisyon Adı | : | İNSAN HAKLARINI İNCELEME KOMİSYONU |
Konu | : | Hükümlü ve Tutuklu Hakları Alt Komisyonunun Kırıkkale F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu İnceleme Raporu'na ilişkin görüşmeler |
Dönemi | : | 26 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 17 .05.2017 |
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Yani, dediğim gibi, Komisyon üyesi arkadaşlarla ilgili, bence, birkaç cümle söylenip başlanabilirdi. Niye bunu söyledim? Bu, aslında raporla da ilgili olduğu için söyledim çünkü dediğim gibi, bu arkadaşımız alt komisyon üyesi ve bugün bu raporla ilgili en sağlıklı olarak bizim muhalefet şerhimizi, bizim sözümüzü söyleyebilecek arkadaş ve şu anda burada yok ve bence, bu, Komisyon adına büyük bir eksiklik. Zaten biz, milletvekillerinin dokunulmazlıklarıyla ilgili, tutuklu yargılanmalarıyla ilgili defalarca bir sürü şey söyledik ama bu artık gerçekten hak ihlallerinin savunuculuğunu yapan ya da bu hak ihlalleriyle ilgili olarak çalışma yürütenlerin bir kere de kendilerinin hak ihlaline maruz kalmasıyla ilgili bir durum.
Ve bu raporları da biz biraz inceledik. Tabii, şu anda bize sunulan üzerinden incelemek zorunda kalıyoruz çünkü bire bir bir izlenimimiz yok. Çünkü bir de biz HDP milletvekilleri olarak gidip cezaevlerinde bir inceleme yapamıyoruz, kendi adımıza gidip bir görüş yapamıyoruz. Kendi milletvekili arkadaşlarımızla dahi görüşemiyoruz, oradaki koşullarla ilgili bilgi alamıyoruz.
Bunun yanında, cezaevlerine yazdığımız mektuplarla ilgili hakkımızda soruşturmalar başlıyor. Şu anda bana ve Burcu Çelik'e ve galiba birkaç arkadaşa daha gelen bir fezleke var. Cezaevinde hak ihlallerinin tespiti ve bize ulaşmaları adına çünkü biz bir siyasi partiyiz ve bizim kendi bünyemizde oluşturduğumuz bir cezaevi komisyonu var, yani buradakinin haricinde. Gidip orada görüş yapamadığımız için cezaevlerine mektuplar gönderdik ve bunu çok yasal yollarla, PTT Kargo yoluyla gönderdik, cezaevinin denetiminden geçen bir şey ama bu yazdığımız mektuplarla ilgili dahi bizim hakkımızda şu anda başlatılan soruşturmalar ve Meclise gelen fezlekeler var.
Yani, bu koşullarda, bizim gerçekten, cezaevlerindeki mevcut sorunların tespiti ve çözümü konusunda tamamen önümüz kapatılmış durumda. Onun için, sadece bize gelen kısıtlı bilgilerle, ailelerin bilgileriyle, yine OHAL nedeniyle avukatların kısıtlı olarak yaptığı görüşmelerle bir şekilde biz cezaevleriyle ilgili sıkıntıları aktarmaya çalışıyoruz.
Bizim derdimiz, gerçekten "Cezaevlerinde sıkıntı var." diye bağırıp çağırıp bunun üzerinden siyaset yürütmek değil, bu hepimizin meselesi arkadaşlar. Bugün, burada çözemediğimiz şeyler gidiyor, AİHM'de -Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde- Avrupa'nın bilmem neresinde gelip karşımıza çıkıyor. Bu, bütün ülke açısından sıkıntılı bir durum. Yani, bu ülkenin itibarı zedelendiğinde hepimiz açısından sıkıntılı bir durum oluşuyor çünkü Avrupa'ya gittiğimizde, biz de bu ülkenin vatandaşı olarak şöyle bir durumla karşılaşıyoruz: Demokrasinin artık kalmadığı, cezaevlerinde sistematik işkencelerin olduğu, hak ihlallerinin olduğu bir ülke olarak yansıtılmış oluyoruz.
Onun için, meselelerin uluslararası alanlara taşınmadan ya da dünyada artık gerçekten hukukun, adaletin, insan haklarının tamamen yok sayıldığı bir ülke tanımından çıkabilmek için gerçekten öncelikle bizim, HDP olarak cezaevlerine gidiş konusunda önümüzün açılması gerekiyor. Yani, bizim oraya gidişimiz zaten her gittiğimizde kayıt altına alınıyor. Yani, bunu bizi terörize ederek yani bizim hakkımızda hazırlanan fezleke "suç ve suçluyu övmek" yok işte "talimat vermek." Yani, şunu söyleyeyim: Bir örgüt üyesi talimat verecekse ya da bir örgüt yöneticisi, kalkıp PTT Kargo vasıtasıyla göndereceği bir mektupla mı talimat verecek? Yani, bu, hayatın olağan akışına aykırı. Yani, biz mademki böyle bir örgütüz, kalkıp cezaevlerine talimat gönderiyoruz, kalkıp bu yolla bir talimat yollayacak değiliz herhâlde, bunun başka usulleri neyse bu bulunur herhâlde daha başka yollarla.
Yani, onun için, dediğim gibi, öncelikle bu soruna bu Komisyonun acilen bir el atıp bu meseleyi çözmesi gerekiyor çünkü en asli olarak sorumlu olan komisyon bu Komisyondur. Ama maalesef biz aylardır bir araya gelmediğimiz için belki bugün, dediğiniz gibi, daha geniş konuşuruz.
Ama şu elimizdeki rapora baktığımız zaman, yani dili, üslubu tamamen mazeretlerle dolu. Yani, bunu arkadaşlar kendilerine siyasi, ideolojik bir yaklaşım olarak algılamasınlar. Gerçekten meselemiz sorunu çözmek, oradaki ihlalleri en aza düşürmek. O insanlar cezaları, suçları ispatlanana kadar suçsuzdurlar. Velev ki ceza aldılar, bu cezanın ne olduğu nettir, orada hürriyetinden yoksun kalma cezasıdır, bunun yanında başka cezalar verme gibi bir hakkımız yok. Ama bakın, insanlar leğen almak için ya da paspasa ayrıca daha uzun bir sopa almak için öyle bir prosedürden geçiyor ki işte sağlık raporu alacak, yok, bilmem ne alacak. Yani ve bu olağan bir şeymiş gibi geçiyor. Yani, bu, olağan bir durum değil, bir leğen almak için insanlar gidip sağlık raporu alacak, doktordan bilmem ne yapacak. Yani, böyle bir durum olabilir mi? Bir yıl, bir ay bu prosedürlerin gerçekleşmesini bekleyecek. Bu, aslında, o insanlara o istedikleri şeylerin verilmemesi için yaratılan bir mazeretten başka bir şey değil, bunu hepimiz biliyoruz. Ama bu rapora bu dille geçmiş olması gerçekten hepimiz açısından bence konuşulması ve öz eleştiri verilmesi gereken bir mevzu. Yani, böyle bir raporu biz çözelim üzerinden değil, hepimiz sorunları tespit edelim.
Sonuçta, kol kırılır yen içinde kalır deyip orayı görmezden gelirsek gördük, aylarca insanlar cezaevinde açlık grevinde oturdu ve biz burada bir Komisyon toplantısı yapamadık, bir araya gelemedik. Peki, bütün dünya duydu. Ne oldu? Çözüldü mü? Bütün dünya şu anda "Türkiye'de gerçekten cezaevlerinde işkence var." diyor. Yani, bu ülkeyi bu kadar itibarsızlaştırmaya hakkımız var mı bizim? Altmış küsur gün biz bu Komisyonu toplayamadık.
İnsanlar diyor ki: "İnce arama yapılıyor." ve biz birazdan birkaç ihlali bütün cezaevleri üzerinden ifade ederiz. Yani, insanlar görüşe gittiği zaman ince aramadan geçiriliyor. Bakın, bir ara söylediğimizde, ince aramayla ilgili bir sürü şey söylendi ama insanların onurunu zedeleyecek şekilde, gerçekten artık itibarsızlaştıracak şekilde bir aramadan geçirilmesinin hukuki hiçbir tarafı olamaz, ahlaki bir tarafı da olamaz. Ama bu raporlara bu böyle geçiyor. Bunu tartışalım. Bunu nasıl çözebiliriz diye konuşmamız gerekiyor.
Şu anda cezaevlerinde yüzlerce, binlerce hasta tutsak var. Bakın, bizim ara ara sizinle görüştüğümüz, ara ara Bakanlığa ulaştırmaya çalıştığımız, ara ara dilekçelerle size ilettiğimiz binlerce hasta tutsak var ve bu insanlar ölümle burun buruna. Cenazelerinin çıkmasını bekliyorsak bunu söyleyelim. Ama nasıl çözeceğiz? Bu insanların zaten ömürlerinin kalmış birkaç ayı yani onlara orada işkence etmeye bir gerek var mı? Onlar çıktığında topluma nasıl bir zarar verecekler? Hiçbir zararları yok. Sadece kalan ömürlerini dışarıda huzur içerisinde yaşamak istiyorlar. Ama bir hasta tutsak, kanser hastası olmasına rağmen Diyarbakır'dan Elâzığ'a sürgün ediliyor. Hiçbir şey yokmuş gibi, bu cezaevleri bu kadar çok normalmiş gibi biz aylarca toplantı yapamıyoruz. Bizim bundan daha önemli bir işimiz var mı gerçekten? Yani insan onurunun, insan hak ve özgürlüğünün gerçekten bu kadar ihlal edildiği bir dönemde bizim daha önemli başka bir işimiz var mı? Başımızı yastığımıza koyduğumuzda gerçekten kendimizi çok mu iyi hissediyoruz? Hiçbir şey yokmuş gibi davranmayalım.
Ve hiç bilmiyoruz, Türkiye maalesef öyle bir hukuk sistemi içerisinde ki dün burada konuşan arkadaşlarımız bugün o muamelelere maruz kalıyor, bakın, Burca Çelik ve diğer bütün milletvekili arkadaşlarımız. Biz size bunu rapor şeklinde de sunarız. Günlerce, hatta aylarca tek başına, tecrit sistemi uygulandı, bir milletvekili tek başına bir odada tutuldu. Bir milletvekili arkadaşımız, Sayın Gülser Yıldırım, şu anda hasta, dizinde rahatsızlığı var, hastaneye gidiyor ama sıra olmadığı için geri getiriliyor ve bunun gibi birazdan daha detaylı olarak tek tek anlatırız bunları.
Yani, bir Meclis kendi milletvekiline sahip çıkmıyorsa eğer, o, cezaevlerinde hak ihlallerine uğruyorsa burada genel çerçevesini çizdiğimiz rapor üzerinden konuşmayalım, doğru söylüyorsunuz. Bunların hepsini çözmek için, bence, bugün kaç saat sürüyorsa sürsün, bütün işlerimizi bir tarafa bırakıp gerçekten bu sorunun çözümü için uğraşalım, özellikle hasta tutsaklar meselesiyle ilgili ve diğer hak ihlalleriyle ilgili olarak. Ama hasta tutsaklarla ilgili, bence, bu Komisyonun gerçekten bir inisiyatif alıp bir alt komisyon kurması gerekiyor. Tasnif edelim.
Biliyorsunuz, Adli Tıp kurumunda bir sürü cemaatçi çıktı. Şu anda hepsi cezaevinde ama bizim bir sürü çalışanımız, HDP'li yöneticimiz, arkadaşlarımız ya da vatandaşlar, her neyse, şu anda cezaevinde, bu raporlar üzerinden cezaevinde tutuluyorlar. Adli Tıp kurumu bunlarla ilgili rapor vermiş, bu insanlar cezaevinde kalamayacak durumdalar. O kişiler tutuklanmış. Demek ki bir suçları var ki tutuklanmış ama o insanlar o raporlar üzerinden cezaevindeler, bunları tespit edelim. Gerçekten, son dönemlerine gelen ve cezaevi koşullarının uygun olmadığı insanlarla ilgili ne yapabiliriz, onları konuşalım. Ama özellikle bu komisyonların gidişi açısından bizim buraya bir şerh koyamamamız ve önümüzdeki süreçte bu cezaevlerine gidip tespit yapamamamız ayrıcı sıkıntılı bir konu ve dediğim gibi, ilk, HDP milletvekilleri niye gidemiyor diye konuşalım ve bunu çözelim.
Ya, biz oraya gidince büyük bir sıkıntı çıkmayacak, biz gelip yine seyredeceğiz bunları. Nasıl ki bize gelen bütün mektupları, cevapların hepsini getirdik; bunu cezaevi idareleri de biliyor, gelip İnsan Hakları Komisyonunun kendisine verdik. Buyurun, burada sıkıntılar var ama bunu tespit edin diye size getirdik. Bunlarla ilgili bence sistematik bir şekilde konularımızı, gündemimizi belirleyip bunlar üzerinden de konuşabiliriz.
Teşekkür ederim