KOMİSYON KONUŞMASI

HÜDA KAYA (İstanbul) - Merhaba efendim tekrar.

Bu yurtta kalan öğrencilerimiz genellikle uzak dağ köylerinden yoksul aile çocukları, genellikle de maden işçilerinin çocukları ve imkânsızlıkları ortada. Ailelerinden konuşulan bazı kişilerle ilgili o söyledikleri kamuoyuna da yansımıştı, medyaya da düşmüştü. Bu taşımalı sistem çok ciddi bir problem olarak karşımızda ve biz yani burada sunumları dinlerken karşımıza o kadar dört dörtlük oturmuş bir sistem, bir manzara çıkıyor ki ama ülkemizin her bir yanında hâlâ taşımalı sistemle ilgili yaşanan sorunlar için bir adım atılabilmiş değil. Aladağ'da tek bir devlet yurdu varmış ailelerin bize direkt bildirdiklerine göre ve sizler de söylediniz, o da devlet yurdu ve yıkılmış. Hatta yine ailelerin ifadeleriyle ilçe millî eğitim müdürü bu özel yurtlara yönlendiriyor, çaresizce oraya gönderin diyor, oralara yönlendiriyor. Yani yönlendirmeyle o aileler bu yurtlarla tanışıyorlar. Gariban köylüler, uzak dağ köylerindeler, onlar cemaat, yurt bilmiyorlar. İlçe millî eğitimin görevlilerinin yönlendirmesiyle bu yurtlarla tanışıyorlar ve çocuklarını oraya veriyorlar. Yani Millî Eğitim, bu noktada, hem çocuklarımızın böyle sağlıksız ve ne olduğu belli olmayan cemaatler, gruplar elinde eğitimin kalitesi, çocukların psikolojisi, çocukların küçük yaşta ailelerinden uzak kalması noktasındaki durumları da göz önüne alarak, ulaşamadığımız yerlere de ulaşabilmeli, bu çocukları buralara muhtaç etmemeli. Evet, hani diyorsunuz, standartları bizden daha üstün kalitede özel yurtlar da var ve daha da desteklenecek, gelişecek. Yetişkinler için olabilir ama biz, küçük yaşta olan çocuklar için muhakkak ailelerinin yanında alternatifler üretmek zorundayız, geliştirmek zorundayız ve bu problemimizin, bu eksikliğimizin sonucunda biz bu çocuklarımızı kaybettik.

Bir diğer nokta, yetkiler tek elde bulunsun, hani bir yetki karmaşası var, bir çok seslilik var. Yani nihai karar verici kimdir, sorumlu kimdir, kim bunun hesabını verecek, kimin sözü geçerli? Yani birbirine tezat raporlarla sonuçta mahkeme veya bizler, kamuoyu vicdanında sorumluyu biz kim olarak bileceğiz? Bu muhal bir sonuç, ortada bir netlik yok. Evet, nihai karar alma ve sorumluluk üstlenme, hesap verme noktasında muhakkak ki bir yetki, bir kurum bununla muhatap olmalıdır ama hem istismarı, ihmali, unutkanlığı da -insandır, orayı yönetenler de insan sonuçta- bütün bunları da göz önüne alarak ve yaşadığımız ülkedeki... Malum, ülkemizin her bir yanında yaşananlardan ders çıkararak sorumlu ve nihai karar verme noktasında bir kurum elbette olmalıdır ama bu kurumları denetleyecek, hesap soracak denge ve denetleme mekanizmasını en sağlıklı şekilde geliştirecek merciler de olmalıdır. Yani yeni yönetmeliklerin hazırlanma aşamasında bunlara da yer verilebilmeli, daha sağlıklı, çocuklarımız için, insanlarımız için onların ruhsal, bedensel, eğitim, çalışma haklarını, tüm yaşam haklarını koruyup gözetecek imkânları nasıl oluşturabilmeliyiz, bunlara da dikkat etmemiz gerekiyor.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Buyurun.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI TEFTİŞ KURULU BAŞKANI ATİF ALA - Sayın Başkanım, bir cevap vermek isterim bu ilçe müdürünün yönlendirmesi şeyiyle ilgili.

HÜDA KAYA (İstanbul) - Müdürlüğünden.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI TEFTİŞ KURULU BAŞKANI ATİF ALA - Bu elim olaydan sonra arkadaşlar detaylı bir raporu yazdılar. Yani burada kesinlikle ilçe müdüründen bir yönlendirme söz konusu değil.

HÜDA KAYA (İstanbul) - Müdürlüğünden.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI TEFTİŞ KURULU BAŞKANI ATİF ALA - Müdürlüğünden... Yani orada ama şöyle zaten Sayın Vekilim siz...

TAMER DAĞLI (Adana) - Çok özür diliyorum.

Sayın Başkanım, ben onun için söz istemiştim, sözümü geri kapatayım ama "ilçe millî eğitim müdürü" dediniz, o zaman düzeltin "müdürlüğünden..."

HÜDA KAYA (İstanbul) - Doğru doğru.