KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, Sayın Bakan, izah ettiğiniz gerekçeleri, işte, turizme katkısı, konut sektörünün canlanması, yabancı para, döviz girdisinin sağlanması filan anlaşılabilir sorunlar. Dileriz ki öyle olsun, turizmi, birçok sektörü etkilesin, geliştirsin, sorun bu değil. Aslında bütün arkadaşların ortak olduğu, hepimizin ortak olduğu fikir, bu düzenlemenin yaratmış olduğu belirsizlikler, boşluklar, yani suistimale müsait konular.

Bakın, mesela bankalardan kredi alır vatandaşlarımız, çoğunun kredi sicili çok iyi değildir ama hemen bir yakınını bulur, onun üzerinden kredi kullanır. Yani genel tutum, genel alışkanlıklar.

Şimdi, bu anlamda, bu alan böyle genel alışkanlıklara, genel tutumlara elverişli, özellikle yüksek rakamlı konutlarda, 1 milyon, 1,5 milyon dolar düzeyinde olanlarda ciddi bir KDV muafiyeti var, dolayısıyla pek çok arkadaş da izah etti, Orta Doğu'dan tutalım Avrupa'ya ve Orta Asya'ya kadar her bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının bir şekilde komşu ülkelerle, Türkiye dışındaki ülkelerle bir şekilde bağları var, akrabalık bağları, soy bağları, yerleşmişler vesaire ve yabancılarla dostluk ilişkileri, çünkü Türkiye son derece... İşte Avrupa'nın 5 milyonu aşkını yanılmıyorsam Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı var, üçüncü nesil var, dolayısıyla bu alan genel tutum, genel alışkanlık anlamında örneğin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Türkiye'de bu muafiyetten yararlanma şansı olmayan birinin yurt dışından biri üzerinden konut edinme şansı mümkün.

Dolayısıyla bir önemli risk daha var, az önce siz de izah ettiniz, üretici olan inşaat firmalarının yurt dışında şube açmaları. Bu, aslında şu demektir: Bizatihi üretici, imalatçı inşaat şirketlerinin salt ellerindeki ürünü, yani konutu veya inşaattaki daireyi, iş yerini satabilmek için bizatihi şirketin kendisi bile bu "hülle" dediğimiz ya da "muvazaalı" dediğimiz işlemleri teşvik edebilir. Çünkü amaç KDV'den muaf, elinde üretmiş olduğu konutu bir an önce satmak. Onun derdi o, üretici firmanın. Dolayısıyla bu bahsettiğimiz, arkadaşların dile getirdiği, üzerinde tartıştığımız hülle ilişkisini bizatihi bu şirketler teşvik edebilir.

Şimdi, bunları önleyecek bir düzenleme, bir tedbir yok, sorun burada. Yoksa elbette ki, gönül ister, işte döviz akışı olsun. Doğrudur, turizmi etkiler, bilmem, imalat sanayisi, gıda sektöründen tutalım mobilya sektörüne kadar her alanı etkiler ama fiiliyatta böyle gerçekleşmeyecek. Çünkü genel alışkanlıklar var, toplumsal alışkanlıklar var. Ben, işte, 1,5 milyon dolarlık bir konut alacaksam ciddi bir vergi muafiyeti var. Ee, ne edip edip Avrupa'daki bir yakınım, dostum, arkadaşım üzerinden veya Türk vatandaşı olup Türk vatandaşlığından çıkmış bir Türk üzerinden böyle bir şeyden istifade edebilirim.

Yine, ikinci önemli bir soru çok doğrusu beni tatmin etmedi. Şimdi, uzun yıllardır Türkiye vatandaşları Avrupa'da özellikle yerleşmiş, üçüncü nesilden bahsediyoruz, dördüncü nesilden. Pek çoğu sadece Türkiye Cumhuriyeti'yle vatandaşlık bağıyla bağlı ama bütün ticari hayatını, ticari yaşamını, bütün kazancını yerleşmiş olduğu ülkede yapmaktadır, ciddi bir ekonomik güce de ulaşmış durumdalar.

Dolayısıyla, evet, Sayın Bakanım, özellikle bu yurt dışına yerleşmiş, iki nesil, üç nesildir yerleşmiş, hatta vatandaşlık bağı dışında hiçbir bağı da kalmamış, ciddi bir ekonomik güce de ulaşmış ama örneğin az önce de izah etmiştim, Türkiye'ye ayda yılda bir gelir ama örneğin işte bahsettiğimiz anlamda yatırımı İspanya'ya, İtalya'ya yapmaya düşünüyor. Şimdi, bunları da hesaba katmamız lazım, salt Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır diye böyle bir muafiyetten onları faydalandırmamak doğru değildir. Eğer amaç dövizse, mesela, örneğin, yurt dışındaki yurttaşlarımız için yine yurt dışından, Türkiye içindeki sermayesinden değil ama yurt dışından ilk olarak getireceği döviz koşuluyla bir sefere mahsus böyle bir fırsat verilebilir, bunda bir tuhaflık yok, süreklilik değil.

Dolayısıyla kanımca hep yabancılar üzerinden oluşturduğumuz bu döviz girdisini ciddi bir yurttaşımız da yurt dışında olduğuna göre, dediğimiz gibi birçoğu da orada artık üçüncü, dördüncü nesildir, işletme sahipleridir, vesaire, hatta hatta işçi konumunda olup belli bir standarda ya da birikime ulaşmış yurttaşlarımız var, bunları teşvik etmek amacında da, hani şeyi tartışmıyorum ben, Anayasa, eşitlik ilkesi, vesaire hiç onlara girmiyorum, teknik olarak böyle bir hususu aslında dikkate almak lazım. Yoksa salt Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Türkiye'de atadan, dededen kalmış bir mirastan kalma mülkü var, ee, ikametgâhı da bir şekilde Türkiye'de görülüyor diye buna "Siz döviz getirmeyin.", "Niye?" "E, siz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşısınız." ya da tersine, "E, siz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşısınız, her hâlükârda döviz getiriyorsunuz." Böyle bir kural yok. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı da nerede para kazanıyorsa yatırımını oraya yapar, çıkarı neredeyse... Paranın, ticaretin kuralıdır. Salt yurtseverlik, vatanseverlik duygusuyla örneğin eğer 5 milyon yurttaş Avrupa'da yaşıyorsa hepsi bu duyguyla döviz getirmez, ticari kaygıları hesaplar, çıkarını hesaplar. Onun için, bu fırsatı bu anlamda bence onlara da tanıma imkânı vardır.

Teşekkür ediyorum.