KOMİSYON KONUŞMASI

GARO PAYLAN (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, değerli bürokratlar, değerli arkadaşlar; hepinizi selamlıyorum.

Öncelikle şunu söyleyeyim: Arkadaşlar, biz burada konuştuğumuzda, muhalefet olarak iktidar partisi milletvekillerini etkilemek için konuşuyoruz aslında. Sayın Bakana tabii ki eleştirilerimizi söylüyoruz ama esas olarak siz gelip el kaldırıp indireceksiniz, sizi etkilemek için konuşuyoruz. Dün, mesela, KDV düzenlemesinde bir bölüm arkadaşımızı etkiledik. Nihayetinde o bir yıl sınırı olması ve diğer konularda "Yeniden üzerinde çalışılsın." görüşü ortaya çıktı.

Şimdi burada CHP, MHP, HDP temsilcileri konuşacaklar. Yalnızca 5 AK PARTİ milletvekili var burada, Başkanlık Divanında 1 vekilimiz var, çoğunluk burada yok. Biz kimin için konuşuyoruz burada? Sonuç olarak teklifi getiren sizsiniz. Mustafa Elitaş yazıyor üzerinde, Grup Başkan Vekiliniz. Kendisini hiç görmedik, teklifi getiren kişi buraya gelmedi izah etsin diye. Hükûmet sonra bir teklif getirdi, tasarı getirdi, onu geri çekti. Tabii ki Sayın Bakanım sizi eleştireceğiz ama gerçekten, sonuç olarak burada boğaz patlatırken size karşı patlatıyoruz. O açıdan, ben ara verin diye öneriyorum öncelikle Sayın Başkan. Ara verin, arkadaşlarınızı çağırın, biz onlara konuşalım, onları ikna edelim. İstişare edelim, onların görüşlerini alalım, görüş verelim. Bu konuda öncelikle bir görüşünüzü söyleyin, ona göre devam edeyim ben de.

BAŞKAN - Sayın Paylan, arkadaşlarımız buralarda. Milletvekili odasında telefonla konuşuyordur veya koridordadır, az sonra burada olur.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Ama, bakın, o 1-2 kişi olabilir.

BAŞKAN - Siz konuşmalarınıza devam edin, arkadaşlarımız burada olacaktır.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Yani şöyle bir şey var: Elbette ki usulen böyle bir hakkınız var, isterseniz hiçbiriniz burada olmazsınız ama bu, karşılıklı bir saygı çerçevesinde yürümesi gereken bir şey. 3 kişi, 4 kişi anlaşılır; ihtiyaç molasına gitmiştir, telefonu gelmiştir, misafiri gelmiştir ama 25 vekilin yalnızca 5'i burada, bakın 1'i daha gitti, 4 kaldı. Ona da telefon geldi, anlaşılır ama yani 25'in 16'sı, 17'si, 18'i buradayken görüşmelerin devam etmesi gerekir. Bu, doğru değil, bu şeklide devam etmeyelim derim. Bence bir ara verin, arkadaşlarımız gelsinler, ihtiyaçlarını görsünler, devam edelim. 4 vekille neyi ikna edeceğiz?

BAŞKAN - Sayın Paylan, görüşmeler içerisinde bu tür süreçler bütün partiler için geçerli. Bazı arkadaşlarımızın acil şeyleri olduğunda bunu hoş görüyoruz biliyorsunuz.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Bakın, bizim de 4 arkadaşımızın burada olması gerekiyor. 1'i mahpusta, onu aldınız; 1'i, diğer arkadaşımız alındığı için grup başkan vekili olarak oraya geçti; 4'üncüsü de Diyarbakır'da dün 300 kişi gözaltına alındı, şu anda orada olmak zorunda kaldı, mazeretimiz bu. Ben de işte burada partimi temsil etmeye çalışıyorum. Bizim mazeretlerimiz bunlar, sizin mazeretiniz nedir acaba?

BAŞKAN - Görüşmelere devam ediyoruz. Birazdan arkadaşlarımız burada olacaktır.

Buyurun...

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Oylamaya geçersek hepsi gelir.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Oylamada gelecekler de işte...

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Yalnız bir şeyi düzeltmenizi istirham ederim: "Aldınız" ifadesi...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Siyasi operasyondur.

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Yani "Aldınız..."

GARO PAYLAN (İstanbul) - Bakın, şöyle söyleyeyim o zaman...

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Madem bize karşı konuşuyorsunuz...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Size karşı konuşuyorum tabii ki. Çünkü o zaman şöyle söyleyeyim...

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - "Aldınız" ifadesi...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Siz hukukçusunuz değil mi?

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Yok, ben işletmeciyim.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Peki. Hukukçu arkadaşlarınız var orada. 5 ayrı şehirde, 5 ayrı başsavcıyı aynı saniyede yani gece saat birde, aynı saniyede operasyona geçiren Türkiye Cumhuriyeti'nin herhangi bir kurumu var mı, yok mu? Bunu lütfen hukukçu arkadaşınıza sorun, onun nasıl bir operasyon olduğunu bilirsiniz. Yani başsavcıları koordine eden daha üst bir başsavcılık yok. "Gece saat birde, 5 ayrı şehirde 15 tane vekili birden alın, toplayın, getirin." diyen bir unsur yok, apayrı dosyalardan aynı saniyede... O açıdan, bütün bunların siyasi operasyon olduğunu çok net biliyoruz. Yani geçmişte ifade ettiğimiz burada pek çok şeyden, Meclis kürsüsünde ifade ettiğimiz şeylerden dolayı arkadaşlarımız tutuklanıyorlar, siyasi önermelerdir. Nasıl AK PARTİ bir siyasi önerme getirdi, "Ben Anayasa'yı böyle değiştiriyorum arkadaş, başkanlık sistemini getiriyorum." dedi. Bu Anayasa'yı cürmetmek, Anayasa'yı zorla, cebirle değiştirmek demek değilse...

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - AK PARTİ tek başına yapmadı bunu.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Elbette, önemli değil ama siyasetçilerin görevi, kendi siyasi meşrepleri doğrultusunda öneri sunmaktır, "Biz Türkiye'nin böyle daha iyi olacağını düşünüyoruz." demektir. Bununla ilgili arkadaşlarımız şu anda mahpustalar. Bugüne kadar da tek bir şiddet, şu bu içeren hiçbir şey konulmamış, tamamen siyasi önermeleri üzerinden "Siz Anayasa'yı değiştirmek için böyle bir şey, ifade kullanamazsınız." deyip gözaltılar, tutuklamalar yapılıyor. Yalnızca dünden bugüne 800 HDP görevlisi gözaltına alındı ve bunların kim olduğunu ben çok iyi biliyorum. Mesela, İstanbul'da gözaltına alınan 200 kişinin tamamı, ilçelerde "Hayır" kampanyası için hazırlık yapan gençler, yöneticilerimiz, arkadaşlarımız. "Hayır" kampanyasını nasıl yürüteceğimizi konuştuğumuz toplantıları yapıyoruz. O gece, o arkadaşlar gözaltına alınıyorlar. Çünkü "Hayır" demek bu memlekette artık suç kapsamında ortaya konmuş, öyle.

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Cumhuriyet Halk Partisi dâhil kaç tane Cumhuriyet Halk Partisi...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Vallahi, geçen biri kurşunlandı, yani bilmiyorum geçen biri kurşunlandı. Akademisyenlerin başına gelenleri biliyorsunuz, gazetecilerin gözaltına alınmasını biliyorsunuz. Neyse, sonuç olarak bu konumuzla da ilgili olduğu için söylüyorum.

Şimdi, Hükûmet yaklaşık sekiz aydır hep uyarılarımıza rağmen, darbeden önce yaptığımız uyarılara rağmen... "Bu yolun yolu darbedir, bu yoldan gelin dönün. Çatışmalı iklimin sonunda toplum kutuplaşır. Toplumda gerilim artarsa şiddet ikliminde bir şekilde bu devlet içindeki aygıtlar, iç ve dış unsurlar kaşırlar ve toplumu kutuplaştırırlar, nihayetinde darbeye gideriz." dedik. Ekonomik süreç, bakın, nisandan beri geriye gidiyor, darbeden beri değil yani nisan ayından beri verilerimiz yukarı doğru gidiyor. Bakın, işsizlik en dip seviyesini nisanda gördü, 2016 Nisanında; mayısta yüzde 9'u gördü, mayıstan itibaren yükselmeye başladı. Ne zaman ki çatışmalı iklim, gerilim iklimi, kutuplaşma iklimi devreye kondu yani ondan beri gerilimlerden ve çatışmalardan, kutuplaşmalardan toplumumuz kurtulamıyor o günden beri ve o günden bugüne geldiğimizde, kasım ayı açıklaması yüzde 12,1 işsizlikti; bunun aralıkta da daha kötü olacağına dair veriler var yani yüzde 9'dan yüzde 12,1'e gelmiş bir işsizlik. O günden bugüne yaklaşık 100 bin esnaf iş yerini kapattı, kepenk indirdi; geçen yılın nisanından başlayarak 100 binin üzerinde -sanıyorum Odanız daha sağlıklı verir- esnaf kepenk indirdi. Şimdi çıkalım, şu Ankara sokaklarında yürüyelim, ne kadar çok kiralık dükkân olduğunu hep beraber görürüz. Ben yürüyerek geldim, pek çok kiralık dükkân tabelası gördüm. Bunun pek çok şehrimizde de benzerleri var. Hükûmet de buradan çıkmak için yaklaşık sekiz aydır ciddi anlamda böyle tedbir yasaları ortaya koyuyor: "İşte vergileri yapılandıracağız, daha az vergi alacağız, teşvik vereceğiz, işte şunu yapacağız." Fonlar kuruluyor, bu yönde pek çok ekonomik, teknik tedbir almaya çalışıyor. Anlamlı, tabii ki bunlar yapılacak ama dün Sayın Bakana da -Maliye Bakanımıza- söyledim, hak verdi yani bu elbette teknik bir çalışma ama mesele sosyal psikoloji ve sosyal bilimler konusu. Yani, niye insanlar... Mesela, Tüketici Güven Endeksi niye 60'larda geziyor, niye bu kadar düşük? Ekonomi Güven Endeksi niye bu kadar diplerde geziyor? Yatırımcı Güven Endeksi niye diplerde geziyor? Yani, Sayın Cumhurbaşkanı "Bugün yatırım yapmayan da 15 Temmuzun yanındadır.", "Döviz bulunduran şöyledir.", "'Hayır.' diyen böyledir." dedikçe durum değişmiyor; hani "Herkes bin işçi alsın, gel sen arkadaş bin işçi al." dedikçe durum pek değişmiyor. Ancak şunu yapıyorsunuz: İşsizlik Fonu'nda işçi için toplanmış ve işçinin cebinden toplanmış paralarla, diyorsunuz ki: "Sen işçiyi al, onun şu kadarlık bölümünü ben İşsizlik Fonu'ndan maaşını ödeyeceğim." diyorsunuz. Yani, bu da işçinin cebinden işçiye maaş ödemek demektir. 12 milyar lira sanıyorum İşsizlik Fonu'ndan para, kaynak alınacak, işçiye para ödenecek yani amacı dışında kullanılmış olacak. İşçinin ciddi sıkıntıları var. Diyelim ki işçinin vergilerinde indirime gidin. Dün mesela vergilerde indirime gittik, öyle değil mi? Yüzde 5 indirim yapıldı. İşsizlik Fonu'ndan işçinin direkt cebine girecek bir kaynak verelim bu sıkıntılı dönemde. İşsiz olanlara ayrı bir kaynak yaratılsın bu dönemde. Neden işsizin çalışmasını, emeğiyle hak ettiği parayı kendi parasından ödüyorsunuz ki? Büyük bir haksızlık, amacı dışında kullanılma. O açıdan, Ahilik fonuyla ilgili de benzer kaygılarım var. Yani, Türkiye'de bir yerde kaynak varsa o kaynağın nasıl kullanılacağına, maalesef amacı dışında kullanılma... 1990'lı yıllardaki fonlarda bunu çok iyi görüyoruz; Özal'ın kurduğu fonların nerelere doğru yürüdüğünü, nasıl çarçur edildiğini, nasıl heba edildiğini, sonra Hükûmetiniz döneminde bu fonların tasfiye edildiğini, ödemelerinin yapıldığını. Şimdi tekrar fonlar dönemine geldik ama bir kriz döneminde bu fonların amacı dışında kullanıldığını görüyoruz.

Sayın Bakan, öncelikle şunu söyleyeyim: Bu öneriyle ilgili, bu maddeyle ilgili bize herhangi bir çizelge vermediniz. Bir çalışmanız var mı? Şu anlamda soruyorum: Şu anda kaç esnaf var? Yani, bu primi ödemeye aday kaç esnaf var, kaç şirket ortağı var? Bunun bir projeksiyonu var mı? Şimdi, yaklaşık iki yıl prim toplayacaksınız, sonra 600 günden aşağı hak sahibi olmuyor, değil mi? İki yıl prim toplayacaksınız, sonra kapatan esnaf olursa, şirket ortağı olursa bunlara aylık ödenmeye başlanacak yani 2018 yılı, 2019 yılı ve sonrasına ait bunlar. Bir projeksiyon var mı? Esnaf Odası Başkanımız açıkladı, her 10 esnaftan 4'ü kapatıyor ortalama olarak. Bunların ne kadar sürede işe dönüş dönemi var? Ne kadarı kapattıktan sonra bir daha dönüyor, dönmüyor? Bunlarla ilgili istatistikler var mı elinizde? Varsa niye bizimle paylaşmıyorsunuz, yoksa neden yok? Bunlar üzerinden görüşlerimizi bildirmemiz çok daha doğru olurdu çünkü İşsizlik Fonu'yla ilgili buraya kanun teklifi geldiğinde -ben o zaman vekil değildim ama basından tartışmaları çok iyi biliyorum- "Aman ha, bunu, işsizden alacağımız parayı düşüremeyiz çünkü bu bunu karşılamaz." diye getirdiniz. Bakın, Sayın Başkanımız "Oranı 1'e 8." diyor yani İşsizlik Fonu'nda 100 milyar lira birikti, işçiden fazlasıyla kesildi, işverenden kesildi ve 1'e 8 oranında İşsizlik Fonu lehine yürüyor ve siz, bugün, o paraları başka amaçlarla kullanıyorsunuz. Esnafımız dardayken yüzde 2 yerine yüzde 1 alma şansımız varsa ve devletin de bütçe kaynaklarından yüzde 1 yerine yüzde 2 verme olasılığı varsa veya projeksiyonlara göre devletin de yüzde 1 vermesi yetiyorsa -hani bütçe kaynakları sınırlı şu anda- niye biz bunu görmüyoruz? Neye göre bu kaynak toplanacak ve bu kaynağın toplanma amacı devletin açıklarını finanse etmek midir; Hazine bonosu alsın, devlet açıklarını finanse etsin veya yarın öbür gün Varlık Fonu'na kaynak ayırsın, Kanal İstanbul'a para koysun, oradan işte onun bonosunu alsın, Varlık Fonu'nun bonosunu alsın mıdır amacı? Yani, amaç kaynak biriktirmek mi yoksa oluşacak bir sigorta sistemi kurmak mı? Bununla ilgili görüşlerinizi...

Sayın Başkan, şimdi kessem, Bakandan bir görüş alıp ona göre devam etsem olabilir mi? Var mı yok mu? Yoksa devam mı edeyim?

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) - Soruları alalım, ondan sonra.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Hayır yani varsa ona göre çalışsak, görüş bildirsek daha iyi olur, o açıdan söylüyorum Sayın Bakan yani veri olsa daha iyi konuşuruz.

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) - Sayın Başkan nasıl uygun görüyorsa o şekilde yani bizim için fark etmez.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Veri yok elimizde çünkü.

BAŞKAN - İsterseniz şöyle yapalım: Konuşmacıların tamamının görüşlerini dinlesin.

GARO PAYLAN (İstanbul) - İlk turu şey yapalım.

BAŞKAN - Tabii, ilk turu bitirelim.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Ama, veri varsa dağıtsa çok iyi olur yani o açıdan söylüyorum.

BAŞKAN - Varsa olur tabii ki. Elimizde veri varsa dağıtalım.

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) - Bunların hepsinin cevabını vereceğim tabii ki.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Yok, yok, projeksiyonlarınızı yani 2019'a kadar ne kadar fon toplanacak? Kaç şirket ortağı var, kaç esnaf var? İşte yüzde 40 kapanma oranından bahsediliyor, ne kadar sürede dönüyorlar?

BAŞKAN - Sayın Bakanım, şöyle yapalım: Siz bütün soruları alın, diğer konuşmacıları da şey yapın. Bu arada da arkadaşlar hazırlık yapacaksa yapsınlar. Dağıtabileceğiniz şeyleri dağıtın. Ben en sonunda size söz vereyim.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Bakan, şunu soruyorum: 2019'a kadar toplayacağız değil mi bu fona? Sonuçta kaynak toplayacağız, devlet de koyacak, esnafımız da koyacak. Ne kadarlık bir birikim planlıyorsunuz? Ve 2019 sonrası 2020, 2021, 2022, 2023, 2024 yüzde 40 kapanma oranına göre ve bu kapananlar ne kadar süre sonra esnaflığa geri dönüyor istatistiksel olarak, var mı böyle bir istatistiğiniz? Yani, belki Esnaf Odası Başkanımız da yardımcı olabilir. Diyelim ki, kapatan altı ay sonra, bir yıl sonra, iki yıl sonra bir daha dükkân açıyor, açmıyor. Bütün bunları gözeterek ne kadarlık bir fon birikimi ve sigorta sisteminde fazla mı kaynak topluyoruz esnafımızdan? Yoksa sizin amaç bir fon toplamak mı, yoksa bir sigorta sistemi kurmak mı?

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) - Sayın Paylan, şöyle, ben bu sorduklarınızın her birini teker teker cevaplandıracağım ama şunu söyleyeyim: Böyle bir fonun amacı belli zaten. Bu fonun sürdürülebilirliğini sağlamak için her türlü simülasyonlar yapılmıştır. Ta 2040, 2050'lere yönelik, hatta 2070'e kadar uzanan uzun vadeli simülasyonlar yapılmıştır. Yıllık ne kadarlık bir fona giriş olacak? Ne kadarlık bir kısmı bu esnafa ödenecek? Bunların hesapları yapılmıştır. Bu çalışmalar neticesinde böyle bir tablo ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla, tabii, bunların Sayın Başkan nasıl uygun görürse, isterse şu ana kadarki sorulan soruları cevaplandırırım, isterseniz tüm arkadaşlar konuşmalarını...

BAŞKAN - Sayın Bakan, sonunda yapalım. Sırada başka arkadaşlarımız da var, hepsini alalım.

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) - Tabii.

BAŞKAN - Bu arada, sizin hazırlayıp dağıtacağınız bir şey varsa da çalışmalar yapılsın.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Simülasyonlar da varsa alabilir miyiz?

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Başkan, şöyle, bakın, simülasyonlar...

BAŞKAN - Devam edin. Süreniz de bitti aslında ama ek süre istiyorsanız vereyim size.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Ek süre istiyorum çünkü 4 arkadaşımız yok, biliyorsunuz, mazeretimiz var.

BAŞKAN - Buyurun.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Bakan, simülasyonları varsa bu gerçekten baştan gelmeliydi bize. Gönderseydiniz çok önemlidir yani biz de ona göre çalışıp size öneri sunabilirdik. Yani "Esnaf arkadaşlarımızdan fazla prim almayın bu simülasyona göre." diyebilirdik ya da "Şu anda şartlar zor, devlet de 1 versin, esnaf da 1 versin." diyebilirdik yani simülasyonları görmediğimiz için. Çünkü, İşsizlik Fonu'ndaki gerçeklik, bir kaynak toplansın orada, o kaynakla da Hazine bonosu alınsın, devletin açıkları finanse edilsin noktasına döndü, bir şekilde öyle oldu. Yani, 1'e 8 bir kaynak toplamışsınız işçiden ve o işçinin parasını şimdi işçiye maaş olarak ödüyorsunuz. Bu anlamda bu gerçeklik var önümüzde. Benim önerim: Esnaf zaten zorda. Yüzde 2 yerine yüzde 1 toplama şansımız varsa simülasyona göre bunu yapalım. Yalnızca bir sigorta fonu olsun yani kaynak toplama fonu olmasın. Eğer ki gelecek simülasyonlara göre bu oluşturulabiliyorsa devlet de 2 vermesi gerekiyorsa versin, vermesi gerekmiyorsa bütçe açıklarından dolayı bunu vermesin. Bunu bir görelim derim.

Diğer mesele: Sayın Bakan, ben de esnaflıktan gelme bir kişiyim ve esnafların özellikle bu dönemde ne kadar zorda olduklarını çok iyi biliyorum yani böyle bir dönemde artı bir yük getirmenizi ayrıca düşünmenizi isterim. Yani, zor bir dönemde artı bir yük getiriyorsunuz. Belki şöyle olabilir: Bunu da belli bir dönem için yani ilk bir yıl için bu kriz döneminde devletin yalnızca bu fona para koyması çünkü sonuç olarak altı yüz gün herhangi bir ödemesi olmayacak bu fonun, altı yüz gün hiçbir ödemesi olmayacak; altı yüz gün boyunca yalnızca para biriktirecek. Bunun, bu krizi geçinceye kadar ilk bir yılında yalnızca devletin prim ödemesi, fonda birikmesi, bir yıl sonra diyelim ki 2018 başında, 2018'in Martında, neyse, bir tarih konulabilir, ondan sonra esnafın da ödemeye başlaması, şartların iyileşmemesi durumunda onun da ertelenmesi yani Bakanlar Kurulunun yetki alması daha doğru olabilir diye söylüyorum.

Ben tekrar söz almak üzere şimdilik bitiriyorum o alacağımız verilere göre.

Teşekkür ederim.