| Komisyon Adı | : | ANAYASA KOMİSYONU |
| Konu | : | Anayasa değişikliği teklifi verilebilme şartlarına ve (2/1504) esas numaralı Kanun Teklifi'nin görüşülme usulü hakkında görüşmeler |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 27 .12.2016 |
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, çok teşekkür ederim.
Çok da kısa konuşacağım. Aslında hepimiz ne yaptığımızın farkındayız. Bir Anayasa değişikliği yapılmaya çalışılıyor ve anayasalar ve anayasa değişiklikleri de o anayasanın kabulü durumunda bir parçası olacağı için aşkın zamanlı metinlerdir, yani zamanı aşması gereken ve ileri süreçlerde de sorun çıkarmayacağı ümit edilen, bu amaca, bu murada hizmet etmesi gereken metinlerdir. Ülkeler vardır, yüz altmış yıldır aynı anayasayla yönetilmekle övünmektedirler. Bugün geldiğimiz nokta, bu Komisyondan çıkacak olan metnin, hadi yüz altmış yıl değil ama bir on altı yıl sonrasına bile tartışmasız olarak katkı sağlayacak bir metni sunduğunuzun iddiasında olmanız lazım 316 milletvekili olarak. Bırakın on altı yılı, bırakın on altı ayı, on altı gün önce sunduğunuz teklif şu anda eskidi ve radikal bir değişikliğe uğradı.
Buradan şunu söyleyeceğim: Usulle ilgili tartışmalar yapılır, biz Anayasa Mahkemesine başvururuz, Anayasa Mahkemesi 73 kararının hilafında bir karar verebilir, bunların hepsi ayrı tartışmalar. Ama çok net bir şey söyleyelim: Anayasalarda, anayasa yapım süreçlerinde temel 3 tane beklenti var -bunu hepiniz benden iyi biliyorsunuz- bunlardan bir tanesi katılımcılık, bir tanesi şeffaflık ve bir diğeri de toplumsal mutabakat ya da en geniş toplumsal kabullenişi sağlamak. Bugün bu metin "İki partiden birer milletvekilinin görevlendirilmesiyle imzalandı." aşamasında dahi muğlak olan, tahrik etmek için söylemiyorum ama, artık kamuoyuna mal oldu ve kabul de edildi, bununla övünen arkadaşlar da oldu, hangi içeriğe imza atmadığı bilinmeden de imzaları toplanmış bir metin olarak, bugün gelinen noktada, katılımcılık, şeffaflık ve en geniş toplumsal mutabakattan mahrum olduğu için, bu 3 ilkeyi terk etmiş olduğu için bugün karşı karşıya kaldığımız durum, iki liderin anlaşıp "Noktasına, virgülüne kadar arkasındayız." diyerek ortaya çıktıkları bir metnin bugün eskimiş olmasıdır.
Bugün Türkiye ve sizler, Cumhuriyet Halk Partisinin ortaya koyduğu bu etkin direnişe bir konuda teşekkür etmek zorundasınız. Şu anki iradenizin doğru olduğunu düşünüyorsanız, iyi ki Cumhuriyet Halk Partisi sekiz gündür bu teklifi kamuoyunda ve burada tüm ayrıntılarıyla tartışmaya açmış. Ya dediğiniz gibi olsaydı, ya istediğiniz gibi olaydı? Teklif üzerinde CHP'nin Komisyon üyeleri onar dakika konuşsaydı, iki üç tane de dışarıdan milletvekili, kimini de almasaydı... "Üç gün içinde halledeceğiz." demiştiniz ya Sayın Başkan, yani öyle öngörmüştünüz. Sayın Elitaş'ın da açık açık ifadeleri var, geçen perşembe, bugün, aklınızın, vicdanınızın geldiği noktadan çok uzak, yedek vekillikle ilgili düzenleme geçmiş gitmiş olacaktı. Hani hep söylüyoruz ya "Cumhuriyet Halk Partisi varsa herkes için var." İlk başta da sizin bu iradenizdeki değişikliği yapıyorsanız ve meşruysa eğer bu yaptığınız...
BAŞKAN - Sizin katkınızı bekledik.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Çok özür dilerim. Eğer öyleyse burada bunu görmek lazım. Ama şunu düşünün: Bir on altı gün sonra nelere pişman olacaksınız, bir on altı ay sonra nelere pişman olacaksınız? O yüzden, bugün yapılan bu işin ta kendisi, hatta dün liderler zirvesinin yapılmasının ta kendisi, bu anayasa yapım sürecinin katılımcılık, şeffaflık ve toplumsal mutabakattan uzak olarak yürütüldüğü için iflasının tescilidir. Burada sıkıntı verici bir durum var. (CHP sıralarından "Çürüdü, çürüdü!" sesi) Biraz önce söylediğiniz bir söz çok manalı.
Ben, aslında, ideal bir Anayasa Komisyonu Başkanının, burada, bu Komisyonu izleyen, katılan herkesin, gazetecilerin, kamuoyundan herkesin, "Öyledir, böyledir ama hiç olmazsa süreç demokratik yönetildi, Başkan yansız ve tarafsız davrandı." dedirtmesi gerektiğini düşünür ve size bunu yakıştırırım. Belli konularda yönlendirmeniz, mesela bu çekme önergesine imza atmanız... Teknik olarak kabul edilebilir, örnekler bulunabilir ama bir anayasa yapıyoruz, 316 imzayla gelmiş, 3 imzayla çekilecek, varsın oradaki 3 imzadan biri de riyaset makamının olmasın.
Ve şunu ifade etmeliyim, siz biraz önce şunu söylediniz Sayın Başkan, son saptama olarak bunu söyleyeceğim, dediniz ki: "Bazı işler de siyasi taktiktir, olabilir." dediniz önce, sonra bazı tepkiler üzerine o ifadenizi yumuşatmak ya da geri çekmek yerine netleştirdiniz ve dediniz ki: "Hatta söylüyorum, bu bir taktikti." Şimdi, burada eğer söylediğiniz doğruysa, Sayın Devlet Bahçeli'ye bir ithamda bulunuyorsunuz, onu doğru söylememekle itham ediyorsunuz çünkü dedi ki: "Biz bu teklif metninin noktasına, virgülüne kadar mutabıkız ve değişmemesi gerektiğini düşünüyoruz." Sayın Bahçeli'nin bugün değişiyor olması kendi siyasi tercihidir bu söyledikleri ama o gün bir siyasi parti liderinin, toplumun gözünün içine baka baka gerçek dışı bir şey söylemeyeceği kabulüyle -ki Sayın Devlet Bahçeli için bu ithamda bulunmak istemem- sizin ifadeniz onu zan altında bırakmaktadır çünkü "Biz bir taktik yaptık." diyorsunuz. Ya Devlet Bahçeli'yi de kandırdınız, onu itiraf edin, Devlet Bey bilmiyordu ama siz bir taktik yaptınız ya da "Biliyordu, kamuoyuna yalan söyledi." diyorsunuz. Bu ikisi de son derece sakıncalı bir durumdur.
Ve son söz: Arkadaşlar, ticarette, siyasette, diplomaside "kazan kazan" ilişkileri falan olur ama anayasa yapıyorsunuz, birisine, bizim hak etmediği, talep bile etmemesi gerektiğini düşündüğümüz yetkileri, halkın size 1 Kasımda verdiği, örneğin yasama yetkisinin bir kısmını birilerine veriyorsunuz, birisine veriyorsunuz, 23 Nisan 1920'de Saray'dan Meclise geçen egemenlik yetkisinin bir kısmını Meclisten Saray'a gönderiyorsunuz, bunu yaparken şu öz güvende olacaksınız arkadaşlar, "Doğruyu yaptığıma inanıyorum." diyorsunuz ya hepiniz, o zaman, liderinizin, liderlerinizin 330 endişesiyle, "Bu arkadaşlar bu hâliyle, bu yedek vekillik olduğu zaman bu anayasa değişikliğine evet demezler çünkü geleceklerinden kaygı duyuyorlar, kendileriyle ilgili endişeleri var, o endişeleri izale edeyim, o endişeleri ben arındırayım ki oy versinler." diyorsa, siz, o çok inandığınız bu teklifte, kusura bakmayın ama kişisel kaygılarla bu teklifi sizden talep edenlere de şantaj yapıyorsunuz. Bu şantajı görüyorlarsa da kusura bakmayın onlar da size hiç mi hiç güvenmiyorlar. Aranızda bir inanç birlikteliği, bir yoldaşlık hukuku, bir kardeşlik hukukundan ziyade kazan kazan ilişkisinin bir benzeri, siz onlara bir yetkinizi devredeceksiniz, onlar da teklifi sizi rahatsız etmeyecek, gelecek siyasi ikbal beklentilerinizle ilgili soru işaretlerini büyütmeyecek hâle dönüştürecekler. Bu dakikadan itibaren bu teklif sahiplerinin, bu teklifin altında imzası ve bu teklifte katkısı olanların kendilerine, partilerine, liderlerine güveni çökmüştür. Sizin karşınızdaki, bu sistemi, cumhuriyeti savunan, parlamenter sistemi savunan Cumhuriyet Halk Partisinin, cumhuriyetçilerin, milliyetçilerin, Atatürkçülerin ve parlamenter sistemi savunan, tüm bu ülkeyi seven, sevdalı insanların moral motivasyonu, moral üstünlüğü onlara geçmiştir.
Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP'li milletvekillerinden alkışlar)