| Komisyon Adı | : | ANAYASA KOMİSYONU |
| Konu | : | Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1504) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 27 .12.2016 |
HÜDA KAYA (İstanbul) - Burada, Türkiye toplumunun yeni bir anayasaya kavuşması noktasında tarihî bir süreçten geçiyoruz. Tabii ki bu süreç, bu ne kadar paylaşımcı, özgürlükçü, çok sesli ve adalet eksenli bir anayasa gerçekleştirilebilirse bu emekler o kadar yerini bulacaktır. Yoksa, tek sesli, tek sözlü, tek renge mahkûm edilmeye çalışılan ne çalışması yapılırsa yapılsın, bu ülkenin yüzde 90'ı bile buna "evet" dese bu hukuksuzdur, yanlıştır.
Böyle bir ortamda bu çalışmalar yapılırken Türkiye toplumundan birkaç örnek vermek istiyorum değerli arkadaşlar. (Gürültüler)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Çok uğultu var.
HÜDA KAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, çok inanılmaz konuşma sesi var ve dikkatim dağılıyor.
BAŞKAN - Siz buyurun.
Arkadaşlar, sükûneti sağlayalım.
HÜDA KAYA (İstanbul) - Ben kendi sesimi duyamıyorum. Lütfen, sussunlar, zorlanıyorum konuşmakta.
Sevgili arkadaşlar, bakın nasıl bir Türkiye ortamında anayasa çalışması yapmaya gayret ediyoruz.
Bu son cuma değil bir önceki cuma, İstanbul'da -zaten soru önergesi hazırladım, ismi, nerede olduğu yazılı- camide hutbe veren bir imam cemaate şunu dedi, cemaatte onlarca şahit var: "Ben kendime otomatik bir silah aldım. Siz de alın silahlarınızı, akraba çevrenizde, konu komşu etrafınızda HDP'liler vardır. Bunlar kâfirdir, öldürülmeleri vaciptir." Şeklinde bir konuşma yaptı arkadaşlar. Bununla ilgili, bakın, soru önergesi hazırladım arkadaşlar. (Gürültüler)
CEYHUN İRGİL (Bursa) - Bunlar oluyor, inanmıyorsunuz ama oluyor bunlar. Anadolu'da mümkün bu.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Hocam, cumaya mı gittiniz? Hangi camide?
ALİM TUNÇ (Uşak) - Provokatördür o, provokatördür, devlet gereğini yapar.
HÜDA KAYA (İstanbul) - Arkadaşlar...
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Sayın Başkan, gerçekten biz de duymuyoruz. Yanında olduğum hâlde anlamıyorum yani.
HÜDA KAYA (İstanbul) - Niçin bağrışıyorsunuz anlamıyorum. Bir dinleyin, sonra söz alın, konuşun.
BAŞKAN - Evet, siz de devam edin.
HÜDA KAYA (İstanbul) - Sevgili arkadaşlar, burada hikâye anlatmıyoruz. Bir cami, adını da vereyim, Ümraniye'de, Madenler Mahallesi'nde bilmem ne Ekşi Camisi'nde.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) - "Bilmem ne Ekşi" diye olur mu?
HÜDA KAYA (İstanbul) - Yazılı soru önergesinde okursunuz.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Verin, verin.
HÜDA KAYA (İstanbul) - Burada, bakın, biz hikâye anlatmıyoruz, onlarca cemaatin, onlarca...
HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Cumayı orada mı kıldınız?
ERKAN AYDIN (Bursa) - Ya, size ne, nerede kılıyorsa kılıyor. Ağabey, sana ne nerede kıldığından ya?
HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Hayır, kendi görmüş gibi anlattı.
ERKAN AYDIN (Bursa) - Biraz saygılı olun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Biraz dinleyin ya!
HÜDA KAYA (İstanbul) - Biraz saygılı olun. Araştırırsınız, soru önergesine cevap verirsiniz.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Hayır, niye milleti bu şekilde bir gerginliğe sürüklüyorsunuz? Olmayan bir olayı...
HÜDA KAYA (İstanbul) - Kardeşim, bu ülkede yaşanan bir şeyi anlatmak niçin gerilim oluşturuyor?
HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Yaşamış gibi anlatıyorsunuz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Ya, siz bir bekleyin...
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Sayın Başkan, niye ikaz etmiyorsunuz?
BAŞKAN - Evet, sükûneti sağlayalım arkadaşlar. Hatibi dinleyin.
HÜDA KAYA (İstanbul) - Hayır, niçin problem çıkarıyorsunuz? Soru önergesini ben veriyorum, muhatapları bunu araştıracak, cevabını verecek. Size ne oluyor?
HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Ne demek bana ne oluyor ya? Ben toplumun bir parçasıyım, bu kadar germeye hakkın var mı beni?
HÜDA KAYA (İstanbul) - Hayır, bana muhatapları cevap verecek.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Tamam, soru önergesi Mecliste konuşulur.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Bu kadar germeye hakkınız var mı?
BAŞKAN - Hatibi dinleyelim arkadaşlar.
HÜDA KAYA (İstanbul) - Burada problem çıkarmayın. Bakın, gerilim çıkarıyorsunuz ortaya.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Siz gerilim çıkartıyorsunuz.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Sen geriyorsun ya! Birisi birisini öldürecekmiş, birisi demiş bir şey...
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Hakkı Ekşi Camisi...
HÜDA KAYA (İstanbul) - Hakkı Ekşi...
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Soru önergesi Mecliste konuşulur ya!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Size mi soracağız ya!
BAŞKAN - Evet, sükûneti sağlayalım arkadaşlar.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Ortada bir şey yok, yalan üzerinden bir şeyi inşa etmeye çalışıyorsun.
BAŞKAN - Bir saniye...
CEYHUN İRGİL (Bursa) - Arkadaşlar, onlara göre hiçbir imam yanlış yapmaz.
BAŞKAN - Hatibi dinleyelim.
Evet, Hüda Hanım, buyurun.
HÜDA KAYA (İstanbul) - Başkanım, lütfen, sussunlar, bir konuşayım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Ya, siz bütün imamlara kefil misiniz ya? Ya, bütün imamlara kefil misin sen?
HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Öyle bir şey yok. Adam öldürmekten bahsediyorsunuz. Kendisi görmüş gibi anlatıyor ama camisini bilmiyorsunuz, bir şeyini bilmiyorsunuz.
BAŞKAN - Arkadaşlar, bakın, biraz önce de...
HÜDA KAYA (İstanbul) - İsmi cismi belli, biz burada hikâye anlatmıyoruz.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Siz gittiniz mi cumaya?
HÜDA KAYA (İstanbul) - Biz hikâye anlatmıyoruz.
BAŞKAN - Evet, Sayın Kaya, devam edin.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Öyle ifade ediyorsunuz, tutanaklarda kendiniz gittiğinizi ifade ediyorsunuz.
BAŞKAN - Lütfen arkadaşlar, sükûnetle dinleyelim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Sayın Başkan, beş dakikadır konuşamıyor, tam beş dakika.
HÜDA KAYA (İstanbul) - Susar mısınız? Bir saygılı olun, biraz susun.
Ve devam ediyorum arkadaşlar.
BAŞKAN - Evet, dinliyoruz.
HÜDA KAYA (İstanbul) - Evet, bu olaylardan bir tanesi, bir iç savaş çağrısı yapılıyor. Burada tabii ki Diyanet İşleri Başkanımız, Diyanetin bağlı olduğu, Hükûmetteki yetkililerimiz, başta Başbakan olmak üzere elbette ki bunun cevabını araştıracaklar, verecekler. Biz de merak ediyoruz, neden böyle bir şeye ihtiyaç hissediliyor? Bunu geçiyorum.
Bakın, mektubu burada, Midyat'ta, 65 yaşında, bütün bölgenin tanıdığı Abdülaziz Bilgin diye -hatta bunu daha önce de ifade etmiştim- bir din alimi, bir mele, bir taziyede mevlit okuyor. Okuduğu mevlit Kürtçe. Aradan üç yıl geçtikten sonra polis kapısına geliyor, gözaltına alınıyor. Onu gözaltına alan hâkim de savcı da, karı koca ikisi de şu anda FETÖ davasından tutuklular 15 Temmuzdan sonra ve hâkim, avukatının yanında, bu hocaya, imama şunu söylüyor: "Bir daha bu mevlit gibi bu çalışmaları yapmazsan, söz verirsen seni bırakacağım." diyor. İmam "Bütün bölge beni tanır. Taziyelere gitmemem mümkün değil. Ben buna nasıl söz verebilirim?" demesi üzerine tutuklanıyor. Hepsi bu. Sadece Kürtçe mevlit vermiş ve bu kişi, şu anda, sadece HDP'lilere değil, herkese, ulaşabildiği herkese yazıyor, derdini anlatmaya çalışıyor. Mide, tansiyon, kalp gibi rahatsızlıkları var, doktora gitmek için defalarca müracaat etmesine rağmen altı aydır hastaneye sevk edilmiyor ve kendisinin bu mağduriyetiyle ilgili "Sesimi çıkarın, beni mahkûm edenler FETÖ'den tutuklular ama ben hâlâ içerideyim." diyor.
Fakat bir taraftan, sadece FETÖ deyip de bu işten biz sıyrılamıyoruz. Geçtiğimiz günlerde KHK'lerle, DİYANET-SEN üyesi olmasına rağmen bazı imamlar, Kürtçe vaaz verdiği için, Kürtçe hutbe verdiği için işten atıldılar, DİYANET-SEN üyesi olmalarına rağmen.
Ve devam ediyorum arkadaşlar.
BAŞKAN - Gündeme davet hakkımız var Sayın Kaya, Anayasa'nın...
HÜDA KAYA (İstanbul) - Şimdi, hepsi gündeme yönelik.
BAŞKAN - İlgili 4'üncü maddeyle ilgili, lütfen...
HÜDA KAYA (İstanbul) - Başkanım, hepsi bu gündeme yönelik. Nasıl bir Türkiye'deyiz, nasıl bir baskı altında şu anda burada bir toplantı yapılmaya çalışılıyor, nasıl bir atmosferde Anayasa devşirilmeye çalışılıyor, zaten bu örnekleri bunun için veriyorum.
Ve şunu ifade etmek istiyorum: Devletin ahlakı adalettir sevgili arkadaşlar. Türkiye'nin 3'üncü büyük partisinin yaptığı grup toplantıları, konuşmaları, etkinlikleri Türkiye Büyük Millet Meclisi TV kanalı aracılığıyla topluma yayınlanmıyor, sansüre uğrandığı bir durumda bile burada özgürlükçü bir anayasa hayaldir, hikâyedir.
Bu ülkede, 13-15 yaşındaki çocuklar -bu hafta yine gerçekleşti- sosyal medyada Cumhurbaşkanını eleştirmiş diye tutuklanıyorlar arkadaşlar ve hâlâ...
ALİM TUNÇ (Uşak) - Hakarettendir o, hakaretten...
HÜDA KAYA (İstanbul) - Ya, 13-15 yaşındaki çocuğun hakaretinden ne çıkar Allah aşkına, hakaret etse ne? O, sizin kriterinize göre hakaret. Hiç kimse eleştirmeyecek mi? Ve hâlâ televizyonlar kapatılmaya devam ediyor.
Siz istiyorsunuz ki sevgili arkadaşlar, hiç kimse düşünmesin, hiç kimse aklını kullanmasın. Şu anda burayla ilgili konuşuyorum. Şu anda burayla ilgili konuşuyorum, biraz düşünün.
Biraz önce konuşan bazı arkadaşlar, "Biz hiç yanılmayız.", "Bizim halkımız yanılmaz.", "Biz yanılmayız.", "Bizim halkımız neye karar verirse o doğrudur." gibi masumiyet iddiasıyla, kendilerini, böyle vahiy gelmiş, kutsanmış bir akla sahip olduklarını ifade eden konuşmalar yapıyorlar.
Sevgili arkadaşlar...
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Öyle konuşmalar yok, nereden çıkarıyorsun?
HÜDA KAYA (İstanbul) - Biraz önce yine konuştular.
Kur'an'da Şûra suresi vardır sevgili arkadaşlar. Şûra suresi konsey demektir, kurul demektir, meclis demektir ve Allah, kendi seçtiği elçilere bile etrafındakilere danışmasını emretmektedir. Bakın, yine, biraz önce, arkadaşlar, yıllardır olduğu gibi, Genel Kurulda olduğu gibi, burada da yine aynı ezberleri tekrar ediyorlar: Tek ses, tek söz, tek devlet, tek bayrak.
Sevgili arkadaşlar, Kur'an'da, inançlarda, insanlıkta böyle bir şey yok, böyle bir kutsiyet yok; ne kadar çok sesli, özgür, adaletli, düşünen bir topluluk olursak, biz, o kadar Allah'ın istediği bir topluluk oluruz. Allah insanları sürekli düşünmeye teşvik eder, sürekli aklını kullanmayı tavsiye eder, ama sizler diyorsunuz ki: "Tek kişi, Reis bizim adımıza konuşur...
BAŞKAN - Evet, toparlayalım Sayın Kaya.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Hayır, Başkan...
HÜDA KAYA (İstanbul) - "...bizim adımıza düşünür..."
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Onu sen söylüyorsun, öyle bir şey yok ya! Ne diyorsun ya? Allah Allah!
HÜDA KAYA (İstanbul) - Bütün konuşmalar öyle.
Başkanım, müdahale etmeyin.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Öyle bir şey yok ya!
HÜDA KAYA (İstanbul) - Hayır... "Kimse yanılmaz..."
İşte, "Efendim, bizim Reisimiz -biraz önce arkadaşımız söyledi- bizim Cumhurbaşkanımız tek başına sürekli seçimi kazanır."
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Doğru.
YUSUF BAŞER (Yozgat) - Doğru.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) -Seçilmedi mi partiyle beraber?
HÜDA KAYA (İstanbul) - "Onu seçenler hiç yanlış yapmaz..."
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Doğru değil mi? Partisi kazandı, kendisi kazandı.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Osman Bey, lütfen ya!
HÜDA KAYA (İstanbul) - "Onu seçenler hiç yanlış yapmaz..."
BAŞKAN - Evet, arkadaşlar, hatibi dinleyelim.
HÜDA KAYA (İstanbul) - "Onun verdiği kararlar hiç yanlış değildir." gibi, sürekli bir vurgulama yapılmaktadır.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Öyle şeyler söylenmedi. Lütfen, doğru söyleyin!
HÜDA KAYA (İstanbul) - Sevgili arkadaşlar, bakın, Allah "Aklını kullanmayanların üzerine biz pislik boca ederiz." diyor. Hiç kimse aklını ipotek vermek zorunda değildir. Sizler, belki, her biriniz... Ben üzülüyorum sizleri dinlerken...
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Ya, sen kendine üzül, kendine! Sen kendine üzül!
BAŞKAN - Evet, arkadaşlar...
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Osman Bey, siz yalancıktan takılmayın, sonra gülüp, göz kırpıyorsunuz, gördük.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Ne alakası var? Sen kendine üzül ya! Bizim için ne üzülüyorsun?
BAŞKAN - Evet, hatibi dinleyelim arkadaşlar.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Kendiniz için konuşun!
HÜDA KAYA (İstanbul) - Sizler şunu düşünebilirsiniz...
Ben neden üzüldüğümü açıklıyorum. Sizler "Bizim Cumhurbaşkanımız bizim adımıza düşünür, karar verir, en iyisini bilir. O ne derse altına imza atarız. O ne isterse bizim vazifemiz ona itaat etmektir." diyebilirsiniz, ama ben, inandığım inancımda, vicdanımda, insanlığımda, ne dinî ne siyasi ne insani anlamda böyle bir duruşu, hiçbir şekilde mantığımın, aklımın, vicdanımın bir yanına sığdıramıyorum.
Siz "Biz düşünmeyelim, atın imzaları Anayasa çıksın." diyebilirsiniz, "Kimse tartışmasın, eleştirmesin." diyebilirsiniz, ama ben bunu kabul etmiyorum, partim de bunu kabul etmiyor. Biz ne kadar düşünürsek o kadar insanız, aklımızı ne kadar kullanırsak o kadar insanız, adalete ne kadar sahip çıkarsak o kadar bütün insani değerleri ortaklaştırırız sevgili arkadaşlar.
Ve bir de "Halkımız yanılmaz, biz yanılmayız." dedi yemekten önce bir arkadaşımız.
Sevgili arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti'nin en çok kandırılan bir yönetimiyle karşı karşıyayız ve bunu, başta Cumhurbaşkanı olmak üzere hepiniz itiraf ediyorsunuz, "Biz kandırıldık, kusura bakmayın, affedin bizi." diyorsunuz, sonra da diyorsunuz ki: "Halkımız yanılmaz, biz yanılmayız."
Halkımız yanılmadıysa, millî irade değerli idiyse 7 Haziranı neden sindiremediniz, bunu da düşünmek gerekiyor sevgili arkadaşlar.
Bugün, Anayasa'yı tartışıyoruz sevgili arkadaşlar...
BAŞKAN - Evet, toparlayalım Sayın Kaya.
HÜDA KAYA (İstanbul) - İşte, bu millî iradenin yansıması sonucunda, tercihleri sonucunda Türkiye'nin 3'üncü büyük partisi HDP'nin İstanbul il eş başkanları ve 40'tan fazla yöneticimiz, sadece intikam çığlıkları sonucunda gözaltına alındılar, üç haftadır gözaltındalar ve bugün, biraz önce yedi gün daha gözaltı süreleri uzatılmış durumda sevgili arkadaşlar.
Ve şunu da ifade etmek istiyorum: Bakın, bunlar çok trajikomik şeyler. Bir taraftan "Özgürlükçü bir Anayasa çıkaracağız, neden rahatsız oluyorsunuz?" diyorsunuz, ama bizlere ya kaos ya başkanlığı dayatıyorsunuz, halkımızı buna mahkûm etmeye çalışıyorsunuz.
Tabii, burada Anayasa gündemimiz, dış politikayla ilgili konuşmak istemiyorum. Sadece dış politika diye değil, 2 askerimizin IŞİD tarafından yakıldığı görüntülerini yüreği dayananlar, izleyenler izlemiştir, ama bugün, Hükûmet sözcümüz...