KOMİSYON KONUŞMASI

İBRAHİM HALİL FIRAT (Adıyaman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özellikle gecenin bu saatinde hepinize hayırlı geceler diliyorum.

Tabii ki ben öncelikle şunu da belirtmek istiyorum: Salı günü, ilk gün, Adalet Bakanımız Sayın Bekir Bozdağ Hükûmet adına açıklama yaptığında HDP'li ve CHP'li milletvekili arkadaşlarımız "Ya, nasıl oluyor, Sayın Bakan herhâlde farklı bir metin açıklıyor." dediler. Tabii ki ben de altı gündür buradayım ve akşama kadar da hemen hemen bütün arkadaşlarımı aralıksız olarak dinlemeye çalışıyorum. Özellikle Anayasa'nın ilk 4 maddesine aykırılık iddiası ve rejim değişikliği iddialarında ben de kendi kendime şunu sordum: Acaba HDP'li ve CHP'li milletvekili arkadaşlarımıza, Sayın Başkanım, yanlış metin mi verdik, farklı bir metin mi okuyorlar?

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; biz AK PARTİ olarak, AK PARTİ kurulduğundan bu yana, millete rağmen hiçbir şey yapmadık ve yapmıyoruz. Halkımız, milletimiz ne demişse, ne istemişse onu yapmak için çaba sarf ettik. Milletimizin bütün taleplerine ve kararlarına başüstüne dedik ve onun için de on dört yıllık iktidarımız döneminde milletimizin taleplerini yerine getirmeye çalışıyoruz. Milletimize rağmen eğer bir şey yapmış olsaydık, demokrasilerin vazgeçilmezi olan seçimlerde, 11 seçimde AK PARTİ hep 1'inci parti olarak çıkmazdı. Çünkü, milletimiz her şeyin en iyisini biliyor, her şeyin farkında, kimin ne yaptığını çok iyi biliyor ve kararını da ona göre veriyor.

AK PARTİ olarak biz ve diğer siyasi partiler 2002'den bu yana girmiş olduğumuz bütün seçimlerde seçim beyannamelerimizde yeni bir anayasa yapacağımızı, sivil bir anayasa yapacağımızı milletimize taahhüt ettik. Türkiye'nin ihtiyacı olan sivil bir anayasayı yapmayı herkes taahhüt etmişti. 2011 seçimlerinde yine bütün siyasi partiler özgürlükçü, katılımcı bir anayasa yapacaklarını taahhüt etmişlerdi. 2011 seçimlerinden sonra, o günkü Başbakanımız, şimdiki Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve hepimiz sivil bir anayasa yapmak için taahhütte bulunduk. Gelin, bizim 327 milletvekilimiz olmasına rağmen 30 milletvekili olan parti de, 130 milletvekili olan parti de, 80 milletvekili olan parti de "Anayasa Uzlaşma Komisyonu" adı altında, Meclis Başkanı Başkanlığında toplanacak komisyona üçer üye verelim; Meclis şu anda milletin yüzde 96'sını temsil ediyor ve onun için de eşit üyelerle Uzlaşma Komisyonu milletin beklediği sivil anayasayı, eşitlikçi, katılımcı ve özgürlükçü anayasayı yapalım demiştik. Bunun üzerine Uzlaşma Komisyonu dönemin sonuna kadar çalışmalarını yaptı ve 60 madde üzerinde de uzlaşma sağlandı. Bu uzlaşma maddelerini, gelin, Genel Kurulda geçirelim dememize rağmen muhalefet partileri buna yanaşmadığı için bunu geçiremedik. Daha sonra, 1 Kasım seçimlerinden sonra anayasa yapılması için tekrar bir uzlaşma veya mutabakat komisyonu kurularak Meclis Başkanının başkanlığında anayasa yapım çalışmaları yapalım dedik ancak o da olmayınca Milliyetçi Hareket Partisi Lideri Sayın Devlet Bahçeli'nin "Türkiye'nin ihtiyacı olan anayasayı millete götürmekte hiçbir sıkıntı yoktur." çağrısı üzerine Milliyetçi Hareket Partisiyle birlikte oturup yeni bir anayasa çalışması yaptık ve bunu da Komisyona getirdik. Sayın Başbakanımız ve Sayın Bahçeli "Bu anayasanın yapım çalışmalarında siz de bulunun." diyerek diğer her iki muhalefet partisine çağrıda bulundu ancak bu gerçekleşmedi. Benim bunu söylememdeki amaç... Hem HDP hem de CHP'li milletvekili arkadaşlarımızın "Biz arayı bularak bunu daha da uzlaşmacı bir anayasa yapabilirdik." demeleri üzerine bunu belirtmek istedim.

Evet, bu anayasa taslağında Milliyetçi Hareket Partisiyle birlikte ne getiriyoruz? Öncelikle bir sistem tıkanıklığını ortadan kaldırmak için parlamenter sistemin yerine bir hükûmet sistemi olan, Türk tipi olan cumhurbaşkanlığı sistemini getiriyoruz. Mevcut parlamenter sistemde yürütmenin başında iktidar partisi olan yani en çok oyu alan partinin genel başkanı başbakan sıfatıyla, cumhurbaşkanı da 1982 Anayasası'nın 8 ve 104'üncü maddelerinden almış olduğu yetkiyle aynı yapıda yürütmenin başında yer almaktadır. Şu anda cumhurbaşkanıyla başbakan aynı yapıda ve birbirlerini dediklerini dinlediklerinden dolayı hiçbir sıkıntı çıkmıyor ama cumhurbaşkanıyla hükûmet arasında daha önce sorunları çok yaşadık. Özellikle yakın tarihimizde rahmetli Sayın Ecevit ile Sayın Sezer arasında yaşananları hepimiz biliyoruz. Yani bu sistem, Cumhurbaşkanımıza daha fazla yetki verilmesi için hazırlanan bir sistem değildir. Eğer öyle olmuş olsaydı mevcut 1982 Anayasası'yla Sayın Cumhurbaşkanımıza daha fazla yetkiler verilmiştir ve milletin tarafı olan Sayın Cumhurbaşkanımız, bu yetkilerini sonuna kadar kullanmaktadır. Bizim tek derdimiz ve milletin tarafında olan Sayın Cumhurbaşkanımızın buradaki amacı, Türkiye'nin önünü açmaktır, Türkiye'nin daha hızlı karar alması ve ileriye gitmesi için bu sistemin gerekli olduğunu düşünüyoruz.

Mevcut Anayasa'da özellikle yürütme ve yasama iç içedir. Millet, yasamayı seçerken yürütmeyi de seçiyor yani hükûmet en fazla oy alan partinin içinden çıkmaktadır. İktidar partisi hem yasamaya hem de yürütmeye hükmediyor. Başbakan veya iktidar partisi bir kanun değişikliği veya bir kanun yapılması için bunu getirdiğinde iktidar partisi isterse çıkıyor, istemediği zaman çıkmıyor. Aynı şekilde muhalefet partisinin de... Özellikle dün söylenen birtakım şeylerde muhalefet partisindeki arkadaşlarımız "Siz getirilen bütün kanunlar üzerinde ancak parmak kullanarak..." Değerli arkadaşlar, burada bir grup söz konusudur. Bu gruplarla biz en son olarak da bundan yaklaşık iki hafta önce bütçe görüşmesini yaptık ve bu bütçe görüşmelerinde hepimize hizmet edecek olan, bütün illerimize, ilçelerimize, köylerimize, beldelerimize hizmet götürecek olan bütçeye iktidar partisi dışında hiçbir muhalefet partisinin onay verdiğine inanmıyorum çünkü onlar da kendi grubunun söylemiş olduğu doğrultuda hareket etmek durumundadır ve biz burada yasama ve yürütmenin tamamen kesin çizgilerle birbirinden ayrılması için bu mevcut cumhurbaşkanlığı sistemini getirmek istiyoruz ve bunun için de burada günlerdir tartışıyoruz ve tartışmaya da devam edeceğiz.

Değerli arkadaşlar, diğer bir konu gensoru ve Meclis soruşturması. İktidar partisine 2002 yılından bu yana muhalefet partilerinin gensoru ve Meclis soruşturması hakkında getirmiş oldukları bir sürü önerge vardır ancak bunlar iktidar partisi -ya biz iktidarda olduğumuz için demiyorum, hangi iktidar partisi olursa olsun- istemediği müddetçe bunların geçmesi mümkün değildir. biz onun için yürütmenin ve yasamanın bu sistemle tamamen birbirinden farklı olacağını, yürütmenin aynı şekilde halk tarafından, millet tarafından seçileceğini ve diğer şekilde de yasamanın da bu millet tarafından seçileceğini belirtiyoruz.

Diğer bir amaç ise istikrar ve güveni sağlamaktır. Bakınız, 7 Haziran seçimleri oldu. 7 Haziran akşamında hükûmetin kim olduğu, ne olduğu belli olmayan bir sistem tıkanıklığı söz konusu oldu. Tekrar seçim yapılmak zorunda kalındı ve özellikle burada tartışılan konulardan bir tanesi de arkadaşlarımızın belirttiği "Yüzde 51'le cumhurbaşkanını seçtiniz, peki, diğer yüzde 49 ne olacak?" Değerli arkadaşlar, işte, demokrasi budur. Zaten eğer yüzde 100 almış olsa sizin bahsetmiş olduğunuz o diktatörlük o zaman olmuş olur. Tamamını almış olan bir sisteme demokrasi dememiz mümkün müdür? Değildir. Bunun için yüzde 51 alan cumhurbaşkanı -yüzde 49'u da aynı şekilde- Türkiye'de 79 milyonu kapsayacak şekilde, herkese hizmet edecek şekilde çalışacaktır. Biz on dört yıllık AK PARTİ iktidarı döneminde hiçbir köy, belde, şehir ayrımı yapmadan nasıl hizmet ettiysek seçilecek cumhurbaşkanının da yüzde 51'le de seçilse, yüzde 60'la da seçilse geri kalan diğer kesimi de aynı şekilde temsil ederek onlara da hizmet edeceğine inanıyoruz. Bunun için Türkiye'deki tüm renklere ve tüm kesimlere hitap edeceğini düşünüyoruz. Biz, AK PARTİ iktidarları, doğusu, batısı demeden, kuzeyi, güneyi demeden herkese hizmet ettik. Yüzde 51'le seçilecek cumhurbaşkanının da aynı şekilde yürütmenin başı olarak seçmiş olduğu cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlarıyla birlikte aynı şekilde Türkiye'ye hizmet edeceğini düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, burada en çok tartışılan konulardan bir tanesi de olarak da şunu söylüyorlar: "Ya, siz ne istediniz de olmadı?" Arkadaşlar, bizim burada ne istediğimiz veya ne olmasını istediğimizden dolayı değil, biz Türkiye'nin bekası için, Türkiye'nin geleceği için, çocuklarımızın geleceği için, gençlerimizin geleceği için bu sistemin gerekli olduğuna inanıyoruz.

Diğer bir husus, seçimlerin birlikte yapılması konusunu tartışıyorlar. Değerli arkadaşlar, Anayasa Komisyonu Başkanımız Sayın Mustafa Şentop da konuşmasında belirtmişti, biz 1999 seçimlerinde yerel seçimleri ve genel seçimleri birlikte yaptık. DSP, genel seçimlerde 1'inci parti olmasına rağmen yerel seçimlerde döküldü. Fazilet Partisi, genel seçimlerde yüzde 16-17 gibi bir oy almasına rağmen yerel seçimlerde yüzde 23-24 gibi bir oy aldı. Yani şunu söylemeye çalışıyorum: Şu getirmiş olduğumuz cumhurbaşkanlığı sisteminde cumhurbaşkanı, yürütme seçilirken Meclisin de aynı aritmetiği koruyacağı veya daha fazla milletvekilinin aynı şekilde olacağı diye bir kaide yoktur, başka bir şekilde seçilme gibi bir durum söz konusu olabilir.

Diğer bir husus, burada en çok tartışılan konulardan biri: "Cumhurbaşkanına fesih yetkisi veriliyor." Değerli arkadaşlar, şu andaki mevcut kanunumuzda da mevcut Anayasa'mızda da Sayın Cumhurbaşkanına fesih yetkisi verilmiştir. En son 7 Haziran seçimlerinde de ağır şartlar doğrultusunda Türkiye Büyük Millet Meclisini seçime götürmüştür. Burada biz fesih yetkisini verirken şunu söylüyoruz: "Bir seçime gidelim, Meclisi feshediyoruz, Cumhurbaşkanını da feshediyoruz." denildiğinde o zaman Türkiye Büyük Millet Meclisinin 360 milletvekiliyle karar vermesi gerekiyor. Cumhurbaşkanı Meclisi feshedecek, bir sene feshetti. Seçim oldu, bir sene sonra beğenmedi, tekrar feshetti. O zaman cumhurbaşkanı zaten kendi on yıl yapacağı cumhurbaşkanlığını ortadan kaldırmış olacak, cumhurbaşkanının tekrar aday olma gibi bir durumu söz konusu olmayacak ve ortadan kalkmış olacak.

Diğer bir husus, şu andaki teklif ettiğimiz kanunun 17'nci maddesinde "Kamu kurum ve kuruluşlarının kuruluş, görev, yetki ve sorumlulukları..."

ÖZKAN YALIM (Uşak) - Yanlış söylüyorsun yalnız, o konuda yanlış söylüyorsun.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - O konuyu anlamamışsın, yanlış söylüyorsun.

İBRAHİM HALİL FIRAT (Adıyaman) - Durun bir dakika.

"Kamu kurum ve kuruluşlarının kuruluş, görev, yetki ve sorumlulukları Cumhurbaşkanı kararnamesiyle düzenlenmesi." Değerli arkadaşlar, şu anda bölge müdürlüklerinin kurulması...

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Hani?

İBRAHİM HALİL FIRAT (Adıyaman) - Ona cevap veririm ben.

Bölge müdürlüklerinin şu anda kurulması nasıl ise bu Cumhurbaşkanlığı kararnamesinde de verilen yetki odur. Sizin söylemiş olduğunuz "Ya, birkaç ili birleştirerek eyalet oluşturacak." Değerli arkadaşlar, o şu andaki mevcut Anayasa'mızın 127'nci maddesinde yapılmış ve 127'nci maddesinde herhangi bir değişiklik söz konusu değildir. Onun için, yapılan anayasa metnini bizim tam bir şekilde okumamız gerekiyor.

Değerli arkadaşlar, diğer bir husus: Türkiye Büyük Millet Meclisinin ortadan kaldırıldığı yönünde iddialar var. Biz burada, Meclisin ortadan kalkmadığını ve Meclisin daha da güçleneceğini belirtiyoruz. Şimdiki sistemde Engin Bey ne diyorsa Cumhuriyet Halk Partisinin arkasındaki milletvekilleri aynı şekilde el kaldırılıyor.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - O, sizin partiniz ya.

İBRAHİM HALİL FIRAT (Adıyaman) - Bizim partimizde de öyle, misal diyorum.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Bu, parti disiplini ya.

İBRAHİM HALİL FIRAT (Adıyaman) - Tamam işte yani biraz önce, daha öncesinde, dün bizim arkadaşlarımıza bu konuda suçlamalar vardı; işte "Siz parmak kaldırıyorsunuz." Herhâlde parmak kaldıracağız. Biz burada kanun yapmak için parmak kaldırıyoruz.

Onun için, değerli arkadaşlar, her şeyi de geçelim. Şunu özellikle söylemek istiyorum: Anayasa Komisyonunda ve Meclisten bu anayasa geçtikten sonra biz bunu halka götüreceğiz. Milletimiz ne derse baş göz üstüne diyeceğiz ve onun için bunun kararını vermiş olacağız.

Geçen günlerde burada, kendisini de kıdemli milletvekili olarak belirten bir arkadaş şunu söyledi, dedi ki: "Ya arkadaşlar, siz milletvekili olmak için bunu yapıyorsunuz." Bizi onu ithamla suçladı, diğer bir şekilde de dedi ki: "Siz sokaktaki Ahmet Efendi, Mehmet Ağa'yı kandırabilirsiniz ama beni kandıramazsınız." Böyle bir şey olur mu arkadaşlar? Buradaki milletvekillerinin aklını beğenmiyor, Cumhurbaşkanının aklını beğenmiyor, bakanın aklını beğenmiyor, milleti de beğenmiyor; kimi beğeniyor? Sadece kendini beğeniyor.

Onun için, biz halka götüreceğiz. Halk ne derse onun kararını vereceğiz.

Değerli arkadaşlar, diğer bir şekilde şunu söyleyeceğim: Bu biraz belki espri konusu da olacak. Şimdi, konuşan milletvekillerimizden, özellikle HDP ve CHP milletvekili arkadaşlarımız bize hep şunu dediler: "Arkadaşlar, Allah rızası için vicdanınızın sesini dinleyin ve buna 'hayır' deyin." Ben de HDP ve CHP milletvekili arkadaşlarımıza şunu söylüyorum...

ENGİN ALTAY (İstanbul) - AK PARTİ'lilere de söyle.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - AK PARTİ'ye de söyle.

İBRAHİM HALİL FIRAT (Adıyaman) - Arkadaşlar, on dört yıldır hep iyi şeyler yapıyoruz.

ÖZKAN YALIM (Uşak) - Acaba?

FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) - Hep iyi şeyler yapıyorsanız niye sistemi değiştiriyorsunuz?

ALİ ŞEKER (İstanbul) - O zaman sistemi niye değiştiriyorsunuz?

İBRAHİM HALİL FIRAT (Adıyaman) - Bu yaptığımız, Türkiye'nin geleceği için, çocuklarımızın geleceği için, gençlerimizin geleceği için iyi olacak bu sisteme "evet" deyin.