KOMİSYON KONUŞMASI

LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa'yla ilgili, Türkiye'nin geleceğini ilgilendiren bu önemli konuda ne yazık ki Sayın Başkanlığınızın toplantının sevk ve idaresinde yeterli basireti ve gerekli İç Tüzük kurallarını uymayı gösterme kararlılığını görmediğimi ifade etmek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa gibi çok önemli bir konuda, bir toplumsal uzlaşma metni olması gereken bir konuda iktidar partisinin dahi kendi içerisinde görüş ayrılığının ortaya çıktığı günlerden geçiyoruz. Böyle bir tablo içerisinde, Milliyetçi Hareket Partisiyle varmış olduğunuz mutabakat ve Milliyetçi Hareket Partisinin, "Bir cümlesini dahi değiştirtmem." dediği Anayasa metniyle ilgili olarak şu anda dahi iktidar partisinde derin tartışmalar yaşandığını biliyoruz. Şimdi, böyle bir değerlendirmede Anayasa değişiklik teklifinin Meclise verildiği gün...

SALİH CORA (Trabzon) - Şimdi de biz sataşalım.

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) - Anayasa teklifi üzerinde usul hakkında konuşmalar devam ederken maddeye geçildi. Daha neyin ne olduğunu bilmiyorsun. (AK PARTİ milletvekillerinden "Grup Başkan Vekilin konuşuyor senin ya." sesleri)

MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) - Oradan oraya duyulmuyor, bağırmayın.

BAŞKAN - Sayın Gök, buyurun.

LEVENT GÖK (Ankara) - Kısa keseceğim Başkanım.

Arkadaşlar biraz sessiz olursa, çok kısa konuşacağım Sayın Bakan, bir üç dört dakikalık bir konuşmayla tamamlayacağım.

AHMET SAMİ CEYLAN (Çorum) - Biz dinliyoruz zaten, siz konuşun, biz dinliyoruz.

LEVENT GÖK (Ankara) - Şimdi, bakın, değerli arkadaşlar...

AHMET SAMİ CEYLAN (Çorum) - Konuşuyor ya, Grup Başkan Vekilin ya.

Biz dinliyoruz Başkanım.

LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Başkan İç Tüzük'ten bahsetti ve 26'ncı maddeye dayanarak görüşmelerin yeterliliği hakkında bir önergeyi işleme koyduğunu ifade etti.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, Sayın Başkanım; siz de zaten bu sözünüzle İç Tüzük'te yeterlilik önergesi verileceğine dair hiçbir madde bulunmadığını zımni olarak ifade etmiş bulunuyorsunuz. Eğer böyle bir madde var ise, yeterlilik önergesinin verilmesine dair bir önerge var ise lütfen bana maddesini söyleyiniz? Bakın, tek bir soru soruyorum size. Şimdi, tam tersine, 29'uncu madde komisyonlarda söz almayı düzenler ve "Komisyonlarda istem sırasına göre söz verilir." der, çok açık bir ifadedir bu. Komisyon Başkanı ve Hükûmet temsilcileri bu sıraya tabi değildir; haklı olarak, açıklayacakları her konuda görüş bildirebilirler ama komisyonlarda istem sırasına göre söz verilir.

Şimdi, Sayın Başkan, tabii, bu sıkıntıyı biliyor yani bir yandan bir yeterlilik önergesi verilmiş ama yasal dayanağı yok, İç Tüzük'te yeri yok. 26'ncı maddeye atıfta bulunuyor. 26'ncı madde şunu söylüyor: "...komisyon gündemine hâkimdir, üyeler tarafından gündeme alınması teklif edilen işler hakkında karar verir." Bu madde, yeterlilik önergesini düzenleyen madde değildir Sayın Başkan. Bu madde tam da bizim vermiş olduğumuz önergeleri düzenleyen maddedir. Nedir o? Örneğin, biz, İç Tüzük'e dayanarak uzman çağrılmasını önerdik. Uzman çağrılması, Komisyonun teklif edilen maddeler içerisinde bir iştir ve bunun hakkında bir karar vermeniz gerekir ya da usul eksiklikleri, usul tartışmaları, bunlar Komisyonda işte görüşülerek çözülmesi gereken maddelerdir.

Sayın Başkan yine yanlış bir şey söyledi: "Anayasa'ya aykırılık önergesi olmaz." Ya, olur mu Sayın Başkan? Yani İç Tüzük'te de hem Meclis Genel Kurulunda hem Komisyon aşamasında Anayasa'ya aykırılık önergeleri diğer önergelerden önce ve ayrı olarak görüşülür ve karar verilir. Bir kere, İç Tüzük'ü buna göre bilmek ve yorumlamak lazım.

Şimdi, Sayın Başkan belirtti, Meclisin bir de yönetilmesiyle ilgili teamüller vardır. Doğrudur. Sayın Naci Bostancı eğer ayrılmadıysa, buradaysa... Burada mı?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Burada.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Evet.

LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Naci Bostancı burada.

Sayın Başkan, siyasetin bir de grup başkan vekilleri tarafından, bir görüşmenin nasıl yürütülmesine dair yaptıkları toplantılar vardır. Ben, İstanbul'daki patlamadan sonra Kayseri patlaması ve ardından Rus Büyükelçisinin öldürüldüğü gün, bu Anayasa teklifiyle ilgili görüşme takvimi belirlendiğinde derhâl AKP'li grup başkan vekillerini aradım, Türkiye'nin içinde bulunduğu terör ortamı ve olağanüstü hâl koşullarında bu Anayasa teklifinin görüşülmesinin son derece sakıncalı ve yanlış olduğunu, teröre karşı birlik ve beraberlik olunması gereken ortamda herkesin aldığı pozisyon belli olduğu için, Komisyondan başlayacak tartışmalarda Türkiye'nin yeni bir ayrışmaya ve kutuplaşmaya gidileceğini kendilerine ifade ettim, tıpkı bu manzaranın ortaya çıkardığı tabloyu önceden okuyarak bunu ifade ettim.

Şimdi, dün İçişleri Bakanı -sanıyorum Bitlis'te bir açıklama yaptı- diyor ki: "FETÖ konusunda daha yüzeydeyiz, çok azına vâkıf olabildik, daha derinlere gidemedik."

Değerli arkadaşlar, işte tam da hassasiyetimiz burada. Bakın, bu

FETÖ'yle ilgili mücadele, PKK gibi terör örgütleriyle, IŞİD gibi terör örgütleriyle mücadelenin olduğu bir tablo içerisinde bütün siyasi partilerin el birliğiyle bir karşı duruş sergilemesi gereken ortamda şu içinde bulunulan manzara, tam da terör örgütlerinin -başta FETÖ olmak üzere, PKK olmak üzere- ellerini ovuşturarak izlediği bir tablodur. Buna öncelikle iktidar engel olmak durumundadır çünkü Türkiye'yi yönetme gücü elinde. Biz önerimizi yaparız ama iktidar da bunu yönetmekle sorumlu. Yani, bir iktidarın en sorumlu olması gereken bir zaman dilimi içerisindeyiz. Yanılıyor muyum değerli arkadaşlarım? Her gün şehitler geliyor.

Türkiye'deki terör olaylarından daha o travmaları atlatamamışken Fırat Kalkanı'ndan 16 askerimizin şehit olduğu haberi geliyor ve 2 askerimizin -bir iddiadır bu, daha resmî makamlarca ifade edilmedi- çok vahşi bir şekilde öldürülmesine dair iddiaların yanıtlanamadığı ve Twitter'ın tam dört gün kapatıldığı bir Türkiye'deyiz. Niçin Twitter'ın kapatılıyor? Hani demokratik ortam? Yani neyi, nasıl tartışacağız?

Bakın, bu ortam iyi bir ortam değil Sayın Başkan. İyi bir ortam değil. Türkiye, vahim bir tablonun içerisine doğru hızla gidiyor. FETÖ konusunda, PKK konusunda, biz AKP'yle, herkesle, MHP, HDP'yle sırt sırta olmamız gerekirken, bütün partiler -Meclisin içerisinde olsun olmasın- dışarıdaki sivil toplum... Ya, şu anda, arkadaşlar, Türkiye yangın yerine dönmüş, sırt sırta olmamız gereken bir tablo içerisinde yani konuşmaların sınırlandırılmasına ilişkin bir tablonun yarattığı atmosfer, bizi, hepimizi birbirimizden uzaklaştırıyor ve tam da bir terör ortamının arzuladığı kutuplaşma, ayrışma ortamını beraberinde getiriyor.

Bu tablo içerisinde, Sayın Başkan, ben yapılan ikili görüşmeleri hiçbir zaman kamuoyuyla paylaşmadım ama Komisyon görüşmelerinin başlayacağı gün, AKP Grup Başkan Vekili Sayın Mustafa Elitaş beni aradı "Bir çayınızı içmeye gelebilirim." dedi, Sayın Naci Bostancı'yla beraber -eksik olmasınlar- odama geldiler. Biz tabii, MHP'nin de bu görüşme içerisinde olmasını arzu ettiğimizden dolayı, Sayın Erkan Akçay'ı da odama davet ederek hep birlikte bir çay ve kahve içtik. Sayın Naci Bostancı da burada. İktidar partisinin grup başkan vekilleri, görüşmelerin gergin bir ortamda geçmesini arzu etmediklerini ifade ettiler, biz de Cumhuriyet Halk Partisi olarak, kimseyle bir kavga niyetimizin olmadığını ama tartışmalarla yani anlatacaklarımızla, bilgiyle Türk toplumunu bilgilendirme, kamuoyunu aydınlatma görevimizi yerine getireceğimizi ve bu konuda kesinlikle sözümüzün kesilmemesi ve eğer sözümüz kesilir ise buna reaksiyon göstereceğimizi de kendilerine ifade ettik ve hatta, Sayın Elitaş, sizi de davet etmek suretiyle "Bunu da Mustafa Bey'le paylaşalım." diyerek, dedim ki ben de: "Gerek yok, siz iletirseniz zaten sorun çözülür." Çok nazik bir ortamda ayrıldık ve konuşmaların devamlılığı konusunda -Milliyetçi Hareket Partisinin Grup Başkan Vekili Erkan Akçay burada yok ama derhâl o da teyit edecektir beni- Sayın Naci Bostancı burada, ben buradayım ve Sayın Elitaş, görüşmelerin kesintisiz yapılması konusunda bir görüş birliği içerisinde ayrıldık. Yani burada siyasi tutarlılık nerede? Cumhuriyet Halk Partili hiç kimsenin bir kavga çıkarmak, tartışma yapmak gibi bir niyeti yok. Tartışmayı, anlıyorum ki, böyle bir nezaket içerisinde geçen ortamlardan rahatsız olan AKP Grubu... Değerli arkadaşlarım, yani böyle bir tablo olabilir mi? (AK PARTİ milletvekillerinden gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Gök, bunu konuşabiliyorsunuz. Sizden önce söz verdiğim arkadaşımız konuşamadı gürültüden. (AKP ve CHP milletvekilleri arasında karşılıklı laf atmalar, gürültüler)

LEVENT GÖK (Ankara) - Biz toplantının...

MURAT EMİR (Ankara) - Vermemeniz gereken birine, benim sözümü alıp ona verirseniz konuşulmaz yani.

BAŞKAN - Sayın Emir, sıra burada...

LEVENT GÖK (Ankara) - Toplantının devametini sağlama konusunda bakın, bir haftadır gayet güzel görüşmeler yapılıyor. Elbette bir tablo belirlenecekse, yapılması gereken, lütfen bir ara verin, grup başkan vekillerini, komisyon sözcülerini davet edin ve bu konuda, bir yöntem konusunda bir müzakere yapın.

Şimdi, böyle bir tablo içerisinde bu görüşmelerin yürütülmemesi konusunda AKP Grubunun bir kanaati ortaya çıkmıştır. Bakın, özellikle diğer bütün arkadaşlarıma bir uyarıda bulunmak istiyorum: 4+4'te gördük, iç güvenlik paketinde gördük; tartışmalar ortamında "Maddeleri kabul edenler... Etmeyenler..." şeklindeki bir karambole getirerek tutanaklara bağlanma konusunda, iktidar partisinin girişimi konusunda herkes uyanık olsun. Ben bunu görüyor ve seziyorum. Şu anda yapmış olduğunuz uygulamayla bu tabloyu görüyorum.

TANJU ÖZCAN (Bolu) - Onu yapıyorlar zaten.

LEVENT GÖK (Ankara) - Umarım böyle olmaz. Bütün arkadaşlardan, bu özeni göstermesine dikkat ediyorum. Grup başkan vekilleriniz, parti sözcüleri, her parti dikkat etsin ve baksın. Böyle bir uygulamayı dayatmaya çalışıyorlar. Bir anda, bir günde, iki günde " Kabul edenler... Etmeyenler..." Karambolde, 4+4'te olduğu gibi, iç güvenlik paketinde olduğu gibi, yapmaya çalışılıyor bunlar. Bu oyunlara karşı biz uyanığız Sayın Başkan.

Biz, AKP grup başkan vekilleriyle oluşturduğumuz mutabakata da saygılıyız. Görüşmeler kesilmeden, hiçbir partilimizin söz hakkı kısıtlanmadan görüşmelerin devamı konusunda bir siyasi iradenin biz arkasındayız ama görüyorum ki bugün, herhâlde Sayın Naci Bostancı da konuşmak durumundadır benim bu konuşmamdan sonra.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Tabii ki elbette.

LEVENT GÖK (Ankara) - Ve Sayın Erkan Akçay da lütfen, eğer MHP temsilcileri ulaşabiliyorlarsa kendilerine, gelsin, bu konuşmaya tanık olan da odur ve bu konuda biz bu tartışmaların bir bilgi yarışmasına dönüşmesini arzu ettik, bilgi yarışmasına. Partilerimiz anlatacak, sizler de anlatacaksınız, herkes birbirini dinleyecek. Bir karambole... (AK PARTİ milletvekillerinden gürültüler)

HİLMİ BİLGİN (Sivas) - Siz dinlemiyorsunuz ama.

LEVENT GÖK (Ankara) - Olabilir. Konuşmanın bazı aşamalarında...

YUSUF BAŞER (Yozgat) - Siz dinlemiyorsunuz.

LEVENT GÖK (Ankara) - Bunlar olabilir Yusuf Bey, biz de arkadaşlarımıza bunu anlatmaya çalışıyoruz.

Sayın Başkan, dolayısıyla, sizin 26'ncı maddeyle ilgili olarak uygulamış olduğunuz usul, o usul değildir. 26'ncı maddedeki yazılı olan, getirilmiş olan tekliflerin... Yani yeterlilik önergesi buna dâhil değildir. Yeterlilik önergesi konusunda İç Tüzük'ümüzde yazılı bir tek satır dahi bulunmamaktadır. Tam tersine, 29'uncu maddede "Komisyonlarda istem sırasına göre söz verilir." cümlesi vardır.

Şimdi, bunu eğer çözmek durumundaysanız, siz bu 26'ncı maddeye dayanarak bu işi götüremezsiniz, çok net söylüyorum, tartışmaları doğurur, tartışmaları çıkarır.

AHMET SAMİ CEYLAN (Çorum) - İç Tüzük'te milletvekillerinin su atması da var mı?

LEVENT GÖK (Ankara) - Yani bana bir tek cümle gösterin "Yeterlilik önergesi verilebilir." diye, ben onu alayım burada "Peki." diyeyim, buradan çıkıp gideyim. Öyle bir şey yok Sayın Başkan. Yaptığınız yanlış ama yapılabilecek usuller vardır. Bu konuda grup başkan vekilleri, komisyon sözcüleri bir değerlendirme yaparlar ve komisyonun bütün bilgisinin engellenmeyeceği bir tartışma ortamının yaratılmasını temin etmekle en başta siz görevlisiniz. Karambollerle bir başkasına söz vererek ve hele hele -sakın, asla yapmayın- yok, "Falanca madde oylanmıştır, kabul edilmiştir." şeklindeki bir tabloyu kabul etmemiz söz konusu değildir. Böyle bir tabloyu kabullenmediğimizi ve haklı, yerinde, meşru uyarılarımızı bir kez daha yapmak suretiyle bu görüşmelere ne kadar önem verdiğimizi tekrar hatırlatıyorum.

Saygılar sunarım.