| Komisyon Adı | : | ANAYASA KOMİSYONU |
| Konu | : | Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1504) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 28 .12.2016 |
SALİH CORA (Trabzon) - Sayın Başkanım, değerli Komisyon üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Şu anda görüşülmekte olan Anayasa teklifinin, Hükûmet modelinde değişiklik öngören Anayasa değişiklik teklifi metninin ülkemize ve milletimize hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.
Görüşülmekte olan 7'nci maddede, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgi edinme ve denetim yollarının ele alındığı Anayasa'nın 98'inci maddesinde bir değişiklik öngörülmektedir.
Değerli arkadaşlar, bu değişiklik metninin 1'inci maddesinde özellikle gensoru ortadan kalkmaktadır. Önerilen maddede "Türkiye Büyük Millet Meclisi belirli konularda Meclis araştırma ve genel görüşmesi yapabilir, milletvekilleri yazılı soru sorabilirler." Gensorunun kalkması aslında bu sistemin mantığına ve mantalitesine uygun bir öneridir.
Değerli arkadaşlar, anayasalar toplumsal uzlaşma metinleridir. Hükûmet modellerinde başkanlık sistemi yasama, yürütme ve yargının birbirinden ayrı ve bağımsız olmasıdır. Aynı şekilde, yasama ve yürütme arasında bir iş birliği modelinden ziyade, kesin olarak ayrılmasını öngören bir sistemdir.
Türkiye, uzun yıllar parlamenter sistem üzerinde Hükûmet modelini inşa etmiştir. Parlamenter sistemler Türkiye'de çok önemli sınavlar verememiştir. Maalesef, bu sistemler her defasında vesayetçi odaklara hizmet etmiş, Türkiye'yi sürekli darbe uygulamalarına maruz bırakmıştır. 2007 yılında bu sistemin en önemli ayrımlarından birisini yaşadık. 2007 yılında, hatırlarsanız, Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde 367 garabeti yaşadık. O zamana kadar Türkiye'de cumhurbaşkanları yine her defasında sıkıntılı bir şekilde seçildi ve Çankaya Köşkü aslında vesayet organlarının bir merkezi, bir karargâhı hâline gelmişti. Ve sürekli Çankaya üzerinden mevcut hükûmetlere siyasi ayarlar, mevcut hükûmetlere sürekli olarak yetkilerini kullanma noktasında sorunlar oluşturmuştur.
2007 yılında, sizin önceki Genel Başkanınızın "Sakın ha." diye bir ifadesi vardı. "Tehlikenin farkında mısınız?" sloganlarıyla beraber halkı sokaklara davet etmişlerdi. 2007 yılında Cumhurbaşkanlığı seçiminde o dönem Başbakanlığımızı yapan Recep Tayyip Erdoğan'a, kurucu liderimize "Sakın ha Cumhurbaşkanlığını ağzına alma, sakın ha, ağzına almışsan ağzını yıka." şeklindeki meydan okumaları hiçbir zaman unutmadık. Aynı şekilde, Türkiye Büyük Millet Meclisinde hiçbir şekilde rastlanılmayan bir örnekle karşılaştık. Toplantı yeter sayısında çıkan kriz sonrasında Anayasa Mahkemesine tehditler savrularak "Anayasa Mahkemesi kaos üretmesine umarım fırsat vermez." şeklindeki açıklamalarla beraber, o vesayet organlarını tetikleyen görüntüler ortaya çıkmıştır.
Daha sonra, milletimiz bu krizleri ortadan kaldırmak için artık Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin halk tarafından seçilmesinin uygun olacağı yönünde bir kanaat oluştu. Cumhurbaşkanlığı halk tarafından seçileceği zaman, bu sefer yine Cumhuriyet Halk Partisi "Hayır, halk tarafından seçilemez." şeklinde bu referandum uygulamasına da karşı çıkmıştı yani ne Hükûmete seçtiriyordu ne Meclise seçtiriyordu ne halka seçtiriyordu. Yani parlamenter sistemin düğümleri o zaman atılmıştı, daha doğrusu sistem o zaman zehirlenmeye başlamıştı.
Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesiyle birlikte, aslında Cumhurbaşkanının yasamayla ve yürütmeyle ilişkileri düzenlenmediğinden dolayı sistem parlamenter sistem olmaktan çıkmıştır. Şimdi, bu sisteme göre ya Cumhurbaşkanının yeniden Parlamento tarafından seçilmesi gerekiyor ya da bu mümkün olmayacağına göre bu yetkiyi halk kullanmıştır.
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Niye mümkün değil? Mümkün, Anayasa'ya göre mümkün.
SALİH CORA (Trabzon) - Halk artık "Siz Cumhurbaşkanı seçmeyi her zaman Hükûmet krizine dönüştürmektesiniz, dolayısıyla bu yetkiyi ben aldım, ben kullanıyorum..." Ve halktan izinsiz bu yetkinin tekrar halktan geri alınması mümkün olmayacağına göre artık bu sistemden daha iyi bir sisteme doğru evrilmemiz gerekiyor. Dolayısıyla, şu anda mevcut düşünülen düzenlemeye göre yasama ve yürütmenin, yargının birbirinden tam olarak ayrı olduğu başkanlık modeline ve Türkiye Cumhuriyeti'nin sosyal, kültürel, ekonomik yapısına uygun bir başkanlık sistemine geçme zarureti hasıl olmuştur. Bu sisteme göre yürütme iki başlı olmaktan kurtulacaktır yani her zaman Cumhurbaşkanı ile başbakanın uyumlu olduğu Hükûmet dönemlerine rastlamak mümkün olmayabilir. Bunu amiyane tabirle, halk tabiriyle daha doğrusu, bir direksiyonda 2 şoförün olması o arabayı şarampole yuvarlayabilir.
Bugün, Cumhurbaşkanımız kurucu liderimiz olduğu için, daha önce Genel Başkanlığımızı yaptığı için ve Başbakanımızla uyumlu bir ikili olduğu için sorun hissedilmeyebilir ama ileride Parlamentonun yapısı farklı olduğunda Cumhurbaşkanı ile Parlamento arasında farklı görüşler ortaya çıktığında bu sistemin yürümesi mümkün olmayabilir.
BAŞKAN - Arkadaşlar, bir uğultu var, biraz sessiz dinleyelim lütfen.
SALİH CORA (Trabzon) - Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, şu anda bu sistemle beraber egemenlik yetkisini tamamen halktan alan yürütme ile egemenlik yetkisini tamamen halktan alan yasamadan oluşan kuvvetler ayrılığıyla beraber hükûmet sistemimiz Cumhurbaşkanlığı sistemi olarak yani bunun uluslararası hukuk dilinde, doktrinde başkanlık sistemiyle beraber vücut bulacağını düşünmekteyiz ve bunun ülkemize hayırlı olacağını düşünüyoruz.
ALİ ŞEKER (İstanbul) - "Partili Cumhurbaşkanı." diyorsunuz.
BAŞKAN - Evet, değerli arkadaşlar, sükûneti sağlayalım. Sesi biraz düşürdük, biraz sessiz olursak daha iyi anlarız.
SALİH CORA (Trabzon) - Türkiye'nin hiçbir zaman rejim sorunu yoktur. Değerli arkadaşlar, Türkiye'de rejim tartışmaları, Sayın Başbakanımızın da ifade ettiği gibi 1923'te sona ermiştir. Türkiye'de eğer bir Hükûmet sistemi sorunu varsa bu da aslında demokrasimizin geliştiğinin bir ürünüdür.
Burada sıkça başkanlık sistemiyle beraber tek adamlık sistemi geleceği yönünde eleştiriler yapılmıştır. Arkadaşlar, bizim tek adamlık gibi bir rüyamız yoktur. Türkiye'de, Cumhurbaşkanı, yetkilerini, egemenlik yetkisini, yürütme yetkisini halktan alacaktır ve Cumhurbaşkanının yetkilerini halktan alması sadece tek adam olmak için bir kriter olarak değerlendirilmemesi lazım. Sonuçta, Türkiye'deki bu Hükûmet sistemiyle beraber yasama olacak, sivil toplum örgütleri, medya, yargı bunların her biri denetleyici mekanizmalardır. Dolayısıyla, başkan, Cumhurbaşkanı, halk tarafından seçilen Cumhurbaşkanı tamamen her konuda özgür, her konuda sınırsız yetkilerle eleştirilemez durumda değerlendirilmemesi gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, yine bu sistemle beraber yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı güçlendirilmiş olacaktır. Hatırlarsanız, 2010 referandumunda da HSYK seçimleri sürecinde referandumda buna en fazla karşı çıkan partilerden birisi sizdiniz.
(Oturum Başkanlığına Sözcü Abdurrahman Öz geçti)
BAŞKAN - Sayın Cora, toparlayalım lütfen.
Değerli arkadaşlar... Değerli arkadaşlar...
SALİH CORA (Trabzon) - Toparlıyorum.
Ama şu anda HSYK'yla beraber çoğulcu bir yapı oluşacak ve bu çoğulcu yapıyla birlikte yargının hem bağımsızlığı hem de tarafsızlığı güçlendirilmiş olacaktır.
Ülkemizde 2007'deki referandumla beraber Cumhurbaşkanlığı krizleri ortadan kaldırılmış, 367 dayatmaları ve bunun sonrasında yaşanan sorunlar tamamen ortadan kalkmış, tüm vesayetçi odakların ipliği pazara çıkarılmış ve bunlarla mücadele sonucunda ve 15 Temmuzda yaşadıklarımızdan sonra yeni bir sistemin Türkiye'de vücut bulmasının aslında kurucu iktidar kadar önemli bir gelişme olduğunu düşünmekteyiz.
Değerli arkadaşlar, yine, getirilmekte olan önergeyle beraber son olarak şunu...
BAŞKAN - Sayın Cora, toparlayalım lütfen.
SALİH CORA (Trabzon) - Toparlıyorum.
Bu madde hakkında da kısaca konuşmam gerekirse, 7'nci maddeyle beraber genel görüşme yolu açılmıştır. Genel görüşme yoluyla sadece toplumu ilgilendiren konularda görüşme açılabilmesi sağlanmış, mevcut uygulamada olduğu gibi devlet faaliyetlerini ilgilendiren konularda genel görüşme yapılamayacaktır. Devlet faaliyetleri artık tamamen yürütme organını ilgilendirecek ve onun kontrolünde olacaktır.
Yeni düzenlemede, hükûmet sisteminde yasama ile yürütme kuvvetleri arasında ilişki kuvvetler ayrılığı ilkesine daha uygun hâle getirilmek istenmiştir, bu amaçla her iki organ arasındaki iletişimin azaltılması istenmektedir.
BAŞKAN - Sayın Cora...
SALİH CORA (Trabzon) - Mevcut düzenlemede var olan Türkiye Büyük Millet Meclisinin hükûmeti denetleme ve ona KHK çıkarma yetkisi alınarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin tüm enerjisinin yasama çalışmalarına verilmesi istenmiştir.
Mevcut parlamenter sistemde yasama ve yürütme organları arasındaki ilişki kuvvetler ayrılığından daha ziyade, az önce de belirttiğim gibi kuvvetlerin iş birliğine dayanan bir hükûmet sistemidir. Önerilen Hükûmet modelinde, yasama ve yürütme organları arasındaki kuvvetlerin sert ayrılığına dayanan ve her iki organın da kendi temel görevlerini ilgilendiren bir sistem arzulanmaktadır.
BAŞKAN - Sayın Cora...
SALİH CORA (Trabzon) - Toparlıyorum, son cümlemi söylüyorum.
BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.
SALİH CORA (Trabzon) - Parlamenter sistemde yasama organlarının en temel üç görevinden kanun yapmak, bütçe onaylamak ve hükûmeti denetlemek görevlerinden birinin parlamenter sistemin elinden alınması, parlamenter sistemin tüm izlerinden tamamen kurtulmak istendiğinin bir göstergesi olmuştur. Hâlihazırda uygulanan hükûmet modelinin klasik parlamenter sistem olmadığı aşikârdır. Mevcut hükûmet sisteminin doktrinde tam karşılığı olmamakla birlikte, özellikle Cumhurbaşkanının yetkileri ve sorumsuzluğu karşısında 2007'de yapılan değişiklik anayasası, halk tarafından seçilmesiyle parlamenter sistemden daha ziyade yarı başkanlık sistemine benzeyen, Türkiye'ye özgü mevcut hükûmet modelinin her zaman sıkıntılara gebe olduğu açıktır.
BAŞKAN - Sayın Cora...
SALİH CORA (Trabzon) - Bu sebeple, yeni ve ihtiyaçlara karşılık veren daha dinamik bir hükûmet sistemine geçmenin zorunluluğu hepimizin malumudur.
Hepinize teşekkür ediyorum.