KOMİSYON KONUŞMASI

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Sayın Başkan, bu Mecliste hep söylediğim bir şey var: Kanunlar her yerde çiğnenebilir ama kanunların, Anayasa'nın, İç Tüzük'ün hiç çiğnenmeyeceği bir yer varsa orası burasıdır. Geçmişte 4+4+4 Yasası'nda da böyle bir iş yapıldı. Bu, parlamento tarihimize bir kara gün, bir kara leke olarak yazıldı. Sizin gelen önergeye de itirazım yok. Esasen baştaki tutumunuzda zaten 4+4+4'lük yöntemin aynısını izlemek suretiyle biraz muhalefeti konuşturalım, üç gün, beş gün -daha ben ana muhalefet partisi grup başkan vekili olarak tümü üzerinde görüşlerimi belirtemedim- sonra bir önerge oylarız, biraz bağırılır çağırılır... Önerge hakkındaki... Oylanabilir.

Süreyle ilgili her ne kadar İç Tüzük'te olmasa da kanunlar görüşülürken komisyonlarda süre tahdidi konulmamasının amacı kanun koyucu bakımından komisyonların bir mutfak çalışması, mutfak şeklinde enine boyuna konuşulması, süre tahdidi olmaksızın konuşulması ve Genel Kurulda gene İç Tüzük'te belirlenmiş sürelere göre bunun konuşularak, yasalaşması ya da yasalaşmaması düşünülmüş, murat edilmiştir.

Sayın Başkan, hiç kusura bakmayın sizin şimdi biraz önce yaptığınızın tam karşılığı siyasi eşkıyalıktır. Evet, siyasi eşkıyalıktır.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Aynen, aynen.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Sizin bağırıp çağırmanız... Eşkıya sizsiniz.

BAŞKAN - Sayın Altay, biz bu Komisyonun üyesiyiz, Başkanıyız.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Başkan olabilirsiniz, siyasi eşkıyalıktan bahsediyorum ben.

BAŞKAN - Dışarıdan gelenler eşkıyalık yapıyor.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Siyasi eşkıyalıktan bahsediyorum ben.

ALİM TUNÇ (Uşak) - Hakaret etme, hakaret etme!

BAŞKAN - Senin gibi!

VELİ AĞBABA (Malatya) - Yazıklar olsun be!

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Siz böyle bir önergeyi...

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Beş gündür burada boş boş aynı şeyi dönüp dönüp konuşuyorsunuz ya!

(Gürültüler)

BAŞKAN - Bir dakika arkadaşlar...

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Böyle bir önergeyi... Burada sizin partinizin dışında 3 siyasi grup daha var. Salı gününden beri toleranssız söz niye verdiniz?

ALİM TUNÇ (Uşak) - Hakaret etmeden konuş.

BAŞKAN - Verdik.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Niye verdiniz?

BAŞKAN - Öyle şey olur mu?

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Öyle geçemezsiniz, ayıp ediyorsunuz.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Susturamazsanız bizi. Halk hareketini susturamazsanız.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Ne susturacak be! Aynı şeyleri konuşup konuşup...

BAŞKAN - Sayın Altay, bakın...

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Şu olabilirdi. Tümü üzerinde...

BAŞKAN - Anayasa değişikliği tarihinde bu kadar uzun bir geneli üzerinde görüşme yapılmamış.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Ee, siz de konuştunuz.

BAŞKAN - 82 tane Cumhuriyet Halk Partili vekil konuşmuş, 140 vekil konuşmuş. 82...

VELİ AĞBABA (Malatya) - Yalan, yalan!

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Nerede konuşmuş?

BAŞKAN - 140'dan fazla vekil konuşmuş.

(Gürültüler)

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Geneli üzerinde...

BAŞKAN - 40 saatten fazla geneli üzerinde görüşme yapılmış.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Yalan, yalan!

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Geneli üzerinde şu tutanaklara göre 12 CHP'li konuştu.

VELİ AĞBABA (Malatya) - AKP de konuştu.

BAŞKAN - Yok, çıkarttık. Konuştu geneli üzerine.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Komisyon üyelerinden konuşmayan var Sayın Başkan.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Sürenin yüzde 80'ini siz konuştunuz be!

(Gürültüler)

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Sayın Başkan, geneli üzerinde...

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Sayın Başkan, ben konuşmadım.

BAŞKAN - Bir buçuk saat konuştunuz.

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Ben konuşmadım Sayın Başkan.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Sen konuştun, saatlerce konuştun.

BAŞKAN - Sayın Tezcan, bir buçuk saat konuştunuz.

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Hayır hayır. Ben Anayasa'ya aykırılık...

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Saatlerce konuştun be! Ayıp ya!

BAŞKAN - Anayasa'ya aykırılık diye Anayasa şeyinde olur mu ya!

(Gürültüler)

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Sayın Başkan, şimdi, bu oldubitti oylamalar size bir şey sağlamaz. Önerge üzerinde söz... Bizim de bir önergemiz olacaktı belki, benzer mahiyette. Bizler belki geneliyle ilgili konuşmaların on dakikayla sınırlandırılmasını önereceğiz.

BAŞKAN - Sayın Altay, biliyorsunuz, kifayetimüzakere önerilerinin iki dayanağı var; birisi 26'ncı madde. 26 madde: "Komisyon gündemine hakimdir."

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Oraya dayanıyor, evet.

BAŞKAN - Evet. Yani kurallar dışında, kural konulmamış hususlarda komisyon kendisi koyar, bir.

İkincisi: Medeni Kanun'un ve hukukun temel ilkesi...

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Onu siz ihlal ediyorsunuz.

BAŞKAN - Medeni Kanunun 2'nci maddesi: "Bir hakkın suistimalini, kötüye kullanılmasını hukuk himaye etmez."

Üçüncü husus da: Parlamento teamüllerinde...

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - ...kıfayetimüzakere önergeleri var. Komisyonlarda da bir uygulamdır bu.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Parlamento teamüllerinde Plan ve Bütçe Komisyonunda bu sıkça yapılır. Plan ve Bütçe...

(Gürültüler)

BAŞKAN - Arkadaşlar, sakin olun, bir dakika, dinleyelim Sayın Altay'ı.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Bizim görüşlerimizi niye almıyorsunuz? Cumhuriyeti yıkıyorsunuz.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Ya ne saçma bir düşünce. Cumhuriyet, hepimizin cumhuriyeti.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Plan ve Bütçe Komisyonunda bu yapılıyor, üyelere on dakika, üye olmayan milletvekillerine beş dakika söz sınırlaması bir ritüel hâline geldi. Ben sizden beklerdim ki Türkiye'nin, herkesin dikkati burada, önemli bir konu tartışılıyor. Kabul de edilebilir efendim, millet de kabul edebilir, o ayrı bir şey.

BAŞKAN - Şüphesiz, çalışma usulleri belli sonuçta.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Eder, etmez ama bizim, bu kadar önemli bir konuyu, bizce "rejim değişikliği", sizce "sistem değişikliği" diye adlandırılan ve Türkiye'de herkesin dikkatinin burada olduğu bir konuda belli bir noktadan sonra oldubittiyle "Bir önerge gelmiştir. Kabul edilmiştir..." Bu gümrükten mal kaçırma mantığınızı bir kere size yakıştıramadım.

BAŞKAN - Hiç alakası yok, beş gündür devam ediyor.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Efendim, ilanihaye konuşalım demiyorum ama. (Gürültüler)

BAŞKAN - Bir tane var, bir tane. Bir tane var bizde, bir tane görüşme var.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın Altay, madde üzerinde söz istiyorlar.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Sayın Başkan, bu olmaz diye bir şey yok, elbet olacak. Bunu sonsuza kadar burada konuşamayız.

BAŞKAN - Devam etmez tabii ki.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Ama ben burada çoğunluk partisinin mevkidaşım da olan grup başkan vekillerinin samimiyetsizliğine de dikkat çekmek istiyorum.

MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) - Grup başkan vekillerini...

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Ne alakası kardeşim, dur ya!

Biz bu konuyu konuşurken enine boyuna Komisyonda konuşulmasında "Bizce bir mahzur yok." denildi. O enine boyunanın endazesini tek başına sizin tayin etme hakkınız yok ama asıl utanılacak iş şurada...

MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) - Beş gündür konuşuyorsunuz, beş gündür genel görüşme yapıldı.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Hocam, bir dakika dur ya!

MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) - Senin için...

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Konuşuyoruz burada be!

MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) - Genel görüşmenin en uzunu yapıldı.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Olabilir. Daha uzunu da olur. Ne var? Sıkıldıysan çıkar gidersin!

MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) - Neyi çıkar gidersin!

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Çık git! Hayret bir şey ya!

BAŞKAN - Bir dakika, Sayın Altay konuşsun.

MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) - Konuşuyor!

VELİ AĞBABA (Malatya) - Parmak vekilleri!

MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) - Konuşma boşa!

HAMZA DAĞ (İzmir) - Parmak vekili sensin!

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Parmak vekili sensin! (Gürültüler)

KEMALETTİN YILMAZTEKİN (Şanlıurfa) - Ne ilgisi var parmakla? Sen parmaksın lan!

ENGİN ALTAY (İstanbul) - "Lan" deme! Terbiyesizlik yapma! "Lan" diyorsun adama.

BAŞKAN - Kemalettin...

KEMALETTİN YILMAZTEKİN (Şanlıurfa) - "Lan" da derim "terbiyesiz" de derim!

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Bana mı diyorsun?

KEMALETTİN YILMAZTEKİN (Şanlıurfa) - Hepiniz.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Senin Allah belanı versin! İt oğlu it! (CHP İstanbul Milletvekili Engin Altay'ın su şişesi fırlatması) "Lan" deme diyorum.

BAŞKAN - Arkadaşlar...

Saldırgansın. Grup Başkan Vekilisin sen Grup Başkan Vekili! Sayın Altay... Sayın Altay... Grup Başkan Vekilisin, sen atıyorsun. Ayıp ya! (Gürültüler)

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Özür diliyorum, özür diliyorum.

BAŞKAN - Bir dakika, sakin olun.

Arkadaşlar... (Gürültüler)

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Sayın Başkan, devam ediyorum.

BAŞKAN - Arkadaşlar... Arkadaşlar... (Gürültüler)

Sayın Altay, Grup Başkan Vekilisiniz. Siz atıyorsunuz suyu. Yazık!

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Atana değil, attırana bak, ben özür dileyeceğim.

BAŞKAN - Attıran olur mu ya!

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Bütün CHP'li milletvekilleri otursun.

BAŞKAN - Hem küfrediyor hem atıyor ya!

ADEM YEŞİLDAL (Hatay) - Tutanaklara bakalım. Hakaret de var ortada.

BAŞKAN - Sayın Elitaş, buyurun.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın grup başkan vekilinin bir kere başlangıç cümleleri...

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Söz hâlâ bende, söz hakkı.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Bir dakika...

BAŞKAN - Şu şeyle oynamasın, söyleyin oradaki arkadaşa, ben oynayacağım bununla. Buna dokunma.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Ama hiç kimse bu Komisyonun üyelerinin aldığı karara "eşkıyalık" deme hakkına sahip değildir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) - Basbayağı eşkıyalık yapıyorsunuz.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Otur yerine.

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) - Eşkıyalığın âlâsı, âlâsı.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Buradaki milletvekillerini tahrik ederek... Bu görüşmeyi sağlıksız bir hâle getirmek Cumhuriyet Halk Partisi Grubu milletvekillerinin, maalesef, bundan önce de yaptıkları bir alışkanlıktır.

Eğer sayın grup başkan vekili madde üzerinde görüşmelerine devam edecekse Komisyon üyelerinin bu görüşmeleri dinlemesi mecburdur.

ADEM YEŞİLDAL (Hatay) - Öncelikle özür dilemesi lazım, hakaret var ortada.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Ama orada herkesten fazla sakin olması gereken grup başkan vekilidir. İşte, bakın, bu sırada grup başkan vekilinin attığı sudan dolayı milletvekili ıslanmıştır. Onun için, ben özellikle istirham ediyorum, sayın grup başkan vekili...

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) - İlk siz attınız.

HAMZA DAĞ (İzmir) - Grup başkan vekiliniz attı.

BAŞKAN - Sayın Altay... Sayın Grup Başkan Vekili, Sayın Altay...

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Söz bende.

BAŞKAN - Sakin olalım, sessiz olalım arkadaşlar...

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Siz ne yaparsanız yapın, biz burada bir olayın çıkmasına müsaade etmeyeceğiz bütün tahriklerinize rağmen. Bütün tahriklerinize rağmen, AK PARTİ'ye mensup milletvekillerinin bütün tahriklerine rağmen burada olay çıkmasına müsaade etmeyeceğiz, buna alet olmayacağız.

BAŞKAN - Sayın Altay...

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Sayın Elitaş, sana da küfretseler sinirlenir, bir su atarsın.

BAŞKAN - Öyle bir şey yok.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Ben buraya kendime küfrettirmek için gelmedim.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - İlk suyu siz attınız, oradan geldi.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Oradan geldi, hayır. (Gürültüler)

ALİM TUNÇ (Uşak) - Yalan söyleme, yalan söyleme, yüzün kızarıyor.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Neyse. Gene de hoş değil, gene de hoş değil.

BAŞKAN - Arkadaşlar, sessiz olalım... Arkadaşlar, bir dakika...

Arkadaşlar, 1'inci maddeyle ilgili Engin Bey'e, Sayın Altay'a söz verdim, maddelere geçişi oylattım.

AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) - Biz konuşmadık daha.

BAŞKAN - Görüşeceğiz, maddelerde de devam edecek Akın Bey.

MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) - 23 madde var, rahat ol, hepsinde konuşursun.

BAŞKAN - Sayın Altay, mikrofonu açıyorum, devam edelim. Siz Grup Başkan Vekilisiniz, buradaki sükûnetin sağlanmasında sizin de üzerinize vazife düştüğü kanaatindeyim.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Başkanım, elbette ama size de küfredilse siz de biraz sinirlenirsiniz.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Küfür yok.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Sinir, insani bir şeydir.

BAŞKAN - Küfür de edilmesin, sinirlenilmesin de.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Ayrıca, efendim, ben yine de üzgünüm. Oradan da su geldi ama buradan, benim elimden...

BAŞKAN - Siz attıktan sonra... Ben takip ettim burada,

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Yok efendim. Neyse, kavgada yumruk sayılmaz yani oradan buradan. Ama bu manzaraya, bu tabloya bu Komisyonun gelmesi hoş değil.

Şimdi, Sayın Başkan, şunu yapamaz mıydınız: Şu nezaket içinde -iktidar partisine mensup mevkidaşlarıma da söylüyorum- olamaz mıydık merak ediyorum? Bir ara verip, toplayıp "Arkadaş, salı, çarşamba, perşembe, cuma, bugün cumartesi, geneli, makul bir süredir, birkaç önemli konuşmanız daha varsa bunu yapalım, maddelere geçelim." diye bir teklif getirseydiniz pullarınız mı dökülürdü?

KAZIM ARSLAN (Denizli) - Veyahut da süreyi kısaltsaydınız.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Bir dakika arkadaşlar...

BAŞKAN - Bir dakika, Sayın Altay'ı dinliyoruz.

ADEM YEŞİLDAL (Hatay) - Maddelerde süreyi kısaltalım.

BAŞKAN - Bir dakika...

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Bu bir Anayasa değişikliği.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Biz konuşmayalım, direkt oylayın bitsin.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Arkadaşlar, ben konuşuyorum. Rica ediyorum...

BAŞKAN - Müsaade edin.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Alelade bir iş yapmıyoruz. Orta yerdeki size göre sistem, bize göre rejimle ilgili çok ciddi bir değişiklik yapıyoruz. "Efendim, bu, Parlamentoda çok konuşuldu. Parlamento tarihinde hiçbir şeyin tümü üzerinde bu kadar konuşulmadı." Olabilir, olabilir. Bu Meclis, bir yanda savaşırken hem 1919-1920'lerde hem 15 Temmuzda çalışabilmiş bir Meclis. İşinize geldiğinde bununla iftihar ediyor, "Demokrasi için kol kola girdik." diyorsunuz ya, biz de şimdi demokrasimizin geleceği daha iyi nasıl oluru burada, maalesef, sizlerle şekillendirmeye çalışıyoruz. Karşı görüşlere saygınız olacak.

Sizin bir takviminiz var, acı olan bu. Sayın Başbakan iki gün önce Komisyonun çalışma süresiyle ilgili kamuoyuna bir takvim verdi, acı olan burasıdır. Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi, yasama organıdır, yürütmeyi denetleyendir. Terse dönmüş iş; yürütme yasamayı denetler, emir ve talimat verir hâle gelmiş. Bu beni üzüyor. Çok doğal olarak, parti aidiyeti içinde iktidar partisine mensup sayın milletvekillerimizin, sizlerin bunu kabullenmelerini doğal karşılıyorum. Biz iktidar olsak belki benzer bir tabloda biz de düşük refleks gösterebiliriz. Ama, arkadaşlar, bir yasama üyesi olarak hepinizin bu durumdan müşteki olmanız lazım, şikâyetçi olmanız lazım. Başbakanlar, cumhurbaşkanları Parlamentoya talimat veremez.

BAŞKAN - Sayın Altay, zaten biz diyoruz ki bu sistem iç içe geçmiş durumda. Sayın Başbakan aynı zamanda yasamanın bir üyesi. Yasama içerisinden biri görüş bildirebilir. Değiştirelim onu mümkünse lütfen. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Aynı zamanı önemli değil ki bunun.

Sayın Başkan, size yönelttiğim, kaba kaçan, "Yaptığınız siyasi eşkıyalık." lafını söylememe neden olan durum da şudur...

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) - Geri alın, geri.

BAŞKAN - Arkadaşlar, bir dakika.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - O lafı bana mezardan dedem çıksa geri aldıramaz. Bu siyasi bir eleştiridir, bu kadar siyaset bilmiyorsan git işine bak. Bu bir siyasi eleştiridir.

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) - Sakin, sakin.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Ne demek, neyi geri alayım ya?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sen de hiçbir eleştiriye tahammül edemiyorsun, "eşkıya" diyorsun, oradan bize laf atıyorsun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - "Siyasi eşkıya" dedim ben. (Gürültüler)

BAŞKAN - Ben de "Dağdan gelen eşkıyadır." dedim.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Bana mı diyorsun onu?

BAŞKAN - "Dağdan gelen eşkıyadır." dedim.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Eşkıya genel anlamda öyle. Her neyse.

Bu yapılan bir siyaset. Ama, bakın, size de yakıştıramadım. Ben sizi çok nazik, zarif, naif bir insan olarak bilirim. (AK PARTİ sıralarından "Zaten öyle" sesleri)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Aynen öyle.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Hayır. "Bir önerge var, okutuyorum." Ana muhalefet partisi Grup Başkan Vekili olarak böyle yapıyorum yani önerge hakkında bir laf edeceğiz. Başlarken ne güzel başlamışsınız, "Grup başkan vekilleri istediği zaman konuşabilir, grup sözcüleri konuşabilir." (Gürültüler)

BAŞKAN - Öyle oldu.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Ne oldu adaba? Ne oldu o siyasi nezakete?

Ben size söyleyeyim olacağı, Türkiye duysun: -basın var mı burada, vardır- AKP ama güzellikle ama kanla, zorla, yumrukla, topla, tüfekle... (Gürültüler)

BAŞKAN - Onu diyen sizsiniz. "Yüzde 98'le kabul edilse tanımam." diyen sizsiniz.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - 29'unda bunu bitireceksiniz Başkanım, ben biliyorum. 4+4+4'te olduğu gibi bitireceksiniz. Ama, bu vebali taşıyamazsınız, bir. Bunu size tavsiye etmiyoruz, iki. Muradınız buysa buna fırsat vermeyeceğiz, üç. Burada 4+4+4'te olan o fiziki kavgaların olmasını istiyorsanız, fiziki kavgalara müsaade etmeyeceğiz.

BAŞKAN - İç Tüzük'e göre...

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Ama, bu İç Tüzük'ü de size çiğnetmeyeceğiz.

BAŞKAN - Çiğnemiyoruz.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Bu İç Tüzük'ü size yedirmeyeceğiz.

BAŞKAN - İç Tüzük'e aykırı hiçbir şey yok burada.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Buna müsaade etmeyeceğiz.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Anayasa hocası olacaksın ya, söz istiyoruz söz vermiyorsunuz.

BAŞKAN - İç Tüzük, İç Tüzük...

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Şimdi, gene bu konuda bir değişiklikle ilgili on saat de konuşulabilir, bir cümle de söylenebilir. Sayın Başbakanın gene söylediği bir şey vardı "Rejim meselesi 1923'te bitti." diye.

BAŞKAN - Evet.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Doğru.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Çok doğru, Sayın Başbakan çok doğru bir şey söyledi de...

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Her zaman doğruyu söylüyor.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - ...sizin içinizde kimilerinin rejimle meselesi bitmedi. Başbakan bunu atladı. (AK PARTİ sıralarından "Yapmayın ya" sesleri)

ORHAN KARASAYAR (Hatay) - Yapmayın ya.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Yok, yok.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Hepinizi kastetmiyorum. Benim kimi kastettiğimi kastettiklerim bilir.

İki: Cumhuriyet her yerde var da... Cumhuriyeti yıkmayacaksınız, öyle bir derdimiz yok. Bazen öyle sizinle ilgili diyorlar ki: "Efendim, bunlar cumhuriyeti yıkacak." Ya, bunlar cumhuriyeti yıkmaz, cumhuriyet o anlamda her yerde var. Bunların cumhuriyetle ilgili... Bazısı, "bunlar" derken iktidar partisinin sayın milletvekillerini büyük çapta tenzih ediyorum, kimse üstüne alınmasın. "Bunlar"dan kastım, bu partide toplumca da bilinen cumhuriyetin laik niteliğiyle, sosyal hukuk devleti olma özelliğiyle, bir parça da Atatürk'ün bu millete çizdiği istikametle sorunu olanlardan bahsediyorum, onları kastediyorum. Sizin varsa siz de üstünüze alının. Ben size daha önce de söyledim, gene söyleyeyim: Size oy veren 23 milyon seçmenin yüzde 90'ının ne laiklikle sorunu var ne Atatürk'le sorunu var ne de hukukla sorunu var. Sorun, sizin partinizin kimi kurucularında. Bunu geçmişte söyledikleri kimi sözlerle ortaya koydular.

Siz her vesileyle "aziz millet" diyorsunuz ya, bu milletin feraseti sizin öngördüğünüzden daha fazladır. Bu millet kendisine ve demokrasimize örülen bu tuzağa düşmeyecektir. Ben, milletten önce, Türkiye Büyük Millet Meclisinin siz saygıdeğer üyelerinin de demokrasimizin feda edilmesine, millî iradenin bir kişinin iki dudağının ucuna teslim edilmesine müsaade etmeyeceğinizden, buna vicdanınızın elvermeyeceğinden adımın Engin Altay olduğundan emin olduğum kadar eminim.

Sayın milletvekilleri, yürütme yetkisi bir gruba verilir ama yürütme yetkisini siz bir kişiye halk tarafından verdirelim -bu Kemal Kılıçdaroğlu da olabilir, Devlet Bahçeli de olabilir, Selahattin Demirtaş da olabilir, kim olursa olur, bilmem ben- siz bunu istiyorsunuz, bu yanlıştır. Daha önce de söyledim, gene söylüyorum: Böyle bir yetkiyi kim alırsa alsın ondan sadece bir diktatör olur. Dünyanın en pürnûrlu, ak yüzlü bir adamını bulsanız yani kutsanmış birini bulsanız, bu yetkiyi ona verseniz, ondan da olsa olsa diktatör olur.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Seçimlere kadar.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - O sizin görüşünüz.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Buna hakkınız yok. Benim milletle ilgili endişem yok, bu referandum geçmeyecek.

ORHAN KARASAYAR (Hatay) - Bırakın götürelim o zaman.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Ama, milletin önüne gelmeden bunun bu Mecliste biteceğine ben yürekten inanıyorum.

Sizin muradınız şu: Komisyonda CHP'yi gerelim, Komisyonda biraz itiş kakış olsun, küfürleşme olsun -Sayın Erdoğan'ın hep yaptığı gibi öteki yüzde 50 muhabbeti- Meclisin de belli bir kesiminde, AKP içinde en azından fire verilmemesi için bir konsolidasyon, bir iç içelik sağlayalım...

MUSTAFA SERDENGEÇTİ (Aksaray) - Bizim kendimizden şüphemiz yok.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Efendim, siyasette hiç unutma...

Kim o "Kendimizden şüphemiz yok." diyen?

MUSTAFA SERDENGEÇTİ (Aksaray) - AK PARTİ milletvekillerinin hiçbirinin kendisinden şüphesi yok.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Hocam, bak, benden sana bir tavsiye...

BAŞKAN - "Hocam" yok, "hocam" yok.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Sayın milletvekilleri, siyasette hiçbir şey imkânsız değildir, her şey mümkündür ve yaşayıp göreceğiz. Sayın Başbakan ilan etti zaten, "Rahatsızlık yarattı." dedi teklif için, iktidar partisi milletvekilleri toplantısında yaratılan rahatsızlık var. Bu aysberg gibi, bilinenler su yüzündeki kısmıdır. Ben -hepinizi demeyeyim ama- birçoğunuzu tanıyorum, birçoğunuzun içindeki demokrasi sevgisini de vatan, millet sevgisini de biliyorum. Ben de size güveniyorum; Türkiye'yi bir maceraya, Türkiye'yi bir karanlığa götürmeyeceğiniz noktasında ben de size güveniyorum.

BAŞKAN - Sağ olun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Ama, Sayın Başkan -toparlayacağım arkadaşlara da fırsat vermek için- biraz önce yaptığınız işi lütfen bu Komisyonda bir daha yapmayın. Bir oldubittiyle buradan bir şey götürmeye, gümrükten mal kaçırır gibi bu kanunu bir oldubittiyle yasalaştırmaya çalışmayın. Bundan size de bir hayır gelmez, memlekete de bir hayır gelmez. Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nü korumak öncelikle hepimizin görevi ama sizin gibi temayüz etmiş hukukçuların bu ayıp ve günahlara ortak olmamasını da aynı işi yapan bir milletvekili arkadaşınız olarak size tavsiye ediyorum. Ben sizin bu hamlenizi pazartesi günü bekliyordum ve bu acelenizi de anlayamadım. (AK PARTİ sıralarından gülüşmeler) Bu acelenizi anlayamadım ama bundan sonra maddeler noktasında sınırsız konuşturup ondan sonra "kifayetimüzakere" derseniz biz... Burada hukuk var, bir sınır içinde milletvekilleri konuşmalı. İç Tüzük'te başka hükümler de var. Verilmiş bir hak nasıl geri alınır? İç Tüzük diyor ki: "Üye olan, olmayan aynı hakka sahiptir, konuşur." İç Tüzük emrediyor, emrediyor. Sen diyorsun ki: "Hayır, benim çoğunluğum var. Çoğunlukla İç Tüzük burada ortadan kalkar."

ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) - İç Tüzük'te önerge var, önerge verilip kesilebilir.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - İç Tüzük çoğunlukla Genel Kurulda ortadan kalkar.

Ne diyorsun ağabey? Ne diyorsun sen?

ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) - İç Tüzük'te önerge var.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Nerede var?

BAŞKAN - Karşılıklı konuşmayın, lütfen. Karşılıklı konuşmayın.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Aç bir oku sen İç Tüzük'ü.

ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) - İddia etmeyin.

BAŞKAN - Sakin olun, sakin olun Orhan Bey.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - İç Tüzük'ü Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda usulü dairesinde değiştirirseniz bir şey demem ama burada fiilî eylemle İç Tüzük işgali yaparsanız biraz önce söylediklerimin çok daha ağırını söylerim.

Teşekkür ediyorum.