KOMİSYON KONUŞMASI

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Parsak konuşmasında yani grubumuzu şüphesiz ismen ifade etmedi ama ismimi de ifade ederek, bir de özellikle Anayasa Uzlaşma Komisyonu dönemine dair, bizim o dönemde parti olarak sunduğumuz önerilere dair görüşlerini açıkladı. Ben de bu konuya bir açıklık getirmek istiyorum öncelikle.

Birincisi, yani şu anda önümüzde bulunan paketin AK PARTİ ve Milliyetçi Hareket Partisi tarafından ortak bir şekilde hazırlanıp bu masaya getirildiği konusunda bir tartışma söz konusu değil, bu bir vakıa. Biz hem Cumhuriyet Halk Partisi bu sürecin içindeyken hem ayrıldıktan sonra da hiçbir şekilde -bunu da gerçekten tarihe, kayıtlara geçsin diye söylüyorum- Halkların Demokratik Partisi olarak 59 milletvekilliyle Mecliste temsil edilen bir parti olarak anayasa çalışmalarına davet edilmedik, bilgilendirilmedik ve bu konuda hiçbir iletişim kurulması istemi olmadı. Bu da her iki partinin artık nasıl bir anlaşma ve uzlaşı sonucunda olduğunu bilmemekle beraber, bu konuda onların böyle bir yetkisi olmadığını ifade etmek istiyorum. Sayın Parsak'ın yetkileri, görevi ve sorumlulukları neyse ben de Halkların Demokratik Partisi milletvekili olarak aynı konumdayız, partiler arasında da böyle bir ayrımcılık hiç kimsenin yetkisinde değildir, haddine değildir. Bunu tarih önünde ileride gerçekten bu çalışmanın gizli, kapalı kapılar ardında yapıldığını ve bunun gizli bir anlaşmanın sonucu olduğunu tarih kitapları da, hukukçular da dercedecektir, biz de bunu not etmek istiyoruz.

Diğeri: Sayın Parsak konuşmasında şunu söyledi... Doğru, haklı yani dün ben birkaç defa konuşmamda Anayasa'nın Türk anayasası olduğu şeklindeki konuşmalarına, demeçlerine atıf yaptım, o da yanıt verdi ve bu vesileyle 2013 yılında -beraber çalıştık- Anayasa Uzlaşma Komisyonu dönemlerinde onun cümleleriyle Anayasa'nın Türk anayasası olup olmadığı tartışılmıştır, tartışılmaması gereken ilk 4 maddesi tartışılmıştır, millî devlet ve üniter devlet de tartışılmıştır. Diyor ki: "Ne yazık ki 42'nci madde, 66'ncı madde ve 127'nci madde de tartışılmıştır."

Değerli arkadaşlar, doğru, o gün tartıştık. O tartışmanın olup olmayacağına ne ben ne sadece Sayın Parsak karar verebilir. Bu bizim bağlı olduğumuz anayasal düzlem, zemin, taraf olduğumuz ulusalüstü sözleşmeler ve demokratikleşme yolunda yapım aşamasında, yazım aşamasında bir anayasanın ne üzerine kurulacağıyla ilgilidir. Bu nedenle, "Tartışılmamalıydı, tartışılması olamaz." gibi bir söylemi reddediyoruz. Biz bugün de tartışıyoruz, bu geçmezse yarın da tartışacağız. Türkiye'nin çoğulcu yapısının, farklı etnokimlik, sosyal, siyasal, sosyolojik, dil, inanç farklılıkları bu anayasaya yansıyıncaya kadar bu talep gündemdedir ve asla bu ötelenemez, ertelenemez. Belki bu dönemde başka gerekçelerle bir milliyetçilik yarışı var partiler arasında ama yarın öbür gün konjonktür değiştiğinde bunun farklı olacağını çok iyi biliyoruz.

Değerli arkadaşlar, dün konuşmamda ifade ettim. Bu anlaşmanın, gizli anlaşmanın ve pazarlığın temelinde aslında bu vardır demiştim, aynı fikirdeyim. Burada iktidar partisi, MHP'ye ne vadetti, MHP iktidar partisine ne verdi, onu bilemeyeceğim, onları kendileri isterse açıklarlar ama kesin olan bir şey var ki o da şu, anlaşma şu zemin üzerindedir: İktidar partisi Kürt meselesini, Türkiye'nin çoğulculuğunu, farklılıklarını, demokrasisini başkan olmak uğruna MHP'yle anlaşmak için bir kenara bırakmıştır. Bunu iktidar partisi yüzlerce Kürt milletvekiline, milyonlarca oy aldığı Kürtlere kendisi anlatmak zorunadır. Tabii, bunu biz de anlatacağız, farklılıklara biz de anlatacağız. MHP ne yapmıştır? Kendisi de baştan beri karşı olduğu başkanlık sistemini bunun Türk anayasası olması uğruna, diğer farklılıkların yer almaması uğruna kendisi de seçilmiş krallığı destekleme kararı almıştır. Bu pazarlığın en önemli resmi budur, zaten bunun gizli saklı bir boyutu da yoktur ama tabii ki başka ayrıntılar da vardır. Yani biz, MHP'nin bu teklifi savunmasını anlıyoruz çünkü imzası var, teklif sahiplerinden biri.

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) - Bizim imzamız yok, biz mutabakata vardık.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Her neyse... Yani birlikte yaptınız, uzlaştınız. Sayın Başbakanın deyimiyle MHP olmadan virgül de değişemez. Sizin mutlu olmanız esas meseleymiş. Zaten bunu Sayın Başbakan ısrarla söyledi.

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) - Müzakere kültürünün gereğidir bu.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Yani tabii, burada şunu da söyleyeyim: Yarın öbür gün AKP çıkıp der ki: "MHP bizi kandırdı." Aman o konuda da güven duymayın. Kim kimi kandırıyor önümüzdeki günlerde bu da kamuoyuna yansır. Biliyorsunuz, sıklıkla kandırılan bir iktidar partimiz var.

BAŞKAN - Meral Hanım, lütfen, gündeme dönerseniz... Sataşma yapmadan devam edelim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Gündem, gündem, tam da gündem bu zaten.

Şimdi, diğer teknik meselelere de geleceğim. Biz -not ederek söylüyorum- bir kere, üniter yapıyı tartışmadık, onu söyleyeyim. Biz bölge kamu idareleri önerdik, yerinden yönetimi önerdik -özyönetim anlamında- bölge ve il kamu idarelerini önerdik, şimdi yine öneriyoruz çünkü biz demokrasinin yerinden yönetimle sağlanabileceğine inanan bir partiyiz. Bizim dayanağımız -dün okuduğum mektupta da dikkat etmişsinizdir- tümüyle Türkiye'nin taraf olduğu ulusalüstü sözleşmeler ve evrensel değerlerdir. "Bizim kırmızı çizgilerimiz yoktur." derken bu değerleri söylemiştik. Şimdi, 127'nci maddeyle tartışmaya açtığınızı söylüyorsunuz ama yerel yönetimlerin güçlendirilmesi Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı kapsamındaki talepler asla üniter devletle çelişmez. Türkiye, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'na taraftır, imzacısıdır, bazı çekinceleri olsa bile bu üniter devlet yapısıyla çelişmiyor. Kamuoyuna şöyle bir yansıma olacak: "HDP üniter devleti tartışıyor." Bizim öyle bir tartışmamız yok, biz yerinden yönetimi savunuyoruz ve yerinden yönetimin güçlendirilmesini, Türkiye'nin Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'ndaki yükümlülüklerini de yerine getirmesini sonuna kadar savunuyoruz, savunmaya da devam edeceğiz.

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) - "Üniter devleti tartışmıyoruz." olarak ifade ediyorsunuz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Ediyoruz, o zaman da ettik. Bizim Türkiye'nin bölünmesi konusunda ne 2013'te ne bugün hiçbir talebimiz yoktur yani siz de "Vardır." diyorsanız belgelerini getirin. Biz bölge kamu idarelerinin, il kamu idarelerinin, valilerin seçimle gelmesini savunurken yerele daha çok yetki verilmesini savunan bir partiyiz, yerinden yönetimi savunuyoruz.

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) - Kayda geçerken teyit anlamında söyledim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Hayır, hayır, benim bir kaygım yok, ben ne söylediğimi gayet iyi biliyorum.

Yine, ana dilde eğitim meselesine gelince ve vatandaşlığa gelince: Değerli arkadaşlar, Türkiye ileri gitmek yerine sürekli bir gerileme içinde ve maalesef şu anda çok talihsiz bir tartışma içindeyiz. Niye? 1921, 1924 ve 1961 anayasalarında bile "devletin dili" diye bir kavram yoktur, biliyorsunuz, "devletin resmî dili" vardır. 1982'de darbe oldu ve o "resmî dil" -bunu biliyorsunuz Uzlaşma Komisyonunda da çok tartıştık- "devletin dili"ne dönüştü. Yani bu gerilemeyi dikkatinize sunmak istiyorum.

Yine burada ana dilde eğitim hakkının temel hak ve özgürlüklerden olduğunu ve Türkiye'de şu anda milyonlarca Kürt çocuğunun -diğer farklılıkları da söylüyorum- bu ana dilde eğitim hakkını kullanamadığı için çok büyük bir ayrımcılığa, baskıya ve zulme maruz kaldığını da not etmek istiyorum. Çocuklar hiç Türkçe bilmeden ilkokul 1'inci sınıfa başlıyor. Bununla ilgili filmler çekildi, kitaplar yazıldı; bununla ilgili çok büyük araştırmalar yapıldı. Çocukların gelişimi önündeki engellerin nasıl bu şekilde büyüdüğünü, eğitimler arasındaki farklılığın nasıl arttığı tespit edilmiştir. Türkiye'de milyonlarca yurttaştan söz ediyoruz birkaç yüz kişiden değil. Ayrıca, 1 kişi bile varsa bence o hakkın tesis edilmesi gerekiyor ve Türkiye açısından tıpkı "devletin dili" dendiği gibi ana dilde eğitimin -biraz sonra geleceğim- 66'ncı maddede yasaklanması da büyük bir utançtır, büyük bir ayıptır ve bu gerçekten ileride çocuklarımıza sizlerin, bunu savunanların bizce anlatamayacağı bir şeydir. Ana dili Türkçe ise gidip Türkçe eğitim görüyor, İngilizce ise İngilizce okulda eğitim görebiliyor, Alman lisesine, Alman okuluna gidebiliyor, Fransız okuluna gidiyor ama Kürtler ve diğer farklılıklar kendi diliyle eğitim göremiyor. Bu bölmek değildir, bu birleştirmektir, tam tersine bu birleştirmektir. Ayrıca, bu vatan sadece Türklerin falan da değil. Biz de bu topraklarda doğduk, büyüdük, okuduk ve şu anda halkı temsil ediyoruz. Bu ortak vatan sadece Türklerin vatanı değildir, hepimizin. Biz hep söyledik, demokratik ulus, ortak vatan. 1 Hristiyan bile olsa tıpkı sevgili Hrant Dink'in dediği gibi "Bu toprakların üstünde değil ama altında gözüm var." demiştir, kendisi bir Ermeni olarak bunu söylemiştir, milyonlar olmasına gerek yok. Bu nedenle bu konudaki tezi de kesinlikle kabul edilemez buluyoruz.

Diğer yandan, ana dilde eğitime ilişkin şunu da not etmek istiyorum: Türkiye birçok uluslararası sözleşmeye taraf, Eğitimde Ayrımcılığa Karşı Sözleşme, Birleşmiş Milletler Medeni ve Sosyal Haklar Sözleşmesi. Yine, başka bildirgeler var, mesela, Avrupa Bölgesel ve Azınlık Dilleri Şartı. Bunların tümünde ana dilde eğitim temel bir hak olarak düzenleniyor. Türkiye, özellikle iktidar partisi bu konuda geçmişte zaman zaman savunan, önünü açan, işine gelince kapatan, konjonktüre göre karar veren bir rotada olduğu için, bugün MHP'yle ittifak yaptığı için bunu tümüyle askıya almış vaziyettedir ama bu milyonların ana dilde eğitim hakkı talebini ortadan kaldırmamıştır; aksine, büyütmüştür ve güçlendirmiştir. Bunun böyle bilinmesi lazım. Eğer, bu konuda başka bir düşünce varsa kesinlikle bunu da kabul etmediğimizi ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, diğeri de, Sayın Parsak şöyle bir şey söyledi: "Teknik olarak, kanun hükmünde kararnameler şimdi de çıkarılıyor." Doğru, çıkarılıyor ama yetki kanununa dayanıyor, yetki kanununa, Anayasa'da böyle düzenlenmiştir.

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) - Onun için "Kanun hükmündedir." denilmekte zaten.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Evet.

Ama OHAL KHK'leri türev yetkinin kullanılmadığı tek örnektir. OHAL döneminde, şu anda bunun uygulamasını görüyoruz. E, nasıl kullanıldığını hiç tartışmaya gerek yok KHK'lerin. Şu anda yüz binlerce insan işinden, ekmeğinden, aşından oldu. Hiç, tartışma dışı bu. Bunların tümünün, en kötü ihtimalle önemli bir bölümünün yargı kararıyla döneceğini de biliyoruz. Bir kişi hakkında tek bir soruşturma yok, disiplin işlemi yok, ceza işlemi yok, dava yok, KHK'yle diyor ki kurum: "Ben seni işten attım." "Niye attın, nerede bunun sebebi?" "Yok, ben seni attım." diyor. Hatta, bazen ileri gidip malına, mülküne, her şeyine de el koyuyor; aslında öldürüyor. Bir insanın ne parası... Sağlık şeyi yok ya, sağlıktan bile mahrum bırakıyor, çocuğunu götürüp tedavi ettiremiyor. İşte, KHK'ler böyle düzenleniyor şu anda, OHAL'de.

Peki, şimdi, Cumhurbaşkanı Kararnamesi getiriliyor bu taslakta. Yani, burada, denetim sistemi olacağına inanıyorsanız gelecek dönemlerde sohbet ederiz. Bakalım nasıl olacak? Ben inanmıyorum. Hani, derler ya, yaşadığımızın bize iyi bir örnek teşkil ettiğini biliyorum ve savunulacak hiçbir yanı yok Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin. O ayrıntılarda da, yani, asli düzenleme, yasama benzeri bir hak veriliyor, tıpkı yasama faaliyeti gibi kararnameyle bir düzenleme hakkı veriliyor.

Ezcümle -uzatmamak için çünkü diğer arkadaşların söz hakkı var- yani şu anda bu anayasada sadece 2 partinin anlaştığı bir 21 madde tartışıyoruz ama şu anda Türkiye'nin ihtiyacı olan bunlar değildir, böyle bir ihtiyaçtan kaynaklanmıyor. Bu, başka bir motivasyonla bir iktidarın kendisini güvenceye alma, daha çok bu yapmak istediklerini yaşama geçirme gibi bir motivasyonla yapılıyor ama şu anda Türkiye'de -dün de ifade ettim- bu kaosta, bu kadar büyük problemlerin olduğu bir ortamda bu pakette ne Aleviler var ne çocuklar var ne emekçiler var ne kadınlar var ne temel hak ve özgürlükler var ne Kürtler var ne Lazlar var, hiç kimse yok bu pakette. Bu paketi halk için çıkardığımızı hiç kimse iddia etmesin. Bu paket halk için, toplum için çıkarılmıyor; bu paket başka bir arka planla çıkarılıyor. Dev sorunlarımız var, çok dev ama mini bir Anayasa paketi yapıyoruz. Neden? Bu dev sorunlara neden çözüm aramıyoruz? Bunu yapmamız gerekiyor bizim. Sizin beyanınızda da vardı, sanırım Sayın Bahçeli'nin konuşmasında "Fillî durum zaten Anayasa'ya aykırıdır, bu nedenle müdahale edelim." diye, zaten birçok açıklama öyle MHP'nin. Benim de bir hukukçu olarak şöyle bir cümle geldi aklıma, hani, ortada bir "suç fiili" dediğimiz bir şey vardır ya, Türk Ceza Kanunu'na göre işte ne bileyim -hiç suç tipi saymayayım hani- en ağırı insan öldürmedir diyelim, o suçtur, kişi suç işlemiştir, o kişiyi suç işleyişinin cezasını çektirmemek için suçu ortadan kaldırıyoruz. Böyle bir şey olabilir mi? Şu anda Cumhurbaşkanı Anayasa'ya aykırı bir uygulama içindeyse bu uygulamayı kaldırıyoruz yani suç fiilini kaldırıyoruz biz ve bunun savunulabilir, hele hele Anayasa değişikliğiyle bunun böyle yapılabilir olması da tarihsel olarak bizim hanemize, Türkiye anayasa tarihine ve siyasi tarihine gerçekten kalın harflerle olumsuz yönde yazılacaktır.

Ayrıca, tekrar, bitirirken söylüyorum ki: Biz, Anayasa Uzlaşma Komisyonunda ne savunduysak aynısını savunuyoruz. Bunu savunma, tartışma hakkını hiç kimseden almıyoruz. Bu, bizim demokratik, meşru, halkın temsilcileri olarak haklarımızdır ve bu konuda ne kimsenin icazetine ne de kimsenin böyle bir tepki göstermesine müsaade ederiz. Herkes kendi bulunduğu konumu, siyasi bakış açısını, partisinin programını, ilkelerini değerlendirir. Siz "Kürtler yok." deyince Kürtler yok olmuyor, "Aleviler yok." deyince Aleviler bitmiyor, siz "Gençliğin sorunları yok." deyince gençliğin sorunları buharlaşmıyor. Bu ülkede yüz yıldır Kürt meselesi çözülmediği için demokrasi de oturtulamıyor, tahkim edilemiyor ve bütün problemlerimizin dayanağında da bu vardır. Kürt meselesinin çözümüyle demokratikleşme arasında doğrudan bir bağ vardır. Bu bağı kabul etmediğimiz müddetçe, milliyetçilik yarışından vazgeçmediğimiz müddetçe Türkiye yurttaşlarına bir katkı sunamayız diyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.