KOMİSYON KONUŞMASI

GARO PAYLAN (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başbakan Binali Yıldırım ikrar etti, yani "Ekonomik kriz içindeyiz." dedi, yakın zamanda birkaç kez bunu tekrarladı konuşmalarında. Evet, bir ekonomik kriz içindeyiz. Aynı zamanda, toplumda umutsuzluğun ciddi oranda yüksek olduğu bir dönemi yaşıyoruz, maalesef. Bu şartlarda, biz, hep bir yaramız var, buna merhem arıyoruz, diyoruz ki: özel sektörde yatırım iştahı yok, tüketicide bir tüketme güveni yok, toplumda bir mutsuzluk var, esnaf ciddi bir sıkıntı içinde, işsizlik artıyor, işçi olan işini kaybetme korkusu içinde, işsiz olan da iş bulamama umutsuzluğu içinde, ciddi bir mutsuzluk var.

Şimdi, bu yaraya merhem için de Hükûmetimiz geçen yıl olan neredeyse bütün torba yasalarda hep "Özel sektörü nasıl canlandırırım?" diye bir derdin içine düştü. Önemli bir kaygı ama Sayın Bakan, bakın, siz ciddi bir çaba gösteriyorsunuz, emeğinize sonsuz saygı gösteriyorum, gerçekten ciddi bir emektar bakansınız, bürokrasimiz öyle ama bence pek çok şeyin başlangıcı siyasettir. Toplumda siyaset işliyor mu? Siyaset topluma umudu verebiliyor mu? Hukuk devleti şartları işliyor mu? Bütün bunlara baktığımızda, bir OHAL dönemindeyiz, bir darbe girişimiyle karşı karşıya kaldık, bombalar patlıyor, insanlarımızı kaybediyoruz ve insanlarımız ciddi bir umutsuzluk içinde.

Buradan çıkışla ilgili de siz diyorsunuz ki: "Ben sermayeye teşvik verirsem sermaye yatırım yapar." Vallahi, Sayın Bakan, o öyle olsaydı, mesela bugün, hani, Afganistan veya Pakistan önünüze kırmızı halılar serse, "Ben bırakın vergi almayı, üste size para vereceğim." derse yatırım yapar mısınız? Yapmazsınız. Yatırım nereye yapılır? Hukuk devletinin işlediği yere yapılır, insanların güven içinde olduğu bir yere yapılır ve bunlar için de sermaye daha az şey ister. Mesela demokrasi olan ülkelerde sermayeye böyle tavizler verme gereği yoktur. Eğer ki siz, mesela İsveç'e gittiğinizde "Benim kurallarım bellidir, vergi sistemimiz budur." der, bu çerçevede yatırım yaparsınız ama siz konjonktürel olarak "Ben sermayeye bu teşvikleri verirsem sermaye gelip yatırım yapacak." diye düşünüyorsunuz. Hayır, sermaye güven arar, güven var mı o toplumda, buna bakar; güven endekslerine bakar, tüketici güvenine, yatırımcı güvenine, toplumda bombalar patlıyor mu, bir kaos var mı, siyaset devrede mi, Meclis işliyor mu, yargı işliyor mu, kuvvetler denge ve denetim içinde mi; bir güç elbette olacak, yürütme gücü ama bu yürütme gücü denetlenebiliyor mu; bütün bunlara bakar sermaye, bütün kurumlar buna bakar, yerli ve yabancı sermaye buna bakar.

Son yıllarda... AKP iktidarının ilk yıllarına bakalım, mesela AB yolunda olan bir hikâye anlattık, ülkemizin bir hikâyesi vardı, Avrupa Birliği yolundayız, bütün mevzuatımızı buna göre düzenleyeceğiz... Ve hikâyemizi böyle yarattık. O yıllarda çok ciddi bir yabancı sermaye girişi oldu. Özellikle en büyük yatırım girişini... Biliyorsunuz, 2004 sonunda aldığımız AB üyelik girişiminden sonra 2005, 2006, 2007 bunun şahikasıdır, en yüksek olduğu yıllardır; 2008'e kadar bu devam etti, 2009'da global bir krizle beraber yavaşlama oldu; ondan sonra AKP hikâyesini kaybetmeye başladı, ivme baş aşağı gitmeye başladı. 2010, 2011, 2012'de bir şekilde patinaj devam etti, bunlar bütün rakamlarda vardır; ihracat artış rakamları düştü, yatırım artış rakamları düştü, yabancı sermaye ilgisi azalmaya başladı ve özellikle 17-25 Aralık ve sonrasında Hükûmet artık o reformist özelliğini kaybedip yalnızca günün şartlarına göre merhem bulmaya çalışan bir Hükûmet noktasına vardı. Geçen yıl -bakın, burada defalarca söyledim- tamamen bir güvenlikçi bakışa hapsolan ve güvenlik bürokrasisine hapsolan bir Hükûmet anlayışı devreye geçti, o günden beri de yalnızca birbirimize siyaset kurumu olarak bağırmaya başladık.

Bu noktalarda hep uyardık, "Türkiye içinde pek çok kötü aktör vardır bürokraside, bunlar güvenlikçi bakışla beraber devreye geçerler, siyaseti manipüle ederler, hep 'iç düşman-dış düşman' mantığı içinde bakarlar ve nihayetinde darbe yaşarız arkadaşlar." diye defalarca burada uyardım. Arkadaşlarım bana hep dediler: "Darbe olacağını nereden biliyordun?" Çünkü Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bunlar hep böyle olmuştur. Güvenlikçi bakışa hapsolursanız, birileri sizi güvenlikçi bakış yolunda yürümeye devam ettirir ve manipüle eder. Bu çerçevede, bir darbe girişimi de yaşadığımız hâlde bu konuda bence siyaset aklını başına almadı ve hâlâ yalnızca güvenlikçi bakışla bakan bir siyasetimiz var, olağanüstü hâl devam ediyor, olağan şartlarda değiliz, hukuk devleti anlayışı anlamında endekste ciddi anlamda geriledik yani yükselmekte olan bir Türkiye iken hukuk devleti anlamında, hukukun üstünlüğü anlamında 99'uncu sıralara geriledik. Yatırımcılar bunlara bakar Sayın Bakan. Sen yüzde 50 mi vergi alıyorsun, yüzde 20 mi vergi alıyorsun, yüzde 5 mi alıyorsun, sıfır vergi mi alıyorsun; "Bedava arsa var." diye bağırsan da, "Hiç vergi almayacağım." diye bağırsan da, "Ey yatırımcı, gel burada sendika yok, işçiyi ne kadar sömürürsen sömür." diye bağırsan da o yatırımcı gelmez.

O açıdan, bence yapmamız gereken, bu tip torba yasalardan ziyade, siyaseti devreye sokmaktır. Hükûmete de bu yönde çağrım var. Bir an önce bu OHAL şartlarından hep beraber çıkalım. Hepimiz elimizi taşın altına sokalım, OHAL şartlarından çıkalım. İradeyi tek adama vermek değil... Elbette bir yöneten olacak, bunun adının ne olduğunun da bence çok önemi yok; başkan, cumhurbaşkanı, başbakan, mesele o değil. Mesele, bir güç bu ülkenin yürütmesini yürütürken diğer güçler onu dengeleyebiliyor mu, denetleyebiliyor mu? Şu anda Anayasa Komisyonunda görüşülen tasarıyı okudu mu arkadaşlar bilmiyorum ama -hepsi imzaladıklarına göre okuduklarını farz ediyoruz, gerçi onlar imzalarken tasarı henüz ortada yoktu ama- eğer ki okursanız hep beraber objektif bir bakışla, bütün yetkiyi tek adama veren ve Meclisin ve yargının onu asla ve asla denetleyemeyeceği bir tasarı şu anda Anayasa Komisyonunda görüşülüyor. Bu, Yatırım Güven Endeksi'ni ve Tüketici Güven Endeksi'ni ve topyekûn güven anlayışını ve demokrasi ligimizi, demokrasi anlamındaki kalitemizi yerle bir edecek bir tasarıdır.

Bu açıdan, benim naçizane önerim, bütün maddeler üzerinde elbette konuşacağım ama, mesela bakın, 2 milyarlık bir Kredi Garanti Fonu limitini 25 milyar TL'ye çıkarıyorsunuz. Nereden buluyorsunuz kaynağını Sayın Bakan? Sayın Canikli biraz ağzından kaçırdı, "İşsizlik Fonu'ndan alacağız." gibi bir şey söyledi.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Yok öyle bir şey.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Nereden gidecek? Bütçeden gidecek öyle mi?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Bütçe imkânlarıyla tabii.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Bütçe imkânlarıyla gidecek.

Bakın, 2 milyarlık bir Kredi Garanti Fonu bize yeterken siz şimdi "25 milyar Kredi Garanti Fonu'na veriyorum." diyeceksiniz ve inanın Sayın Bakan, bu da yetmeyecek. 25 milyar bu 79 milyonun vergileriyle toplanıyor biliyorsunuz.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Bir limit, harcama değil.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Haklısınız, biliyorum limit ama eğer ki beklentiler kötüleşirse şu andaki... Bakın, organize sanayi bölgelerine hep beraber gidelim, şuradan çıkalım, şu esnafları tek tek dolaşalım; inanın, ciroların dörtte 1'e düştüğünü söylüyorlar, "Siftahsız dükkân kapattığımız günler var." diyorlar. Organize sanayi bölgelerindeki siparişlerde ciddi anlamda çok ciddi düşüşler var. Bu beklentiler dâhilinde siz istediğiniz kadar limitleri yükseltin, eğer ki beklenti iyi değilse, siparişler iyi değilse, bankalar da çekinirler. Bankalar belki bu limitlere göre verebilirler kredileri ama 250 milyarlık bir limitin karşılığında siz 25 milyarlık bir garanti koyuyorsunuz, o bile yetmeyebilir, eğer ki, Allah korusun, bir kriz durumuyla karşı karşıya kalırsak. Oysa beklentiler iyiyken, bakın, 2 milyar bize yetiyordu, belki onu bile kullanmıyordu bankalar Kredi Garanti Fonu'ndan. Siz 25 milyara çıkarıyorsunuz.

Bence yapmamız gereken şey, AKP Hükûmetinin şu anda, bir an önce reformist özelliğine geri dönmesi lazım ama bunu yapması için de önce hukuk devleti şartlarını mutlaka yerine getirmeliyiz. Şu -19 Ocakta bitecek sanıyorum OHAL- OHAL'i kaldırın, inanın 250 milyarlık rakamdan çok daha fazla etki yapacaktır. Siyaset kurumunu devreye sokun, çok daha fazla etkili olacaktır. Yetkiyi tek adama veren değil, tek adamın, kim olursa olsun, denetlenebildiği bir şartı hep beraber ortaya koyalım; bu 250 milyardan çok daha fazla piyasaya etki yapacaktır. Milletvekilleri tutuklu, belediye başkanları tutuklu; bu şartları ortadan kaldırın, bundan çok daha fazla ülkeye güven verecektir. Milyonlarca insanın iradesi şu anda içeride.

Bakın, birbirimize bağırabiliriz, birbirimizi tahkir edebiliriz ama hepimiz bu ülkenin insanlarının oylarıyla buraya geldik, 4 siyasi parti de öyle. Birbirimizle konuşabildiğimizi, uzlaşabildiğimizi gösterirsek, bu piyasaya bütün bu teşviklerden çok daha fazla etkin olacaktır Sayın Bakan. Size çağrım bu yönde, bu torba yasalarla vereceğiniz teşviklerden çok daha fazla, siyaset kurumunu devreye sokma yönünde, bence, telkinde bulunun. Sizin vergi toplamanızın şartı da budur. Bakın, vergi affını getirdiniz, çok güzel; "12 milyar lira da topladım." diyorsunuz, bu da çok iyi. Ama inanın, gidin, esnafla konuşun "Ben belki bu eskisini ödeyeceğim ama yenisini durdurdum." diyorlar. Yenisini 2017 yılında... Çünkü "Nasıl olsa iki yılda bir bakan af çıkaracak." diyorlar. Vergi ahlakını da bozan bir şey. Ve "2017 yılında ben bunları ödeyemeyeceğim." diyor esnaf. Bana söyleyin -vergi ahlakını da bozan bir şey- yani "İşte efendim, getir parayı, ben sormayacağım; iki yılda bir af getireceğim; teşvik getireceğim. Gel vatandaş, sermayedar, ne istersen yap." diyen anlayış tutmaz. Tam tersine, güven veren bir demokrasi, güven veren bir hukuk sistemi, güven veren ve denetleyebilen bir parlamento; yürütme, yargı, bu erklerin birbirini denetleyebilmesi yatırımcıya güven verir. Bu yolda el birliğiyle adım atalım ama siz "Arkadaş, ben oyu aldım, ben ne istersem yaparım; istediğimi asarım, istediğimi hapse atarım, istediğimin malına el koyarım." derseniz, mülkiyet hakkına bile dokunursanız mahkeme kararı olmadan, bütün bunlar yatırımcıyı bu ülkeden kaçırır, yerli yatırımcıyı korkutur, yabancı yatırımcıyı bu ülkeden uzak tutar, bankacılık sistemini krize sokar. KOBİ'ler krizde şu anda, esnaf ciddi anlamda sıkıntıda. Bütün bunlardan çıkaracak şey siyasettir diyorum Sayın Bakan. Demokrasimizin kalitesini artırmalıyız. Yoksa, her anlamda siz taviz verirsiniz ve biz her anlamda fakirleşiriz.

Siz "TÜİK'in rakamlarına göre bir anda 2 bin dolar zenginleştik." dediniz ya. Yahu, olacak iş mi? Sanayi üretim rakamları tutuyor mu Sayın Bakan, gelin, bakalım. "Geçen yıl yüzde 6 büyüdük." dediniz, ondan önceki yıl yüzde 6 büyümüşüz meğer. Sanayi üretim rakamları tutmuyor. Size yerli-yabancı sermaye soracak, "Kâğıt üstünde biz bir anda 10 bin dolardan 7 bin dolara düşmüştük eski rakamlarla, bir anda gene 9 bin dolar yaptınız. Nasıl oldu, gelin, bakalım bu sanayi üretim rakamları tutuyor mu?" diyecek. O anlamda da rakamlara bakmamız lazım. Bütçeyi çıkardık ama bütçe şimdiden boşa çıktı. Yani bütçe rakamları 2017-2019 3,50'li dolar rakamlarıyla beraber zaten boşa çıkmış durumda. Bizim bunlara çalışmamız lazım Sayın Bakan. Bunun için de öncelikle, dediğim gibi, bütün siyasetin işlediğinin şartlarını, hukuk devletinin işlediğinin şartlarını ortaya koymalıyız böyle torba yasalardan önce.

Teşekkür ederim.