AYTUN ÇIRAY (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Hoş geldiniz.

İSTANBUL İL JANDARMA KOMUTANI HÜSEYİN KURTOĞLU - Çok teşekkür ederim.

AYTUN ÇIRAY (İzmir) - Hakikaten bir devlet adamı tavrıyla soruları cevaplıyorsunuz, buna memnun oldum çünkü buna ihtiyacımız var, devlet adamlarına ihtiyacımız var. Selçuk Bey'in de sorusunu sorarken başta yaptığı analize katılıyorum. Yani Türkiye iktidarları kansız, kavgasız el değiştirmiş olsaydı bugün kaderimiz bambaşka olurdu. Türkiye tarihi ve kalkınması her zaman bu darbelerden zarar görmüştür, hepsinden zarar görmüştür. 12 Martta süregelen tutum ve davranış ile "Hükûmet ve Parlamento" diye başlayan o meşhur muhtıra verildiği gün Türkiye'de kalkınma hızı yüzde 7, enflasyon yüzde 5'ti, 3-5 de heyecanlı genç eylem yapıyordu, bunun için darbe mi yapılır? Sürekli başka maksatlar var bu işlerin arkasında hep, Türkiye'yi geri bırakma maksatları var.

Yalnız, asker meselesinde size ve başta Sayın Cumhurbaşkanı olmak üzere devletimizin benimsediği asker kıyafeti giymiş terörist kavramına katılıyorum. Yani bu insanları bırakın şeyi... Benim ailem 27 Mayıstan zarar görmüş bir ailedir ama babam, bize daima Türk Silahlı Kuvvetleriyle darbecileri ayıracaksınız diye öğretmiştir. Bu topraklarda askersiz yapamayız, inşallah bu da herkese ders olur, asker içine sızmalara bundan sonra izin vermez ve sonsuza kadar demokrasiyi koruyan bir bekçi görev yapar. Çok anlamlıydı "Şeyh Sait isyanı neden çıktıysa ondan" lafı, bunun altını çiziyorum, bunu önemsiyorum, bu lafı.

MGK kararı konusunda sizin haklı tarafınız da var ama MGK kararları tek tek tadat etmez. Ne diyor orada? Bir icra planı da yapılması gerekir, icra planı yapılması başlandığı zaman işte o zaman tadat edilir, asker icra planı ne olacak, efendim poliste icra planı, Millî Eğitimde icra planı ne olacak diye tadat edilir. Yani MGK kararları bir geneldir esasında, genelin tavsiyesidir.

Şimdi, burada mesele şu: Size bir teknisyen olarak soruyorum yani askerlik mesleğinde yetişmiş birisi olarak. Buna cevap vermek zorunda değilsiniz ya da benim değil, başkasının bu soruya cevap vermesi gerekir diyebilirsiniz. Saat 15.30-16.00, hadi 17.30'da bu istihbaratı almış olsaydınız ve kurumunuzun en üstündeki kişi olsaydınız ilk önce kimi arardınız?

İSTANBUL İL JANDARMA KOMUTANI HÜSEYİN KURTOĞLU - Efendim, sorunuzun cevabını siz verdiniz yani benim cevap verebileceğim bir soru değil bu.

AYTUN ÇIRAY (İzmir) - Kimin cevap vermesi lazım buna?

İSTANBUL İL JANDARMA KOMUTANI HÜSEYİN KURTOĞLU - Hangi kurumun başındaki kişiyi kastediyorsanız ona sormanız lazım.

AYTUN ÇIRAY (İzmir) - Evet, kim o kişi? Yani siz dediniz haklı olabilirsiniz, "Bu sorunun muhatabı ben değilim." sizce bu sorunun muhatabı kimdir?

İSTANBUL İL JANDARMA KOMUTANI HÜSEYİN KURTOĞLU - Siz bu soruyu kime sormak istiyorsanız onun cevabını o vermesi lazım yani şimdi hangi kuruma soruyorsanız...

AYTUN ÇIRAY (İzmir) - Yani Genelkurmay Başkanı mıdır?

İSTANBUL İL JANDARMA KOMUTANI HÜSEYİN KURTOĞLU - Efendim hangi kuruma...

AYTUN ÇIRAY (İzmir) - Şimdi siz asker olduğunuz için...

İSTANBUL İL JANDARMA KOMUTANI HÜSEYİN KURTOĞLU - Hangi kuruma soruyorsanız ona, benim cevap verebileceğim bir konu değil.

AYTUN ÇIRAY (İzmir) - Tamam yani işte bu nokta bizi hep haklı hâle getiriyor, onun için Genelkurmay Başkanı buraya gelsin diye rica ediyoruz. Bu soruların muhatabı tabii ki siz değilsiniz, o kurumun bu işleri yaşamış insanı muhatap.

Şimdi, burada efendim Selçuk Bey bir soru sordu, hanımefendiler filan. Biz, Selçuk Bey'in sorusunun içinden de sorular çıkardık, beyefendinin anlattıklarının içinden de sorular çıkarıyoruz. Yazılı soru alıp verme meselesinin mahzuru burada işte yani buraya gelip konuşulduğu zaman sorunun içinden soru, cevabın içinden soru çıkıyor, dolayısıyla olay daha çok aydınlanıyor. Bu anlamda size teşekkür ediyoruz.

Benim başka sorum yok, sağ olun.