KOMİSYON KONUŞMASI

AYTUN ÇIRAY (İzmir) - Sayın Başkanım, misafirimizi almadan önce, geçen hafta sizinle konuştuk, geçen hafta konuştuğumuz...

Şimdi, değerli Komisyon üyesi arkadaşlarım, burada milletin Meclisinin, milletin topyekûn talebiyle bize tevdi ettiği bir görevi yerine getiriyoruz. Bize verilen görev ise aslında çok karmaşık bir iş değildir, başımıza gelen en büyük felaketlerden biri olan, devletimizi yıkılma aşamasına getiren FETÖ kalkışmasının tüm yönleriyle araştırılmasıdır. Unutmamalıyız ki bu görevimizi yaparken tarih boyunca var oluş savaşlarımızda verdiğimiz şehitlerimizin tümünün bize yüklediği sorumluluk, Türkiye Cumhuriyeti'nin bekasını güvence altına almaktır. Yani devletimizin, milletimizin ve onların bağımsızlık sembolü olan bayrak ve ezanlarımızın korunup kollanması sivil siyasetin görevidir.

BAŞKAN - Usule ilişkin Aytun Bey...

AYTUN ÇIRAY (İzmir) - Oylamayla ilgili, Sayın Hakan Fidan ve Sayın Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'ın oylamasıyla ilgili bir konuşma yapıyorum, sonra oylama rica edeceğiz. Geçen hafta siz bir hafta beklememizi rica etmiştiniz. Bekledik, şimdi bugün o gün geldi. İzninizle, kısa bir konuşmam var, sunuş konuşmam bununla ilgili, talebimle ilgili, biter bitmez de oylama yapmanızı rica edeceğim.

Bu yükün en büyük, en önemli kısmı bu Komisyonun omuzlarındadır ve hiçbir kişi ve kurum, söz konusu kutsal değerlerimizin üzerinde değildir. 15 Temmuzun en karanlık anları saat 15.30-22.00 saatleri arasındaki zaman kesitidir. 15 Temmuz kalkışma, işgal ve kaos yoluyla Türkiye'yi bir iç savaş ve parçalama sürecine sokmayı hedefleyen hain operasyona ilişkin bilgilerin ortak noktası, 15.30 sularında MİT'e çok kritik bir ihbarda bulunulmasıyla başlamaktadır. İhbarın içeriği ve mahiyeti konusunda yapılan açıklamalarda birtakım farklılıklar olmakla birlikte, Türkiye'nin o gece menfur bir şebeke tarafından yürütülecek bir hıyanet teşebbüsüne sahne olacağını ortaya koymaktadır. Bu gerçek, Genelkurmay Başkanı Sayın Orgeneral Hulusi Akar'ın, medyaya yansıdığı kadarıyla, savcılık ifadesinde kendini göstermiştir. Orgeneral Akar'ın ifadesi, ordu içinde geniş çaplı örgütlenmiş bir şebekenin varlığından kesin bir şekilde haberdar olduğu, FETÖ'nün 2016 YAŞ kararlarıyla kendisini ortadan kaldıracak bir tasfiyeye karşı harekete geçebileceklerini tahminin ötesine geçecek bir şekilde bildiği ve öngördüğüdür. Dolayısıyla MİT'e bir binbaşı tarafından yapılan ihbarın kendisine MİT Müsteşarlığı tarafından iletilmesinden itibaren yansıyan Türkiye hava sahasının tüm uçuşlara kapatılması, zırhlı birliklerin çıkmaması gibi tedbirler aldığını deklare etmesi gayet anlaşılır bir şeydir. Ancak meselenin anlaşılır olmayan ve asıl 15 Temmuzun karanlık ve şüpheleri çeken cephesi, bu olağanüstü tedbirlerin başka diğer koordineli olağanüstü tedbirler ve teyakkuz hâlleriyle desteklenip desteklenmediğidir. Çünkü Orgeneral Akar'ın tüm Türkiye'nin hava sahasını kapatmaya sevk eden ciddiyetteki bir ihbarı, MİT ile birlikte devleti ve Türk milletinin iradesini korumaya yönelik bir dizi koordineli tedbiri uygulamaya koymasını gerektirirdi. Yani konunun defakto olarak yürütme gücünün de yetkilerini de kullanmaya başlamış olan Sayın Cumhurbaşkanı ve hâlihazırdaki Anayasa'ya göre yürütmenin asli aktörü olan Sayın Başbakan'la hiç zaman kaybetmeden paylaşılması gerekirdi. Örneğin, kuvvet ve ordu komutanları derhâl görevlerinin başlarına davet edilerek bir kriz yönetimi gerçekleştirilseydi, bu kalkışma, 246 vatandaşımızın hayatını kaybetmesine yol açan safhanın öncesinde bastırılabilirdi. Bu konudaki sıcak gazetecilik çalışmaları ve bizzat Akar'ın ifadesi, burada dinlediğimiz misafirlerin ifadeleri bu gerekliliği yerine getirmek için yeterli zamana sahip olunduğunu göstermektedir.

O hâlde, bu yeterli zaman ne olmuştur da kullanılmamıştır veya kullanılamamıştır? Bunun objektif sebepleri var mıdır? Varsa nelerdir ve nasıl açıklanabilmektedir? Akıncılar Üssü'nde neler yaşanmıştır? Sayın Akar ve Sayın Fidan ne görüşmüşlerdir? Sayın Akar karargâhta niçin oturmuştur? Sayın Dişli niçin helikopterdedir? Bu soruların çok kritik bazı cevapları Sayın Genelkurmay Başkanı Akar ile MİT Müsteşarı Hakan Fidan'dadır. 15 Temmuz'un en karanlık dönemlerinden hiç olmazsa bazılarının çözülebilmesi için bu iki yüksek bürokratın Komisyonumuza davet edilmelerine ve Sayın Başbakan ile Sayın Cumhurbaşkanı tarafından serbest bırakılıp davete icabet etmelerini rica ediyoruz. Aksi hâlde, 15 Temmuz hakkında giderek büyüyen haklı şüpheler koyulaşacak, yürütmenin bütün kararlarının, uygulamalarının meşruiyeti tartışılacak ve aşılacaktır. Türkiye, FETÖ'nün hedeflediğinden çok daha vahim ve kaotik bir ayrışma ve kutuplaşma süreçlerine girebilecektir.

Bu nedenle, Komisyonumuz, Sayın Akar ve Sayın Fidan'ı açıklamalarda bulunmak üzere davet etmeye zorunludur. Bu zorunluluğu yerine getirmediği takdirde görevini yerine getirmemiş olmakla kalmayacak, aynı zamanda, bunu engelleyenler sakladıkları bir şey olduğu kuşkusuyla tarih tarafından, belki de 15 Temmuzun paydaşları olarak ilan edilebilecektir. Akar ve Fidan'ı, üzerlerine düşen tarihsel sorumluluğu yerine getirebilmeleri için davet etmek için herkesi CHP'nin önergesine olumlu oy vermeye davet ediyorum.

Sayın Başbakanın da, bu bürokratları milletin Meclisine göndermelerini rica ediyorum. Aksi hâlde, tarihin bu ağır yargısıyla damgalanmayı reddediyoruz.

Sayın Başkanım, şimdi, sizden, bu geçen hafta konuştuğumuz oylamayı yapmanızı rica ediyorum.