KOMİSYON KONUŞMASI

MEVLÜT KARAKAYA (Adana) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. On iki dakikaya hemen sığdıralım.

Şimdi, efendim yani öncelikle ben teşekkür ediyorum Sayın Genel Müdür ve ekibine. Yani, alt komisyonda da görev aldım, iyi kötü bilançoyu da okuyabiliyoruz, biraz risk yönetimi konusunda da değerlendirmelerde, çalışmalarda bulundum alt komisyon çalışmasından sonra da. Yani, teşekkür ediyoruz, teşekkür de etmek lazım. Biz hep eleştiriyoruz bu konuları, buradan her şeyi de soruyoruz, biraz önce de söylediğim gibi çelişkili şeyler de sorabiliyoruz ama yani marifet de iltifata tabii. Dolayısıyla, bu yönde ben bir teşekkür etmek istiyorum.

Bir iki konuyu da bu vesileyle gündeme getirmek istiyorum. Aslında, tabii, Ziraat Bankası -özellikle 2011'den sonra bize verilen rakamlar ama öncekiyle mukayese edildiğinde de bu gözüküyor- önemli bir büyüme ve gelişme içerisinde hem aktif büyüklüğü açısından hem gelir açısından, faaliyet açısından bakıldığında bunu görüyoruz. Bunun temelinde, 2001 yılında genel olarak Türkiye'deki bankacılık sistemiyle ilgili olarak yapılan düzenleme ve bu konuya ilişkin getirilen denetimin, özellikle risk odaklı denetimlerin önemli bir katkısı ve rolünün olduğunu da biliyoruz. Zaman zaman bunlar farklı türde eleştirilse de Türk bankacılık sisteminin yani gerçekten bugün eğer sağlamlığından bahsediyorsak bunun 2001 yılında yapılan düzenlemelerle alakalı olduğunu da bilmemiz gerekiyor. Değilse, önüne gelenin banka açtığı bir dönemi Türkiye, maalesef, bakkal açmaktan banka açmanın çok kolay olduğu bir süreci yaşadı ve 2001 yılında çok sayıda bankaya el koymak gerçekten bir cesaret işiydi ve dolayısıyla bir anlamda çürük yapı temizlenerek Türk bankacılık sistemi daha sağlam zeminler üzerinde devam etmesi imkânına kavuştu.

Şimdi, tabii, bankacılık, genel olarak baktığımızda da çok ciddi şekilde bir büyüme gösterdi. 2002 yılında bankaların aktif büyüklüğü, gayrisafi yurt içi hasılayla oranlayacak olursak, yüzde 60-61 civarındayken bugün yüzde 126'ya geldi. Yani, bir anlamda, bu kurumları, para piyasası içerisindeki kurumları önemli ölçüde büyütmüş olduk ve çok ciddi bir büyümedir aslında bu. Tabii, ekonominin ihtiyacı vardı, yoktu, zaman zaman bu faizcilik sistemi gündeme getiriliyor, eleştiriliyor falan ama son on dört yıla baktığımızda, hakikaten, bu yapının, bu sistemin önemli ölçüde büyüdüğünü görüyoruz. Yüzde 60'lardan yüzde 126'lara çıkmış gayrisafi yurt içi hasılanın.

Kredi de yine keza aynı şekilde. 2002 yılında bankaların kullandırmış olduğu kredi, kredi portföylerine baktığımızda 40 milyar civarında bir kredi söz konusuyken bugün -2015 rakamlarını söylüyorum- 1 trilyon 444, bugün itibarıyla 1 trilyon 600'ün üzerinde bir rakam olması lazım. Yani, bankalara borç ya da bankaların verdikleri borç, kredi portföyleri gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 11'i düzeyindeyken bugün yüzde 74 düzeylerine geldiğini... Hani, zaman zaman, bazen herkesin borçlu olduğunu söylerken bu kesin verileri de bunlara bir destek olarak görmek gerekir.

Bankayla ilgili kısma geldiğimizde, bankada özellikle banka bilançosuna baktığımızda, Sayın Genel Müdür sunuş konuşmasında da bu konulara değindi, aktif kalitesi ve kredi kalitesi yönüyle bakıldığında sektör içerisinde hakikaten düzgün gözüküyor. Yani, hem biz burada belki çok küçük kredi hesapları üzerinden de değerlendirmeler yapıyoruz ama bütün üzerinden baktığımızda burada bir başarı da gözüküyor. Tabii ki bir kuruşun dahi düzgün işleyiş içerisinde hesabının mutlaka sorulması gerekiyor. Ha, buraya gelecek büyüklük ne kadardır, değildir, onun herhâlde takdiri yapılacaktır.

Gelirler noktasında benim dikkatimi çeken bir iki husus oldu, onları belki gündeme getirmek faydalı olacaktır diye düşünüyorum. Şimdi, menkul kıymetlerden aktife baktığımızda, kredilere doğru bir tahvil söz konusu, o tarafa doğru bir yöneliş söz konusu. Bu genel ekonomik durumla da alakalı. Bir de bankacılığın esas işlevi ve fonksiyonlarına yönelme anlamında da takdire şayan bir durum olarak değerlendirilebilir belki. Ama, gelir tablosuna baktığınızda, elimizdeki iki yılı değerlendirdiğinizde, bir kredilerden elde edilen faizler var, menkul kıymetlerden elde edilen faizler var, satışa hazır menkul kıymetlerden elde edilen faizler var, bir de vadeye kadar elde tutulacak menkul kıymetlerden elde edilen faizler var. Şimdi, bunları şöyle cem edip baktığımızda, bankanın faiz gelirlerinin yine önemli bir kısmının buradan olduğunu görüyoruz. Ama, diğer açıdan, biraz önceki söylediğim ve Sayın Genel Müdürün altını çizerek ifade ettiği menkul kıymetlerden kredilere geçişe baktığımızda yani toplam içerisinde, aktif içerisinde menkul kıymetlerin payı azalırken kredilerin payı azalıyor. Acaba bu gidiş toplamda gelirler üzerinde buradaki trende de baktığımızda -ki mali tablolardan görebildiğimiz bu- böyle bir risk var mıdır? Yani bir gelirde ya da kârda düşmeye doğru bir risk söz konusu mudur? Onu ben, doğrusu öğrenmek istiyorum. Bu yönüyle bir risk değerlendirmesi yapılmış mıdır?

Tabii, bir başka konu da sermaye yeterlilik rasyosu yine risk değerlendirmesiyle ilgili. Şimdi, sermaye yeterlilik rasyosuna baktığımızda son yıllara doğru bir düşme var yani bu, kötü anlamda da değil. Yani yüzde 8 asgari beklersek, yine yüzde 15'in üzerinde ama 2011'deki rakamla mukayese edersek yüzde 19'lardan aşağıya doğru bir düşüş de söz konusu. Tabii, bir taraftan biz aktif kredi kalitesinden bahsediyoruz, doğru, öyle gözüküyor, veriler onu gösteriyor ama görünmeyen bir şeyler var mı diye şöyle aklımıza geliyor. Yani sermaye yeterlilik rasyosu, öz kaynakların risk ağırlıklı varlıklara bölünmesi olduğuna göre, sonuçta kendi iç denklerimden üretilerek gelen bir şey olduğuna göre, bunun iki şeyi var: Ya öz kaynaklarda düşme olacak ya da risk ağırlıklı varlıklarda artış olacak. Öz kaynaklarda artış olduğunu söylüyoruz, öyle gözüküyor. Öyleyse bu sermaye yeterlilik rasyosunun düşme sebebi nedir? Risk ağırlıklı varlıklarda artış mı başladı? Yani bunu, geleceğe yönelik acaba bu şekilde bir okuma söz konusu oldu mu? Yani bugün aktif ve kredi kalitesi ya da genel olarak risk ağırlıklı varlıkların neden olduğu sonuçlar olumlu olarak yorumlanırken yarın başka bir kötü durumla karşılaşma söz konusu olabilir mi?

Maliyet gelir rasyosu gerçi bunu olumlu yönde destekliyor ama işin bu tarafıyla ilgili belki bir spesifik, teknik bir değerlendirme olacak ama makro bir değerlendirme aynı zamanda da. Bununla ilgili ben bir değerlendirme -herhâlde anlaşıldı diye düşünüyorum- istiyorum.

Tabii, tarıma olan desteği de yine hep birlikte, yeni araçlar da geliştirerek yapmamız gerekiyor. Ziraat Bankasının temel işlevi ve fonksiyonunun bu olduğunu ve o yönde de çeşitlendirmeler yapıldığını anlatımlarınızdan, cevaplarınızdan anlıyoruz.

Ben tekrar teşekkür ediyorum, bu görüşmelerin hem bankamız hem ülkemiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum.