| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733) ve Sayıştay tezkereleri a) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı b) Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 24 .11.2016 |
BÜLENT ÖZ (Çanakkale) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, Komisyonun değerli üyeleri, kıymetli basın emekçileri; herkesi saygıyla selamlıyorum.
Bakan Yardımcınız, önceki dönem Çanakkale Milletvekili hemşerim Sayın Mehmet Daniş'in de görevinin hayırlı olmasını diliyorum, sevgilerimi, saygılarımı iletiyorum.
Yine, şehitlerimiz için Türk ulusuna başsağlığı diliyorum. Adana'da terör saldırısında hayatını kaybeden Bakanlığınız çalışanı için de başsağlığı dileklerimi iletiyorum.
Sayın Bakan, ülkemiz topraklarının 28,05 milyon hektarı tarımda kullanılan sahaları oluşturmaktadır. Uzun vadede topraklarımızın yaklaşık 25 milyon hektar alanının sulanabilir olduğu ifade ediliyor. Hâlihazırda sulanan alan toplamı 5,9 milyon hektardır. Kısa vadede 8,5 milyon hektar alanın ekonomik olarak sulanabilir olduğuna dair hedefler yazıldı çizildi. Türkiye, bugün yaklaşık 126 ülkeden 133 değişik meyve ve sebze türünü ithal eden bir ülke konumuna gelmiştir. İthalat meyve ve sebzeyle sınırlı kalmamış samandan hububata her tür tarım ürünü ithal edilir hâle gelmiştir. Tarım alanlarını ekonomik olarak kıymetlendiremeyen ülkemiz, en nihayetinde yabancı ülke çiftçileri açısından tarım ürünleri ihraç edilen kârlı bir pazara dönüştürülmüştür.
Sayın Bakanım, ivedilikle, ülkemizde yetiştirilen meyve ve sebzelerin ithalatına son verilmeli ve yabancı ülke üreticileri yerine milletin efendisi olan Türk köylüsü, Türk çiftçisi desteklenmelidir.
Sayın Bakanım, uygulanan destekleme politikalarıyla ürün bazlı desteklemelerin terk edilme eğilimine girilmesi ve üretimden yalıtılmış bir destekleme sistemi oluşturulması ülkemiz tarımının temel açmazIarının başında gelmektedir.
Mülkiyet ilişkilerini esas alan bu sistem, ürünü ve üreticiyi değil toprak sahiplerini desteklemeyi esas almıştır. Tarımsal desteklemenin uygulama araçlarından olan TMO, TEKEL, ÇAYKUR, Fiskobirlik, şeker fabrikaları gibi kurumlar iktidarınız eliyle işlevsizleştirilmiş veya yanlış kişilerce idare edilmeye başlanmış ve ülkemiz tarımı planlı bir uygulamayla üretemez hâle gelmiştir.
Tarımda ithalatçı bir ülke olma yolunda hızla mesafe katedilirken üreticiler DGD'ye muhtaç hâle getirilmiş bunun sonucunda, ülkemizde üretim kültürü yerine muhtaç çiftçi kültürü yerleştirilmiştir.
Sayın Bakan, 5488 sayılı Tarım Kanunu'nun 21'inci maddesinde "Tarımsal destekleme programlarının finansmanı, bütçe kaynaklarından ve dış kaynaklardan sağlanır. Bütçeden ayrılacak kaynak, gayrisafi millî hasılanın yüzde 1'inden az olamaz." hükmü bulunmaktadır. Bu açık hükme rağmen ülkemizde gerçekleşmeler, kanunun öngördüğünün yarısı oranlarında seyretmektedir. Bu kanun 2006 yılında yasalaşmış ve o günden bu yana da siyasal iktidar değişmemiştir.
Tarımsal desteklerin gayrisafi yurt içi hasıla payı 2002'de yüzde 0,68, 2006'da yüzde 0,63, 2007'de yüzde 0,67, 2008'de yüzde 0,62, 2009'da yüzde 0,50, 2010'da yüzde 0,54, 2011'de yüzde 0,55, 2012'de yüzde 0,54, 2013'de yüzde 0,58 ve 2014 yılında da yüzde 0,56 olarak gerçekleşmiştir. AKP hükûmetlerinin kendi dönemlerinde çıkarılan kanun hükmüne dahi uymayarak Türk çiftçisine reva gördükleri destekleme miktarı düşündürücüdür.
Türk çiftçisine borçlusunuz Sayın Bakan. Hiç olmazsa kanunun öngördüğü eşik sınırda bir desteklemeyi bu ülke çiftçisine borçlusunuz.
DGD'nin destekleme sistemi içindeki payının ivedilikle aşağı çekilmesi ve bu yapılırken ürün desteklerinin artırılması yolu izlenmelidir. Tarımsal desteklerin gayrisafi millî hasıla içindeki payı artırılmalıdır. En azından kanunun öngördüğü rakama çıkarılmalıdır. AB ülkelerinde tarımın ulusal gelire katkısının yüzde 50 ya da yüzde 70 oranında tarıma destekleme yapılırken, Türkiye'de bu oran yüzde 7'ler seviyesindedir.
Nüfusumuzun hızla artmasına rağmen tarımsal üretimin buna bağlı olarak artırılmaması ciddi bir problem olarak ortadadır. Bu tablonun sonucunda gerek tarım gerekse işlenmiş tarım ürünlerinde ithalat eğilimimiz artmaya başlamış, işlenmiş tarım ürünlerinde denge AB ülkeleri lehine gelişmiştir.
AKP bundan on dört yıl önce, IMF politikaları ve uygulanan tarım politikalarını değiştirme vaadiyle seçimlere girmiş ve seçimler sonrası 2002'den günümüze IMF ve Dünya Bankası politikalarının sadık bir uygulayıcısı olmaktan kurtulamamıştır.
2002 yılından günümüze tarımsal üretim girdilerinde fiyatlar hızla yükselme eğilimine girmiş, ülkemiz çiftçisi rekabet ettiği ülke çiftçileri karşısında yeterince desteklenmediği için gittikçe üretimden uzaklaşmaya başlamıştır.
Ülkemizde son yıllarda belirginleşen tarımsal ürün ithalatı tarım ekonomisinin çöküşüne işaret etmektedir.
Sayın Bakan, çiftçilerimiz üretimden vazgeçerlerse toplumsal dokunun çözülmesi hızlanır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
(Oturum Başkanlığına Başkan Süreyya Sadi Bilgiç geçti)
BAŞKAN - Lütfen, son cümlenizi alayım.
BÜLENT ÖZ (Çanakkale) - Ekilebilir tarım arazileri boş kalır ve çiftçi, tarlasını, bahçesini yabancılarsa ülke olarak bunun altında kalırız.
CHP olarak yüksek sesle dile getirdiğimiz yem ve gübredeki KDV oranları konusundaki önerilerimizi 2016 başında gerçekleştirdiniz, ÖTV'yi o anlamda kaldırdınız ama iki gün sonra yine zam geldi, ayrı konu.
Gelin, çiftçilerimize mazotu da ÖTV'siz verelim. Tarımsal sulamada kullanılan elektrik enerjisi destekleme uygulaması kapsamında bir tebliğ yayınladınız, bu kapsamda çiftçilerimize kaç TL destekleme ödemesi yapılmıştır? Özelleştirmeler sonrası elektrikte üretim ve dağıtım maliyetleri artmıştır. Elektrik ücretlerinin yaklaşık yarısını KDV, fon, kayıp kaçak ve TRT payı gibi ödentiler oluşturmaktadır. Tarımsal sulamada kullanılan elektrikte bu bedellerin alınmaması sağlanamaz mı?
Son olarak, "Mazota gerekli desteği verdik." diyorsunuz, yılda 550 milyon gibi bir destekleme ama maalesef, -9 milyar 200 milyon gibi- vergiler yoluyla bu desteklemeleri katbekat çiftçiden geri aldınız.
Bir de Bakan Yardımcımıza -hemşerim, Çanakkaleli dedim az önce- bu konuyu özellikle vurgulamak istiyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Son cümlenizi alabilir miyim?
BÜLENT ÖZ (Çanakkale) - Son olarak...
BAŞKAN - Lütfen...
BÜLENT ÖZ (Çanakkale) - Çanakkale, özellikle domates, kapya biberi, çeltik, elma, şeftali, zeytin, buğday, ayçiçeği gibi tarımsal ürünlerde ve süt üretiminde önemli üretici illerden biridir. Üreticilerimizin üretimden pazarlamaya kadar maalesef sorunları vardır Çanakkale'de de. Bir de, özellikle domates güvesiyle mücadelede yalnız bırakılmıştır. Bu konuda devletin desteğine ihtiyacımız vardır.
Teşekkür ederim.