Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733) ve Sayıştay tezkereleri a) Adalet Bakanlığı b) Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu c) Türkiye Adalet Akademisi ç) Anayasa Mahkemesi d) Yargıtay e) Danıştay f) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu |
Dönemi | : | 26 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 22 .11.2016 |
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Efendim, adalet mefhumu o kadar özel, o kadar mübarek ki kulağa geldiğinde hak gibi yüksek bir kavramı tedai ettiriyor. Zaten öyle olduğu içindir ki her türlü mülkü onun üzerine bina ediyoruz, onsuz mülkün ayakta kalma şansı yok. Öyleyse Değerli Bakanım, Bakanlığınız devletimiz için, milletimiz için en hayati kurumların başında geliyor. Çalışma arkadaşlarınızın birçoğunu biliyoruz, tanıyoruz; yetkin, nitelikli bir ekibiniz var. Başlarken şahsınızda hem onlara hem de hazıruna saygılar sunuyorum.
Aslında örtülü bir aforizmayla başladım Hazreti Ömer Efendimiz'e ait. "Adalet mülkün temelidir." berceste özdeyişi...
BAŞKAN - Bu arada Sayın Aydemir, sözünüzü kesiyorum.
Değerli arkadaşlar, konuşmak isteyen arkadaşlar lütfen en başında sisteme girsinler. Kimse kalmadı derken bir bakıyoruz, burası yemyeşil oluyor, biz de zaman planını yapamıyoruz. Lütfen...
Buyurunuz.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Ne mutlu bu hâl üzere hayatını şekillendirenlere.
AK davanın bir mensubu olarak iftiharla söyleyebiliyorum ki on dört yıldır bu hâl üzere siyasetimizi tanzim ediyoruz, bulunduğumuz pozisyonları dizayn ediyoruz. Dahası, kimileri için sadece istismar mevzusu edilen, "Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir." umdesi bir başka dayanak noktamız, miyarımız, ölçümüz. Öyle olduğu içindir ki 15 Temmuz millî kıyam yaklaşımı bütün haşmetiyle ortaya çıkmış, milletle bütünleşen lider ve siyaset anlayışı bütün bir cihana "Millet, hem nasıl milletmişiz, gelmişiz cihana milliyet nedir, öğretmişiz." tespitini ezberletmiştir.
Efendim, özetlersek, millet adına adalet dağıtmak hak ve yetkisine sahip mahkemelerimizde bir şeref levhası olarak asılı duran "Adalet mülkün temelidir." ifadesi, hukukun yegâne iradesi olarak tecelli ettiği müddetçe devletin zeval bulması mümkün değildir. Bizim yönetim anlayışımız da bunu havidir. Milyar kere milyar bu hâle şükrediyoruz. Bu noktada kayda geçelim ki, bizler yani milletvekilleri milletin iradesini temsil vazifesi üzere yasama görevimizi yapıyoruz. Aynı hâl, mahkemeler için de geçerlidir; millî iradenin tecelligâhı şu mabetten çıkan yasalar ve vicdanlar doğrultusunda karar verecekler. Üzerlerinde vesayet olmadan, baskı olmadan, cebir olmadan, devletin hukuk devleti olma hâlidir bu. Adaletin kesin tecelli hâlidir. Bunun aksi ise kaostur efendim.
Hâkimin, adına karar verdiği millet iradesini bir yana bırakarak başka iradelerin emri altına girmesi, talimatına tabi olması, uzaktan kumandayla yönetilmesi, karar dosyalarının okyanus ötelerine taşınması maalesef kaosun, hukuksuzluğun, kanunsuzluğun acı veren, hüzün veren göstergeleridir. Tam da burada bir takdir hissi ifadesinin yeridir öyleyse. FETÖ terör örgütünün göz diktiği, binbir hileyle kuşattığı yargının büyük bir dirayetle bu hukuk cübbeli eşkıyalardan temizlenmesi hususunda Bakanlığımızın sergilediği dirayeti takdirle karşılıyoruz. Bakanlığımıza ve HSYK'ya milletin beka davası olan bu kutlu mücadelesinde başarılar diliyorum. Allah yâr ve yardımcıları olsun inşallah.
Bu tablonun tekrarlanmaması için hepimizin el ele, omuz omuza, yürek yüreğe vermemiz gerekiyor. AK kadrolar bu şuurla tüm demokrasi sevdalılarını hep samimiyetle kucaklamıştır, kucaklamaya da devam edecektir. Burada kimilerinin italiklediği bir hâle, ayrıntıya girmeden bizi ifade eden bir üstadın tespitiyle cevap vermek isterim. Fuzuli'den, büyük divan şairimizden... Muhteşem bir beyti var, diyor ki: "Kâbe ihramına zahit dediler, bel bağladı. Eyledim tahkik, anun bağlandığı zünnâr imiş." Zünnâr malumdur ki keşişlerin bellerine bağladığı urgandır. Aslında söyleyenden ise dinleyen arif olsa gerek. Ne ki yine de bir küçük izah mevzuyu daha netleştirecek. Tarihimiz çok hainler görmüştür. Kâbe ihramına bürünüp zünnârla amel etmişlerdir bunlar. Lawrenceler, Lawrence'e rahmet okutan nevzuhûr Lawrenceler. İşte Fuzuli de devrinde bunlardan yana dertlenmiş ki hâlini bu beyitlere dökmüş. Öyleyse her vakit "iblisbaşı" diye tarif ettiğimiz FETÖ liderini ve yapılanmasını da bu kabilden görelim. Olanı biteni hak miyarına vurup, geçmiş yaşanmışlıkları bu zaviyeden ele alalım ve Değerli Bakanımızın çok yerinde vurgusuyla "Biz bilmiyorduk, aldattılar..." Her hâlleriyle aşikâr oldular. Artık, biliniyorlar, öyleyse aldanmayın. Ve şaşmaz tespit: Hiçbir hakaret ve aşağılama kelimesinin karşılayamayacağı düşüklükteki FETÖ mensupları ve iblisbaşının ele geçirmeye çalıştığı, bozmaya uğraştığı ilk unsur adalet ve yargı sistemimiz olmuştur. İblisbaşı ve onun hempaları yıllarca bu ülkede bir mazlum rolü içinde ve hakkaniyet kisvesiyle yalnızca insanlara hizmet ediyormuş görüntüsü verdiler. İnsanımızın iyi niyet ve merhametini suistimal ederek mali güç sağladılar. Zarar vermeyen, hizmete amade bir grup gibi kendilerini sundular, takdim ettiler. Ne ki, öyle değildi. 15 Temmuzda millî iradenin önderliğini yapan Sayın Cumhurbaşkanımız 17-25 Aralık kumpaslarının ardından defalarca bu güruhun devleti ele geçirmeye çalışan bir hainler çetesi olduğunu vurguladı. Bazı kesimler bu uyarıya dikkat kesilmeyip siyasi hesapları öne çıkararak bu gerçeği görmediler. Oysa, onlar, bu ihanet şebekesi ve onun elebaşısı iblis, çocuklarımızın geleceğini çalıyordu. Memur sınav sorularını ihanet ortaklarına dağıtıyor, üniversite giriş sınavı anahtarlarını şerikleriyle üleşiyorlardı. Devletin dirliğini bozmak, milletin birlik ve bütünlüğünü çözmek, vatanın bölünmezliğini sona erdirmek adına sinsi bir plan bu şeref yoksunlarınca uygulamaya konulmuş, askeriyeden adalete, sağlıktan eğitime, turizmden ekonomiye, spordan sanata kadar hayatın hemen her alanında millî iradeye ipotek koyma girişimi sürdürülüyordu. AK önder defalarca ve defalarca uyardı herkesi. Ve 15 Temmuz... Ve yeniden diriliş iklimi. Herkesin gerçekle yüzleştiği vakit. Millî iradenin saflarına şeytan girmesini engelleyecek şekilde, omuz omuza, yürek yüreğe duruşu ortaya çıkardı ki, ülkeyi ele geçirmek isteyenler hücre hücre millî bünyeye sızmak emelindedirler. Mütedeyyin görünüşleri altında millî iradeye karşı müthiş bir öfkeleri vardır ve hepsinin belinde zünnâr bağlıdır ve hepsi birer Truva atıdır.
Şükürler, binlerce şükürler olsun ki 15 Temmuzda, atmosferimiz olan millî iman içinde, millî irade bu ihanete dur demiş, hainler güruhu önünde millî bir set çekerek, dünya tarihinde emsali kaydedilmemiş bir diriliş destanını küresel hafızaya belletmiştir. Hâle yeniden şükürler olsun diyorum ve Erzurum'a geliyorum Sayın Bakanım, dadaşlar diyarına.
15 Temmuz şanlı direnişin en muhkem kalelerinden birisidir malum Erzurum. Bakanlığınızın Erzurum için özel bir tasarrufu var. Yediden yetmişe hemşehrilerimin tamamı bu tasarruf için size müteşekkirdirler Sayın Bakanım.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - FETÖ'yü anlatıyor.
BAŞKAN - Efendim? FETÖ'yü mü anlatıyor?
MEHMET GÜNAL (Antalya) - "Erzurum'a yeni geldik." diyor da...
BAŞKAN - Bakın, bakın... Yapmayın böyle şey. Onun gerçek Erzurumlu olmadığını biliyoruz biz.
Buyurun.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Konuşma şekli de bir tuhaf.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Mehmet Bey burada değildi. O gün, ben, tabii, onun Erzurumlu olmadığını, onun kendi ifadesi üzerine burada kayda geçtim. Hakikaten bir şehirde doğmak o şehirli olmayı ifade etmiyor. O şehrin, oranın değerlerini...
BAŞKAN - Onun Pensilvanyalı olduğunu biliyoruz biz zaten.
Buyurun siz, devam edin.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Öyle mi? Evet.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Olur, olur. Herkes çıkar, zorlanma ya.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Yani, bunu derseniz Mehmet Bey, millî anlayışı ifade ettiğini söyleyen sizin siyaset duruşunuz nakıs kalır. Niye?
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Deniz Gezmiş de Erzurumlu.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Çünkü, onun cüzdanında "T.C." yazıyor. Onu izah edemezsiniz o zaman.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Erzurum'a tam gelmiştin ya.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Orada siz çok böyle müteyakkız ifadeler kullanmalısınız.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Canını sıkma, Deniz Gezmiş de oradan.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Devam edin.
BAŞKAN - Sayın Aydemir, ben size bir on dakika daha süre vereyim, sürenizi aldılar.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Efendim, ben şunu söyleyeyim...
MUSA ÇAM (İzmir) - Verin, on dakika daha verin.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Sayın Başkanım, beş dakika istiyoruz, beş dakikamız gitti.
BAŞKAN - Buyurun efendim.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Ben Başkanımın tasarruf hakkına çok saygı duyuyorum, onun izni olmadan da gelip burada konuşmuyorum.
BAŞKAN - Estağfurullah.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Biz de konuşamıyoruz izin vermeyince.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Buradaki yapıyı bozmadan, hâli, düzeni bozmadan yürümeye çalışıyoruz biz.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bir AK cezaevi iste de bitir.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Şimdi, bu "ak" kavramından nedense bir rahatsızlık var; oysa "ak" kavramı beyazı tedai ettiriyor, temizliği ifade ediyor. Niye bu rahatsızlık, ben onu anlamıyorum. Ve inadına, ısrarla "ak" kavramını kullanacağım ben.
DURSUN ÇİÇEK (İstanbul) - Demokratik Almanya gibi.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Efendim, bu müteşekkir olduğumuz tasarrufunuzun adını söyleyeyim: Personel eğitim merkezlerinden birisini Erzurum'da açıyorsunuz -Sayın Müsteşarım biliyorsunuz- ancak bunun 2017 yatırım bütçesine alınması için sizin müdahale etmenize ihtiyacımız var. Bunu burada kayda geçiyorum, arz ediyorum.
Biliyorsunuz ki buranın arazisi hazır, herhangi bir problem yok yani arsadan yana sıkıntı yok dolayısıyla külfet noktasında Bakanlığınıza herhangi bir şeyi yoktur. Bir de efendim, bölge adliye mahkemesi ile bölge idare mahkemesi açıldı yakın zamanda Erzurum'da. Çok muhteşem bir çalışma atmosferi var, bir ambiyans var. Gittim, bizzat gezdim, çok güzel hakikaten. Ancak, normalde kadro olarak 19 tane daire başkanlığının ihdas olunması gerekiyormuş; yer kifayetsizliğinden, yetersizliğinden dolayı 11'de kalmış. Orada da 15 dönümlük bir yerimiz var bizim. Ek bir binaya ihtiyacımız var efendim. Bunu da burada özellikle sizin dikkatinize sunuyorum.
Bir de efendim, tabii, bizim -bu aslında bütün Türkiye sathında geçerli olan bir taleptir ama Erzurum'da çok daha cari, geçerli- personelden yana sıkıntımız var. Hâkim, savcı açığımız yok elhamdülillah ama personel sayısı hakikaten çok az dolayısıyla çalışma atmosferinde birtakım aksamalar söz konusu oluyor. Bunu da dikkatinize sunuyorum.
Bütçemiz Allah'ın izniyle hayırlı olacaktır, bundan eminim. Başarı diliyor, tekraren hazırunu saygıyla selamlıyorum.