| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733) ve Sayıştay tezkereleri b) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı c) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 11 .11.2016 |
SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) - Sayın Başkan, Sayın Bakanım, değerli hazırun; saygıyla selamlıyorum. Bakanlığımızın çalışma alanıyla ilgili kısa bir çerçeve çizerek başlamak istiyorum.
Şehirlerimizin, kültürümüzün renklerini yansıtan ve yaşadığımız zamanın çizgilerini barındıran altyapısı sağlam, afetlere dayanıklı ve çevreyle uyumlu çalışmalar yapması gereken Bakanlığımızın görevleri arasında kentsel dönüşümün yürütülmesinden çevrenin ve tabiat varlıklarının korunması ve çevresel faaliyetlerin denetlenmesi, başta mekânsal strateji ve çevre düzeni planlaması olmak üzere her tür ve ölçekte plan yapımı ve onaylanmasından kamu binalarının yapımı, enerji verimliliğinin artırılması, yapı malzemeleriyle yapılan denetime ulusal, coğrafi bilgi sisteminin kurulmasından iskân projelerinin gerçekleştirilmesi ve mahalli idarelere mali ve teknik destek sağlanmasına kadar çok geniş bir yelpazeye yayılan geniş bir alan bulunmaktadır. Hayatımızın yaşadığımız çevrenin güzelleştirildiği kadar güzelleşeceğini biliyoruz. Ülke kalkınma politikaları, bölgesel gelişme stratejileri ile bölge plan kararlarının mekânsal organizasyonlarını sağlamak, yerleşme ve yapılaşmaya yönelik mimarlık, mühendislik, müteahhitlik ve müşavirlik hizmetlerine ilişkin düzenlemeleri yapmak, dünya ve ülke ölçeğinde doğal, tarihî ve kültürel değerlere sahip çıkarak onların yaşatılması ve gelecek nesillere aktarılmasını sağlamak gibi önemli işleri yapan Bakanlığımızın soluduğumuz havadan, içtiğimiz sudan, yürüdüğümüz kaldırıma izlerini bulabildiğiniz kadar başarılı olacak ve gerekli hizmeti vermiş olacaktır. Çevre değerlerinin nicelik ve niteliklerinin tespit edilmesi, toplanması, çevreye duyarlı ve çevreyi dikkate alan insan unsuruyla ele ele vererek her zaman daha iyi bir yere gelmesi, iyileştirilmesi hedef ve başarı grafiğini yükseltecektir. Çevre kirliliğini önleyecek her türlü tedbiri alarak faaliyetlerini buna yönlendirmeli, çevre kirliliğine neden olan faaliyet ve tesislerin emisyon, deşarj ve atıklar ile arıtma ve bertaraf sistemlerini daha yakından izleme ve denetlemeyle bu alanda yoğunlaşmayı gerekli kılmaktadır.
Takip edebildiğimiz kadarıyla ülkemizin riskli alanları afete duyarlı, standardı yüksek yaşanabilir yerleşmelere dönüşüyor. Ekolojik yerleşme birimi standardı geliştiriliyor, Türkiye'nin yatırım iklimi iyileşiyor. Mekânsal strateji planlamasıyla çözüm odaklı üst ölçekli planlamalar yapılıyor. Kentsel gelişime strateji uygulanmaya devam ediyor. Koruma odaklı kırsal alan planlamasına geçiliyor, afete duyarlı planlamayla afetin olası zararları önlenmeye çalışılıyor. Ülkemiz kıyı kesimine ilişkin kıyı kenar çizgisi tespitleri tamamlanıyor, yapı müteahhitliği disipline ediliyor, kayıt altına alınıyor. Bütün bu bahsedilenlerin gerçekleştirilmesi gerekliliği hususunda burada bulunan tüm arkadaşlarımızın mutabık olduğuna inanıyorum. Eğitim, kültür, insan ve çevre denkleminde çizilen bu çerçevede başarılı olunacağı da bilinmektedir.
Bugün sizlerle çevreyle ilgili duygu ve düşüncelerimi farklı bir boyutuyla paylaşmak istiyorum. Üç tarafı denizlerle çevrili, gölleri, ırmakları, dağları, ovalarıyla dünyanın gözü üzerinde olan jeopolitik konumu itibarıyla harikalar diyarı denilebilecek bir ülkede yaşamanın mutluluğunu ve şükrünü ifade etmek istiyorum. Dağlarında dolaşırken kekik kokusuyla içine çektiği havayı kavalıyla doğaya salan çobana selam olsun. Gözlerini denizin maviliğinden ayırmadan kıyıya vuran her dalga gibi derdini ufka anlatan dertliye selam olsun. Şehrin karmaşık, keşmekeş, isli, puslu gecesini gündüzünü içine sindirebildiği kadar şehirli olabilen, şehrin yorgun ama umutlu insanına selam olsun. Ne yaparsak yapalım, yapılması gerekenin yanında az kalır dediğimiz bu güzel topraklara ve bu topraklar üzerinde toprakla, ağaçla hemhâl olan insanımıza selam olsun.
Çevremizin bizi şekillendirdiği kadar bizim çevremizi nasıl şekillendirdiğimiz çok önemli. Medeniyetlerin beşiği, geçiş kavşağı olan ülkemizde bize miras bırakılan her ne var ise yarınki nesillere onları daha da güzelleştirmiş, iyileştirmiş olarak bırakabilmeliyiz. Bu ülke bir uçtan bir uca gezildiğinde görülecektir ki gezenler kim olursa olsun bu topraklarda kendinden bir şeyi bulabilir ve kendini mutlu eden bu topraklara, çevreye ve şehirlere ve köyümüze ben ne verebilirimi devreye sokabildiği kadar bize verilene teşekkür etmiş olacak. Ne görmek arzu ediyorsanız karşılığını bulabildiğiniz bir coğrafyanın insanlarıyız. Aldığımız mirası bize bırakanların hayatı doğayla nasıl uyumlu hâle getirmeye çalıştıklarını eserlerindeki estetiği, göz zevkine nasıl hitap edildiğini, camisinde bile ses yankısını dağıtıcı akustik planlamayı asırlar önce düşünüp uygulayabildiği gerçeğini göz önünde bulundurabilmeliyiz. Ekolojik, doğal dengelerin bozulmaması için fert olarak, devlet olarak, işletmeler olarak, yapılabilecek her ne var ise yapmak, bunu da başarabilmek için ele ele verebilmeliyiz.
Bu toplum özellikle kentleşmenin yoğunlaşmasına bağlı olarak yan yana iç içe yaşadığımız kalabalıklaştıkça küçülen mekânlarda bir aradadır. Yoldaki dikeni başkasına zarar vermemesi için kaldırmayı inancın bir parçası sayan bir kültürün mensuplarıyız. Artık planlamalarımızı günlük, geçici değerlendirmeler üzerinden yapamayız, yapmamalıyız. Şehircilik ve çevre planlarımızın kısa, orta, uzun vadeli yapılması uygulamaları ve sonuçları takip edilmeli, bu çerçevede Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızın yaklaşımlarını, çalışmalarını önemli bulduğumu hatırlatmak istiyorum. Sıkıntıların salt bugünün sorunları olmadığını görebilmek ve belki yarına aynı sıkıntıların aksettirilmemesini sağlamak önceliğimiz olmalıdır ve çevre aslında tam bir eğitim meselesi. Zekeriya Bakanımız Ahmet Hamdi Tanpınar'la başlamıştı ama ben daha ilkokul çağlarda Sait Faik Abasıyanık ağabeyimizin Son Kuşlar hikâyesini okumuştuk, oradan hâlâ kulaklarımda şöyle diyor son cümleleri. Bugün bile tam canlılığıyla aklımda ve kulaklarımda olan hikâye şöyle: "Dünya değişiyor dostlarım. Günün birinde gökyüzünde, güz mevsiminde artık esmer lekeler göremeyeceksiniz. Günün birinde yol kenarlarında toprak anamızın koyu yeşil saçlarını göremeyeceksiniz. Bizim için değil ama çocuklar, sizin için kötü olacak. Biz kuşları ve yeşillikleri çok gördük. Sizin için kötü olacak. Benden hikâyesi."
Denizin kirliliği sizi ne kadar rahatsız ediyor. Pamukkale'de kararma var dedikleri zaman üzülmez misiniz? Tuz Gölü hâlâ beyaz mı? Buzullar eriyor, iklimler değişiyor, içimiz ürpermiyor mu?" Farklı düşünmediğimizi sanıyorum, velhasıl değerli arkadaşlar, dünya değişiyor ama biz çevreye ve çevremize sahip çıkmaya mecburuz ve bu hususta el ele vermeye, beraber çalışmaya mecburuz.
Bu amaca matuf kullanılacağı ümit ve temennisiyle 2017 bütçemizin hayırlara vesile olmasını diliyor, hazırunu saygıyla selamlıyorum.