KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Şimdi, aslında Bakanlığın isminden başlayabiliriz Sayın Bakanım, "Çevre ve Şehircilik Bakanlığı", çevre, insanların yaşamını tehlikeye sokmayacak şekilde çevreyi, doğayı, suyu, her şeyi koruyacak; Şehircilik Bakanlığı da ne yaptığı ortada, yani çelişki buradan başlıyor.

Sayın Bakanlığın sunuşunda "Çevre dünyanın gündeminde önemli bir yer tutuyorsa bunun sebebi insanoğlunun emanet şuurundan uzaklaşmış olmasıyla izah edilebilir." ifadesi var.

Sayın Bakanım, gerçekten bu on dört seneden beri Türkiye'de yaptıklarınız emanet şuuruyla açıklanabilir mi? Emanetse bir yer bana orada çok fazla bir şey yapamam. Yani ev sahibi olmak ve kiracı olmak gibi, misafir olmak gibi bir şey. Bir misafirin yapacağı bellidir, kiracının da bellidir ama ev sahibinin farklıdır. Siz öyle şeyler yapıyorsunuz ki, sanki emanet değil de "Bura bizim mülkümüzdür." hatta, "Herkesin filan değil bizim mülkümüzdür, biz tasarrufta bulunuruz." diye bir psikoloji içindesiniz. Nereden biliyoruz bunu? Çünkü İstanbul'da yaşıyoruz, Ankara'da yaşıyoruz, Türkiye'yi geziyoruz.

Şu İstanbul'un hâline bakın Sayın Bakanım. Zaman zaman önceki başbakan, bazı bakanlar bu konuya değindiler, hatta Cumhurbaşkanı bile bir ara değindi, herhâlde uçakta gezerken "Bu kadar da olmaz" dedi ve değindi. Yani bu ne? Mesela Esenyurt, bütünüyle sizin dönemizin eseri. Esenyurt benim seçim bölgem, bir bakın yani. Bu nasıl bir emanet şuuru Sayın Bakanım? Gerçekten oturup bir düşünün.

Şimdi, "çevre" ve "şehircilik" diyoruz. İşte -çevre- insanların yaşam alanını bozmayacak tedbirleri alıyoruz. Bunun için çıkan yasalar var, Çevre Yasası var, başka yasalar var, altına imza koyduğumuz uluslararası anlaşmalar var.

Peki, Sayın Bakanım, size soruyorum: Bu 80/4 ne? "80/4" diye artık biliniyor. Bundan bir süre önce çıkarılan, yatırımları hızlandırmak için çıkarmış olduğunuz yasada 80'inci maddenin (4)'üncü fıkrasında diyorsunuz ki: "Bazı yatırımlarda ruhsat, izin gibi değişik belgelerin verilmesinde istisnalar getirebiliriz." Yani diğer kanunlardan gelen istisnalar getirebiliriz. Bu, şu demek yani: Biz istediğimiz yatırım için Çevre Kanunu'ndan Kıyı Kanunu'na, Mera Kanunu'na -ne aklımıza gelirse- çevreyi, yaşam alanımızı, "insanlara emanet" dediğimiz, bu bize emanet olan topraklara istediğimiz gibi istisna getirebiliriz diyor. Yetmiyor, bu fıkranın 2'nci cümlesinde çok tuhaf bir şey var, orada deniliyor ki: "Yine böyle yatırımlar için biz istersek yasal ve idari tedbirler alabiliriz." Bir Hükûmet yasal tedbirler nasıl alır? Herhâlde OHAL'de çıkarılan kanun hükmünde kararnameleri diyorsunuz. Sayın Bakanım, çok büyük bir çelişki.

Bakın, öyle yerler kurdunuz ki kentsel dönüşüm adına ya da yeni şeyler, öyle yerler kurdunuz ki, ne kültürümüzde var, ne medeniyetimizde var, ne dünyada var, hiçbir yerde böyle bir şey yok.

Bakın, "mahalle" diye bir şey vardı. Sizden önce biz Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının bütçesini konuştuk. Aileden, insandan, kişilik gelişiminden, insanın kendini gerçekleştirmesinden söz ettik. Bir aile vardı, bir mahalle vardı Sayın Bakanım, berberi, kasabıyla, bakkalıyla, mahalle; nerede o mahalleler size soruyorum Sayın Bakan? Siz yok ettiniz. Nasıl bir emanet?

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) - Biz mi?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ya, "siz" derken Hükûmetinizi kastediyorum. Nasıl bir emanet şuuru, Sayın Bakanım, gerçekten? Yani bunlar geri dönüşü olmayan işler.

Bakın, her insanın bir kimliği, kişiliği olduğu gibi her kentin de bir kimliği, kişiliği vardır. Girin Samsun'dan Kemalpaşa'ya kadar Karadeniz'e bir bakın, ya çok geçmiş olacaksınız oralardan, bileceksiniz ya da tabelaları okursanız nerede olduğunuzu bilirsiniz. Bilemezsiniz, çünkü saçma sapan, ne olduğu belirsiz, son on seneden beri biten 20 katlı, hiçbir düzeni olmayan, altyapısı olmayan, birbirini kapatan tuhaf binalarla doldurdunuz, bunların ruhsatını tamamen siz verdiniz Sayın Bakan. Bunlar oldu.

Şimdi, bunlar yapıldıktan sonra, "Biz emanet şuuruyla hareket ediyoruz." demek, gerçekten nasıl bir kelimeyle izah edilir, bunu bilemiyorum.

Sayın Bakanım, çok önemli bir Bakanlık, çevre ve şehircilikle ilgili söyleyecek çok şeylerimiz var, sürelerimiz de kısıtlı tabii.

Şimdi, özellikle tarihî kimlikten söz ettik. Bu yıkılan Diyarbakır, Sur, Şırnak, Silopi, Nusaybin, bu beldeleri, şehirleri yeniden kuracağınızı söylüyorsunuz.

Sayın Bakanım, orada olup bitenleri izliyoruz. Gerçi o şehirleri kapattınız, insanlar giremiyor, çıkamıyor, etrafını çevirdiniz, orada olanlar bile, insanlar göremiyor, ama çok basit bir şey değil bir şehir kurmak. Yani planlarsınız, paranız da varsa, çimentonuz filan varsa, çok da iyi yaptığınız şey inşaat, yaparsınız bunları, fakat oralarda bir tarih var, bin yıl, daha fazla, orada bir kültür var, yaşanmışlıklar var, bunları yıktınız Sayın Bakanım.

Efendim, diyeceksiniz ki "PKK'nın, terör örgütünün çukur siyaseti." Doğru, terör örgütünün çukur siyaseti var ve bunu kimse tasvip etmiyor, ama buralar böyle yıkılmayabilirdi, yıktınız Sayın Bakanım, şimdi de hiç kimseye bir şey sormadan yapıyorsunuz.

Oraları gezdim ben, Sur'da 70 yaşında bir insan ağlayarak anlattı, "Gidemiyorum, benim anılarım var, evime giremedim, tam hasar görmüş müydü görmemiş miydi, ne oldu, bilmiyorum. Yani babamdan kalma kitaplar vardı, Kur'an-ı Kerimler vardı, evime gidemedim, bilmiyorum, bana da hiçbir şey sormuyorlar, ne olacağını da bilmiyorum." dedi.

Yani bir şey yapıyorsunuz ama orada insanlar yaşamış, orada insanlar var. Siz sadece bina yapmıyorsunuz Sayın Bakanım. "Emanet" dediniz de oradan hareketle bu sözleri söylüyorum. Dolayısıyla, buralarda neler yapıldığını bilmek lazım.

Şimdi, afet riski altındaki alanların dönüştürülmesiyle ilgili yasa çıkardınız, yönetmelikler çıkardınız ve bugüne kadar da 100 binleri aşan konutlar, dönüşüm yaptık diyorsunuz. Doğru, böyle bir şeye ihtiyacımız vardı, Türkiye, özellikle İstanbul, muhtemel bir depremde ne gibi riskler var, bunları biliyoruz, bu konular yazılıyor, çiziliyor. Güzel de öyle işler yapıyorsunuz ki afet riskini de çok aşan işler yapıyorsunuz. Bu iş, afette koruyacak, depremde koruyacak konutlar, mahalleler yapmayı çok aşmış, bir rant -ki rantla ilgili de sizin bir açıklamanız var, sanıyorum sizin değil mi?- "Rantsız hayat olmaz." diye bir açıklamanız da var Sayın Bakanım.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) - İzah ederim.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - İzah edersiniz tabii.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) - İsterseniz etmeyeyim, siz bilirsiniz.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Edin tabii de algılar önemli, bizim anladıklarımız, evet, inşaat, rant, zaten böyle bir ekonomi...

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) - Şöyle bir on satır anlatıyorum, üstteki bir cümleyi alıyorlar.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Öyle oluyor da bunun ne anlama geldiğini zaten sizin anlatmanıza gerek yok, yani Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetlerinin, belediyelerinin ranttan ne anladıklarını biz çok iyi biliyoruz.

Bakın, Sayın Bakanım, ranttan benim anladığımı söyleyeyim. Burada bir şey var, kamunun veya bir başkasının. Değeri kaç lira, atıyorum, TMSF'ye bağlı bir yer. 10 milyon lira. Niye 10 milyon lira? Çünkü burada yapılacak işlemler, binalar bellidir, küçük binalar, işte, kır kahveleri, parklar, şu bu. Nedir bunun değeri? 10 milyon lira, satılıyor. Sonra bir bakıyorsunuz, aman Allah'ım, yerel belediye, büyükşehir belediyesi, baktı onlar anlaşamadı, işine gelmedi, şimdi siz el koyuyorsunuz, kanun bu yetkiyi veriyor, ondan sonra oradan bir bakıyorsunuz, 100 binlerce metrekare kapalı alanı olan AVM'ler, rezidanslar, acayip bir şey çıkıyor.

10 milyon liraya aldı adam, 100 milyon dolar da harcadı, 750 milyon dolar, 1 milyar dolarlık bir rant. Rant bu Sayın Bakan.

Şimdi, bu rantı kente de verelim, paylaşalım filan, ama İstanbul'da rakamlar var, on beş senede 250-300 milyar dolar rant oluşturuldu ve paylaşıldı. Bunları konuşuruz ayrıca, zaman yok, tartışırız.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) - Özel sohbette bunları tartışırız.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Özel sohbette bunları konuşalım, evet.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) - Söyleyeceklerim var.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Tabii söyleyeceksiniz.

Sayın Bakanım, şimdi, benim seçim bölgem değil ama doğduğum, büyüdüğüm ve hâlâ yaşadığım yer Rize'yle ilgili, bölgeyle ilgili, Karadeniz'le ilgili bir şeyler söyleyeceğim size.

Daha evvel sizden önceki Bakana bir soru önergesi verdim. Rize'nin çok merkezî yeri, Rize şehri dolgu alanı üzerine kurulmuştur, 70'li yıllarda belki duyulmuştur, "Denizden kara, karadan para." diye rahmetli belediye başkanı Ekrem Orhon zamanında yapılmış bir alan var. 70'li yılların teknolojisiyle yapılmış ve o zamanın yönetmelikleriyle yapılmış bir şehir var. Orada 25 bin kişi yaşıyor, ÇAYKUR Genel Müdürlüğü, Valilik, Emniyet Müdürlüğü dâhil bütün resmî konutlar, belediye hepsi orada. Bu binalar 70'li yıllarda yapılmış ve inşaat mühendisleri odaları, başkaları tarafından...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

(Oturum Başkanlığına Başkan Vekili Mehmet Şükrü Erdinç geçti)

BAŞKAN - Sayın Bekaroğlu, ek süre veriyorum, buyurun.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - ...yapılmış çalışmalar var, çünkü bunlar korozyon nedeniyle -deniz suyunda bunun temelleri- yıkılmak üzere. "Buranın dönüşümüyle ilgili bir düşünceniz var mı?" diye daha evvelki Bakana sormuştum. Sayın Fatma Güldemet Sarı, bir sürü şey bana anlattı, "Trabzon'da, Karadeniz'de şöyle bir planımız var, bilmem neyimiz var." Anlattıktan sonra buraya geliyor, "Burası bizim işimiz değil, bunu İçişleri Bakanına sor." diyor.

Şimdi size soruyorum: Böyle bir şey var mı? Bürokratlar size bir şey ilettiler mi? Hani Cumhurbaşkanının memleketi ya Rize, böyle bir şey var mı, bunu sormak isterim.

Bakın, sahil yolu filan bizi ilgilendirmez diyebilirsiniz de Rize'nin bir sahil yolu var, bu yol artık sel, taşkınlarda bütün şehirler için ciddi bir felaket oluşturmaya başladı, taşkın suları Karadeniz'e akamıyor, orada yolun arkaya alınmasıyla ilgili bir çalışma var mı?

Bu bölgede çevre mücadelesi, Doğu Karadeniz Bölgesi çok öne geçmiş bir bölge, çünkü en çok saldırı bu coğrafyaya, bu bölgeye yapılıyor. HES'ler, madenler, sanayi yatırımları, taş ocakları.

Şimdi Rize'ye bir havaalanı yapıyorsunuz, sağ olun, var olun, yapıyorsunuz ama, orada milyonlarca metreküp dolgu kullanılacak. Bu dolgular nereden bulunacak? Hangi taş ocaklarından bulunacak? Bölgede taş ocağı kalmadı, dağ kalmadı, tamamen devrildi gitti, bunlar ne olacak? Bunlarla ilgili bir tedbiriniz var mı? Yoksa 80'in 4'üncü maddesini mi işleteceksiniz? "Bunlara ÇED ihtiyacı yoktur, istediğimiz gibi yapalım." mı diyeceksiniz?

HES'lerle ilgili problemler devam ediyor. Çok basit bir şey söyleyeyim, Rize gibi küçük bir ilde 150 özel sektöre ait çay fabrikası, 46 tane de ÇAYKUR'a ait çay fabrikası var. Bunlar gelişigüzel kurulmuş, yeter ki fabrika kurulsun diye, mahalle içlerinde, vadi içlerinde, derelerin üzerinde kurulmuş, hiçbir denetim yok.

Şimdi, ÇAYKUR fabrikalarında sıvılaştırılmış doğal gaz kullanılmaya başlandı, bir derece, ama özel sektör fabrikalarında hiçbir denetim yok, bacalar tamamen zehirliyor.

Bakın, "Doğu Karadeniz kivisi almayın." filan diyeceğim, çünkü daha çiçek açtığından itibaren çayı, meyvesi, sebzesi, her şey zehirleniyor ve bu konularla ilgili hiçbir tedbir yok. Bu fabrikaların ses yalıtımları hiçbir şey yok. Bu konularla ilgili defalarca sorduk. Her dönem davalar açtık, geldik, anlattık.

Bakın, buradan ihbarda bulunuyorum, Çevre Müdürlüğünüze gidiyorum, anlatıyorum, fabrikaya haber veriyor, tedbirleri aldıktan sonra gidiyor, diyor ki: "Yaptığımız denetimlerde ne ses standartların üstündeydi ne bacadan çıkan duman, çevrede de hiçbir şey yoktu." diye rapor veriyor. Bu konuları iletmek isterim.

Sayın Bakanım, söylenecek çok şey var, ama Başkan bize biraz daha zaman verecek mi bilmiyorum, bir küçük konuya daha değineyim, geçeyim.

Şimdi, Otopark Yönetmeliği'yle ilgili bir şey söyleyeceğim, "Yenileceğiz." diyorsunuz.

Bakın, bu Otopark Yönetmeliği'ne göre yıllardan beri, otuz, kırk seneden beri ya o bina yapılırken -burada mimarlar var, onlar çok daha iyi bilir- o binaya yetecek şu kadar otopark yapılması gerekiyor ya da o kadar parayı belediyelere vermesi gerekiyor ki belediyeler orada ortak otoparklar yapacaklar.

Bu paralar nedir, kaç liradır Sayın Bakanım? Bu konuyla ilgili bilgi var mı? Ne kadar para toplandı? Nereye gitti bu paralar? Bu paraların toplanması, başka kalemlerde toplandı, başka alanlarda kullanıldı, bunu yapan insanlara bir şey soracak mısınız yeni yönetmelik çıkarmadan?

Evet, bu kadar.

Teşekkür ederim.