| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733) ve Sayıştay tezkereleri b) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı c) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 11 .11.2016 |
İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, Sayın Bakan, sayın milletvekilleri, değerli bürokratlar, basın mensupları; konuşmamın başında sizleri saygıyla selamlıyorum.
Bakanlığınızın görev alanına giren hususlar dikkate alındığında, genel olarak, problem alanı olarak gördüğümüz bazı hususlara işaret etmek istiyorum.
Bunlardan 1'incisi, Türkiye'nin bütününü kapsayan üst ölçekli planların bugüne kadar yapılmamış olması. Bu durum ne doğuruyor, neresi Türkiye'nin sanayi bölgesi, neresi turizm bölgesi, nereler konut alanı, nereler tarım alanı gibi bir üst planlamanın yapılamamış olması nedeniyle de kimin nereye neyi yapacağı konusunda bir belirsizlik var. Bu yönde zaman zaman girişimler olduğunu biliyorum, havza bazlı planlamaların yapıldığını veya yapılma girişiminin olduğunu biliyorum ama sonuç itibarıyla 780 bin kilometrekareyi kapsayan bu yönde bir planın yapılmamış olmaması bir eksiklik.
2'ncisi, yerleşim yeri seçimlerinde jeolojik etütlere, çevresel faktörlere, ekonomik ve sosyal uygunluğa ve afete duyarlı yer seçiminde büyük eksiklik var. Birçok yerleşim yeri, kent de ya da kır da afetle yüz yüze. Yine, aynı şekilde, bunu Marmara depreminde büyük ölçüde gördük ve yaşadık ama aynı duyarsızlık devam ediyor.
3'üncüsü, sağlıklı kent planları yapılamıyor veya yapılsa da kalıcı olmuyor. Çünkü, kişiye göre, yere göre, rant odaklı olarak değişikliğe uğruyor. Bu da, yine, sağlıklı bir kent dokusunun oluşamamasına sebep oluyor.
4'üncüsü, kentsel dönüşümler hızlı bir şekilde devam ediyor ama kentsel dönüşümlerin afet öncelikli ve afet odaklı olması gerekirken artık afet odaklı olmaktan çıktı, rant odaklı bir hâle geldi. Dolayısıyla, kentsel dönüşümlerin mutlaka afet odaklı veya şehrin güzelleştirilmesi amacıyla yapılması gerekir.
5'incisi, geçmişte imar işlerinde belediyelerle birlikte sadece Bakanlığınızın yetkisi varken, bugün TOKİ, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Özelleştirme İdaresi ve birçok kurum yetkili.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) - Doğru söylüyorsunuz, bir sürü kurum yetkili.
İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Evet, eskiden bu Çevre Bakanlığı kurulduğunda bir tartışma olmuştu Bayındırlık ile Çevre arasında "Yetki sendedir, bendedir." tartışması ama bugün bu tartışmayı herhâlde 10-12 kurumun yapması gerekiyor. Dolayısıyla, burada da bir yetki karmaşası var.
6'ncısı, arsa ve konut arsı, nüfus, ihtiyaç, talep, kentsel gelişim ve benzeri etkiler dikkate alınarak belirlenemiyor. Böyle olunca da, bazen arsa fiyatları çok fazla yükseliyor ya da olmadık yerlerde arsa tahsisleri yapılıyor.
7'ncisi, kentlerde ciddi imar rantları oluşturulmakta. Siz de ifade ettiniz "Bununla ilgili çalışma yapacağız." diye. Kaynağın hazineye kazandırılması yerine bunlar bazen yolsuzluk konusu olabilmekte, haksız kazanımlara yol açmaktadır. Bu yönde bir çalışma olacağı Hükûmet tarafından daha önce de ifade edildi, "rant vergisi" şeklinde ifade edilmişti, siz de sunumunuzda bundan bahsettiniz. Dolayısıyla, bunu hayata geçirmenin önemli olduğunu düşünüyoruz.
8'incisi, Türk kültürünü yansıtan, estetik değerleri önceleyen bir mimari anlayış bulunmamakta. Âdeta bizim Meclis Halkla İlişkiler Binası'nda da görüldüğü gibi, "TOKİ" diye özetlenebilecek bir mimari tarz var. Yani, yüz sene sonra yaşayanlar "Bu, şu dönemin eseridir." diyebileceği bu dönemin unsurunu katabildiğimiz bir mimari maalesef yok.
9'uncusu, kadastro meselesi. Türkiye'de kadastro çalışmaları hâlâ tamamlanmadı. Aslında, tapu ve kadastro işleri devletin adalet gibi, güvenlik gibi en temel fonksiyonlarından birisi ama şu andaki tapuların birçoğu gerçek değerleri yansıtmıyor; 1925, 1930'lardaki teknolojilerle yapılmış tapular. Ben Karadenizliyim. Yamacın başından çekilmiş, arazi 20 dönümse, 3 dönüm gözüküyor; birinin yeri, bir başkasının yerinde gözüküyor; cinayete varan tartışmalar oluyor. Dolayısıyla, süratle, bugünlere kalmadan bu meselenin çözülmesi gerekiyordu.
10'uncusu, ilgili kurumlar arasında yetki tedahülünün, yekti geçişinin olması. Bakanlığınızın Yapı İşleri Genel Müdürlüğü var, kuruluş kanununda da kamu binalarının, kamu hizmet yerlerinin burası tarafından yapılması öngörülüyor ama bir tarafta da TOKİ var. TOKİ'nin girmediği bir alan yok, otel yapımından hapishane yapımına, kamu binası yapımından konut yapımına, her alanda var. Biliyorsunuz, TOKİ, 2003 yılında, önce Bakanlığınıza bağlandı. Bu, doğru bir yaklaşımdı belki fonksiyonel açıdan bakıldığı zaman ama kısa bir süre sonra yeniden Bakanlıktan ayrıldı ve Başbakanlığa bağlandı. Biz, inşaat sektöründe dünyada rekabet ettiğimiz, dünyanın birçok ülkesinde önemli inşaatlar yapan bir durumda olduğumuz hâlde hâlâ devletin bu kadar inşaatı içerisinde olması anlaşılabilir değil. Yer yer güvenlik dâhil birçok şeyi özelleştirdik ama ne hikmetse bu inşaat işlerini bir türlü bırakamadık.
11'incisi, etkili bir denetimin olmaması. Esasen, denetim fonksiyonu son on dört yılda ciddi şekilde erozyona uğradı. Bu, denetim birimlerinin fonksiyonlarıyla ilgili olabilir, iç denetim mekanizmasının getirilmiş olmasının uyumuyla ilgili olabilir yani burada bir art niyet aramak anlamında söylemiyorum bunu ama sonuç itibarıyla, bu alanda ciddi bir eksiklik var.
Baktığımız vakit, yönetimin beş temel fonksiyonu var. Planlama, teşkilatlanma, denetim, yöneltme ve koordinasyon. Planlamada sıkıntılar var, ifade etmeye çalıştım. Teşkilatlanmada sıkıntılar var, kurumlar arası yetki geçişi veya bakanlık içerisinde birtakım sıkıntılar. Denetimde sıkıntı var. Koordinasyonda zaten sıkıntı var. 10 tane, 15 tane kurumun imar yetkisi varsa, buradan sağlıklı bir neticenin çıkması mümkün değil. Belki, bugün, bunlar ifade edilmiyor çünkü bir tek parti iktidarı var ama yarın bunlar ortaya çıkacaktır.
Çevre problemleriyle ilgili olarak da birkaç hususu ifade etmek istiyorum.
Bir, insanlarımızın yeterince temiz ve sağlıklı bir çevrede yaşayamaması. Bunun çeşitli örnekleri var, bir sürü şey söylenebilir yani Karadeniz yaylalarından örnekler verilebilir, Ankara'daki hava kirliliğinden, İstanbul'daki başka şeylerden örnek verilebilir ama bu şekilde özetlenebilir.
İki, doğal, tarihî ve kültürel değerlerin korunamaması. Siz, konuşmanızda, sunumunuzda doğal, tarihî ve kültürel değerlere...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
(Oturum başkanlığına Sözcü Abdullah Nejat Koçer geçti)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Aksu.
İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - ...çevreye duyarlı, insan odaklı bir kentleşmeden bahsettiniz kuşkusuz ama çok dikkat ettim, bunların tesisine yönelik çalışmalarımızın devam ettiğini ifade ettiniz. Demek ki bu konuda anlaşıyoruz yani bir eksikliğin olduğunu siz de kabul ediyorsunuz.
Üç, çevre bilincinin ve duyarlılığının geniş kitlelere kazandırılamaması. Yani toplumda bir farkındalık oluşturamamışız. Burada, eğer bir Çevre Bakanlığı varsa ve -yaklaşık yirmi yıldır var sanıyorum- hâlâ bu bilincin kazandırılamamış olmasını da bu kurumun bir eksikliği olarak görmek lazım.
Dört, biyolojik çeşitliliğin ve yaban hayatının korunamaması. Tabii, burada ulaştırma yatırımlarından tutun başka yatırımlara kadar yapılan çalışmalarda bu tür hususlara yeterince dikkat edilemediğini görüyoruz.
Yine su kaynaklarının kullanımında etkinlik sağlanamamakta ve bir de çevreyle uyumlu bir çevre zabıtası, çevre ihtisas mahkemeleri gibi kurumsal yapıların da bu çevre bilincinin geliştirilmesine veya sürdürülebilir çevrenin oluşturulabilmesine katkı sağlayacağını düşünüyoruz.
Daha kentleşme problemlerinden bahsedecektim ama süremde sıkıntı var.
Avrupa Konseyinin 2015 Türkiye Raporu yayımlandı. Burada, Bakanlığınızla ilgili birçok dikkat çekici eleştiri var. Mesela, diyor ki: "Özellikle atık yönetimi ve endüstriyel kirlenmeye ilişkin olmak üzere uygulamaların yetersiz kalmaya devam ettiği, yatay mevzuatın uygulama şeklini iyileştirmeye yönelik çalışmaların yapılmasına ihtiyaç duyulduğu, çevre konularına ilişkin mahkeme kararlarının düzgün bir şekilde uygulanmamasının kamuoyunda kaygı yarattığı, daha iddialı ve iyi koordine edilmiş çevre ve iklim politikalarının oluşturulmasına ve uygulanmasına, stratejik planlamaya, büyük yatırımlara ve daha güçlü bir idari kapasiteye ihtiyaç duyulduğu, gelecek yıl Türkiye'nin özellikle iklimle ilgili eylemlere ilişkin stratejik planlamasını daha fazla geliştirmesi, uygulamaya başlaması, çevresel etki değerlendirmesi mevzuatının doğru bir şekilde uygulanması, halkın katılımı ve halkın çevresel bilgiye erişme hakkı ile sera gazı emisyonlarını izlenmesi ve raporlarına ilişkin AB mevzuatıyla uyum sağlanması..." diye devam ediyor.
Yine, TÜİK'in Haziran 2016 verilerine göre bazı çevre istatistiklerinden bahsetmek istiyorum kısaca.
Bir, sera gazı emisyon envanteri sonuçlarına göre karbondioksit eş değeri olarak 2014 yılı toplam sera gazı emisyonu 1990 yılına göre yüzde 125 artış göstererek 426,6 milyon ton olmuştur. Sera gazı emisyonunda yüksek bir artış göze çarpmaktadır.
İki, belediyeler, köyler, imalat sanayisi iş yerleri, termik santraller, OSB'ler ve maden işletmeleri tarafından 2014 yılında doğrudan alıcı ortamlara 12,7 milyar metreküp atık su deşarj edilmiş, deşarj edilen atık suyun sadece yüzde 77'si arıtılabilmiş, TÜİK'in verisi.
Belediye nüfusunun yüzde 90'ına, köy nüfusunun yüzde 49'una kanalizasyon şebekesiyle hizmet verilmiş, belediye nüfusunun 68'i, köy nüfusunun 15'i olmak üzere toplam nüfusun yüzde 65'inin atık suları arıtılabilmiş. Belediyelerin dışında kalan köylerin yarısından fazlasında kanalizasyon şebekelerinin olmadığı, atık su arıtma tesisinin ise köylerin yüzde 85'inde bulunmadığı ortaya çıkmış.
2014 yılında toplam çevresel harcamalar 20,7 milyar TL olarak gerçekleşirken, çevresel vergiler toplamı 73,7 milyar TL olarak tahakkuk etmiş, buna göre, çevreyle ilgili toplanan vergilerin çevre yatırımlarına harcanmadığı da görülüyor.
Tüm bunlar, konuşmanızda ifade ettiğiniz çevreye duyarlı kentleşme konusunda alacağımız çok mesafenin olduğunu gösteriyor.
Ben, bütçenin hayırlı olmasını diliyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.