KOMİSYON KONUŞMASI

EBUBEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakanımıza, Bakan Yardımcımıza -ki geçen dönem milletvekilimizdi- Müsteşarımıza ve tüm heyete başarılar diliyorum. Çok kritik, çok önemli, devletin vicdanını temsil eden bir görev ifa ediyorsunuz. Öncelikle, üzerimizde olan bir teşekkürü iletelim, daha sonra da değerlendirmelerime devam edeceğim.

Yakın zamanda ziyaret ettiğimiz gerek 15 Temmuz şehitlerimizin ailesi ve gazilerimiz var gerekse terörle mücadeledeki şehitlerimiz sizin şahsınızda teşekkür ediyorlar. Biliyorum, neredeyse tamamının evini ziyaret ettiniz, bire bir ilgilendiniz. Bu teşekkürü, bu şükranı ben öncelikle bir ileteyim.

Küçük bir siyasi değerlendirme yapmak istiyorum. Tabii, muhalefetin görüşlerine saygılıyız ancak yakın zamana kadar Aile Bakanlığı diye bir kurum yoktu, böyle bir müessese yoktu, böyle bir anlayış da yoktu. Başbakanlığa bağlı Sosyal Yardımlaşma Dayanışma Vakfı vardı ve yanılmıyorsam daha önce daire başkanlığı düzeyinde temsil edilen -yanlış hatırlamıyorsam- gazilerimizle ilgili, şehitlerimizle ilgili...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Çocuk Esirgeme Kurumu 1920, cumhuriyetten önce... İlk defa kimsesiz çocuklar daha cumhuriyet kurulmadan...

EBUBEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir) - Ona da geleceğim. Ya, 1920'lerden bir çıkın, gelin 2000'lere artık Mehmet Bey, kaldınız 1920'lerde.

Şimdi şöyle yapalım: Bir bakanlık ihdas etme çok önemli bir karar. Bu Bakanlığa verilen bütçeler her yıl artıyor ve doğrusu daha fazla ne yapabiliriz, hep birlikte bunun mücadelesini yapıyoruz, yapmalıyız ama tabii, gerek Bakanımızın gerek birçoğu yeni atanmış bürokratlarımızın, daha dün bir bugün iki durumundayken başarısızlığını falan konuşmak insafsızlıktır ve başarının da kriteri siyasette, demokrasilerde sandıkta ölçülür. Biz sandıkta bunu kaç kez ölçtük, sayamıyoruz artık; 10 mu oldu, 12 mi oldu, 14 mü oldu?

LALE KARABIYIK (Bursa) - Siz de bunu kaç defa söylediniz.

EBUBEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir) - Ve hamdolsun, her seferinde artarak bu ölçüyü -başarılı ya da başarısız- millet tüm kurum çalışanlarımıza taşra teşkilatıyla birlikte ve onların siyasi temsilcilerine teslim etti diye düşünüyorum.

Bir avukat olarak geçmişte de bu tür davalara defaatle girmem sebebiyle birkaç gözlemimi paylaşacağım. Öncelikle, şu anda Bakanlığımızın yeni kurulması burada önemli. Bir sorunu, bana göre -daha önce de konuştuk, buna ilişkin çalışma da devam ediyor ama- hem kayıtlara girmesi hem de tüm heyeti bilgilendirmek ve gözlemimi paylaşmak adına söylüyorum, mevzuat problemlerimiz var yani esnek bir mevzuatı var. Bunun bazı kolaylıkları uygulayıcılar açısından olmakla birlikte, taşra uygulamalarında, il uygulamalarında çok sık şu yazışmaların olduğunu duyuyorum yani örnek olay, somut olay anlatılıyor ve ardından deniliyor ki: "Bu konuda ne yapabiliriz? Çünkü mevzuatta bunun yerini bulamadık." Çoğunlukla da cevap şu oluyor -tabii bundan da çıkmamız lazım hep beraber- "İlgili mevzuat hükümlerini uygulayın. İşte tam da onu söylüyoruz, ilgili mevzuat hükmü yok yani bu konuda biraz daha analitik ve biraz daha somut uygulamalara ihtiyacımız var Saygıdeğer Bakanım.

Aile kavramıyla başlayan bir isim. Devleti aile tutar. Aslında bizde -bana göre, benim fikrim odur ki- yüz elli yıldır uğraştıkları aileyi bir türlü bozamadılar, belki bazı gedikler açtılar ama inşallah bozamayacaklar; bu noktada da sizin çok değerli katkılarınıza ihtiyacımız var. Aile bütünlüğünü korumak noktasında psikolog ve sosyolog alımlarınız için teşekkür ediyorum ve bunu artırmamız gerektiğini düşünüyorum. Şunu net söyleyeyim, sahadan da çok iyi geri dönüşler alıyoruz bu noktada ve hatta bazı önerilerimiz de var bu konuda çünkü geçmişte bu tür alımlar yoktu, bu tür kurumsallaşma yoktu.

Boşanma davaları önemli bir şey yani yüzlerce boşanma davasına girdik. Bendeki istatistik yanıltmıyorsa beni, yüzde 40,3 falandı yani boşanmaların yüzde 40 küsuru ilk beş yılda yanılmıyorsam -yine rakamı tekrar kontrol edeyim- evet, 40,3 ilk beş yılda, benim aldığım rakam. Ve inanın, bunların birçoğu da, baktığınızda, aslında trajikomik durumlar yani değil boşanmayı gerektiren, 2 normal insan arasındaki küçük tartışmalar, aileler, kayınvalideler, falan... Baktığımızda, aslında hepimizin hayatında olan küçük küçük anlaşmazlıklar, o ilk anın da tepkisiyle, refleksiyle farklı bir şeye giriyor. Şu anda, bildiğim kadarıyla uygulamamız şu: Aile hâkimlerimiz takdir ederlerse psikolog değerlendirmesi, psikolog katkısı talep ediyorlar. Özellikle bu ilk beş yıllık boşanma taleplerinde bunun zaruri olmasını tartışabilir miyiz? Buna ihtiyaç olduğunu sanıyorum. Geçmişimizde de kültürümüzde vardı aslında bu. Büyük ailelerin olduğu geçmiş hayatımızda işte ailenin büyükleri falan girerdi devreye, bir şekilde bir orta yol bulunur, geçim devam ederdi tabiri caizse. Şimdi, çok hızlı bir refleksle, bu boşanma davaları ilk beş yılda, ne yazık ki çok ciddi olarak kanayan bir yaramız, önemli bir tespitimiz. Bu noktada, sizlerin, Bakanlığımızın Adalet Bakanlığıyla ortak bir çalışması gerektiğini düşünüyorum Sayın Bakanım.

Yine, bu evlendirme programları var yani olmaz olsaydı da konuşmaz olsaydık ama kaç yıldır bu meseleyi hâlâ çözemedik. Trilyonlar kazanılıyor; herkes daha çok kazansın, Allah herkesin çarşısına pazar versin ama orada çok kötü bir fasit daire var, hepimiz bunu gözlemliyoruz. RTÜK bütçesinde de konuştuk bunu daha önce, Başbakanımızla da paylaştık. Bu noktada aslında hepimizde ortak bir irade var ama galiba bir harekete geçmemiz lazım. Genç erkekler ve genç kadınlar, ihtiyar erkekler ve ihtiyar kadınlar -ne olur bağışlayın beni- rezil ediliyorlar, gerçekten rezil ediliyorlar. Ben kendi şehrimde de yaşadım, bir köyümüzde bir amcamız bir şekilde bir programla evlendi ve sonrasında anlattıkları, yaşadıkları inanın filmlere konu olaylar. Bu arada, tabii, para istismarlarından tutun...

Bunu açmışken bir de şunu eklemek istiyorum: İhtiyarlarımız evlenmek istiyor Sayın Bakanım. Bu noktada hepimizin de katkı sağlaması lazım çünkü aile bütünlüğüyle ilgili olarak... Tabii, burada şunu demek istemiyorum hemen: İşte siz para veriyorsunuz ondan evlenmiyorlar falan. O iş o kadar kolay değil, bu değil, amacım bu değil ama bu aile bütünlüğünü tutmakla ilgili biraz katkıya ihtiyacımız var galiba. Para bunun belli ve az bir oranıdır. İhtiyar erkeklerin evlenme talebi -tekrar edeyim- bu, tabii, aslında bir anda yüzümüzü gülümseten bir şey ama inanın, somut olaylara baktığınızda hakikaten zor hayatlar var yani artık insanların çocukları çalışıyor, artık gelinler çalışıyor, damatlar çalışıyor, çocuklar okula gidiyor ve dolayısıyla tek yaşayan insanlar, kendi başına yaşayan insanlar sonunda şu hayat hikâyesiyle bitiyor: "Evinde ölü bulundu." Bu çok acı, bunu noktalamamız lazım ama ne yapabiliriz? Biraz feminist reflekslerden uzak durarak bir akıl birlikteliğine ihtiyacımızın olduğunu düşünüyorum. Bunu dikkatinize arz etmek istiyorum.

Bir de efendim, hukuki bir durum daha var, bu önemli, bu seçimlerde de çok sık karşımıza geliyor. Bu sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre geri ödeme talepleri var Bakanlığımızın. Haklı olarak, hukuken haklı olarak ama insani olarak vicdanen baktığımızda şu sorunları yaşıyoruz: Bakmakla yükümlü olduğu insanların vefat etmesi ve bunun Bakanlığımıza, müdürlüğümüze bildirilmesi meselesi. Bu bildirmenin bir kısmı iyi niyetle, ihmalen olmuş olabilir bu bildirme mükellefiyetinin ifa edilmemesi ya da kasti olarak yani bu parayı haksız yere almak istemiş de olabilir o şahıs, artık bunun niyetini biz bilemeyiz ama aylar geçiyor ve bir şekilde -bu çoğunlukla şikâyetle oluyor- fark ediliyor ve bunun ardından -işte diyelim bir senelik bir ödeme- faiziyle beraber sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre iade talep ediliyor, hukuken haklı olarak ama fiilen... Ondan sonra hikâye başlıyor. Yani toplu şekilde o kadar rakamı ödemek hakikaten zor. Kaldı ki bu adamlar, bu aile, o kişiler, çocukları zaten o ihtiyaç sebebiyle bunu talep etmişti. Burada şuraya gelmek istiyorum: Bu e-devlet dediğimiz, artık teknolojiyi konuştuğumuz meselede bu bildirim mükellefiyetinin yerine bir yol aramalıyız. Buradaki kastım, nüfus müdürlüklerinin otomatik olarak bu kayıtları Aile Bakanlığımıza göndermesi gibi bir yol olabilir mi, bununla ilgili bir çalışmamız var mı ya da buradaki son durumumuz ne? Burada aydınlatırsanız sevinirim.

Yine, buna çok bağlı olarak ikinci bir türü de aslında bu geri ödemelerle ilgili yaşadığımız sorunun, ekonomik durumun iyileşmesi, işte bu ailenin toplam geliri, vesair -hani o hikâyelerimiz var ya, evdeki araç, şu, bu- burada diyelim bir değişiklik var. Diyelim bir çocuğu memur oldu, işe başladı, vesair, sigorta kaydı dolayısıyla bu değişikliğin de yine bildirilme mükellefiyeti var. Burada da yine az önceki örnekte olduğu gibi iyi niyetle yahut kötü niyetle, ikisi de olabilir, ihmal olabilir, kasıt olabilir, bu bildirmek mükellefiyeti yerine getirilmediğinde aynı şekilde yüksek rakamların tekrar talep edilmesi söz konusu oluyor. Bu da şu anda sahada karşılaştığımız bir problem. Herhâlde bunu teknolojiyle çözebiliriz diye düşünüyorum ama son durumumuz ne, onu bilmek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EBUBEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir) - Çok kısa, bitiriyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Sayın Gizligider, süreniz bitti, lütfen tamamlayın.

EBUBEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir) - Çok teşekkür ediyorum nazik ikazınız sebebiyle.

Bu çocuk tacizi ve istismarı meselesi de yine bizim adliyede çok karşılaştığımız bir meseleydi. Burada şöyle bir yol alabilir mi? Yani bunları çok acı ama gerçek bunlar. Bir şekilde aileler -ki o ailelerin ekonomik durumlarının ne yazık ki kötü olması da burada bir etken- faillerle anlaşmak durumunda kalabiliyorlar. Bu bir gerçek. Bundan devletin de haberi olmuyor veya çok sonra haberi olabiliyor. Şöyle anlatayım: Karakol aşamasında, jandarma yahut polis aşamasında ifade alınır, ondan sonra savcılığa sevk edilir, eğer tutukluluğu gerektirici bir şey varsa her neyse savcının talimatına göre hâkime sevk, vesair gider. Şimdi, bu aşamada eğer haberi oluyorsa il müdürlüğünün, bir şekilde oradaki kolluk amiri bu noktada iyi niyetli ve bu işe hakikaten inanarak yapıyorsa bildirebilir ancak bildirmediği de onlarca, yüzlerce, binlerce örnek olabiliyor. Şöyle bir şey olabilir mi? Bakanlığın temsilcisi hukukçunun, yani il müdürlüğünün avukatının -hani somuta indirgeyerek söylemeye çalışıyorum- gelmeden ifadesinin alınmaması gibi bir yol olabilir mi? Ceza Muhakemeleri Usul Kanunu'muzda, Ceza Muhakemeleri Kanunu'muzda böyle bir değişiklik yapılabilir mi? Bu benim sahada gözlemlediğim birkaç somut örnek olayın ardından özetlemeye çalıştığım bir tavsiye olarak...

BAŞKAN - Evet.

EBUBEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir) - Hemen bitiriyorum.

O da şu: Bu feminizm ve feminist refleksten hakikaten kurtulmamız lazım. Burada belki geçmişteki düzenlemelerimizde kantarın topuzunun kaçtığı da olmuş olabilir. Buna dair de çok fazla örnek yaşıyoruz. Şunda hiçbir sorun yok: Tabii ki koruyacağız, tabii ki asla kadının yahut dezavantajlı grupların ezilmesine müsaade etmeyeceğiz ama tek taraflı beyanla ki bu beyanlarda zaman zaman farklı iradeler, farklı niyetler de inanın gerçekleşiyor. Tek taraflı beyanla -işte panik butonu düzenlemesi de bunun belki somut bir örneği- kocanın cezalandırılması, daha şimdiden cezalandırılması ve daha sonra tamir edilebilecek, tekrar bir araya gelebilecek bireylerin önceden acaba kırılması ve yeniden bir araya gelemeyecek şekilde ayrışması olabilir mi? Buna biraz kafa yorabilir miyiz?

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gizligider.

EBUBEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir) - Çok teşekkür ediyorum. Tekrar hayırlı uğurlu olsun. Tekrar söylüyorum, çok başarılısınız Sayın Bakanım. Bunu da millet on kez teslim etti. Durmak yok, yola devam.