KOMİSYON KONUŞMASI

KASIM BOSTAN (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli Bakanım, Komisyonumuzun çok kıymetli üyeleri, bürokrat arkadaşlarım; hepinizi öncelikle saygıyla, sevgiyle, muhabbetle selamlıyorum. 2017 yılı Bakanlık bütçenizin hayırlara vesile olmasını Yüce Allah'tan niyaz ediyorum.

Şimdi, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı dediğimiz zaman karşımıza devasa ilişkileri olan bir bakanlık çıkıyor. Aile; "aile" kavramında çocuk var, kadın var, erkek var, yaşlı var ve bunların ilişkileri var ve bunların ilişkileriyle ilgili Bakanlığınızın çalışmaları var. Bir de ayrıca, bunun yanında dezavantajlı kesimlerle ilgili çalışmalarınız var. Yani, bunlar, kimsesiz çocuklar ve kimsesiz yaşlılar.

Ayrıca, toplumun çok duygusal yaklaştığı kesimlerle de ilişkileriniz var. Nedir bunlar? Şehit ve şehit aileleri, gazi ve gazi yakınları sizin çalışma alanlarınızı teşkil ediyor ve bu alanlarla olan ilişkileri ve çalışmaları yürütüyorsunuz ve toplum bu alanlara çok duygusal ve duygu yönüyle ilişki kuruyor, duygu yönüyle bakıyor. Bu nedenle Bakanlığınızda çalışan bürokrat arkadaşlarımızın işi gerçekten zor ve bir de yatılı kurumlarınız var. Yatılı kurumlarınızda hizmet üretmek ve orada çalışmak gerçekten özveri isteyen bir husus ve bu konuda öncelikle Bakanlığınız çalışanlarını tebrik ediyorum özverili çalışmalarından dolayı ve başarılar diliyorum.

Şimdi, Bakanlığın iki yönü karşımıza çıkıyor; bir tanesi sosyal politikalar, sosyal projeler ve sosyal ilişkiler alanı, diğeri de yataklı kurumlarınız ve kurumsal ve yatırım bazlı projelerle karşımıza çıkıyorsunuz.

Şimdi, tabii ki toplum dinamiktir, insanın olduğu her yerde hareket vardır, dinamizm vardır. 80'li yıllardan sonra ülkemizde ciddi anlamda demografik yapı değişti, nüfus yapısı değişti; kırsal kesimden şehirler ciddi anlamda göç aldı ve bu göç almanın getirdiği sorunlar karşımıza devasa olarak çıkmaya başladı.

Şimdi, tabii, kırsal kesimin ilişkileriyle şehirde yaşamanın ilişkileri, beklentileri çok farklı ve biz bugün hızla 80'den sonra kırsaldan şehirlere göçün sorunlarını hem ailede yaşıyoruz hem sokaklarda dezavantajlı gruplarda yaşıyoruz ve biz kurumlar olarak nedense hep sorunlar ortaya çıkınca sorunları çözmek için birtakım projeler üretiyoruz. Sorunlar çıkmadan, on yıl sonra, yirmi yıl sonra soruna dönüşebilecek olan alanları belirleyip bunları projelendirip ve bunların önüne geçecek tedbirleri maalesef alamıyoruz.

Şimdi, kadına şiddetten bahsediliyor yani arkadaşlarımız da bahsetti. Kadına şiddet, kadına şiddet... Sadece burada kadın üzerinden bir şiddet tanımlamasını ben çok doğru bulmuyorum. Kadına şiddet varsa bir de şiddet yapan var; o zaman bu da erkek oluyor. Yani burada erkeği bu kavram bile olumsuzluyor bence. Yani bizim kadına şiddet yerine şiddeti ele almamızın daha doğru olduğunu ve şiddetin neden olduğu sosyal problemleri, psikolojik problemleri ele almamız gerektiğini düşünüyorum.

Şimdi, bakın, bizim toplumumuzda şöyle tabirleri hepimiz biliriz: "İtaat et rahat et." Efendim "Bizim evde en son sözü ben söylerim." "Hanım, nasıl biliyorsan öyle yap." Şimdi, bu kavramları çoğaltabiliriz yani bunu, birçok kavramları örnekleyebiliriz ve bu kavramların erkek üzerindeki psikolojik etkilerini hiç araştırdık mı, hiç düşündük mü? Yani bu ifadeler, bu sözler erkeğin aczini ortaya koyuyor, aciz kalışını; öyle değil mi Sayın Bakanım?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Öyle değil o, öyle değil.

KASIM BOSTAN (Balıkesir) - Ha, değil değil mi?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Söz gelsin anlatırız.

KASIM BOSTAN (Balıkesir) - Şimdi, Sayın Bekaroğlu, "İtaat et rahat et." Bunu toplumda erkek için söylüyorlar değil mi? Efendim, işte "Bizim evde en son sözü ben söylerim."

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Kusura bakma da ilgilendiğin, anlattığın konuyla bunu çok hafife alıyor bu.

KASIM BOSTAN (Balıkesir) - Yo, yo ben işin başka bir...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Rakamlar ortada, kadın cinayetleri ortada.

KASIM BOSTAN (Balıkesir) - Bir dakika...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Lütfen ya, lütfen o kadar basit bir konu değil.

KASIM BOSTAN (Balıkesir) - Şimdi, şöyle söyleyeyim, yani burada şiddete sonuna kadar karşıyız, kadının korunmasının sonuna kadar yanındayız ama burada da başka, dikkatlerden kaçan erkeğin acze düşürülüşünü burada ifade etmeye çalışıyorum. Ya, bu konuda da mutlaka birtakım sosyolojik ve psikolojik araştırmaların yapılması gerektiğini düşünüyorum. Yani bu gidişle psikopat birçok erkek kitlesiyle karşı karşıya kalabiliriz on yıl sonra, yirmi yıl sonra, otuz yıl sonra. Yani bunun sadece kadın yönüyle değil erkek yönüyle de araştırılıp incelenmesi ve gerekli tedbirlerin alınmasının yerinde olacağını düşünüyorum ve bu konunun da Bakanlığınız görev alanına girdiğini düşünüyorum.

Kimsesiz çocuklar ve yetiştirme yurtları: Bu konu daha önce, 2000'li yıllardan önce toplumun gündemine ve toplumun önüne hep olumsuzluklar olarak çıkardı. İşte, "Yetiştirme yurtlarında şöyle olay oldu, şöyle kötü olaylar oldu." şeklinde hep bu çocuklar ve bu kurumlar toplumun zihninde bir olumsuzluk olarak kaldı ama 2000'li yıllardan sonra bu alanlarda yapılan çalışmalar ve bu koğuş sisteminden sevgievlerine dönüştürülmesi ve bu çocukların toplum içerisine sokulması, apartmanlarda komşuluk ilişkileri içerisinde yetiştirilmeleri bu kurumların ve bu çocukların toplumda olumsuz anılmasını sildi diye düşünüyorum ve bu çalışmalardan dolayı da Bakanlığımızı gerçekten tebrik ediyorum. Ama başka bir şeyi daha burada dikkatlerinize sunmak istiyorum; bu da, şimdi biz bir paralel yapıyla mücadele içerisindeyiz ve sizin kurumunuzda da ciddi anlamda bu yapılanma vardı ve bu çalışmayı yürütüyorsunuz ve bu sevgievleri de piyasadan kiralanmış evler bunlar ve Türkiye genelinde de sayılarının bir hayli çok olduğunu düşünüyorum ve bu evler kimlerden kiralandı, bu evlerin sahipleri kim ve bu paralel yapıya sahip olan insanların evleri mi? Bu konuda bir araştırma yapmanızı... Ben mesela biliyorum, paralel yapıdan dolayı memuriyetten atılmış olan bir şahsın evi hâlâ kiralık olarak tutulmakta, çocuklar barınmakta ve buna biz kira ödemekteyiz.

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA BETÜL SAYAN KAYA (İstanbul) - Niçin bize haber vermediniz?

KASIM BOSTAN (Balıkesir) - Verdim, verdim Sayın Bakanım; verildi ve o konuda da çalışmalar yapılıyor ama Türkiye genelinde bu tür şeyler vardır diye düşünüyorum ve bu yönüyle de konunun incelenmesini arzu ediyorum.

Diğer bir konu, diğer arkadaşlarımız da gündeme getirdiler, uyuşturucu. Yani uyuşturucu toplumu kemiren bir konu ve bu da sizin Bakanlığınız görev alanına giriyor ve bu konuda bir değerlendirme yapmak istiyorum.

İnsanlık insan soyu var olduğundan bu yana dönemsel olarak yok olma tehditleriyle yüz yüze kalmıştır; salgın hastalıklar, ahlaki yozlaşma, uzun süren savaşlar, kıtlık, kuraklık gibi.

Günümüzde bütün dünyada insan soyunu tehdit eden ülkemizde de sinsi adımlarla ilerleyerek gençliğimizi sağından solundan kuşatan, çeşitli isimler altında kendini gösteren uyuşturucu, hep birlikte etkin tedbirler almazsak toplumu kemirerek yok olmaya götürecek kadar ciddi bir tırmanış içindedir. Uyuşturucu, sadece korunmasız çocuklarımızı değil daha yaygın bir şekilde zengin fakir, inançlı inançsız, sosyal statü farkı gözetmeksizin hepimizin evladını, bütün gençliği kasıp kavuran bir felaket olarak kapımızdan içeri girmiştir. Güvenlik güçlerimizin, narkotik birimlerimizin özverili çalışmalarıyla daha vahim sonuçlar doğuracak bu süreç yavaşlatılmış olsa da ne yazık ki kökü kazınamamıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Bostan, ilave süre veriyorum, lütfen toparlayınız.

KASIM BOSTAN (Balıkesir) - Bugün artık akla hayale gelmez zehirlerin birbirine karıştırılmasıyla neredeyse evlerde bile üretilebilir bir hâl almıştır.

Ülkemizde nesli, insanlığı tehdit eden konularda akıl, beden ve ruh sağlığımızı korumaya yönelik yasal tedbirler ideolojik çekişmelerin alanı olarak kullanılmaktadır. Bu tedbirler ne yazık ki dinî eğilimlerin sonucu getirilen yasaklar sınıfına dâhil edilerek bireysel hak ve özgürlüklerin sınırlanması şeklinde yorumlanıyor. Bu tür yaklaşımlar hangi partiden, hangi zihniyetten olursa olsun hepimize zarar vermektedir. Bu konuyla ilgili sivil toplum kuruluşlarının, iş dünyasının, vakıf ve derneklerin de bu mücadele içerisinde Bakanlığınızla birlikte yer almasını arzuluyor ve Bakanlığınız önderliğinde bu konuda ciddi adımların, ciddi çalışmaların yapılmasını bu toplum sizlerden bekliyor.

Bu vesileyle 2017 yılı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımızın bütçesinin hayırlara vesile olmasını diliyor, hepinizi saygıyla yeniden selamlıyorum.