| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733) ve Sayıştay tezkereleri a) Kalkınma Bakanlığı b) Türkiye İstatistik Kurumu c) GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı ç) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı d) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı e) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 18 .11.2016 |
İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkanım, Sayın Bakan, sayın milletvekilleri, değerli bürokratlar, basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye'deki sosyal, siyasi gelişmeler ekonomiyi unutturdu. Oysa ekonomi önemli riskler barındırıyor. Türkiye ekonomisi tasarruf açığı, yatırımlardaki ve üretimlerdeki yetersizlik, yetersiz büyüme oranı, borçlanma, cari açık, azaltılamayan işsizlik, gelir dağılımındaki adaletsizlik ve hâlâ nüfusun yüzde 16'sının yoksulluk riskiyle karşı karşıya olduğu bir kısır döngü içerisindedir.
Onuncu Kalkınma Planı'nın -siz de ifade ettiniz- dört ana, temel beklentisi var. Bunlar: Nitelikli insan, güçlü toplum, yenilikçi üretim, istikrarlı büyüme; yaşanabilir mekânlar, sürdürülebilir çevre; kalkınma için uluslararası iş birliği.
Nitelikli istihdam, insan gücü için eğitim sistemine bakmak lazım. Eğitim sistemi altüst olmuş, her gelen bakanın kendisine göre yeni bir politika belirlediği bir sistem var. Eğitim-istihdam ilişkisi kurulamamış. Bir yanda, her yerde kurulan, 200'ü bulan üniversite var ama nicelik olarak artsa da nitelik olarak başarılı olmayan bir yapıda; bir yanda, nitelikli eleman bulunamadığı için iş arayanlar var ama diğer tarafta on binlerce ziraat mühendisi, gıda mühendisi, makine mühendisi, iktisadi ve idari bilimler fakültesi mezunları işsiz geziyor. Genç işsizlik oranları yüzde 20'lerde. İş aramayıp iş bulduğunda çalışacak durumda olanlar dâhil edildiğinde 6 milyon 7 bin işsiz var son açıklanan rakamlara göre. Hâlâ okula gidemeyen kız çocukları var. Bir de istihdam verilerine bakıldığında veya iş gücü verilerine bakıldığında, nitelikli iş gücüne olan iltifatın da yüksek olmadığını görüyoruz. Sizin sunumunuzda iş gücünün eğitim durumu var. Burada, örneğin, mesleki ve teknik eğitimli iş gücüne bakıldığında bunun hep stabil, aşağı yukarı aynı oranda gittiğini görüyoruz. Yine, istihdam verilerine baktığımızda da, mesela bu ağustosta TÜİK'in yayınladığı istihdam verilerine göre mesleki ve teknik lise mezunlarının istihdam oranı 2015'e göre düşmüş; 1,1 puan, işsizlik oranları artmış. Yükseköğretimlilerin de istihdam oranları 69,2'den 68'e düşmüş, işsizlik oranları da artmış. Yani, o zaman, burada ifade edilen niteliği artırmanın bir faydası da olmamış, istihdam açısından bakıldığı zaman böylesi bir çarpık durum ortaya çıkmış.
Yenilikçi üretim açısından baktığımızda, yüksek teknolojili ürünlerin ihracatımız içerisindeki payına bakmak lazım. Bu da, yüzde 6,5 seviyelerinden şu anda 3,9 görülüyor; 3,5 seviyelerinde seyrediyor. Biz eğer 2023 hedeflerine ulaşmak istiyorsak, 21'inci yüzyılda Türkiye'yi küresel güç, lider ülke yapmak istiyorsak mutlaka hem ihracatımızı artırmamız hem de ihracat içerisindeki yüksek teknolojili ürünlerin payının da artması lazım.
"İstikrarlı büyüme" deniyor ancak 2016'da büyümeyi düşürdüğünü ifade ettiğiniz turizm ve tarım verilerinin 2017'de de bundan daha iyi olacağı yönünde hiçbir işaret yok. Turizm bütçesini dün görüştük; orada da, işte, 2016 yılında yüzde 30-32 azalma var, gelirde yüzde 40 civarında azalma var. Şimdiden yapılan rezervasyonlara bakıldığında, acente bilgilerine bakıldığında 2017'de de bunun devam edeceği anlaşılıyor.
Şimdi, yaşanabilir mekânlar, sürdürülebilir çevre konusu var. Kentlerde dikey büyüme devam ediyor. Kentli kültürü oluşturulamamış. Kentsel dönüşüm afet öncelikli olmaktan çıkmış, âdeta rant odaklı hâle gelmiş. Kalkınma-çevre koruma ikilemi her yaptığımız işte devam ediyor, tartışılıyor. Türkiye bu tartışmayı bitirebilecek bir yetkinlikte olmalı 21'inci yüzyılda. Kentsel planlama yok, kentlerde oluşturulan uydu kentler âdeta toplumsal ayrışmanın mekânsal iz düşümü hâline gelmiş.
Kalkınma için uluslararası iş birliği meselesi var. Bu da tamamen, Türkiye'nin uluslararası düzeydeki sadece ekonomik değil siyasi, sosyal kredibilitesiyle ilgili olan bir husus; burada da ciddi geri gidişler var. Özellikle 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra hız verilen, Türkiye aleyhine oluşturulan diaspora çalışmalarının mutlaka önüne geçilmesi gerekir. Burada da Türkiye'nin kendini anlatabilmesi sadece yine ekonomik açıdan değil, yatırımcı çekmek maksadıyla değil, eş zamanlı olarak siyasi, sosyal tanıtım faaliyetlerine de bu anlamda ağırlık verilmesi gerekir.
Türkiye 2000'lere kadar kamu harcamalarının yüksek, vergi gelirlerinin düşük olduğu, bütçe açıklarının yüksek kamu borçlanması yoluyla finansmanına dayalı bir maliye politikası izledi. 2001 sonrasında maliye politikasını sıkılaştırarak bütçe gelirlerini artırdı, bu yolla bütçe açıklarını ve kamu borçlanma ihtiyacını düşürdü.
2002'den itibaren ise özel kesimin dış borçlanmasının ve harcama yapmasının önü açılarak özel kesim öncülüğünde büyüme modeli uyguladı. Bu yeni model, bütçe açığının düşmesine, buna karşılık cari açığın büyümesine yol açtı. Cari açık vererek borçlanmaya dayalı büyüme, istihdamda büyümeden beklenen artışı sağlayamadı. Bu yöntemle 2012'ye kadar gelindi ama daha sonra daha fazla bunun sürdürülemez olduğu düşünülerek cari açık azaltılma yoluna gidildi. Ne var ki bu önlemlerin sonucunda da bu kez büyüme, potansiyel büyüme hızının altına düştü. Geldiğimiz durumda uygulamalardan anlaşıldığı kadarıyla, yeniden cari açığın artmasına izin verilecek, göze alınarak kredi genişlemesi yoluyla ekonomi canlandırılma yoluna gidilecek ya da bütçe açığının artmasına izin vermek suretiyle, kamu harcamalarını artırıp vergiler düşürülerek genişletici bir maliye politikası uygulanacak ya da her ikisi birden yapılacak. Bu Komisyonumuzdan da geçen birtakım düzenlemelerden bunların işaretini alıyoruz. Türkiye, ekonomideki yapısal tedbirleri zamanında ve doğru şekilde yapabildiği, alabildiği takdirde bu açıkları vermeden büyüyebilecektir. Ancak, 2016 büyüme rakamlarını düşüren -az önce de ifade ettim- tarım, turizm verilerinin 2017 için de bundan daha iyi olmayacağı anlaşılıyor.
Şimdi, vergi gelirlerinin millî gelir içerisindeki oranının 0,4 puanlık bir artışı hedeflenmekte. Ülkemizde vergi yükünün yüksekliği dikkate alındığında, harcamalarda tasarruf yapılmasından ziyade, artan vergi yüküyle finanse edilmesi doğru değil. 2017 yılında, özelleştirme gelirlerinin de içinde olduğu yaklaşık 15 milyar sermaye geliri hedefleniyor. Söz konusu ekonomik ortamda bu denli yüksek bir sermaye gelirinin sağlanamayacağı görülüyor. Bu durum, bütçe açığı hedefinin aslında beklenenin üzerinde olabileceğine yönelik de bir işaret veriyor. Mal ve hizmet alım giderlerinin nominal olarak 2016 yılının gerisinde kalacağı görülüyor. Kamuda çok ciddi bir tasarruf olmadığı dikkate alındığında bunun da gerçekçi bir hedef olmadığı ortada.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Aksu, bir dakika daha; buyurunuz.
İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Toparlıyorum.
Cari transferlerin millî gelire oranında bir gerileme öngörülmemekte. Sosyal amaçlı transferlerin gözden geçirilmesi ve verimsizliklerin azaltılması noktasındaki çalışmaların sınırlı kaldığı düşünülmektedir. Bu konuda daha önce defaatle ortaya konulan politikalar hayata geçirilememiştir. Özellikle sosyal yardımlar ile istihdam bağının kurulması şarttır. Bunun net bir biçimde kurularak hayata geçirilmemesi hâlinde, sosyal yardımlar istihdamın önünde engel, kayıt dışılık için ise bir teşvik unsuru olmaya devam edecektir. Devlet olarak, çalışanları ve alnının teriyle gelir üretenleri bu mekanizmayla cezalandırırken, çalışmayan ya da sosyal yardım kesilmesin diye kayıt dışı çalışıp vergi vermeyenleri ödüllendirmemiz doğru olmayacaktır.
Şimdi, kamu-özel iş birliği kapsamındaki yatırımlardan bahsettiniz fakat Maliye Bakanlığı bütçesi görüşülürken Sayın Maliye Bakanına taahhütlerin bedelini sorduğumda 38 milyar dolar olarak ifade etmişti ama siz yatırımları 53, toplam taahhütleri ise çok daha yüksek söylediniz. Burada her iki bakanlık arasında kayıt farklılığı mı var, neden kaynaklandı bilemiyorum. Sizden evvel ki Sayın Kalkınma Bakanı bir konuşmasında, son yıllarda tüm büyük projelerin finansmanında kullanılan kamu-özel ortaklığına ilişkin olarak yapılan projelerde uzun vadeli fon sıkıntısı yaşanabileceğini, bu nedenle kamunun yükümlülüklerinin iyi analiz edilmesi gerektiği uyarısında bulunmuştu. Ben de onun üzerine bir soru sormuştum kendisine. Tam soruya cevap olmamıştı ama cevapta şöyle bir cümle var: "Kamu-özel iş birliği projeleri içinde eskisi kadar olumlu koşullarda kredi temin etmenin zorlaşması ihtimali değerlendirilmiştir bu konuşmamda." demişti.
KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) - Bizdeki şöyle yani sözünüzü kestim ama 2016 yılı fiyatlarıyla biz sabit fiyat aldık, onlar muhtemelen cari fiyat olarak size vermiş olabilirler.
İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Evet, olabilir.
Siz nasıl değerlendiriyorsunuz? Yani, bu kamu-özel iş birliğindeki kredi koşullarına ilişkin risk devam ediyor mu? Devam ediyorsa niye hızla bunu yapmaya devam ediyoruz? Bu riskin uzun vadede altından nasıl kalkacağız? Bu, bugünü kurtarmak adına ülkenin geleceğini ipotek altına sokmak anlamına gelmiyor mu?
Bir de, bütçe açığının millî gelire oranı yüzde 1,9 olarak belirtilmiş ama yine ifade edilen, ülkemizin içinde bulunduğu şartlarda bütçe açığının millî gelire oranının yüzde 2'nin üzerine çıkma riski bulunuyor. Bu da ödeme güçlüğünü ve faiz oranlarımızı, kredi notumuzu ve dolayısıyla sermaye girişleri ve yatırımlarımızı olumsuz etkileyecektir.
Şimdi, Türkiye'nin sıkışıp kaldığı bu durumdan çıkması için acilen yeni bir hikâyeye ihtiyacı var. Makroreformlarla birlikte siyasi, hukuki, sektörel, kurumsal reformların bir bütünsellik dâhilinde yapılmadan verimli bir sonuç alınamayacağı açık. Şu ana kadar "reform" diye açıklanan birtakım şeyler var ama bunlar kısa dönemli, daha çok teşvike yönelik düzenlemeler. Türkiye, reform denilebilecek, bugüne kadar, yakın tarihimizde bir mali disiplin ve bankacılık reformlarını yaptı. Bunlar da 2000'li yıllarda, 2001 ve 2002 yılında yapılan reformlardır. Adalet sisteminde; mutlaka bir hukuk reformu; sosyal sektörlerle ilgili eğitim, sağlık, kamu yönetimi gibi reformları süratle tamamlaması lazım. TÜİK'in, Merkez Bankasının bağımsızlıklarının mutlaka sağlanması lazım. Özellikle TÜİK'in verileriyle ilgili ciddi bir tartışma var yani bir güvensizlik var. Bu belki zaman zaman yaptığı revizyonlarla ilgili olabilir ama mutlaka kamusal verilerin güvenilirliğinin sağlanması, tüm toplum vicdanında da buna inanılıp güvenilmesinin sağlandığı bir ortamın oluşturulması lazım.
Bir de Sayın Günal da bahsetti ama kısaca ifade etmek istiyorum: Bu "sektörel cazibe merkezi" diye Sayın Başbakanın Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'yle ilgili olarak yaptığı açıklamayı biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak destekledik, destekliyoruz. Bununla beraber, bu çalışmanın, bu projenin bir fırsata dönüştürülebilmesi için birazcık daha şümulünün genişletilmesini, artırılmasını istiyoruz. O kapsamda da bir önerimiz oldu, 29 Eylül 2016 tarihinde Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli'nin bir basın toplantısıyla açıkladığı bir projemiz var. Bunun ana amacı, ekonomik büyümeyi, sosyal gelişmeyi, toplumsal uzlaşmayı sağlayarak millî birlik ve bütünleşmenin tesisine de katkı sunmak. Bu amaçla 4 tane alt projemiz var: Terörle mücadele programı, kırsal kalkınma merkezleri programı, katılımcı ve kapsayıcı ekonomik büyüme programı, bölgesel gelişmişlik farklarının giderilmesi programı. Çok ayrıntılı olarak yapılmış bir çalışma. Bundan da istifade edilirse memnun olacağımızı ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN - Toparlayabilir miyiz lütfen.
İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Tabii, bitiriyorum.
Şimdi, Sayıştay raporları var. Sayın Bekaroğlu değindi ama bu KOP'ta, DOKAP'ta, hepsinde aynı şeyler var; esasen, 2 tane şey dikkat çekiyor. Bir: Mevzuat eksikliği. Burada bir yetki çatışması, görev-yetki tedahülü söz konusu anladığım kadarıyla ajanslar ile bu kuruluşlar arasında. Bunlara ilişkin bir çalışmanın yapılması gerekiyor. Bir de: Mevzuatta yeri olmadığı hâlde ya da kadro bulunduğu hâlde hizmet satın alma suretiyle daha eğitimsiz, yetkisiz kişilere asli işlerin yaptırıldığı anlaşılıyor. Bunlara da dikkat çekmek istedim.
Bütçenizin hayırlı olmasını diliyorum.
Teşekkür ediyorum.