| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733) ve Sayıştay tezkereleri a) Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı b) Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu c) Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü ç) Türkiye Atom Enerjisi Kurumu d) Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 08 .11.2016 |
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli arkadaşlar; ben de arkadaşların tespit ettiği bir konudan başlamak istiyorum.
Gerçekten, Hükûmetin bütün sunumlarında her konuşan 2002 ila 2016'yı karşılaştırıyor. Bu biraz müflis tüccar işi gibi oluyor. Yani, evet, 2002'lerde, 2003'lerde, 2004'lerde Türkiye ekonomisinde, demokrasisinde, hukuk devletinde ciddi gelişmeler var ama ondan sonra her alanda ciddi, artık hissedilebilir duraklamalar var, bunlardan hiç kimse söz etmiyor. Ama çocukça bir şey yani. Bunu yapmaya devam ettiğiniz müddetçe bir süre sonra güleceğiz.
Sayın Bakana teşekkür ediyorum, bir yerde 2014-2015 rakamlarını kullanmış. Diyor ki: "2002 yılında yaklaşık 700 milyon dolar olarak gerçekleşen maden ihracatımız 2014 yılında 4 milyar 647 milyon dolar, 2015 yılı sonu itibarıyla 3 milyar 900..." Bir düşme var burada, onu da cesaretle yazmışsınız, tebrik ediyorum sizi.
Değerli arkadaşlar, tabii, Türkiye'nin enerji ihtiyacı var, dışa bağımlı, bu konuda, çok açık. Bütün dünyada olduğu gibi yerli ve yenilenebilir enerjiye yöneleceğiz, bunlarla ilgili yapılan çalışmalar var. Bunlara hiç kimse karşı çıkmıyor fakat demokrasi, hak ve özgürlükler alanında olduğu gibi, enerjiyle ilgili de "Ama çevre..." dendiği zaman, hemen "Bu ne diyor? 'Aman çevre...' diyen ne diyor?" diye bakmadan hemen neredeyse "Aman çevre, aman gelecek kuşaklar, gelecek nesiller ne olacak? Derelerimiz ne olacak? Yaylalarımız ne olacak? Kıyılarımız ne olacak?" dediği zaman birisi, aynen demokrasi, hukuk devleti... Evet, terörle mücadele ediyorsunuz ama "Hukuk devleti ne olacak?" dediğimizde "A, sen teröristi destekliyorsun." denildiği gibi, "Aman çevre..." denildiğinde hemen, neredeyse insanlar terörist yazılıyor. Bundan vazgeçin yani bundan gerçekten vazgeçin. Daha iki gün önce enerjiyle ilgili yapılan bir temel atma töreninde Sayın Cumhurbaşkanı yine çevre örgütlerini, çevrecileri bu şekilde suçladı; yanlıştır bu. Yani, bu şekilde yaparak gelecek kuşaklardan çalınanlar örtülemiyor, böyle bir şey yok. Belki bir süre sizi destekleyenler tarafından, kitleler tarafından çevreciler bu şekilde infaz edilebilir, bu şekilde gösterilebilir ama netice itibarıyla çevrede ortaya çıkan tahribat asla örtülemez.
Değerli arkadaşlarım, bu Komisyonda da görüşülen, daha sonra Genel Kurulda görüşülüp yasalaşan bir kanun maddesi var artık Türkiye'de. Gerçekten, tarih bizi yazacak, tarih bu Meclisi, bu Hükûmeti yazacak. Bu kanunun 80'inci maddesinin (4)'üncü bendine bir cümle koyduk ve bütün itirazlarımıza rağmen bu cümle aynen geçti, bu da şu: "Proje bazlı yatırımlara diğer kanunlarla getirilen izin, tahsis, ruhsat, lisans ve tesciller ile diğer kısıtlayıcı hükümler için Bakanlar Kurulu kararıyla istisna getirilebilir veya yatırımları hızlandırmak ve kolaylaştırmak amacıyla yasal ve idari süreçlerde düzenleme yapılabilir." Değerli arkadaşlarım, bu el kaldırdığınız maddeyle bugüne kadar Türkiye'nin konuyla ilgili dünya kadar kanunu, Anayasa'sını, hepsini yok saydınız. Anayasa Mahkemesine götürdük. Bu, umarım dönecek. Nasıl yok sayıyor? Size soruyorum: Bakanlar Kurulu yatırımları hızlandırmak ve kolaylaştırmak için yasal ve idari süreçlerde nasıl bir düzenleme yapacak arkadaşlar? Bin defa söyledik, bir daha soruyorum: Bakanlar Kurulu nasıl bir yasal düzenleme yapacak Sayın Bakanım, soruyorum size? Ne yapacak? Kanun hükmünde kararname çıkaracak, OHAL öyle mi? Başka ne yapacak ya? Bakanlar Kurulu yasama yerine mi geçecek? İdari süreçlerde düzenlemeler yapabilir. İstediği yatırımlarla ilgili de izin, tahsis, ruhsat, lisans, tesciller konusunda istisnalar getirebilir. Bu, çevreyle ilgili yapılan her şeyi iptal edebilir anlamına geliyor. Ben şimdi buradan soruyorum Sayın Bakana: Bu yasa çıktıktan sonra bugüne kadar ne kadar proje bazlı yatırımlarda izin, tahsis, ruhsat, lisans ve tesciller konusunda istisnalar getirdiniz? Yine, aynı şekilde, bu yasa maddesi geçtikten sonra enerji konusundaki yatırımları hızlandırmak ve kolaylaştırmak amacıyla hangi yasal ve idari düzenlemeler yaptınız? Bu bir kurnazlık mıydı, arkadan dolanma mıydı? Anayasa Mahkemesi bunu bozar ama "Anayasa Mahkemesinin kararları geriye doğru işlemeyeceğine göre biz bu arada ne yaptıysak o bize kâr kalacak." mı demek istediniz? Bu konu son derece önemli bir konu.
Değerli arkadaşlar, bu borla ilgili ben kendimi bildiğimden beri, işte, "Dünya bor rezervlerinin yüzde 70'i, 80'i Türkiye'de; borla acayip şeyler olacak, enerjinin yerine geçecek, şunu yapacak, bunu yapacak ve Türkiye uçacak." gibi böyle şeyler vardı. Hele 1990'lı yıllarda, 2000'li yılların başında gazetelerde, televizyonlarda bu tartışılıyordu filan. Sayın Bakan borla ilgili bir kuruluşun bütçesini de sundu ama bu konuya çok az değindi yani ne kadar? Çok kısa, "Madencilik ve bor" diyor, bir küçük paragrafta burayı geçti. Gerçekten, borla ilgili bize biraz daha bilgi verin. Yani nedir bu? Bu bor gerçekte nedir, tuttuğumuz zaman altın olacak bir şey midir, bekletiyor muyuz, ileride mi kullanacağınız bunu? Borla ilgili, işte, bor madenini çıkarıp olduğu gibi mi satıyoruz? Türkiye'de ara ürünleri mamul ürünlere dönüştürmek için ne gibi yatırımlar var, neler var? Bu konuda da bir açıklama yapılmasında fayda var diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, şimdi, bu enerjiyle ilgili birtakım rakamlar, çok sayıda konuşma metni ve başka metinler bize sundu, verdi. Zaten çok da konuşan bir Bakan, kamuoyunu çok da bilgilendiriyor. Şimdi, bu konuyla ilgili başka kuruluşların, örneğin, Türkiye Maden ve Mühendisler Odası Birliğinin de konuyla ilgili çalışmaları, raporları var. Bir tane raporunda çok enteresan şeyler söylüyor, bunların bir kısmını özetlemek istiyorum ben şimdi. Türkiye'de 2016'nın ilk dokuz ayında 19 milyar 538 milyon 216 bin dolara dayanan bir ithalat gerçekleşmiş. Bu şekilde, 2015 yılında 29 milyarlık enerji ithal ederken 2016 yılında aynı aylar içerisinde yüzde 33'lük bir düşüş var. Bu düşüş enerji fiyatlarındaki düşmeyle izah ediliyor bütünüyle. Gerçekten böyle mi yoksa Türkiye'de ekonomide meydana gelen durağanlıkla da ciddi bir ihtiyaç var mı? Aynı şekilde, enerji arzı var da talepte bir düşme var mı? Bu, sermaye piyasaları için de geçerli. Bankalar kredi vermek istiyor ama talep yok. Bu talebi artırmak için de dünya kadar teşvik edici tedbirler geliyor. İşte, her gün Cumhurbaşkanı, Başbakan, diğerleri "Faizleri düşürün, tefecilik yapmayın." diye bankaları zorluyorlar. Burada da böyle bir durum var mı?
Şimdi, EPDK 2015 yılı Aralık ayı doğal gaz piyasası sektörü raporuna göre "2014 yılı Aralık ayında 4 milyar 4 milyon 20 bin metreküp olan doğal gaz ithalatı, geçen yıl Aralık ayında yüzde 6,74 artarak 5 milyar 341 milyon 200 bin metreküp oldu." diyor. TÜİK verilerine göre "2015 yılında ham petrol ithalatında bir önceki yıla göre yüzde 43'lük bir artış ile 25 milyon 65 bin tona ulaştı." deniliyor. 2013 yılı net ithalat rakamları dikkate alındığında Türkiye'de doğal gaz ithalatında dünya 5'incisi, petrol ithalatında dünya 13'üncüsü, kömür ithalatında dünya 8'incisi, petrokok ithalatında dünya 4'üncü; son toplamda ise dünyada net enerji ithalatı liginde 11'inci sırada bulunuyor. Şimdi, burada bu şeyleri vermemin sebebi, gerçekten, bizim yerli ve yenilenebilir enerjiyle ilgili yaptıklarımız, yapılan çalışmalar ne kadar sonuç veriyor? Bu verdiğim cümlelerle, bu paragraflarla, rakamlarla yerli enerji konusunda, en azından şimdilik, çok ciddi adımlar atılmadığı söyleniyor ve uzun yıllar bu konuda sizin Hükûmetiniz döneminde de ithal kömüre dayalı bir politika uygulanmıştı. Bugün umarım, Sayın Bakanın ifade ettiği gibi temiz bir şekilde Türkiye'nin yerli kaynakları çıkarılacak ve üretim yerlerine güvenli bir şekilde ulaştırılacak ve umarım yine çevreye...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - ...uygun bir şekilde, çevreyi kirletmeden gerçekten yerli enerji üretebileceğiz.
BAŞKAN - Lütfen toparlar mısınız Sayın Bekaroğlu.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Tabii, Başkanımızın baskısı her oturumda olduğu gibi devam ediyor.
İzin verirseniz ben buradan bu HES'ler konusuna girmek istiyorum.
BAŞKAN - Baskının çok faydası olduğunu görüyoruz.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Evet.
Öncelikle, Sayın Bakanım, size, Başbakana ve diğer ilgili Su İşleri Bakanına defalarca bu konuyla ilgili sorular yöneltiyoruz. Nedense bu Hükûmet, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin, milletvekillerinin denetim görevlerini yapmalarına asla izin vermiyor. Sorduğumuz sorulara ya zamanında cevap verilmiyor ya hiç cevap verilmiyor ya da verilen cevaplar gerçeği yansıtmıyor. Şimdi, size konuyla ilgili soru önergeleri vermişim ve bu soru önergelerine verdiğiniz cevapları bir özetlemek istiyorum. Sayın Bakanım, Doğu Karadeniz Bölgesi'ndeki HES'lerle ilgili çok açık, net sorular yönelttim ben size. "Doğu Karedeniz Bölgesi'nde inşaatı tamamlanmış ve işletmeye açılmış kaç adet HES var? Bunlar nerededir, adları nelerdir? Bu bölgede toplam ne kadar HES projesi var, bu projelerin kaçı rezervli santraller -yani baraj tipi- kaçı da kanal tipi santral şeklindedir? Ülke genelinde bunlar ne kadar?" diye sormuşum. Bu şeyler de özel sektörlere yaptırılıyor ve devrediliyor biliyorsunuz. Burada "Su kullanım hakkı da devredilmiş midir ve su kullanım hakkı ne anlama geliyor?" diye size sorular sormuşum. "Bu üretilecek enerjinin alım garantisi var mıdır, kimler alacaktır, ne kadara alınacaktır?" gibi sorular sormuşum. Sizin benim sorduğum sorulara verdiğiniz cevaplar gerçekten düşündürücüdür. Konuyla ilgili neredeyse hiçbir cevap vermemişsiniz Sayın Bakanım.
Şimdi diyorsunuz ki: "Cevaplar: Hidroelektrik kaynaklı elektrik üretimine uygun alanların belirlenmesi Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Devlet Su İşleri Müdürlüğü yetkisi dâhilindedir. Başvuru yapılması uygun projeler DSİ İnternet sitesinde yayınlanır." filan bir sürü hikâye anlatıyorsunuz.
Sayın Bakanım, bu hikâyeleri biliyoruz, bu hikâyeleri sormuyoruz ki size, net bir şekilde sorular soruyoruz.
Aynı soruları diğer ilgili bakanlığa da -su işleriyle ilgili Bakana da- sorduk. Bütün bunlara cevap alamayınca aynı soruları Sayın Başbakana sorduk. Herkes merak ediyor; Karadeniz'de yaşayan herkes de merak ediyor. Gerçekten, açık, net bir şekilde söyleyiniz. Doğu Karadeniz Bölgesi'nde şu anda kaç adet HES projesi vardır? HES projelerinden, özellikle, Sayın Bakanım, kanal tipi projeleri soruyorum; kaç tane bunlar?
En önemli soru: Bunların tamamı bitirildiği zaman bunlardan ne kadar enerji üretilecek ve Türkiye'nin enerji tüketiminin yüzde kaçını karşılayacak bunlar Sayın Bakanım?
İkinci önemli soru: Doğu Karadeniz ve bütün Türkiye'de bu su kullanma hakkı devri ne anlama geliyor Sayın Bakanım? Bütün stratejistler yazıyor, ediyor, önümüzdeki yıllarda işte dünya savaşlarının -Sayın Bakanımız, Sayın Temizel ifade etti "Enerji savaşlarıdır, bu demokrasi memokrasi getirme, bahar mahar değildir." dedi- bir süre sonra bu savaşların su için olacağı söyleniyor ve bu da çok hayalci bir şey değil yani. Suyun ne anlama geldiğini biliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Lütfen toparlar mısınız Sayın Bekaroğlu.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Peki, size soruyorum: Bu bölgede -Türkiye'nin her tarafında, ama özellikle Doğu Karadeniz Bölgesi'nde- gerçekten su kullanma hakkı bu özel şirketlere, yerli-yabancı -çoğu yabancı- devredilmiş midir? İnsanlar endişe ediyor. Yavaş yavaş müdahale etmeye başladılar. İnsanlar endişe ediyor; "Ben kendi suyumu, yanımda akan derenin suyunu kullanamayacağım." diye endişe ediyor.
Enteresan bir şey var Sayın Bakanım -Sayın Başkanım, bitiriyorum- mesela Karadeniz dereleri olma... HES projesi yapılan derelerden su numuneleri alınıyor, enerji üretimi için suyun akış hızı, debisi, akarsu rejiminin ölçülmesi anlaşılır bir şey ama suyun PH'ı, taşıdığı alüvyonlar, mineraller, renk, koku, tat, mikroorganizmalar gibi araştırmalar, tahliller yapılıyor. Bunlar, biliyorsunuz, yapılıyor. Öyle anlaşılıyor ki, demek ki bu su sadece enerji üretimi için kullanılmayacak, bu suyu birisi alıp götürecek. Kimin suyunu kim alacak? Nasıl alacak? Bu konuyla ilgili bize bir şey söyleyin.
Son olarak da şey yapayım Sayın Bakanım: Bu HES'ler -demin sorduğum soruya bağlantılı bir şekilde soruyorum bu şekilde- Türkiye'nin enerji tüketiminin ne kadarı? Biz yüzde 1,5 olarak biliyoruz. Kanal tipi HES'lerin Doğu Karadeniz'de tamamı bittiği zaman Türkiye'nin enerji tüketiminin yüzde 1,5-2; araştırmacılar filan böyle söylüyor, resmî bir rakam yok. Peki, bu getirinin bu bölgeden götürecekleri ile karşılaştırdığınız zaman, -bu bölgenin doğal yapısını bozacak, çevreyi, geleceği falan tahrip ediyor- bu bölgedeki insanlar göç ediyor, çayla, fındıkla falan geçinemiyor ve gelecekte bu bölgenin geçim kaynağı turizm. Bu turizmin getirmesi muhtemel olan girdisiyle bu kanal tipi HES'lerin getireceği girdi -biraz da ekonomik bakalım- nedir?
Bir son cümle, bir öneride bulunayım: Sayın Bakanım, değerli arkadaşlarım; peki, çevre ne olacak? "Peki, çevre ne olacak?" diyenleri, "Peki, demokrasi ne olacak?", "Peki, hukuk ne olacak?" diyenleri nasıl terörist ilan ediyorsanız, terörist ilan etmeyin. Samimi bir şekilde bu insan... Sayın Cumhurbaşkanı bunu yapmasın, ikide bir bu insanları hedefe koymasın. Ayıptır! Yani böyle bir şey yapmak zorunda değilsiniz. Çıkıp anlatırsınız düşüncelerinizi. "Teröristtir." deyip, işte "Barbarlardır." deyip, bunlar "Haindir, memleket düşmanlarıdır." deyip "Bunlar eleştirmekten başka hiçbir şey yapmazlar." deyip, geçmeyin, yazıktır, yakışmıyor. Bu, Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanına, bakanlarına da yakışmıyor.
Teşekkür ederim.