| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733) ve Sayıştay tezkereleri e) Kültür ve Turizm Bakanlığı f) Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü g) Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü h) Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 16 .11.2016 |
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Peki, Sayın Bakanım, şimdi, ben hem turizmi hem de her şeyi vuracak en temel konulardan bir tanesinin -hiç konuşulmadı, konuşulacağını da düşünmüyorum- Türkiye'nin demokrasisi olduğu kanaatindeyim. Bakın bütün rakamlara, ekonomiyle ilgili, turizm, işte turist, her şeye bakın; Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri döneminde demokrasi, hak ve özgürlükler... İşte, bu dönem bu konularla ilgili önemli adımlar atılırken her konuda iyileşme vardı, her konuda iyi şeyler oluyordu, Türkiye büyüdü, 10 bin dolarlara kadar filan çıktı. Ne zaman ki bu konularla ilgili sorunlar ortaya çıktı, işte 2010'lardan itibaren Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri bu demokrasi, hak ve özgürlükler, hukuk devleti konusunda şeylerini kaybettiler -ben öyle düşünüyorum- her şeyde bir duraklama söz konusu. Dolayısıyla, siz turizmle ilgili bütün tedbirleri alsanız bile, Ruslarla kavganız bitse bile turizm ve diğer alanlarda çok ciddi problem olacak, öyle görünüyor. Dolayısıyla, Hükûmet, işte "Rehavet filan vurdu..." Ama bu sefer bu OHAL, kanun hükmünde kararnameler; yazarların, akademisyenlerin hapsedilmesi, bütün bunlar önümüze büyük sıkıntı olarak çıkacak.
Efendim, "Dışarıya gittiler, şikâyet ettiler, orada Türkiye'yi..." Böyle bir şey yok, kimsenin şikâyetiyle kimse bir şey yapmaz. Dünya artık köy; herkes herkesi izliyor, kim ne yapıyor, ne yapmıyor biliyor. Yani, hukuk ortada, uluslararası anlaşmalar ortada, altına imza koyduğumuz şeyler ortada. Efendim, idam yok, yok; yok Sayın Bakanım yani ben filan söylemiyorum bunu. Yok, imza koyduğumuz, yöneldiğimiz dünyada idam yok yani. Siz idam çıkarırsanız, bırakın Avrupa Birliği yürüyüşünüzü, Avrupa Konseyinden sizi çıkaracaklar, herkes bir şeyler yayınlayacak. Yani, bu böyledir. O zaman, çıkın başka bir şey ilan edin, deyin ki: "Biz başka tarafa yöneldik." filan. Dolayısıyla, bu konularla ilgili gerçekten, Türkiye oturup düşünmez ve kısa zamanda yönelimini tekrar -hak ve özgürlükler, hukuk devleti- bu çerçevede değiştirmezse Türkiye'nin bu turizm konusunda ve diğer konularda sıkıntısı çoktur.
"Orta gelir tuzağı" dediğiniz tuzak... Orta gelir tuzağı filan da çok sürekli bir şey değildir Sayın Bakanım, bilirsiniz -ekonomistler var- bir süre o tuzakta kalırsınız, ondan sonra batar gidersiniz; durum bu.
Şimdi, değerli arkadaşlar, kültürden falan şey yapıyoruz, Turizm Bakanlığı, devlet kültür konusunda ne yapar? Yani, kültür varlıkları filan, bunlarla ilgili bir şey mi yapar; yoksa, işte, geçmişte çok tartıştığımız, 70'li yıllarda çok tartıştığımız "millî kültür" filan, böyle şeyler mi yapar? Yani, devletin bir kültür politikası olur elbette ama işte, böyle tek tip bir kültür politikası olur mu, olmalı mı? Böyle bir şeye doğru yöneliyor mu Türkiye? Yoksa -biraz önce söylediklerimle bağlantılı olarak- bir özgürlük ortamı sağlar; herkesin kendisini kültür, sanat, bu konuda ifade edebileceği imkânları sağlar ve insanlar orada kültür ürünleri neyse onları yaparlar. Böyle mi olacak? Bana göre böyle olması gerekiyor. Millî kültürü yapan devlet. Yani, bundan yavaş yavaş vazgeçmemiz mi gerekiyor? Bir zamanlar Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetlerinin yönelimleri, vizyonları bu şekildeydi. İşte, vesayetten bahsederlerdi, tek tipçilikten bahsedelerdi, bundan yakınırlardı, geçmişte olanları söylerlerdi. Şimdi bakıyoruz, giderek yeni bir tek tipçilik, yeni bir vesayet yavaş yavaş Türkiye'de büyümeye başladı ve insanlar ürkmeye filan başladı. 2014 yılında bizim partinin, kültürle ilgili arkadaşların yaptığı çalışmalar var, yasaklama ve sansürlerle ilgili sayılar var yani ciddi bir şekilde neredeyse 1970'li yıllardaki gibi sayılar ve olaylarla karşı karşıya kalıyoruz. Bir taraftan da çok kültürlü olmaktan filan, bundan yakınıyoruz. Evet, çok kültürlü olmak, çeşitlilik, bu da çoğulculukla olur, böyle çoğunlukçulukla değil. Yani, Türkiye'de şöyle bir kafa, anlayış yerleşti Sayın Bakanım: "Millî irade" tanımı bir dönem Türkiye'de çok büyük sıkıntı oluşturmuştu, gene aynı sıkıntıya geçtik yani fetişizm neredeyse. "Millî irade", "millet", eyvallah, "yerli", buna da bir şey söylemiyoruz ama bu "millî irade" dediğimiz şey tek tip bir şey değildir, bir tane bir şey değildir yani bütün bir millet, bütün farklılıklarıyla... Gidiyoruz, turizm olarak diyoruz ki: Şurada şu eserimiz var, şu medeniyetten kalma, burada şu kalma filan ama öbür taraftan da böyle tek tip, tek renk bir kültür politikası izliyorsak çok ciddi sıkıntılarla karşı karşıya kalacağız demektir.
Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetinin o 2002'lerden başlayıp 2010'lara doğru ortaya koyduğu vizyondan sonra -hatırlayın diye söylüyorum- bugün turizmde yaşadığımız sadece bir Rus uçağını düşürme meselesi değil, sadece turizmde yaşamıyoruz; kredide de yaşıyoruz, başka konularda yaşıyoruz.
Sayın Bakanım, bu uluslararası anlaşmaları filan, bunları biz icat etmedik, siz de AKP hükûmetleri olarak çok uzak durmadınız. Şimdi çıkıyorsunuz... Ya, kardeşim, bu para verdiğimiz, aidat yatırdığımız kredi derecelendirme kuruluşlarına diyoruz ki: "Bunlara verirsin üç beş kuruş, yazarlar istedikleri raporu." gibi. Yani, bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu? Yani, böyle bir şeyle karşı karşıyayız. Yani, bunu, dışarıdan birisinin şikâyet etmesiyle, hainlerle filan izah etmek mümkün değil. Siz bu ülkede ne kadar çok hain bulursanız bulun, her gün bir haini Silivri'ye gönderin, yine Antalya'daki turizmcilerin durumu düzelmez eğer bu konularla ilgili gerçekten tekrar aklımızı başımıza alarak kararlar alıp yeni bir Türkiye... Yani, 2023'ler filan diyoruz ama çok eski, çok dar, özgürlüklerden, çoğulculuktan, hukuk devletinden uzak bir cendere içinde 2023'lere doğru gidiyoruz. Gidemiyoruz Sayın Bakan, bu, 2023 filan değildir. Türkiye'de eğer 2023'lerde sizin Hükûmet döneminizde yapılanlara edilenlere benzer -Türkiye'de geçmişte zaman zaman böyle sıçramalar olmuştur- sıçramalar olacaksa yeni bir vizyon ortaya koyacağız yani eğitim politikalarından, turizmden kültür politikalarına yeni bir vizyon ortaya konulması gerekiyor ve bu iş için dünyayı yeniden keşfetmeye gerek yok. Bakıyorsunuz, demokrasi işte. Demokrasi için de Amerika'yı, dünyayı yeniden keşfetmeye gerek yok. Seçim, eyvallah. Ondan sonra denetim, ondan sonra hukuk, hak ve özgürlükler, denge, denetleme mekanizmaları; bunlar ortada şeyler, bunun için bizim çok büyük gayret göstermemize filan gerek yok Sayın Bakanım. Bunları yapmadıkça sıkıntı yaşayacağız.
Bitiriyorum Sayın Başkanım. Biliyorum, sizin bu akşam şeyiniz çok.
Biliyorsunuz, biz bütçeleri Anayasa, Sayıştay Kanunu, 5018 sayılı Yasa, bunlarla yapıyoruz ve bu bütçelerin en önemli bölümlerinden bir tanesi de bu sene yapıp size verdiğimiz bütçeyi iki sene sonra burada... 2019 bütçesini görüşürken 2017 bütçesinin denetimini yapacağız Sayın Bakan ama hiçbir bakan, siz dâhil hiçbir bakan bu denetimle ilgili iki satır bir şey söylemiyor. Sayıştay raporlarıyla ilgili dünya kadar kısıtlamalar, süzgeçlerden sonra bize geliyor; o gelen raporlardan biz bile dünya kadar eksik, problem çıkarıyoruz ama hiçbir şey söylemiyorsunuz. Sayıştay raporlarına bakıyoruz, 2014'te ne yazmışsa 2015'te de aynı şeyi yazmış ve yazarken de demiş ki: "Ben 2014'te de yazmıştım." Peki, o zaman bu Anayasa, bu yasalar, bunlar nedir Sayın Bakan? Yani, böyle bir ülkede turizm murizm filan yani bu orta geliri, şu... Orta demokrasi tuzağının da altındayız biz sadece orta gelir tuzağı değil, orta demokrasi tuzağının. Bunları aşamayız.
Şimdi, birkaç tane şey söyleyeyim. Sayın Kuşoğlu değindi, onun ihtisas alanı bu Sayıştay şeyleri ama ben birkaç tane bir şey söyleyeyim. Şimdi, Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğüyle ilgili denetim görüşünü etkilemeyen öyle şeyler yazılmış ki ama benim en çok taktıklarımdan bir tanesi: Etik Yönetmeliğe aykırı telif ödemesi. Sayın Bakanım, yani "Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü ve bağlı il müdürlüklerinin hesaplarının incelenmesinde Etik Yönetmeliğe aykırı olarak, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü Sayın Selman Ada tarafından operası yazılan 4 eserin Ankara, Mersin, İstanbul, Aspendos, Samsun, Antalya ve İzmir Müdürlükleri tarafından 2015-2016 programında repertuvara konulduğu, bunun için şu kadar para alındığı, şu kadar şey yapıldığı..." Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu? Yani, nasıl böyle etik kuralları uygulayacak böyle bir genel müdür? Bu konularla ilgili -Sayıştay bile tespit edebiliyor bunu Sayın Bakanım- ne yaptınız? Bir örnek olarak söylüyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.