KOMİSYON KONUŞMASI

MURAT BAKAN (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım, Sayın Bakanım, Millî Savunma Bakanlığının çok değerli bürokratları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Az önce Erzurum Milletvekili değerli arkadaşım İbrahim Aydemir, FETÖ'nün aidiyetiyle ilgili yani Erzurum'a aidiyeti noktasında bir değerlendirme yaptı ve FETÖ'nün vasiyetinde işte İzmir'e defnedilmek istediğini ve buradan da bir aidiyet ilişkisi kurma gibi değerlendirmesi oldu, onunla ilgili kısa birkaç kelime söyleyeyim başlamadan önce. İzmir'e aidiyet için İzmir'e defnedilmek yetmez. İzmir'e aidiyet için önce cumhuriyetin değerlerine, ilkelerine inanacaksın, Atatürk ilke ve devrimlerine inanacaksın, demokrasiye inanacaksın, özgürlüklere inanacaksın ve bunları savunacaksın, bunun mücadelesini vereceksin İzmir'e aidiyet için. Bunu savunmayan, bu ilkelere, bu değerlere inanmayan kimse İzmir'e defnedilmek üzerinden böyle bir aidiyet beklemesin. Bunu savunan herkesi de İzmir bağrına basar. Böyle başlayayım konuşmama.

Sayın Bakanım, ben Millî Savunma Komisyonu üyesiyim. Bu OHAL KHK'larından üçte 2'si neredeyse Millî Savunma Bakanlığıyla ilgili. Türk Silahlı Kuvvetlerine en çok ihtiyacımız olan dönemdeyiz. Sizin sunumunuzu dikkatle dinledim, IŞİD'ten bahsettiniz, FETÖ'den bahsettiniz, PKK'dan bahsettiniz, Musul'dan bahsettiniz, El Bab'tan bahsettiniz. Türk Silahlı Kuvvetlerinin caydırıcılığına, onun Türk milletine verdiği güvene en çok ihtiyacımız olan dönemdeyiz ama Türk Silahlı Kuvvetleri yaralı, uçakları uçuracak pilotumuz yok neredeyse, olması gerekenin çok çok altında. Çok sayıda mağdur Türk Silahlı Kuvvetleri personeli var, siz kendiniz örnek vererek ifade ettiniz, Siirt dediniz sanırım, Hakkâri'de de benzer durumlar var, her yerde benzer durumlar var. Türk Silahlı Kuvvetlerinin rehabilitasyonu, yeniden yapılanması, yeniden eski caydırıcı gücüne ulaşabilmesi için hep beraber bu düzenlemelerin yapılması gerekir. Bizler Millî Savunma Komisyonu üyeleri olarak buna katkıda bulanabilecekken Komisyonumuz hiç toplanmadı, biz burada düşüncelerimizi ifade etme fırsatına sahip oluyoruz. Hâlbuki bu ortak akılla Komisyonda bizim tartışarak görüşerek bunları değerlendirerek getirebilecektik. Oluşabilecek bu tez canlılıkla oluşabilecek sorunları da önleyebilecektik ama bunlar çok hızlı şekilde geldi, kanunlaştı, bununla ilgili eleştirimi belirteyim size.

Bu 15 Temmuz hain darbe girişimi ve bu içinde bulunduğumuz konjonktür şunu gösterdi. Elinizde en gelişmiş uçaklarınız olabilir, tanklarınız olabilir, savunma sistemleriniz olabilir ama onu kullanacak insan unsuru önemli. Kimdir o? Türk Silahlı Kuvvetleri mensubudur, subayımızdır, astsubayımızdır, uzman erbaşımızdır, erimizdir. Bunların özlük hakları, bunların mutlu şekilde yaşamaları, güvenle ailelerinin, çocuklarının geleceğiyle ilgili bir endişe hissetmeden yaşamaları çok önemli. Yalçın dağlarda görev yaparlar, azgın denizlerde görev yaparlar, bir emirle ölüme giderler, bir kefenleri de üniformalarıdır; şehit olduklarında hepimiz arkalarından gözyaşı dökeriz ama hayattayken bunların özlük haklarıyla ilgili her ne hikmetse hiçbir adım atılmaz. Biz bir yıldır Millî Savunma Komisyonunda bahsediyoruz. Burada benden önce konuşan Milliyetçi Hareket Partili arkadaşım da ifade etti bazı sorunları, ciddi sorunlar var ve buradan çıkacak kararları, Komisyon toplantısından çıkacak kararları, Plan ve Bütçe görüşmelerinden çıkacak kararları dört gözle bekliyor o subay, astsubay, uzman erbaş, Mehmetçik.

Şimdi, ben kısaca birkaç hususa değinmek istiyorum. Orduda sadece üst subaylara ödenen makam, temsil, kadrosuzluk, görev, komutanlık tazminatından astsubaylar yararlanamıyor Sayın Bakanım, sadece binde 1, göstermelik noktada binde 1 olarak yararlanıyorlar. Hâlen makam ve görev tazminatı yarbay ve üst rütbedeki subaylara 2016'nın ilk yarısı için 888,20'den başlayıp kıdemli albay için 1.479,60'a kadar yükseliyor. Bu tazminattan yarbaydan daha alt rütbedeki subaylar ile astsubaylar yararlanamıyorlar. Bu kanayan yara, yıllardır söylenilen, çok uzun yıllardır, bizim de Millî Savunma Komisyonunda ifade ettiğimiz, ancak çözüm üretilememiş bugüne kadar -Murat Yaman Albayım iyi bilir- bir konu.

Tam teşekküllü hastaneden sağlam raporu alarak orduya giren personel yıllar sonra görevin koşulları etkisiyle sağlıklarını kaybediyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Ek süre veriyorum, toparlayabilir misiniz.

MURAT BAKAN (İzmir) - Başkanım, bizim fırsatımız yok dışarıda ifade etmeye bunları, Millî Savunma Komisyonunda çalışmaya. İzin verirseniz üç beş notum var.

BAŞKAN - Çok haklısınız, yalnız Komisyon tarafından alınmış bir karar var, beş dakika ama ek süre verdim zaten.

MURAT BAKAN (İzmir) - Bu personeller görev yapamaz raporuyla resen emekli ediliyor. Türk Silahlı Kuvvetleri dışında resen emekli edilen başka kamu görevlisi yok. Bu personel emsallerinin derece ve kademesine ulaşamadığı için mağdur oluyor. Bunların emsallerinin derece ve kademesini geçmemek üzere yükselmelerinin sağlanması ya da asgari bir üst dereceden emekli edilmesi lazım. Bu, adaletin gereği.

Emekli Sandığı Kanunu'nun ek 70'inci maddesi (1)'inci fıkrası (b) bendinde yer alan gruplardaki oranlar belli seviyede azalmasına rağmen üçüncü ve ikinci derecedeki personelin oranları orantısız şekilde azalıyor ve bir üç yıllık eksik hizmet ya da amir tahakkümü sonucu haksız sicil notu alan bir personel ömür boyu yüzde 30, yüzde 40 eksik maaş alıyor. Bu adaletsizliğin giderilmesi gerekir.

Kalkınmada öncelikli ve olağanüstü hâl bölgelerinde iki yıl görev yapan kamu personeli bir kademe almasına rağmen bu hak Türk Silahlı Kuvvetleri personelinden esirgenmiştir, bunun ortadan kaldırılması gerekir.

Sayın Bakan, ülkemizde birçok af yasası çıkarıldı ama Türk Silahlı Kuvvetlerinde -disiplinin ne kadar önemli olduğunu biliyoruz ama- hiç disiplin affı çıkarılmadı. Bu sivil memurlara çıkarılan sicil affının, disiplin affının askerî personele de uygulanması gerekir, bu konuda bir çalışma yapılması gerekir.

Bir de, görev ve sorumlulukları astsubaylarla mukayese edilemeyecek birçok memur, ev ekonomistleri, ziraat teknikerleri, bizim stenograflarımız, onların da çalışma koşulları zor ama 9'a 2'den başlıyorlar, astsubayların da sicilinin 9'a 2'den başlaması gerekir Sayın Bakan.

Yine, astsubaylara 1'in 4'ü hakkı tanındı, ancak içi boş. 1'inci derece, 4'üncü kademedeki subaylara 4.800 ila 9.000 ek gösterge uygulanıyor ancak, astsubayların 1'in 4'ünün karşılığı yok.

Bir de ilaveten söylemek istediğim bir şey var. Bu Suriye'de uçak düşürme krizi, Rus uçağının düşürülmesinden sonra bizim uçaklarımız Suriye'de operasyon yapamadı uzun zaman, bunu Sayın Cumhurbaşkanı da ifade etti. Bunda özellikle S300, S400 savunma sistemlerinin etkili olduğunu biliyoruz. Türk Silahlı Kuvvetlerinin acilen kısa, orta, uzun menzilli hava savunma sistemlerine ihtiyacı var. Bu konuda bir çalışmanız var mı, yapmayı düşünüyor musunuz?

Sivil memurların ciddi sorunları var, doğuda, güneydoğuda çalışan, lojman problemleri var onların. Yine silah taşıma şeyi var, güvenlikleri sebebiyle silah taşıyamıyorlar.

Son olarak Sayın Bakan, bu hain darbe girişimini kendini dinî cemaat olarak adlandırılan bir terör örgütlenmesi yapısı yaptı. Bizler Cumhuriyet Halk Partisi olarak milletvekilleri, üyeleri hiçbir şeyhin, şıhın, kendini mürşit eden meczubun elini eteğini öpmedik, bir derdimiz yok ama çok sayıda cemaat, tarikat var. Bugün kamu spotu olarak Nakşibendi tarikatının bir kolunun şeyi bir sempozyumun kamu spotu olarak televizyonlarda çıkmasına ilişkin bir karar almış RTÜK. Yani, cemaatleri, tarikatları bir kamu hizmeti gibi sunuyoruz. Türk Silahlı Kuvvetlerinin içinde cemaat yapılanması olmaması gerekir, hangi cemaat yapılanması olursa olsun. Rütbesinden başka kimseye bir bağlılık göstermemesi gerekir Türk Silahlı Kuvvetleri mensubunun oradaki hiyerarşinin, disiplinin bozulmaması için. Yoksa, bir FETÖ çıkar gider, başka bir FETÖ gelir. Bu aidiyetlerin önlenmesi ve bununla ilgili çalışma yapılması gerekir. Cemaatteki tarikat şeyhi ile mürit arasındaki ilişki tam teslimiyet ilişkisidir, bunu 15 Temmuzda gördük. Türk Silahlı Kuvvetlerinde bir astsubayın Çiğli Hava Üssü Komutanına hükmettiğini gördük, bunun yaşanmaması gerekir. Dolayısıyla Türk Silahlı Kuvvetlerine hangi cemaate mensup olursa olsun kimsenin girmemesi ve bu konuda hassasiyet gösterilmesi gerekir. Bununla ilgili bir çalışmanız var mı?

Teşekkür ederim, saygılar sunarım.