KOMİSYON KONUŞMASI

İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, değerli milletvekilleri, değerli bürokratlar, basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ülkemizde asker-sivil ilişkileri, Türk Silahlı Kuvvetleri-siyaset ilişkileri her dönem tartışılan konuların başında gelmiştir. Periyodik hâle gelen antidemokratik kalkışma ve girişimler bu tartışmaların yapılmasının ana sebebidir kuşkusuz. Ancak bu meselenin sağlıklı bir zeminde bir araya gelerek Türkiye'nin ihtiyaçları, bölgesel ve küresel tehditler, terörle mücadele, Türk devlet geleneği ve benzeri hususlar dikkate alınarak bugüne kadar değerlendirilmemiştir. Anayasalar dâhil yapılan esaslı işler hep tepkisel olmuştur.

15 Temmuzda Türk Silahlı Kuvvetlerine sızan teröristlerin hain darbe girişimini bir kez daha lanetliyorum. Demokrasi dışı her arayışı, sebebi ne olursa olsun, reddediyoruz. 15 Temmuz gecesi demokrasiye ve millî iradeye vurulmak istenen pranga, Türk milletinin engin feraseti, demokrasiye olan bağlılığı, azim ve kararlığıyla Türk Silahlı Kuvvetlerinin vatansever mensupları sayesinde bertaraf edilmiştir. Bu defa da yapılan düzenlemeler aynı anlayışla tepkisel olarak şekillenmektedir. Oysa Millî Savunma Bakanlığının yapısı zaten değiştirilmesi gereken bir yapıdaydı, uygulamada Millî Savunma Bakanlığı icracı bir bakanlıktan ziyade Genelkurmay Başkanlığının aldığı kararlar doğrultusunda faaliyet yürüten bir birim şeklinde yapılandırılmıştı. Türk Silahlı Kuvvetlerine girişten başlamak suretiyle subay ve astsubay yetiştirilmesi, bunların tayin ve terfileri, demokrasi anlayışları ve vatan sevgilerine ilişkin oluşan zafiyetler ve bunları besleyen dinamiklerin engellenememesi Türk Silahlı Kuvvetlerinin en önemli sorunlarıdır. "Önce Türk vatanı", "önce Türk milleti" anlayışının yerleştiği bir zihni yapının neden oluşturulamadığıdır esas problem. Sistem darbe üretiyor şeklinde ifade edilen ve bu nedenle de Türk Silahlı Kuvvetleri sistemini tümüyle değiştirme eğilimi sorunun derinliğinden ziyade kolaycı bir yaklaşımla meseleye yaklaşılmasının sonucudur ancak bilindiği gibi, sistem kalitesi kadar sistemi işleten insan gücü kalitesi de önemlidir ve buradaki sistem yönetiminde ciddi sorunlar olduğu da açıktır. Türk Silahlı Kuvvetlerinin dünyanın en caydırıcı ordularından birisi hâline getirilmesi Türkiye'nin jeopolitik ve jeostratejik konumunun, tarihî ve kültürel mirasının yüklediği sorumluluğun gereğidir. Bu doğrultuda fiziki, teknolojik ve beşeri kapasitenin artırılmasına yönelik gelecek planlamasının sağlıklı bir şekilde yapılması zorunludur. Yaşanan gelişmelerin bu temel amaç ve hedefi ortadan kaldırıcı bir yaklaşıma dönüşmesi Türk Silahlı Kuvvetlerinin caydırıcı olma temel vasfına hizmet etmeyecektir.

Tartışılması gereken temel sorun alanlarından birisi, belki en önemlisi Türkiye'nin güvenlik ve savunma stratejisi çerçevesinde oluşturulan politika ve prensiplerin uygulanması yerine daha çok eğitim, istihbarat ve personel gibi TSK'nın özellikle kadro planlamasına dönük art niyetli sızmaların gözden kaçırılması ya da göz yumulmasının altında yatan sebeplerin ortaya konulmasıdır. Sayın Bakan da sunumunda bunun araştırıldığını, özellikle de bunun üzerinde durulduğunu ifade etti. Bu nedenle bu ifadeyi de memnuniyet verici olarak değerlendiriyoruz. Tüm zaafı sadece sisteme bağlayan anlayış, mevcut sorunlardan bir kısmının görmezden gelinmesine, bunlara yönelik çözüm üretilmemesine, dolayısıyla da potansiyel tehlikenin devam etmesine neden olacaktır. Askerî istihbarat başta olmak üzere, sicil, disiplin, yöneticilerin görev ve sorumluluklarına kadar birçok hususun gözden geçirilmesi, sorgulanması, zaaf alanlarının ortaya çıkarılması ve yapılandırılması zorunlu bulunmaktadır.

Öteden beri "orduda sivilleşme" şeklinde ifade edilen çoğu hazırlık, yazı ve söylem aslında bir yandan da Türk Silahlı Kuvvetlerinin bölücü terör örgütü PKK başta olmak üzere terörle mücadeledeki önem ve önceliğinin hafifletilmesi, Türk Silahlı Kuvvetlerinin terörle mücadeleden çekilmesi amacına yöneliktir. Demokrasi, insan hakları ve hukuktan bahsederek ve dünyadaki gelişmeleri, orduların yapılanmalarını da olduğundan farklı yansıtarak kamuoyunu yanıltma girişimidir. Bu girişimin altında PKK, FETÖ, IŞİD ve benzeri terör örgütleriyle mücadelede Türk Silahlı Kuvvetlerinin katkısını ortadan kaldırmak suretiyle Türk devletini güçsüz düşürme çabalarının yattığı da açıktır. Bu tür terörle mücadeleyi zaafa uğratma girişimleri baz alınarak Türk Silahlı Kuvvetlerinde yapılan her türlü yapılanma terörle mücadelede devletin elini zayıflatacaktır. Türk Silahlı Kuvvetlerinin kurumsal olarak yıpratılması, binlerce yıllık maziye dayanan ordu-millet ilişkisinin yıkılarak Türk devletinin zaafa düşürülmesi gayesi de bugün karşı karşıya olduğumuz önemli sorunlardan birisidir. O nedenle yapılacak her düzenlemenin ve alınacak her kararın bu stratejik problem göz ardı edilmeden yapılması ve kararlaştırılması gerekmektedir. Ordunun faaliyetlerinde oldukça önemli bir yere sahip olan emir komuta zincirinin bozulması, Türk Silahlı Kuvvetleri koordinasyonunu ve çalışmalarını aksatacaktır. Gücün dağıtılması adına da olsa çok başlılık ordunun caydırıcılık gücünü azaltacak bir yönetsel zafiyet ortaya çıkarabilecektir. TSK'nım kurum olarak tahkir edilmesine ve saldırıya maruz kalmasına, Peygamber ocağı ve Mehmetçik anlayışının yıpratılmasına hizmet eden planlı ve sinsi her türlü girişim engellenmelidir. Bu doğrultuda yeni bir ordu-millet kampanyası başlatılabilecektir.

Türkiye'nin iç ve dış güvenlik politikaları ve onlara uygun kurumsal yapılanmanın bir bütün olarak değerlendirilmesi ve kanun hükmünde kararnamelerin Türkiye Büyük Millet Meclisinde kanunlaşmasına ilişkin görüşmeleri sırasında uygulamada karşılaşılan sorunlar da dikkate alınarak yeniden düzenlenmesi, mevcut eksiklerin giderilmesi yerinde olacaktır. Türkiye'nin jeostratejik konumu, tarihî ve kültürel mirasından doğan yükümlülükleri bölge ve dünya barışının tesisinde üstleneceği rol nedeniyle güçlü ve caydırıcı bir savunma sistemi tesis edilmesini zorunlu kılmaktadır. Türk Silahlı Kuvvetlerinin görevini çağın şartlarına uygun ve başarılı bir biçimde yerine getirebilmesini, hareket kabiliyetinin artırılmasını ve caydırıcılığının yükseltilmesini teminen askerî modernizasyon programı başlatılarak silah, teçhizat ve ileri teknoloji kullanma kabiliyeti bakımından dünyanın en güçlü ordularından birisi olması sağlanmalıdır. İleri teknolojiyi kullanmada ihtisas sahibi uzman personel istihdamı yaygınlaştırılarak hareket kabiliyeti artırılmalıdır. Askerî savunmada asimetrik, politik ve ekonomik güvenlik anlayışlarını da dikkate alan ön alıcı bir yaklaşımla millî çıkarlarımızı sınırlarımızın ötesinde başlayarak koruyacak yeni stratejik güvenlik anlayışına geçilmelidir. Üye olunan uluslararası güvenlik ortaklıkları ve müttefik ilişkilerinden medet ummak yerine, ülkemizin kendi dinamik ve değerlerinden hayat bulan millî bir savunma yapılanması esas olmalıdır. Türk Silahlı Kuvvetlerinin silah ve teçhizat yönünden dışa bağımlılığını azaltarak ihracat kapasitesi yüksek, bağımsız ve yerli bir harp sanayisinin gelişmesi ve yerli müteşebbisin de silah ve askerî teçhizat üretimine yatırım yapması teşvik edilmelidir. Malzeme teknolojileri, elektronik harp, havacılık, uzay ve uydu teknolojileri, ağ merkezli savaş, insansız hava araçları, güdüm ve kontrol teknolojileri gibi savunma sanayisi teknolojilerinin AR-GE çalışmaları ve üretimi desteklenmelidir. Savunma sanayisinde bilgi güvenliğini sağlamak amacıyla mutlaka millî yazılım sistemi geliştirilmeli ve uygulanmalıdır. Savunma ve güvenlik alanında uzayın imkânlarından yararlanmak için havacılık ve uzay teknolojilerine ağırlık verecek havacılık ve uzay kurumu mutlaka kurulmalıdır. Savunma sanayisi teknoloji üreten bir yapıya kavuşturulmalıdır. Savunma sanayisi lojistik ihtiyaçlarında dahi dışa bağımlıdır, özellikle bu alanda...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Aksu, buyurunuz.

İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - ...savunma sanayisi dışa bağımlı olmaktan kurtarılmalıdır.

Sayın Bakanım, konuşmanızda millî bölgesel uçaktan bahsettiniz. Burada, TAI'de mevcut yatırımlar devam ederken neden böyle bir yeni şeye girildiği tartışılıyor.

Bir de bunun kullanımının fizibil olmadığı için Avrupa gibi yaygın uçuş bölgelerinde bu uçağın kaldırıldığı, neden bunu tercih ettiğimiz tartışılıyor. Buna ilişkin bir açıklamanız olursa sevinirim.

Sayıştay denetimine ilişkin birkaç husustan bahsetmek istiyorum. Şimdi, birincisi: "Taşıt Kanunu'na aykırı olarak araç edinilmesi" başlığıyla bir eleştiri var. Burada Savunma Sanayii Müsteşarlığında daire başkanı vesaire vesaire üst düzey yöneticilere özel sektör ve kamu sektörü şirketlerince karşılanan lüks sınıfta araçların tahsis edildiği söyleniyor ve bu uzun uzun anlatılıyor. Yani eğer bizim yöneticilerimizin bir araca binmesi gerekiyorsa bunu sağlayacak devletin imkânları vardır, niye gidip özel sektörden, özellikle iş ilişkilerinin olduğu, ihalelerin verildiği özel sektörden bu araçları alıyoruz? Bunun çok hafife alınmaması gereken önemli bir sorun olduğunu düşünüyoruz.

Yine, Savunma Sanayii Destek Fonu'nun 2015 Yılı Kesin Mizanı'nda borç ve alacak sütunu toplamlarının birbirine eşit olmaması, yine, ifade edildi. 2015 Yılı Bütçesinin bulunmaması, yine, Bakanlığın asli ve sürekli hizmetlerinde "danışman" adı altında personel istihdam edildiği söyleniyor. Şimdi, Anayasa'mıza göre asli ve sürekli kamu hizmetlerinin memurlar eliyle görülmesi gerekir. O hâlde, bu hizmetlerde danışman istihdamının olmaması gerekir.

Evet, bunlar Sayıştay raporunda detayıyla zaten anlatılmış.

Bir de birkaç mesele var, kısaca onları da arz etmek istiyorum: Bunlardan bir tanesi, uzman erbaşların meselesi. Biliyorsunuz, bir kanun değişikliğiyle uzman erbaşlardan yedi yıl hizmet yapanların ancak kamu kurumlarına geçişi öngörüldü. Daha evvel böyle bir kısıtlama olmadığı için, rutin, Devlet Memurları Kanunu'ndaki iki yıllık süreyi dolduranların başka kurumlara nakil imkânları vardı. Şimdi, son çıkan kanun hükmünde kararnameyle esasen bunların durumlarında bir iyileştirme yapıldı. Nedir o? İcra infaz memurluğu, gardiyanlık kadrolarına geçirilebilmelerine fırsat verildi belli bir yaş sınırıyla. Ancak biz bununla ilgili kanun teklifi de vermiştik. Kanunun çıktığı tarihte yedi yılını doldurmamış olan kişiler açısından bu şeyin uygulanmaması gerekirdi. Yani, kanunun uygulanmasının daha evvel istifa etmiş olanları kapsamaması gerekiyordu. O yönde bir düzenlemenin mutlaka yapılması lazım çünkü bu, kazanılmış hakların da ihlali anlamına gelen bir durumdur.

Son olarak da bu, yine, kanun hükmünde kararnameyle yapılan değişiklikle teşkilat kanununuzda hem dışarıdan eleman alımı mümkün hâle getirildi hem de Millî Savunma Bakanlığı bünyesinde çalışanların diğer kurumlara gönderilmesine bir imkân getirildi. Bu tür düzenlemeler ilk defa yapılmıyor yani bunlar daha evvel kamuda yapılmış olan düzenlemeler ama bunların uygulamasında hep sıkça problemlerle karşılaşılmıştır bizim tarihimizde, haksızlıklar olmuştur, siyasi ya da birtakım başka saikler hep öne çıkmıştır. Dolayısıyla, buradaki uygulamanın nasıl yapılacağı çok önemlidir. Buna hassasiyet göstermenizi Anayasa'mızın 70'inci maddesinde belirtildiği gibi, görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayrımın yapılmamasının esas alınması gerektiğini ifade ederek sözlerimi bitirmek istiyorum.

Bütçenin hayırlı olması dileğiyle hepinize saygılar sunuyorum.