KOMİSYON KONUŞMASI

İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, sayın milletvekilleri, değerli bürokratlar, basın mensupları; konuşmamın başında hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Eğitim deyince benim aklıma şu altı şey geliyor:

Birincisi, müfredat ve eğitim politikaları.

İkincisi, fiziki, teknolojik ve mali kapasite.

Üçüncüsü, eğitime erişim, eğitimde kalite ve daha önemlisi fırsat eşitliği.

Dördüncüsü, organizasyon ve kurumsal yapılar.

Beşincisi, insan gücü ve tabii ki öğretmenlerimiz.

Son olarak da eğitim-istihdam ilişkisinin kurulması.

Kendimce bu çerçevede eğitimi değerlendirdiğimde, özellikle fiziki kapasitenin geliştirilmesi, teknolojik kapasitenin artırılması ve benzeri kategoride bir iyileşmenin olduğu değerlendirilebilir. Ancak, özellikle müfredat ve politikalarla ilgili sıkıntıların devam etmekte olduğunu, yine insan gücü, öğretmenlerimizin sorunlarının devam etmekte olduğunu ifade etmek istiyorum.

Şimdi, bir dönem Ermeni açılımı vardı, çözüm süreci vardı, AB'yle ilişkilerin geliştirilmesi, güçlendirilmesi eğilimleri vardı ve biz müfredatımızı bu bakış açısı doğrultusunda düzenledik. Kitaplarımızdaki yazılan çizilenleri değiştirdik, büyük bir heyecanla bunları yaptık. Fakat, hep o zaman da söyledik, esas olan, ana akstan, eğitimin millîliği vasfından şaşılmaması gerekir dedik. Buradaki belirleyici olan unsurun bu tür konjonktüre bağlı gelişmeler değil, bizim kendi millî dinamiklerimizin belirleyici olması gerektiğini ifade ettik.

İfade edildi, konuşuldu, 15 Temmuz hain darbe girişimi bize birçok şeyi de aslında gösterdi. Bizim yıllardır bir asgari müşterek etrafında birleşemediğimiz, bir araya gelemediğimiz açıktır. Hep tartışılmaması gereken şeyleri belki tartıştık ama bu süreç, en azından devletin varlığı, birliği ve bekası konusunda bir asgari müştereğimizin olması gerektiğini bize gösterdi, âdeta dikte etti.

Burada tabii şunun sorgulanması gerekir: Sayın Günal da biraz bahsetti, biz bu noktaya nasıl geliyoruz? Kuşkusuz, eğitim sisteminin, eğitim politikalarının bundaki etkisi çok büyüktür. Bu gençlerimiz veya sadece gençlerimiz de değil, eğitimli insanlarımız, iyi eğitim almış insanlarımız nasıl devşiriliyorlar? Yani, bunun altında yatan saik nedir? Bunları bilimsel araştırmalarla, değerlendirmelerle bir ortaya koymak lazım. Aksi takdirde, bugün FETÖ terör örgütü bu şeyi sağlayabiliyor, yarın adı değişik olabilir ama başka türlü sapkınlıklara da yine meyledecek insanlarımız olabilir. Bunun önüne geçilebilmesi için bu yönde kapsamlı, şümullü bir çalışmanın yapılması gerekir diye düşünüyorum.

Bize göre, Türk milletine mensubiyetin gurur ve şuuruna sahip, manevi ve kültürel değerlerimizi özümsemiş; düşünme, algılama ve problem çözme yeteneği gelişmiş, yeni gelişmelere açık, sorumluluk duygusu ve toplumsal duyarlılığı yüksek, bilim ve teknoloji üretimine yatkın, girişimci, demokrat, kültürlü, erdemli ve inançlı nesillerin yetiştirilmesi eğitim politikamızın temel amacı olmalı. Çocuklarımıza, dinî inanç, etnik köken ve felsefi düşüncelerine bakılmaksızın eğitim ve öğretimde imkân ve fırsat eşitliği sağlanmalı, toplumun bütün fertlerinin ilgi, eğilim ve yetenekleri doğrultusunda eğitilmesi esas olmasıdır. Eğitim politikaları yüksek medeniyet perspektifine dayanan bir anlayışla kurgulanmalıdır. Öğretim programları düşünme ve öğrenmeyi öğretmeye odaklı, bilgiye erişen, bilgiyi analiz edip işleyerek değerler sürecine aktarma yetenekleri geliştirilmiş, ekip çalışmasına uyumlu bireylerin yetiştirilmesi hedeflerine dönük olarak ele alınmalıdır.

Şimdi, fiziki kapasiteyle ilgili olarak, sınıf mevcutlarımızın 25'in altına düşürülmesi sizin de hedefiniz. Bu, kuşkusuz böyle olmalı. İkili eğitimden vazgeçileceğini ifade ettiniz, Orta Vadeli Program'da da bu öngörülüyor 2019 hedefi olarak. Ancak, Sayın Bakanım, bir konuşmanızda diyorsunuz ki: "Bu ikili eğitimi kaldırabilmek için 77 bin derslik yapımına ihtiyacımız var." Bu süre içerisinde bu 77 bin derslik yapılabilecek mi, bu tabii akla geliyor.

Bir de eğitim yatırımları ödeneklerine baktığımız zaman, orada da bir önceki yıla göre az da olsa bir azalmanın olduğunu görüyoruz. Evet, bütçenin içerisindeki oranında bir azalma var, 13,38'den 13,18'e düşüyor eğitim bütçesinin payı. Yatırımlarda yüzde 8,5 gibi bir pay ön görülüyor. Dolayısıyla, bu süre içerisinde bunun başarılabilmesi mümkün olacak mı? Biz tabii ikili eğitimden vazgeçilmesini destekliyoruz.

Millî bütünlük bilincinin geliştirilmesi, ahlaki, manevi değerlerin güçlendirilmesi ve sosyalleşmenin sağlanması için okul öncesi eğitimin yaygınlaştırılması ve bu yaş grubundaki nüfusun daha erken yaşta örgün eğitim programı kapsamına alınması sağlanmalıdır.

Fiziki mekân, insan gücü ve program imkânları geliştirilerek 4-5 yaş grubunu kapsayan okul öncesi eğitim kademesinde yüzde 100 okullaşmanın temin edilmesi için özel sektörün imkânlarından da istifade edilmesi gerekir.

Eğitimde millî, manevi içerik zenginliğine sahip araç ve gereçlerin kullanımı yetersizdir, buna yaygınlık kazandırılması gerekir. Çocuklarımızın manevi ve kültürel değerlerimizi özümsemesine yardımcı olacak, millî içerik zenginliğine sahip yayın, film ve benzeri eğitim araç ve gereçlerinin üretimi desteklenmeli, kullanımı sağlanmalıdır.

Türklüğün ve İslam'ın millî ve manevi değerlerini yaşayan ve yaşatan Hoca Ahmet Yesevi, Hacı Bektaş Veli, Mevlâna, Hacı Bayram Veli ve Yunus Emre gibi önder şahsiyetlerin hayatı ve felsefesi ortaöğretimde seçmeli olarak okutulmalıdır.

Öğrencilere etkin bir tanıma ve yönlendirme hizmeti maalesef verilememektedir. İlköğretimde bilgisayar destekli rehberlik yoluyla öğrenciyi tanıma teknikleri geliştirilerek ve yetenek ağırlığı değerlendirmesi yöntemiyle etkin bir yönlendirme yapılmalı, kabiliyetlerinin ortaya çıkarılmasını ve mesleğe yönlendirmelerine yardımcı olunmalıdır.

Eğitim-istihdam ilişkisinin kurulamaması en önemli sorunlarımızdan biridir. Bir yanda, ihtiyaç duyulan alanlarda eğitimli insan gücü bulunamazken diğer yanda, binlerce ziraat mühendisi, gıda mühendisi, makine mühendisi vesaire gibi yığınla iş bekleyen gençlerimiz bulunmakta.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

(Oturum Başkanlığına Başkan Süreyya Sadi Bilgiç geçti)

BAŞKAN - İlave süre veriyorum, buyurun.

İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Ekonominin ihtiyacı olan ara insan gücünün yetiştirilmesi amacıyla örgün ve yaygın mesleki teknik eğitime ve beceri kazandırıcı eğitime ağırlık verilerek eğitim programları meslek standardına dayalı olarak yeniden düzenlenmeli, istihdam edilebilirliği artıran mesleki eğitimin ortaöğretim içindeki payı yükseltilmelidir. Mesleki ve teknik öğretimin kurumları ile meslek yüksek okulları arasında program bütünlüğü sağlanmalı, iş hayatı ile mesleki ve teknik eğitim arasındaki ilişki, iletişim ve etkileşim geliştirilmelidir.

İlköğretim ve ortaöğretimde etkili bir yönlendirmeye bağlı olarak uygulanacak müfredat ve yönlendirme sonucu üniversite giriş sınavları tamamen kaldırılmalıdır. Üniversitelerin eğitim araştırma ve geliştirme gibi geleneksel fonksiyonlarının yanında, toplumu bilgilendirme, bilgiyi sanayileştirme ve ticarileştirme gibi işlevlerden şu anda uzaktır. O sebeple, üniversitelerin bu geleneksel fonksiyonları etkin hâle getirilirken onların yanında bilgiyi sanayileştiren ve ticarileştiren bir yapıya kavuşturulmaları da sağlanmalıdır.

Süremin sonuna geldim. Birkaç tane husus var, onları arz etmek istiyorum: Bir kere, öğretmenlerimizin ek göstergelerinin (3600)'e çıkarılması meselesi. Bununla ilgili olarak biz defaatle kanun teklifi de verdik. Bunun düzeltilmesini talep ediyoruz. Yine, öğretmenlerimizin çalışma şartları dikkate alındığında senede doksan günlük bir yıpranma verilmesini talep ediyoruz. Ek ders ücretlerinin artırılması yanında, bir de kendilerini geliştirebilmeleri açısından, güncel gelişmeleri takip açısından bir araştırma geliştirme tazminatı öğretmenlerimize verilebilir.

Yine, Milliyetçi Hareket Partisi olarak seçim beyannamemizde de yer verdiğimiz bir eğitim destek hesabı oluşturulması önerimiz var. Eğitime katkı amacıyla her çocuk için ailesi tarafından yapılacak katkının yüzde 50'sine kadar oranda devletin katkıda bulunmasıyla bir eğitim hesabının açılmasını, biriken miktarın özellikle yükseköğretim aşamasında kullanılmasını öngören, aynı zamanda tasarrufu da teşvik eden bir eğitim destek hesabı oluşturularak devlet-aile iş birliğiyle eğitime güçlü bir destek mekanizması geliştirilmesini öneriyoruz.

Sayın Bakanım, birkaç tane de şikâyet anlamında iletilen hususlar var, onları da arz ederek bitirmek istiyorum. Şimdi, kamu kurumlarındaki memurların görevde yükselme sınavlarını yapıyorsunuz. Burada geçtiğimiz bir iki yıl içerisinde birtakım dedikodular ortaya çıktı. Burada esasen öğrencilerle ilgili bir iş de olmadığı için, Millî Eğitimin birazcık haricen yaptığı bir iş olduğu için çok da bu işin üzerinde durulmadı. Dolayısıyla, işte "Sorularda sızma oldu." vesaire gibi şeyler söylendi. Bu sizin kulağınıza geldi mi? Bir bunu aktarmak istiyorum.

İkincisi: Bu kadroya geçirilme vesaire gibi hususlarda -Sayın Topcu da ifade ettiler- sendika baskısının olduğu yönünde bir şey var. Bir de bu sözleşmeli öğretmen alımındaki mülakat meselesi var. Burada benim değineceğim konu meselenin birazcık teknik boyutu. KPSS bir yarışma sınavı. İki tür sınav oluyor kamuda; bir yeterlilik sınavları, bir de yarışma sınavları. Yeterlilik sınavlarında belli bir puanı almış olmak yeterlidir dolayısıyla onu hak eden, her neyse kazanması gereken şey onu kazanmış demektir ama yarışma sınavlarında belli bir taban vardır; en üstteki, en yüksek puanı alan en avantajlı durumda olması gerekir, yarışmanın esprisi budur. KPSS de bir yarışma sınavıdır ama siz, yarışma sınavının bu özelliğini ortadan kaldırıp "KPSS'de 70 almış olmak" demek suretiyle âdeta onu bir taban olarak değerlendirdiniz ve sözlüyü bunun önüne geçirmiş oldunuz. Burada yapılana bir şey diyeceğimiz yok, sözlü mülakat konulabilir ama hiç olmazsa ikisinin ortalamasını alacak şekilde bir düzenlemenin yapılması gerekir; aksi takdirde, haksızlık, hukuksuzluk olur, adaletsizlik olur. Bu da hem Bakanlığımıza hem de devletimize yakışmaz diyorum.

Bütçemizin hayırlı olması dileğiyle saygılar sunuyorum.