KOMİSYON KONUŞMASI

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, değerli Komisyon üyesi arkadaşlarım, değerli bürokratlar, sevgili basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakanım, Bakanlığınızın hayırlı olmasını diliyorum ve gerçekten siz Bilim ve Teknoloji Bakanı olduğunuzda ben ayrı bir sevinç duydum çünkü konunun uzmanı olduğunuzu biliyorum, birlikte de çalışmıştık. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı benim üniversite hayatımda kamuya ilk girdiğim yer. Üniversite için Ankara'ya geldiğimde Anadolu'dan gelmiş ihtiyacı olan bir genç olarak ilk başvurduğum Bakanlıktı ve orada iş buldum. Bakanlığın kapısından girerken duyduğum o heyecanı hiç unutmuyorum. Beş yılımı verdim, sonra Bilim Teknoloji Bakanlığı... O zamanki adı Sanayi ve Teknoloji Bakanlığıydı ama benim çalıştığım dairenin adı da Bilim ve Teknoloji Dairesi Başkanlığıydı. Şimdi o daire başkanlığını bakanlık hâline getirmişiz. Bundan da ayrıca bir mutluluk duyduğumu ifade etmek istiyorum.

Tabii, burada yeri gelmişken rahmetli Profesör Doktor Necmettin Erbakan Hocamızı da rahmetle anıyorum çünkü bu ülkede sanayi denilince aklımıza ilk gelen, benim aklıma en azından ilk gelen şahsiyettir. Sanayi konusunda Türkiye'de emek vermiş insanların başında geliyor. 1977 yılıydı ben o zamanki adıyla Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına ilk girdiğimde, çok heyecan duyuyorduk çünkü Türkiye'nin de Bakanlığa bağlı işte bugün bir kısmı hâlen ismi devam eden TÜMOSAN gibi, TUSAŞ gibi sonradan TAI oldu, TEMSAN, TAKSAN, GERKONSAN yani san san san. Ben şu anda önümde yazılı olmadığı için bir çoğunu hatırlayamıyorum ama Türkiye'nin heyecanla rahmetli Erbakan Hocamızın sanayileşme hamleleri başlattığı, fabrika temelleri attığı "Fabrika yapan, fabrikalar yapacağız." diye Türkiye'ye yeni bir bilinçlenme şuurlanma aşıladığı yıllardı. Maalesef tabii o yılların kıymetini bilemedik. Sonra 1980 darbesiyle birlikte Türkiye'nin o sanayileşme hamlesi akamete uğradı. Bizimle yola çıkan birçok ülke bugün maalesef bizi geçti. O gün adı sanı duyulmayan markalar dünya markası hâline getirildi. Ama bizim o markalarımız -üzülerek belirtmek istiyorum ki- birkaç tane istisna olmakla beraber hayatına son verildi diyelim.

Tabii, bilmek çok önemli bir şey. Bakanlığımızın adı "Bilim, Sanayi ve Teknoloji." Aslında teknolojide "loji" bilim demek, orada da bir tezat var gibi geliyor bana, teknoloji İngilizce, başında bilim. Bununla ilgili çok hikâye duymuşuzdur ama bir tanesini anlatmak istiyorum. Bir fabrikada önemli bir makinede bir arıza çıkıyor. Fabrikanın uzmanları bu arızayı gideremiyorlar, sonra dışarıdan bir uzman çağırılıyor. Uzman gelip makineyi inceliyor, bakıyor, çantasından çıkarmış olduğu bir tane tornavidayla gevşemiş olan vidayı sıkıyor. Sonra "Düğmeye basın." diyor. Basıyorlar makine çalışıyor. Tabii hayret ediyorlar fabrikanın yetkilileri ki, "Bu kadar basit bir arızayı biz niye göremedik?" Neticede, uzman genel müdürün odasına gidiyor, çay içerken "Borcumuz ne kadar?" Çıkarıyor faturayı "Borcunuz bin dolar." diyor. Tabii genel müdürün canı sıkılıyor. Diyor ki: "Ya, bin dolar olur mu yani bu kadar basit bir iş için?" Tabii ayrıntılı fatura isteyince genel müdür faturaya yazıyor "Vidayı sıkmanın bedeli 10 dolar, hangi vidanın sıkılacağını bilmenin bedeli 990 dolar, toplam bin dolar." diyor. Neticede, bilmek çok önemli. Tabii yeri gelmişken rahmetle anıyorum, Sakıp Sabancı sanayimizin üstatlarından derdi ki "Ağam Türkiye için Know-How çok önemli ama Türkiye için Know-Who daha çok önemli." Yani bilmek önemli ama asıl olan yapmak; kim yapacak? Bilgiye ulaşmak önemli. Bir hocamız üniversitede odasının arkasına yazmıştı: Özür dilerim "Nokta nokta etmeyin nasıl öğrenileceğini öğrenin." derdi. Yani nasıl öğrenileceğini öğrenin. Yani bilgiye ulaşmak bugün gerçekten hem kolay hem zor ya da satın almak en azından kullanım bilgisini, teknolojiyi, patenti satın alabilirsiniz fakat bunu nasıl kullanacağınız, nerede kullanacağınız... Ben aslında bir konuyu bir noktaya doğru çekeceğim çünkü kendi bölgem, biraz önce Sayın Zekeriya Temizel Bakanım çok güzel ifade etti, aslında onun seçim bölgesinde ben on buçuk yıl, on bir yıl sanayicilik de yaptım. Fakat şu anda Giresun Milletvekiliyim. Evet, mukayeseli üstünlükler açısından Türkiye'nin üstün olduğu alanlar var. Çok alan var ama Sayın Bakanımız dikkat çektiği için, kendisi İzmir milletvekili ama Giresun'la özdeşleşmiş olan fındığa da atıfta bulunduğu için ben konuyu fındığa getireceğim.

ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Karadeniz'in denizi görmeyen tarafında.

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Öyle mi.

Şimdi, evet Bilim ve Teknoloji Bakanlığımızın "Fındık Altına Dönüşüyor." adlı projesi Giresun'da hayata geçirildi diye, kayıtlarda da var. Bakanımız Sayın Zekeriya Temizel dedi ki: "Fındık zaten altın." Evet, Türkiye için gerçekten fındık altın mesabesinde bir ürün.

2003-2004 yıllarında ben FİSKOBİRLİK Genel Müdürlüğü de yaptım. Ondan sonra İzmir'e taşındım, İzmir'de sanayicilik yaptım, en son BMC'nin Genel Müdürüydüm. Fındıktan otomotive geçtik. Diyeceksiniz "Ne alakası var?" İşte böyle bir açmazımız da var bizim. Fiskobirlik Genel Müdürü olduğum yıllarda Türkiye'nin fındık ihracatı yanılmıyorsam 580 milyon dolardı. Ama geçen sene yani 2015 yılında Türkiye fındıktan ve türevlerinden 2 milyar 928 milyon dolar ihracat geliri elde etti. Neredeyse 5,5 kat. Şimdi, biz fındıkta gerçekten mukayeseli üstünlükler açısından tartışmasız üstün bir ülkeyiz. Sayın Bakanım da fındık bölgesi milletvekili, Düzce de fındık bölgesi. Ama bizden fındığı satın alan başta Avrupa Birliği ülkeleri fındığı işleyerek gerçekten altına dönüştürüyorlar. Bizim için altın ama biz onu maalesef bakır mesabesinde kullanıyoruz. İşte biraz önce bahsettiniz, Manisa Organize Sanayi Bölgesi'nde bir marka, Türkiye'de de şu anda fındığın en büyük müşterisi konumundaki bir marka orada çikolata üretiyor. İtalyan kökenli bir firma. Temelinin atılışında ben de vardım, iki yıl önce sanıyorum Başbakanlık Yatırım Destek Ajansının tanıtımıyla yatırım yaptılar, organize sanayi bölgesinde. Oradan bizim fındığımızı alıp üretip bütün dünyaya çikolata olarak pazarlıyorlar ve bize de satıyorlar. Şimdi, biz 2004 yılında fındığı "kernel" dediğimiz ham olarak satıyorduk, ihraç ediyorduk. Kırıyorduk, beyazlatıyorduk bazen, bazen de beyazlatmadan çiğ olarak Avrupa'ya ihraç ediyorduk. Daha sonra fındığa dayalı endüstri gelişti kısmen, şimdi onu kısmi olarak işleyerek satıyoruz. İşte, onun için 2 milyar 928 milyon dolara eriştik. Ama potansiyel olarak fındığı biz gerçekten işleyerek sanayiyle türevlerine dönüştürerek ihraç edebilirsek tekrar bunu bir üçe, beşe katlamak, beşe değil de belki mübalağa olmasın, en az üçe katlamamız mümkün. Çünkü ismini vermediğim o çikolata firmasının yıllık cirosu sanıyorum geçen sene 12 milyar Euro gibi bir rakamdı.

Şimdi, değerli arkadaşlar, biz ülke olarak çok şeyler yapabildik, artık yapabiliyoruz yani Türkiye gerçekten sanayide bir noktaya geldi ama potansiyel olarak hâlâ bu işin çok çok uzağındayız. Niye? Yani potansiyel enerjimizi kinetiğe çeviremedik birçok alanda. Otomotivin adını yapıyoruz şimdi adını...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Öztürk, ek süre veriyorum.

Buyurun.

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Tamam, kısa sürede bitireceğim.

1961 yılıydı, yine rahmetle anacağım, Erbakan Hocamız o zaman bir Türk otomobili yapmıştı. Ama ne oldu? Tam deneme sürüşü yapılacak, otomobil yarı yolda kaldı, bütün askerî, sivil erkânın önünde. Niçin? Otomobile benzin konulması unutulmuş veya konulmamış. Yani onun hikâyeleri çok. Birileri sabote etmek için -1961 olması lazım o yıllarda- Türkiye ilk yerli devrim otomobilini üretmiş ama ilgililer benzin koymamış veya unutmuş. Demişler ki: "Biz bunu kaldıralım." 1961 yılı, yıl 2016, biz hâlâ yerli otomobil için çalışma yapıyoruz.

Sayın Bakanım, yeri gelmişken soru olarak bunu soruyorum: Ne durumdayız bu durumda? Açıklama yaparsanız memnun olurum.

Değerli arkadaşlar, gerçekten Türkiye şu anda bir otomotiv endüstrisinde bir otomotiv üretim üssü. Yan sanayine kompenent üreten çok sayıda firmamız var. Bir otomobilin yaklaşık 3 bin civarında parçadan meydana geldiğini söyleyebiliriz ve bunun büyük bir çoğunluğu Türkiye'de artık üretiliyor. Son altı ay verilerine göre de Avrupa'da Türkiye en fazla otomobil üreten ülke mesabesinde, verilere göre öyle. Ama yerli bir marka diyoruz, illa yerli bir marka olsun. Tabii, bizim işçimizin alın teri, bizim yan sanayimizin üretimi, dolayısıyla yaklaşık 25 milyar dolarlık bir ihracat rakamına ulaşabildiğimiz bir sektör ama burada müthiş de bir ithal girdisi var.

Neticede, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımız gerçekten Türkiye'nin önünü açabilecek büyük bir misyona sahip ama çok iyi programlama yapıp Türkiye'nin kaynak israfından vazgeçmesi lazım. OSB'ler, bakın, Türkiye'de 13 dediniz bilmiyorum ama yaklaşık 300'e yakın OSB var. İşte 13 tane İzmir'de var. Ben İzmir'i bildiğim için, Sayın Bakanımın da biraz önce sözünü kestim, çok özür diliyorum ama, İzmir'de 13 tane OSB'nin kapasite kullanım oranı zannediyorum yüzde 50 civarlarında ama ben Bornova'da oturuyordum, 30 kilometre arkadaki Bornova OSB dolu, Çiğli de dolu, Atatürk Organize dolu ama diğer birçok, gerçi birkaç tanesi onun ihtisas organize sanayi bölgesi.

Yeri gelmişken Sayın Bakanım, belki unuturum söyleyeyim, çünkü sürem bitiyor, bu ihtisas organize sanayi bölgelerinden bir tanesini özellikle orta Karadeniz'e istiyoruz; fındık ihtisas organize sanayi bölgesi. Biraz önce bahsettiğim konuyla alakalı olarak Türkiye'nin mukayeseli üstünlüğü olan fındığı işleyip türevlerine dönüştürüp markalı satabilmek için. İlla...

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) - Kandıra'ya...

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Yani ben Giresun Milletvekili olduğum için Giresun'a istiyorum, siz de Kandıra'ya istiyorsunuz.

Şimdi...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Rize'ye...

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Rize'ye çay yapacağız.

Neticede, Bakanlığımızın bütçesinin hayırlara vesile olmasını diliyorum. Çalışmalarınızda sizlere başarılar diliyorum. Tekrar Bakanlığınız hayırlı olsun.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.