KOMİSYON KONUŞMASI

ERKAN KANDEMİR (İstanbul) - Teşekkür ediyorum.

Çok Değerli Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarımız, değerli kurum başkanlarımız; tabii, aslında doğrusu çok da söz almaya niyetli değildim fakat bu sistem tartışmaları içerisinde bir şey fark ettim ki sanki böyle bir hayalet var zihnimizde ve tartışmanın zeminini bunun üzerinden, bu hayaleti esas alarak yapıyor, rasyonel değerlendirmeleri bir kenara bırakıyoruz. Mesela bir iki şey var, ilginç ve hayretle dinledim, özellikle Sayın Çam'ın konuşmasını. İşte, köleliği benimsemek, köleliğe çağrı yapmak, kölelik düzeni oluşturmak vesaire gibi çok çok tehlikeli kavramları o kadar kolayca kullandı ki Sayın Çam, hayretler içerisinde dinledim. Birincisi: AK PARTİ tek başına "Ben bir değişiklik yapacağım, bir sistem değişikliği yapacağım ve bu sistem değişikliği üzerinden devleti yeniden dizayn edeceğim." demiyor, "Halka gideceğim." diyor. Halkın tercih edeceği bir sistemin kendi kendine, kendini inkâr ederek köleliği kabul edeceği ön bakışı, ön yargısı bir defa önce milletin kendisine haksızlık ve çok üstenci bir bakış. Kendisinin doğruları söylediğini, kendisini merkeze koyarak doğrularını kendisinin vazettiğini düşünen bir anlayış. Şaşırarak dinledim, üzülerek dinledim. Biz bir sistem tartışması yapıyoruz. Hiç kuşkusuz dünyada her iki sistemin de, parlamenter sistemin de başkanlık sisteminin de olumlu ve olumsuz örnekleri var. Tek başına parlamenter sistem pür bir demokrasi üretmiyor, tek başına başkanlık sistemi eğer düzgün kurgulanmamışsa doğru bir netice vermiyor olabiliyor. Güney Amerika örneklerinden bahsediyoruz. Bu Güney Amerika örneklerinin tamamında ya denetim sistemi doğru kurgulanamamış ya da seçim sistemi farklı. Öte yandan, parlamenter sistem öyle neticeler vermiş ki Mussolini'yi doğurmuş, Hitler'i doğurmuş, Bolşevik Devrimi'ne yol açmış yani diktatoryal neticeler getirmiş beraberinde. Dolayısıyla, siyah ve beyazdan bahsetmiyoruz. Bu sistem değişikliğini rasyonel bir şekilde tartışmak, rasyonel datalarla, verilerle ortaya koymak lazım. Bu anlamda bu sistem tartışmalarına da yeni gelmiş de değiliz zaten. Tek başına sadece Sayın Cumhurbaşkanının çevresinde bu tartışmayı yürütmek de başta bize haksızlık, millete haksızlık, tarih içerisinde bu tartışmaları yapanlara haksızlık. Bütün sağ siyasi partiler, merhum Türkeş, merhum Erbakan, merhum Demirel, merhum Özal, hepsi bu tartışmaların içerisinde olmuş. Bütün sağ siyasi hareket başkanlık tartışmalarıyla ilgili bir şeyler söylemiş, yeni bir tartışmadan bahsetmiyoruz. Dolayısıyla, geldiğimiz noktada bu tartışmanın bu kadar hararetli bir şekilde toplumun gündemine gelmesi yeni bir şey değil aslında. Fakat dünyadaki gelişmeler, bir anomali durumunun oluşmuş olması yani Cumhurbaşkanının direkt halk tarafından seçilmiş olması elbette bu tartışmanın sıcak bir hâle gelmesini gayet normal kılıyor benim durduğum yerden. Ben bu kadar sert, uçlarda, milletin tercihlerini daha baştan mahkûm eden yaklaşımların doğru olmadığını düşünüyorum. Hiç kuşkusuz, durduğumuz yerden rasyonel datalarla birtakım eleştiriler yapabiliriz ama bu eleştirilerin sınırını, her iki sistemin de artılarının ve eksilerinin var olabileceğini, dolayısıyla Türkiye'nin gelecek vizyonuyla, mevcut konjonktürle, dünyadaki tartışmalarla birlikte sağlıklı bir şekilde yapmanın yolunun hep beraber bu tartışmaya rasyonel katkı vermekten geçtiğini düşünüyorum. Bakın, İngiltere son dönemde bu tartışmaları yapmıştı, parlamenter sistemin ana kurucularından bir tanesi. Geçen dönem İngiltere Parlamentosundaki koalisyondan yaşanan sıkıntıdan hareketle orada da başkanlık sistemi tartışmaları vardı ve çok yoğun bir şekilde yapıldı toplumda. Dolayısıyla, bunlardan korkmamak lazım ve bunu baştan mahkûm etmemek lazım, hele hele indirgemeci bir anlayışla tek bir kişinin çevresinde o bütün tartışmayı, fırtınayı oluşturup kendi kafamızdaki hayaletlere bu tartışmayı kurban etmemek lazım.

Teşekkür ediyorum.