KOMİSYON KONUŞMASI

MİTHAT SANCAR (Mardin) - Teşekkürler.

Fehmi Bey, hoş geldiniz, teşekkür ediyoruz verdiğiniz bilgiler için. Şimdiye kadar, benim gayet istifade ettiğim bir sunum oldu.

Şimdi, hem kitabınızda hem söyleşilerinizde çok doğal bir şey anlatıyorsunuz. AKP ile cemaat arasındaki ilişkinin yakın oluşu, iç içe oluşu gayet doğal bir şeydi. Hatta, kitabınızda o kadar çok şey geçiyor ki... Sadece sizin kitabınızdaki bilgiler bizi bu noktaya götürmüyor, bizler de biliyoruz. Bir ara, "Cemaat-AKP nasıl ayrıştırılır?" falan sorusu geldiğinde bile tuhaf karşılanıyordu. Başka siyasi iktidarlara da yakın oldukları, ilişki kurdukları bir vakıa ama buradaki ilişki biraz farklı.

Şimdi, 15 Temmuza gelen gelişmeleri anlayabilmek için bence bu ilişkiyi iyi tanımlamak gerekiyor, bir isim koymak bile gerekebilir. Sınırlayıcı değil bu koyacağımız isim ama bir isme ihtiyacımız var. Bazen "Yollar ayrıldı." deniyor, o yollar nasıl ortaktı? Yani hangi ortak yol vardı? Ya da "Kandırıldık." deniyor, ne yapıldı da inandırdılar birbirlerini, sonra kandırıldılar.

Ben şöyle 3 birbirini dışlamayan, iç içe geçebilecek ilişki tanımı yapılabileceğini düşünüyorum: Bir inanç ortaklığı mıydı bu, bir iktidar paylaşımı mıydı veya her birinin diğerini kullandığını düşündüğü bir menfaat ilişkisi miydi? Basit bir ilişki olmadığı ortada. Mesela çok sayıda maddi imkân tahsis edildiği biliniyor. Sizin kitapta da var galiba, 5 trilyon civarında arazi tahsis edildiği söyleniyor. Niye, ne bekleniyor, hiç mi bilinmiyor? Yani hiç mi şüphe edilmiyor bu yapının bir siyasi hedefi olabileceğinden? Ya da olabilecek siyasi hedefinin kendisi ile bu iktidarla farklı bir hedef olacağı akla gelmiyor mu, ortak hedef olarak mı düşünmüyor?

Şimdi, ben basitçe "Kandırıldık." demekle bu ilişkinin üzerinin örtülebileceğini düşünmüyorum. Tam tersine, bu ilişkiyi iyi tahlil etmezsek, iyi tanımlamazsak ve aydınlatmazsak bundan sonra siyasi iktidarlarla devlet içindeki bu tür yapıların ilişkilerini önleme ya da anlama imkânını da berhava edeceğimiz kanısındayım.

Size soruyorum şimdi. Mesela, tabii, yine bir söyleşide bir cümleniz var, gayet doğru bir cümle bence, "Bu ülkede AK PARTİ'ye yakın neredeyse herkesin cemaatle bir biçimde irtibatlı olduğu uzun bir dönem var." diyorsunuz. Ne üzerine? Bir soru üzerine, Hakan Fidan'ın da kendisiyle görüştüğünü Fetullah Gülen size söylüyor, öyle diyorsunuz.

GAZETECİ-YAZAR FEHMİ KORU - 2 defa görüşmüştü.

MİTHAT SANCAR (Mardin) - "2 defa geldi." diyor.

Şimdi, MİT müsteşarı gidiyor, bakanlar gidiyor...

GAZETECİ-YAZAR FEHMİ KORU - Sonradan Başbakan olan Dışişleri Bakanımız gidiyor.

MİTHAT SANCAR (Mardin) - Başbakan, Dışişleri Bakanı gidiyor.

Bu sadece bir şeyhi, ne bileyim, mehdi adayını, bir dinî lideri saygı gereği ziyaret etme amaçlı bir seyahat mi oluyor, buluşma mı oluyor; yoksa burada nasıl bir ilişki olmalı? Siz iki tarafı da yakından tanıyan, bu konularda bana göre çok da değerli yazılar yazmış bir insan, bir yazar, bir yurttaş olarak bu ilişkiyi nasıl tanımlarsınız?

GAZETECİ-YAZAR FEHMİ KORU - Benim gördüğüm şu: Yani bir yol arkadaşlığı kesinlikle söz konusu, yol arkadaşlığı kesin ama iki tarafın da birbirinden kuşku duyduğu bir yol arkadaşlığı bu. Yani birinden biri hangisi daha önce tokat atacak diye böyle bir kuşkuyla gidiyorlar.

MİTHAT SANCAR (Mardin) - Baştan itibaren mi yoksa belli bir zaman sonra mı?

GAZETECİ-YAZAR FEHMİ KORU - Yani baştan olmasa bile başa yakın bir dönemden beri iki taraf da birbirine kuşkuyla yaklaşıyor. Yalnız şöyle bir durum var: Kuşkuyla yaklaşıldığı hâlde biri devlet, 2002'de iktidar olmuş artık. Dolayısıyla onların devletle olan ilişkilerini düşünürsek bütün her şey devletle ilişki içerisinde götürülmek zorunda. Onlar kendilerini muhtaç hissediyor. Siyasi açıdan da baktığınızda... Şimdi, tabii, durum bugün çok farklı ama neticede taban teşkil ediyor bunlar. Sayısal olarak da çok büyüttüler siyasiler onları gözlerinin önünde ama etki alanları büyük hakikaten. Kendilerinin öyle büyük bir sayıları yok ama etkileme güçleri fazla. O bakımdan iki tarafın da birbirlerinden kuşku duyduklarını nereden biliyoruz? Şimdi, AK PARTİ'ye yakın, mesela, iş adamları kuruluşu var. Şimdi, normalde aynı yolun yolcusu ise niye farklı bir örgüt kurma ihtiyacı duyuyor?

MİTHAT SANCAR (Mardin) - TUSKON'u mu kastediyorsunuz, hangisiydi?

GAZETECİ-YAZAR FEHMİ KORU - Yani netice itibarıyla, baktığı zaman siyasetçi, özellikle Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan düzeyinde bir siyasetçi burada bir şeyi görüyor. Yani kendisini ayrıştıran, "Ben sen değilim, bak, ben de gücüm." deme ihtiyacı hisseden ama bu gücü nereye kadar kullanacağı konusunda bir bilgisi olmadığı için o zaman tedbir alma ihtiyacını da duymayan bir siyaset var. Benim gördüğüm bu. Yani elbette sizin tespit ettiğiniz gibi bir inanç ortaklığı var. Elbette yani birbirlerinden menfaat ilişkisi var. Biri üniversite açıyorsa orada yetişen çocukları siyasetçi kendisine yakın gördüğü için buna itiraz etmiyor hatta belki teşvik ediyor böyle bir şey olsun diye. O bakımdan, iktidar paylaşımı yok. Yani iktidar, benim gördüğüm kadarıyla Tayyip Erdoğan iktidarı paylaşmadı. Paylaşmadığı için zaten 17-25 Aralıkta ne umuyorlarsa onu gerçekleştiremediler. Yani Tayyip Erdoğan her zaman bir kuşku duydu. Bunu sadece hissederek söylemiyorum, kendisiyle zaman zaman bir araya gelmelerim olduğu için süreç içerisinde. Sadece 2000'li yılların başından itibaren onlar hakkında kuşkularının her zaman olduğunu biliyorum. O bakımdan, yani bu vartanın atlatılmasında, 17-25 Aralığın, ardından 15 Temmuzun, şimdi Cumhurbaşkanı olan Tayyip Erdoğan'ın onları iyi tanıdığı ve sürekli kuşkusu altında bu yol arkadaşlığını sürdürdüğü, bunun büyük rol oynadığı kanaatindeyim.

MİTHAT SANCAR (Mardin) - Peki, şöyle bir soruyla tamamlayayım yani birinci soruydu sorduğum ama Nasıl ayrıştıracağız AKP'liyi ve cemaatçiyi? Yani bunu nasıl ayrıştıracağız?

GAZETECİ-YAZAR FEHMİ KORU - Evet, sorunuzda o da vardı ve bence çok... En önemli nokta burası. Zaten bugünlerde de yaşanan olaylar...

Bir olay anlatayım: Daha 15 Temmuz olmamış, belki hatta 15 Temmuzdan birkaç ay önce sosyal ortamda karşıma çıkan bir iş adamı, kendisi muhafazakâr bir iş adamı. "2 çocuğum var." dedi. O sırada da cemaatin üzerine gidiliyor 17-25 Aralık sonrası. "Bunları söylüyorlar Fehmi Bey, hakikaten bunlar bunu yapmışlar mıdır? Benim 2 çocuğum var, ikisi de yabancı okullarda okuyorlar. Ben bu çocuklarımın da muhafazakâr insanlar olmasını istiyorum ama bulundukları eğitim ortamı buna müsait değil. Baktım, bu çocuklar elden gidiyor, bunları tanıştırdım, birileri ilgilenmeye başladı bu çocuklarla. Bunlar mezun oldular o okuldan, sonra üniversiteden de mezun oldular. Bugün benim arzu ettiğim tarzda muhafazakâr fikirleri de olan insanlar oldular. Ben olayın bu yönünü tanıyorum. Ben bunları böyle tanıyorum, başka türlü tanımıyorum. Yani bana getirdiği artıyla tanıyorum. Bir de bu söylentiler var: 'Bu adamlar, şunu yapıyor, bunu yapıyor.' filan. Ben ne yapacağım şimdi?" dedi. "Senin bir şey yapman gerekmiyor çünkü senin bir şeyin yok ki, bunlarla bir irtibatın yok yani. Bunu düşünmen normal, onların sana çocukların konusunda yardımcı olduklarını görmüşsün, böyle git." dedim. Ama bunu dediğim kişi 15 Temmuz sonrası -iş adamı bu- içeriye alındı, şu anda hapis. Bu adamın da bir ilgisi olduğunu zannetmiyorum.

MİTHAT SANCAR (Mardin) - Hayır, zaten o ilgi meselesini soruyoruz, onu nasıl tanımlayacağız?

GAZETECİ-YAZAR FEHMİ KORU - İşte tanımlayamıyorsunuz, o kadar iç içe geçmiş ki.

MİTHAT SANCAR (Mardin) - Bundan sonrası için çok önemli çünkü şimdi uğraştığımız en önemli meselelerden biri kamudaki tasfiyeler, gözaltılar, tutuklamalar, yargılamalar. Sayılar 100 binleri aştı, işte gözaltındaki insanların sayısı da öyle, 100 binlerle ifade ediliyor. Şimdi, cemaate mensubiyet açısından soruşturmalarda nasıl bir yol izlenmesi gerektiğine dair fikrinizi söylediniz, dediniz ki: "Dikkatli davranılmalı, ayrıştırılmalı." Peki, iktidar içindeki sorumlulukları tespit etmek için sizin şahsi bir öneriniz var mı bizim burada değerlendirebileceğimiz?

GAZETECİ-YAZAR FEHMİ KORU - Şimdi, iktidar içindeki... Bu, tabii, sizleri çok yakından ilgilendiriyor muhalefet olarak, onu biliyorum.

MİTHAT SANCAR (Mardin) - Komisyon olarak esasen.

GAZETECİ-YAZAR FEHMİ KORU - Komisyon olarak da ilgilendiriyor. Ama ben bir genel yanlışın uzantısı olarak görüyorum bunu. Yani insanlara önce bir suç atfediliyor, dolayısıyla da başka suçlu var mı diye aranıyor. Doğru olan bu değil yani. Bir hukuk devletinde böyle yaklaşımın sonuç getireceğini de zannetmiyorum. Yani çok rahatsızlık verici olduğu için bu. Bence hesap sormak, elbette bu darbeyi düşünebilecek olan... Bakın, düşünceyi bile suç görüyorum ben burada. Darbeyi düşünüyorsa ve bununla ilgili birtakım kumpasların içerisinde bulunuyorsa elbette ondan hesap sormak lazım. Katılanlar hatta katılmayıp da bir biçimde desteklediğini bir şekilde gösterenler, tamam, bunlar Türkiye'de demokratik düzeni bir şekilde bozma gibi bir eylemin parçası hâlindeler. Bunlar da tamam. Ama yani bu adamlar iyi işler yapıyor görüntüsü altındayken... Diyelim, benim örneğini verdiğim iş adamı, bunun kapısına gelmişler, "Bize yardım et, şurada şu okulu açıyoruz." demişler, bu adam da bu parayı vermişse veya bir siyasetçi kendisine oy getireceğini bildiği bir mensubunu bunun yanında taşımışsa, sağa sola götürmüşse, oy istediği için bir açılışına katılmışsa...

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) - 17-25 Aralık miladı almıyor musunuz yani?

GAZETECİ-YAZAR FEHMİ KORU - İşte alalım diyorum yani, bir milat alalım diyorum.

MİTHAT SANCAR (Mardin) - Niye milat orası olsun ki?

AYTUN ÇIRAY (İzmir) - Fehmi Bey, 2004 var, en yakın milat o.

GAZETECİ-YAZAR FEHMİ KORU - Neyse yani, onu kendi aranızda kararlaştırın ama benim gördüğüm...

MİTHAT SANCAR (Mardin) - Şöyle bir tecrübeniz... Sözünüzü kesmeyeyim, pardon.

Tecrübenizde mesela, şöyle, bu iş adamı gibi hem cemaat gelmiş "himmet" adı altında destek istemiş, vermiş hem de AKP'li bir milletvekili adayına ya da il örgütüne, ilçe teşkilatına bağış yapmış...

GAZETECİ-YAZAR FEHMİ KORU - Veya orada yer almış.

MİTHAT SANCAR (Mardin) - ...ya da orada yer almış, hem böyle bu tür...

GAZETECİ-YAZAR FEHMİ KORU - Çok insan vardır. Ben tek tek tanımıyorum bunları ama böyle insanların çok olduğunu düşünüyorum. Şimdi, onun için yani "Siyasilerden de hesap soralım." Neyin hesabını soracaksınız?

AYTUN ÇIRAY (İzmir) - Ergenekon, Poyraz, bir sürü, siyasilerle bu örgütün iş birliği yaptığı davalar var.

GAZETECİ-YAZAR FEHMİ KORU - Ha, bunu siyasi olarak sorabilirsiniz.

AYTUN ÇIRAY (İzmir) - Siyasi olarak soruyorum.

GAZETECİ-YAZAR FEHMİ KORU - Sorun...

BAŞKAN - Sayın Sancar, tamamlandı değil mi?

MİTHAT SANCAR (Mardin) - Evet.