KOMİSYON KONUŞMASI

MİZGİN IRGAT (Bitlis) - Sayın Başkan, değerli katılımcılar; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, aslında 15 Temmuzla ilgili konuşacak çok şey var. Belki birçok kürsüden partimizin sözcüleri, Genel Başkanımız ve her birimiz aslında bunu çokça dile getirdik ama bence tartışılması gereken, konuşulması gereken şey, evet, darbeyi protesto etmek, her türlü darbeyi ama 15 Temmuzdan sonra Türkiye'de yaşananları konuşmamız gerekiyor. Yani 15 Temmuz tarihinden itibaren bugüne kadar yaşadıklarımız, "darbeyle mücadele" adı altında Türkiye kamuoyunun yaşadıkları bence çok daha önemli bir konu ve bizim aslında bunları ve "Bu süreci nasıl farklı bir yöne çekeriz?"i tartışmamız gerekiyor. Evet, 15 Temmuz gecesi yaşananlar, Meclis binasına kadar taşınan olaylar kabul edilir değildir ve biz de bunu defalarca kez kabul etmediğimizi, her türlü darbeye ama her türlü darbeye karşı olduğumuzu dile getirdik, burada da dile getiriyoruz. Ama o darbe sürecini hazırlayan koşullar, o darbe sürecini hazırlayan Türkiye siyaseti bence en çok tartışılması gereken konu olmalıdır. Yani uzun süre Türkiye siyaset sahnesinde birlikte yürütülen bir süreçten sonra girilen bir çatışma süreci ve ardından yaşanan 15 Temmuz darbe girişiminden sonra bence Türkiye siyasi tarihinin kendisini bir kez daha gözden geçirmesi gerekiyor. Özellikle Hükûmetin, muhalefetin ve Türkiye'de yaşayan herkesin bunu çok iyi okuması gerekiyor.

"Darbeyle mücadele" adı altında on binlerce insanımız, memurumuz şu anda işten atılmış durumda. Cezaevlerinde şu anda yüzlerce ihlal söz konusu. Bana ulaşan biri: Semih Elitaş Manisa F Tipinde işkence gördüğünü söyleyip bize ulaşmıştır. Daha önce İzmir ilinde avukatlık yaptığımı bilen bir arkadaş, bir gazeteci bana ulaşmıştır ve kendisinin cezaevinde yaşadıklarını anlatmıştır. Hakeza, belediyelere atanan kayyumlar... Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi... Gültan Hanım -hepinizin bildiği- Anayasa, Darbe Komisyonlarının kendisini bir gün önce dinlediği ve kendisini demokrasiye adayan bir belediye başkanımız, şu anda tutuklu; sadece tutuklu değil, bulunduğu şehirden de sürgün, Kandıra F Tipi Cezaevinde tutuklu. Dolayısıyla, biz "darbelerle mücadele" adı altında yaşanan hukuksuzlukların da bir darbe olduğunu düşünüyoruz. Yaşananlar darbeyle mücadele değildir, yeni bir darbedir. Muhalif olan, Hükûmete yakın durmayan her kesimin, gazetecilik faaliyetinden tutun da tüm faaliyetlere kadar muhalif olan herkesin susturulmaya çalışıldığı bir süreçten bahsediyoruz, yani temel hak ve özgürlükler kriterinin son derece azaltıldığı, müdahalenin sonuna kadar kullanıldığı bir süreçten bahsediyoruz. Dolayısıyla, geç değil, bizler darbelerle mücadele ederken temel hak ve özgürlükleri kısıtlamadan Türkiye'nin acil, ivedi olan sorunlarını çözebiliriz bu çatı altında diye düşünüyoruz. Ama her şeyden önce temel hak ve özgürlükleri önümüze hedef koyup yapılan sistematik polis devleti rejimine doğru giden, diktatöryal rejime doğru giden Türkiye sistemine bir an önce müdahale etmekten geçer diye düşünüyorum.

Darbelerle mücadele bugüne kadar tam anlamıyla yapılmadı. Türkiye defalarca kez darbelerden geçti. En son 15 Temmuzda yaşadıklarımız, tüm bunlara baktığımızda aslında bizim sorunlarımızla çok da doğru mücadele etmediğimizi, bir yerlerde birilerini beslediğimizi görmemiz gerekiyor.

Daha önce de dile getirildi, Türkiye'de bir darbe olasılığı birçok kez dile getirildi aslında, önemli kişiler, siyasetçiler, hatta İmralı'dan Sayın Öcalan dile getirdi, "Türkiye bir darbe sürecine doğru gidiyor. Dolayısıyla, bu darbe kritiğinin önlenmesi için acilen Hükûmete çağrı..." şeklinde bir değerlendirmesi de olmuştu. Biz de HDP olarak darbelerle mücadelenin bu şekilde olamayacağını düşünüyoruz. Her türlü darbeye karşı demokratik mücadelenin yürütülmesi gerektiğini dile getiriyor, selamlarımı sunuyorum.