KOMİSYON KONUŞMASI

MİTHAT SANCAR (Mardin) - Teşekkürler.

Sayın Bakan, teşekkürler verdiğiniz bilgiler için.

Şimdi, bu Komisyonun amacı belli, yakın zamanda yaşanmış ve etkileri çok canlı olan bir darbe girişimiyle yüzleşme çabasının bir parçasıdır bu. Yüzleşmeyi bütün boyutlarıyla sadece bu Komisyonun yapacağını ve yapması gerektiğini iddia edemeyiz. Şimdi, böyle bir yüzleşme çabasının da bir sebebi var. Yani illa birilerini suçlamak değil ama birilerini aklamak da değil. Yüzleşme çabasının en önemli hedefi, bu tür girişimlerin bir daha olmasını önlemektir.

Şimdi, bu konularda akademik hayatının ve faaliyetlerinin önemli bir kısmını ayırmış bir kardeşiniz olarak lütfen eleştirilerimizi bu çerçevede dinleyin. Biraz fazla tepki, sert çıkışlar yapıyor gördüm sizi. Bunun bu çabalara fayda sağlamayacağı kanısındayım. Sonuç itibarıyla farklı siyasi görüşlerde olmanın getirdiği elbette bir gerilim olur ama sizler çok önemli sorumluluklar üstlendiniz ve çok önemli bilgilere de sahipsiniz. Yani sizden biraz daha sakin olmanızı ben rica ediyorum. Şimdi, sorularım da bu çerçevede olacaktır.

Evet, bir sistem sorunu var. Bu sistem sorununun adını koymak ve çare konusunda öneriler oluşturmak en önemli kısımdır. Burada farklı düşünüyor olabiliriz. Bu farklı düşüncelere rağmen ortak noktalar bulmamız mümkün. Mesela iktidarın, AKP hükûmetlerinin sorumluluğunun olmadığı refleksiyle cevaplar veriliyor, oysa bu sistemin düzeltilmesi konusunda en çok imkâna sahip siyasi parti olmuştur. Engeller çıkmıştır, onlara zamanında bizler d -antidemokratik her türlü girişime tereddütsüz ve istisnasız karşı koymuş birisi olarak, bir siyasi gelenekten gelen, bu geleneği de şimdi temsil eden biri olarak söylüyorum- karşı çıktık, hepsi kayıtlardadır. Ama, bu, AKP hükûmetlerinin sistem sorununda sorumluluğu olduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz. Şimdi, bu sorumluluğu birlikte bulmaya çalışmalıyız. Nedir? Evet, bir iktidar paylaşımı. Bütün iktidar dünyalarında böyle bir olgu olabilir. Cemaatin desteğine ihtiyaç duymaktan kaynaklanan bir iş birliği doğdu. Bu belli bir süre bir iktidar paylaşımı olarak da devam etti kanaatimce. Sonra, bir iktidar savaşına dönüştü. Asla bu savaşın iki meşru tarafın savaşı olduğunu iddia etmem. Böyle bir iktidar savaşına bir hakkı yoktur devlet içinde illegal örgütlenmiş bir yapının. Fakat "Bu iktidar savaşının sistemi daha da antidemokratik ve Türkiye'yi daha çatışmacı bir ortama götürmesini önleyecek tedbirler ne olmalıydı?" ve "Burada AKP hükûmetleri hangi adımları atmamışlardır, hangi sorumlulukları yerine getirmemişlerdir?" sorusu önemli. Ben, şimdi, buradan bu girişten izninizle soruları kısaca aktarayım.

BAŞKAN - Burası girizgâhtı değil mi?

MİTHAT SANCAR (Mardin) - O kadar girizgâha herkesin hakkı varsa benim haydi haydi olur demeyeceğim ama benim de var diye söylüyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Kesmedik zaten Sayın Sancar.

MİTHAT SANCAR (Mardin) - Olabildiğince kısa sorular soruyorum ama şimdi bu girizgâh ihtiyaçtı. Şimdi, iç güvenlik yasasının bu yapıya karşı gerekli tedbirleri hızla ve etkili biçimde almak amacıyla getirildiğine muhalefetin ve kamuoyunun büyük bir kısmı ikna olsaydı sorun olmazdı ama öyle değildi, gerekçe de öyle söylemiyor, hükümler de öyle söylemiyor, ondan önceki pratikler de çok ciddi şüpheler uyandırıyor; özellikle Gezi ve sonrası uygulamalar. Dolayısıyla, böyle bir iç güvenlik yasasının AKP'nin kendi iktidarını daha da pekiştirmesi amacıyla getirildiği şüphesi varken ve bunu izale etmemişken iktidar, siz bugün "Biz onu cemaati tasfiye için getirmiştik." dediğinizde inandırıcı olmuyor. Demek ki demokrasi, demokratikleşme konusunda tutarlı davranılırsa kamuoyu ikna oluyor.

BAŞKAN - Birinci soru muydu Sayın Sancar?

MİTHAT SANCAR (Mardin) - Geliyorum.

Şimdi, aslında kritik soruyu sorayım Sayın Bakan. Benim özellikle üzerinde durduğum, sizden bu toplantı için almak istediğim bilgi, cemaatin Türkiye'de Kürt sorununun müzakerelerle çözülmesi konusunda çıkardığı engellerle ilgili sizin değerlendirmelerinizi duymak istiyorum. 2009'dan başlayabiliriz. 2011 KCK operasyonları var. Bugün, herkes, onların cemaatin operasyonları olduğunu söylüyor ama siyasi sorumluluğunu Hükûmet üstlenmişti, "Biz arkasındayız." demişti.

İkincisi: 7 Şubat 2012 MİT fezlekesi ve en son -özellikle en son- son bir yıldaki çatışmaların derinleşmesinde, Türkiye'de bu ortamın bu kadar kanlı ve bu kadar acı verici bir hâle gelmesinde, cemaatin, bu darbeci örgütlenmenin somut etkileri konusunda bilgileriniz ne? Bu konuda değerlendirmeniz ne? Özellikle, 2'nci Ordu Komutanı -bütün operasyonların askerî sorumlusu olarak- 7'nci Kolordu Komutanı ve Şırnak gibi yerlerdeki bütün komutanların neredeyse, şu an tutuklu olmaları acaba orada uygulanan politikalarda -tırnak içinde söylüyorum- sizi özellikle yanıltan ve başka bir yola çeken bir plan olduğu değerlendirmesi ve yorumuna ne dersiniz?

Üçüncüsü, son soru: Gerçekten -merakla, sadece belli bir kesimi suçlamak için sormuyoruz bu soruyu, ısrarla sormaya devam edeceğim, edeceğiz de- bu darbe planında siyasi boyut konusunda bilginiz nedir, değerlendirmeniz nedir? Siyasi kadroları kimlerden oluşuyor? Listeler ele geçti. Siz "Sıkıyönetim komutanı yapılması düşünülenleri hemen görevden aldım." dediniz. Sizin elinize bu darbeci girişimin Bakanlar Kurulu listesi, devlet başkanı ismi gibi şeyler geçmedi mi? Bunu açıkça söylemekte hiçbir sakınca görmüyorum, "AKP'nin içindeki cemaatçiler kimdir?" gibi bir soruya indirgemiyorum, bu tartışmanın buraya sıkıştırılmasını da doğru bulmuyorum çünkü orada bir savunma refleksi oluşuyor ve herkes kendini kapatıyor. Oysa, benim inancım, bizim görüşümüz, eğer yüzleşeceksek kime ne düşerse, hangi sorumluluk kime uzanırsa ortaya çıkaracak çabayı azami samimiyette yürütmektir.

Teşekkür ederim.