Komisyon Adı | : | (10 / 276, 277, 278, 279) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
Konu | : | Komisyonda uzman olarak görevlendirilecekler, Komisyona davet edileceklerle ilgili teklifler ile kişi ve kurumlardan istenecek bilgi ve belgelere ilişkin görüşmeler |
Dönemi | : | 26 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 11 .10.2016 |
MİTHAT SANCAR (Mardin) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Öncelikle tabii, Dicle'de katledilen AKP İlçe Başkanına rahmet diliyoruz ve o olayı kesinlikle net bir şekilde kınadığımızı hatırlatalım, tekrar kınıyoruz. Genel merkezimizden bu sabah yapılan açıklamada da bu tür siyasi cinayetlerin Türkiye için çok karanlık bir ortama sebep olacağını altını çizerek vurguladı. Bütün diğer siyasi cinayetler gibi bunun da kınandığı belirtildi. Ben de bu cinayeti kınıyorum ve siyasetin alanını daraltacak, siyaseti devre dışı bırakacak her türlü cinayet ve girişimin Türkiye'de daha fazla acı ve daha fazla karanlık yaratmaktan başka bir sonuç doğurmayacağını belirteyim. Esasen darbe girişimlerinin amacı da budur, konuştuğumuz konuyla da doğrudan ilgisi vardır. Darbe girişimlerinin veya başarılı olduklarında ilk icraatları tabii ki Meclisi kapatmak, siyasi partileri kapatmak ve siyasi kadroları bir şekilde derdest etmektir ya içeri almaktır ya da işlevsiz, devre dışı bırakmaktır.
Gündemle ilgili bunun bir bağlantısı var, onu da biraz sonra belirteceğim. Buradaki tartışmaların kişisel olmaması gerektiğine ben de katılırım ancak kişiselliğin sınırını çizerken dikkatli davranmamız gerekiyor. Şüphesiz hepimiz üslubumuza dikkat edeceğiz ama demin Sayın Mehmet Erdoğan söylemişti, sadece burada değil, bu Komisyonun üyesi olan herkes çok fazla polemik yaratacak, Komisyonun çalışmalarını zora sokacak, başka alanlarda tartışmaya çekecek ifadeler ve üslup kullanırsa bu Komisyonun çalışmalarına etki eder. Ben kendi adıma HDP temsilcisi tek üye olarak bu konuda elimden gelen bütün gayreti başından beri harcıyorum. İsimlerle ilgili bana iddialar sorulduğunda bunlara ilişkin polemik ya da spekülasyona basın üzerinden girmeyi kabul etmediğimizi de söyledik. Varsa bunlar Komisyonda tartışılır dedik. Dolayısıyla sadece Komisyondaki konuşmalar değil, demokrasi siyasetin, demokratik siyasetin canlı kalmasıyla işleyen bir şeydir. Demokratik siyaseti zedeleyecek her türlü söz ve girişim ağır sonuçlar doğurur. Bu konuda hepimiz şimdi Komisyon üyesi olarak kamuoyunun gözü önünde ve dikkatlerin çevrildiği kişiler olarak açıklamalarımıza dikkat etmek zorundayız, bunu tekrar belirteyim.
Darbe girişiminin araştırılmasıyla ilgili önerdiğimiz yöntemi geçen hafta söylemiştim. Bu yöntemin üç aşaması vardı, listeyi size hazırladım, vereceğim, dinlenmesini istediğimiz kişileri de bu yönteme uygun olarak hazırladık. Birincisi, zaten eğer 15 Temmuzdaki bu darbe girişimi, bu kanlı hain darbe girişimi olmasaydı bu Komisyon kurulmayacaktı. Yani daha önce Gülen Cemaati'nin devlet içindeki örgütlenmelerinin araştırılmasıyla ilgili önergeler defalarca verildi Türkiye Büyük Millet Meclisine fakat hiçbiri kabul edilmedi. Dolayısıyla önümde birkaç tane bizim verdiğimiz önerge var. Kabul edilmediğini... Neden şimdi kuruldu bu Komisyon? Çünkü 15 Temmuzda, dediğim gibi, o meşum darbe girişiminde bulunuldu. Bizim öncelikle aydınlatmamız gereken şey, Komisyonun kuruluş nedenine uygun olarak 15 ve 16 Temmuzda neler olduğudur. Bu soruyu öncelikle aydınlatmamız gerekiyor. Buradan başlamadığımız takdirde Komisyonun kuruluş amacına, bu cemaatin, bu örgütlenmenin tehlikesinin bu şekilde ortaya çıkış sebeplerine dair de herhangi bir veriye ulaşmamız mümkün olmaz. O gün neler yaşandı, 15 Temmuzda, 16 Temmuzda neler yaşandı? Sadece adli veya polisiye vaka olarak değil, siyasi sonuçları olan olayları öne alarak araştırılmalıdır, neler olduğu mutlaka araştırılmalıdır. Bu çerçevede darbe girişiminin çekirdeğini hangi askerlerin oluşturduğunu öncelikle ortaya çıkarmak görevimizdir. Bunu aydınlatacak şahısları dinlemek gerekiyor, onları zaten listeye koyduk. İkincisi, ısrarla söyleniyor, biz de söylüyoruz iki toplantıdır, bir darbe girişimi sadece darbeyi yapanların yönetime el koyması için hazırlanmaz, mutlaka bir siyasi projesi vardır, bir siyasi hedefi vardır ve mutlaka siyasi kadroları vardır. Bu siyasi kadroları, siyasi hedefi ve siyasi projeyi ortaya çıkarmadığınız takdirde bu Komisyonun önemli amaçlarından biri olan bir daha darbe yaşanmamasının şartlarını sağlamaya katkımız da çok sınırlı olur ya da belki hiç olmaz. Dolayısıyla kim hangi siyasi çevre, tereddütsüz hangi partide hangi kuruluşta, hangi kurumda olursa olsun hiç fark etmez, bu darbe girişimiyle bağlantılı ise, bu darbe girişiminin içinde, yanında ya da arkasındaysa bunu araştırmamız gerekiyor. Bunları araştırmadan sadece Gülen Cemaati'nin on yıllardır devlet içindeki örgütlenmesine yoğunlaşırsak Komisyonun kuruluş amacına uygun davranmamış oluruz.
İkinci önemli nokta, elbette buradan hareketle bu örgütlenmenin bütün kilit taşlarına ulaşmamız gerekiyor yani darbe gecesinden belirttiğim boyutlardan hareketle nasıl oldu da bir cemaat devlet içinde böyle örgütlenebildi, hangi yöntemleri kullandı, kimlerden destek aldı, hangi siyasi kararlar, hangi siyasi icraatlar bu örgütlenmeyi teşvik etti, destekledi, mümkün kıldı veya onu kolladı, kolaylaştırdı? Bunları elbette araştıracağız ama başlangıç noktamız 15-16 Temmuz, bunun kadroları, askerî ve siyasi kadroları olmalıdır.
Bu listeyi hazırlarken dikkate aldığımız üçüncü önemli nokta, Türkiye'de yıllardır bir çatışma ortamı yaşıyoruz ve bunu sonlandırmak için dönem dönem çok önemli girişimler oldu. Siyasi yöntemlerle bu sorunu çözmek ve akan kanı durdurmak için çok değerli, gerçekten çok saygı duyulması gereken girişimler oldu. 2009'da oldu. Bu girişimleri yapanlar hükûmet kanadında özellikle siyasi risk alarak hareket ederler, bu her zaman böyledir, o riski o gün almış olanları takdirle karşılıyoruz. Acaba ne oldu da 2009'da o girişimler akamete uğradı? Dönüp bugünden baktığımızda özellikle bu FETÖ denen örgütlenmenin, Gülen Cemaati'nin her siyasi çözüm girişimini baltalama planlarının içinde olduğu görülüyor. Bu yönde en azından çok güçlü veriler ve iddialar var. 2012'de MİT Müsteşarı Sayın Hakan Fidan'ı hedef alan fezleke olayı da tamamen bu amaca yönelikti. Bunu sadece ben söylemiyorum, dönemin bakanları da hatta Başbakanı da bunu açıkça belirttiler, defalarca belirttiler. Amaç siyasi çözüm çabalarını baltalamaktı. Bu çabaların merkezinde olduğu bilinen Sayın Fidan'ı o nedenle o gün hedef almışlardı.
Üçüncüsü, 2011'deki KCK operasyonları. Yine, pek çok bakanın sonradan açıkladığı gibi, kabul ettiği gibi, bu operasyonlar da siyasi alanı daraltmak, siyasi alanı devre dışı bırakmak, dolayısıyla şiddetin önünü tamamen açmak, ortamı şiddete teslim etmekti ve bugünün Cumhurbaşkanı, o günün Başbakanı Sayın Erdoğan'ın da bir yerde belirttiği gibi, kendisinin bunlardan haberi olmamıştı bu operasyonlardan ve kendisi de bunlara daha sonra bu tür bir komplo amacıyla gerçekleşen operasyonlar olduğunu çeşitli vesilelerle dolaylı olarak belki açık toplantılarda ama kapalı toplantılarda açıkça dile getirmişti. Şuraya bağlamaya çalışıyorum: 2013'te başlayan, gerçekten tarihimizin, yakın tarihimizin en önemli siyasi çözüm süreci vardı. Bu siyasi çözüm süreci maalesef başarısızlığa uğradı ve yeniden savaş ortamına, çatışma ortamına, can kaybının, akan kanın yürekleri dağladığı ortama geri döndük. Burada da yine süreç devam ederken İmralı'da yapılan görüşmelerde kayda geçmiş ifadelerden söylüyorum, hem devlet heyetini temsil eden hem de o zaman İmralı'da devlet heyetinin görüştüğü Abdullah Öcalan'ın dile getirdiği ifadelerden anlaşılıyor ki bu süreci bozmak için cemaatin, Gülen Cemaati'nin ciddi girişimleri oluyormuş. Bunu daha sonra başka siyasi temsilciler de dile getirdiler iktidar partisinden. Biz bu boyut anlaşılmadan darbeye gerekli ortamı hazırlayacak çatışma ortamının devamını hangi yöntemlerle sağlamaya çalıştığını bu örgütün ortaya çıkarmadan da darbe girişimlerinin hakikatine ulaşmamız mümkün olmaz diye düşünüyorum. Bütün bunları kime, hangi kuruluşa, siyasi organizasyona, partiye ucu ulaşırsa ulaşsın ortaya çıkarmak bizim millete karşı borcumuzdur, bu borca uygun davranmak zorundayız ve üslubumuzu da, çalışma yöntemimizi de buradaki toplantılar ve toplantı dışında buna göre ayarlamak zorundayız. Bu hassasiyeti şu dört ayda gösterdikten sonra insanların daha yapacaklarına bizim burada herhangi bir sınır koymamız ya da bunları burada tartışmamız gerekmez, onlarla ilgili tartışmalar hangi platformla alakalasıyla orada devam edecek. Ben listeyi size iletiyorum efendim.
Teşekkürler.