| Komisyon Adı | : | İNSAN HAKLARINI İNCELEME KOMİSYONU |
| Konu | : | Ceza infaz kurumlarında yaşandığı iddia edilen hak ihlallerine ilişkin görüşmeler |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 06 .10.2016 |
RUHİ ERSOY (Osmaniye) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli Komisyon üyeleri ve Bakanlığın ilgili bürokratları, değerli arkadaşlar, en evrensel hakkın, insan hakları içerisindeki en evrensel hakkın yaşama hakkı olduğunu sanırım hepimiz, herkes ve şu anki bu konuyla ilgili fikir üreten her bir birey kabul eder. Ve bu yaşama hakkının ihlaliyle ilgili 15 Temmuz gecesi bu çatının altında bir facia yaşadık ve başımıza düşen bombalarla yaşam hakkımız elimizden alınmaya kalkıldı. Ve 240-250 insanımızın yaşam hakkı elinden alındı, bir o kadar insanımızın da sağlıkları elinden alındı. Şimdi, böyle bir asker, cunta görünümlü terörist faaliyete maruz kalmış Meclisin çatısı altında insan haklarını konuşmak elbette çok anlamlı ve çok yerinde. Bu Meclis de Türkiye Büyük Millet Meclisi ve insana en evrensel yaşam hakkını verdiği için mensup olduğumuz medeniyetimiz her yerde adaletin ve insanın temel özne kabul edildiğinden dolayı âdeta çağrılmıştır, adaleti tesis etmiştir.
Benim şahsi inancım ve partimin görüşü Türk millî müktesebatının ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve Türk devletinin bu kültürel mayalanmayla hareket edeceğine dairdir. Elbette ki OHAL şartlarında birtakım ihlaller, birtakım olumsuzluklar söz konusu olabilir ama bu bahsetmiş olduğumuz kültür havzası içerisinde yetişmiş hiçbir emniyet mensubu, hiçbir yargı mensubu, hiçbir cezaevi yöneticisi bu olumsuzlukları ferdî kin ve hırsa çevirerek muhatabının bir insan olduğunu ve onu da, yaratılanı Yaradan'dan ötürü seven ve onun yaşam hakkına duyduğu saygıdan dolayı vicdansız hareket eder kanaatinde değilim. Ama biz içinde bulunduğumuz bu karanlık günlerden yine hukukla, hukukun üstünlüğüyle ve tarihin bizim üzerimize yüklediği temel sorumlulukla ve kendi medeniyetimizde yaramıza merhem olabilecek meselelerle yolumuzu yeniden aydınlatacağız. Kimse endişelenmesin. Bu konuda, samimiyetle, inancımız tamdır.
Toplantımız çerçevesinde aldığım notlar kapsamında "tutuklu" ve "tutsak" ayrımı kavramının ciddi anlamda yapılması gerektiğini, Türkiye'de "tutsak", "esir" anlamında bir uygulamanın değil, "tutuklu" ve "cezaevi" kavramındaki bu tür kavramların çok daha anlamlı olduğunu ve içeriklerinin kavranarak ifade edilmesi gerektiğini ifade ediyorum ve "tutsak" ifadesini reddediyorum.
Cezaevinden milletvekillerine mektuplar konusu: Örneklerimden sadece birkaç tanesini getirdim. Bana gelen mektuplar cezaevi koşulları ve uygulamalarla ilgili değil, cezaevine düşüş gerekçesi ve cezaevinden kurtulunması konusunda yargının bir an önce çabuklaştırılmasıyla ilgili talepler. Şu ana kadar cezaevi koşullarıyla ilgili 1 tane mektup geldi, onu da Komisyona derhâl ilettim ve Komisyon Başkanının ve Komisyonun bu süreci takip ettiğini düşünüyorum, gelişmelerini de şahsen soracağım.
Öte yandan, Türkiye'deki cezaevleri şartlarının Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere AB şartlarıyla evrensel anlamda mukayese eden birtakım kriterler ve değerlendirmeler üzerine makaleler okudum ve Türkiye'nin almış olduğu mesafelerden dolayı gurur duydum. Bu okuduğum malzemeler sadece Türkçü bakışta veyahut da Türkiye'nin kendisi, menfaatleri doğrultusunda yazılmış savunmaya dair değil, uluslararası değerlendirmelerdi. Bu aldığımız mesafeyi de hesaba katmamız gerektiğini düşünüyorum.
Öte yandan, bana gelen başka bir şikâyet, cezaevi çalışanlarının kendi aralarında, özellikle "ara eleman" olarak tabir edilen gardiyanlar başta olmak üzere, şu an içerisinde bulunduğumuz FETÖ soruşturmalarını şahsi husumet ve hesaplaşmalarında bir tehdit unsuru olarak algıladığı, cezaevi yönetimine veyahut da siyasilere yakınlık nispetinde "Sen şundansın, bundansın, seni açığa aldıracağım, aldırırım." gibi birtakım ifadelerine dair olumsuz bilgiler alınmakta. Bunu cezaevi yönetiminin ciddi şekilde takibini ve ilgili konularının uyarılması gerektiğini düşünüyorum.
Bir de bu ara elemanların eğitimi... Malum, KPSS sınavıdır, mülakattır; iyi, hoş, güzel; hemen alıp işe koşulması söz konusu. İmkân nispetinde, şartlar zorlanarak, yaptıkları görevin ne anlam ifade ettiğini, tutuklu veyahut da hükümlünün çevresiyle kurulan münasebetlerden tutun onlara yapılan muamelelere kadar, avukatlarla olan ilişkilerine kadar nelere dikkat etmesi gerektiği konusunda vicdani, ahlaki ve hukuki seminerlerin, hizmet içi programların sıklıkla yerine getirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Türkiye'nin içerisinde bulunduğu hassas durumu göz önünde bulundurursak, uluslararası çevrelerin Türkiye'yi sıkıştıracağı temel alan insan hakları ve özgürlüklerin ihlali ve hukukun askıya alınması gibi konular olduğu kendisini gösteriyor. "Biz bu iddiaların ciddi anlamda bir manipülasyon aracı olmasının önüne nasıl geçeriz?" sorusunun en büyük cevabı, hukuku ciddi anlamda uygulayarak ve insan hakları ihlalinin en aza indirgendiği gerçeğini uluslararası çevrelere göstererek geçebiliriz. Bu konuda da yapılacak çalışmalar, Türkiye'deki temel hakları ve özgürlüklerin, cezaevi şartları başta olmak üzere, kendisini nasıl ifade ettiğine dair lobi çalışmasında Türkiye'nin yetersizliğini, eksikliğini gözlemliyoruz. Bu konuda, belki Komisyon çerçevesinde bir konu olmasa da bunun Meclis çatısı altında devlet bünyesinde ciddi anlamda yerine getirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Yani, başımıza gelen felaketin müsebbibi olanların vaktiyle, devletin de imkânıyla dünyanın pek çok yerinde çok farklı anlamda misyon temsilciliklerini oluşturduğunu ama buna karşı gönül elçiliği özelinde Türkiye'deki durumu anlatabilecek birtakım çalışmalarda gönüllü kültürel diplomasi yapabilecek, gönül elçiliği yapabilecek, misyon sahipleriyle veyahut da şahıslarla irtibata geçilerek Türkiye'deki durumun anlatılması gerektiğini düşünüyorum.
Benim genel olarak bu toplantı çerçevesinde özetlemeye çalıştığım görüş, düşünce ve önerim budur. Biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak var olan sorunların üzerine giderek sorunların istismar alanı yerine devletin ve milletin bekası için sorunların tespit edilerek çözüm ortaklığı olabilmek noktasında bir fırsatımız varsa öncelikle o fırsatı kullanmayı tercih ediyoruz. Daha sonra, milletten aldığımız iradeyle, bu önerilerimizin ne kadarının yapılıp yapılmadığını denetliyor, bunu da kamuoyuyla paylaşıyor, muhalefet anlayışımızı da bu çerçevede ifade ediyoruz.
Değerli üyeleri, Sayın Başkanı ve değerli katılımcıları saygıyla selamlıyorum.