KOMİSYON KONUŞMASI

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sonuç olarak arkadaşlar: Valiye bu keyfiyeti vereceğiz. İçişleri Bakanına bu keyfiyeti vereceğiz.

Ben, yine, size çocukluğumdan anılarımı anlatacağım. 1984, 85, 86, 87, "Anadolu'dan Görünüm" diye bir program vardı. Hatırlar mısınız? Adamın adını hatırlamıyorum. Rahmetli oldu herhâlde.

NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) - Yaşıyor.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Yaşıyor. Her neyse.

İşte hep oradaki olağanüstü hâl valilerinin, oradaki valilerin raporlarıyla size bir şeyler anlatırdı, şöyle oluyor, böyle oluyor, şöyle insan öldürdük, böyle terörist var, böyle bilmem ne var. Batıdaki insanların rızasını almak için bu şiddete, bu ölümlere hep bir hikâye anlatılırdı. Bölge milletvekilimiz var, o hikâyelerin ne olduğunu, neye tekabül ettiğini çok iyi bilir, olağanüstü hâl valilerinin zulümlerini, faili meçhullerini, hukuksuzluklarını, yargısız infazlarını çok iyi bilir. Bölge vekillerimiz gelsin size burada anlatsınlar. Ben de çocukluğumdan biliyorum. Oradan buraya göç eden insanların... Çünkü hani babamızla birlikte bir emek yoğun bir işte çalışıyorduk. İnsanların hikâyelerini dinledim çocuk aklımla. Nasıl köylerinin yakıldığını, nasıl işkencelerden geçtiklerini, nasıl gadre uğratıldıklarını dinledik hep. Hep olağanüstü hâl valileri yaptılar bunları. O bölgenin valileri yaptılar. Jandarma komutanları yaptılar. Bütün askerî ve polis bürokrasisi yaptı. Güvenlik bürokrasisi yaptı bunları. Çünkü siyaset oradan çekilmişti. Bir darbe dinamiği vardı, siyaset oradan çekilmişti. Güvenlikçiler de orada her gün insan öldürerek, ölerek... Şehitler geliyordu, ölümler oluyordu, faili meçhuller oluyordu ve bizden de buna rıza vermemiz isteniyordu. Yani bu yapılanlar meşrudur rızası vermemiz isteniyordu. Çünkü Anadolu'dan Görünüm programı her gün öyle anlatıyordu bize. Toplumun büyük çoğunluğu da buna rıza veriyordu.

Ve ne oldu o yıllarda? Diyarbakır zindanlarında işkenceler yapıldı. Oradan çıkanlar isyan ettiler. Hikâyelerini biliyorsunuz. Diyarbakır zindanı müze olacaktı değil mi? Şimdi yeni Diyarbakır zindanları devrede. Ve sonuçta otuz yıllık, kırk yıllık bir isyanın sonuçlarını yaşıyoruz ve bir girdabın içinden çıkamıyoruz.

Yani yeni valiler, yeni olağanüstü hâl valileri yaratmak bu meseleyi çözmeyip daha da beter bir hâle getirmekten başka hiçbir işe yaramayacaktır.

Ve siyasetin itibarsızlaştırıldığı, HDP'nin ve seçilmişlerin itibarsızlaştırıldığı her adımda bu iş daha da içinden çıkılmaz bir hâle doğru sürüklenecektir.

Şunu söyleyeyim: Bakın, bugünlerde Tayyip Bey Rusya'ya gitti. Yeni bir oyun güdüyor. Çünkü niye? CIA efendim ona karşıydı, darbeyi planlamıştı, filan falan diye bir sürü hikâyeler ortada, devrede. Bilmiyoruz gerçekliğini. Bugün Putin'e yaklaşıyor. Ve yarın göreceksiniz, bakın, çok yakın bir gelecekte -dediklerim çıkar- Esad'la tekrar iş birliği yapacak. Hani "Hain Esad"dan tekrar "Kardeşim Esad"a doğru dönecek çünkü öyledir. Hani "Allah belanı versin İsrail", şimdi İsrail'e ihtiyacımız var; "Kahrol Putin", işte şimdi "Yaşasın Putin". "Kahrol Esad", yarın "Kardeşim Esad"a döneceğiz.

Neye karşı peki? Onu söyleyeyim size. Rojava'daki Kürtlerin kazanımlarına karşı veya oradaki halkların bir arada yaşama iradesinin, yerel demokrasinin, çoğulculuğun, bunların kazanımlarına karşı.

Yeni bir oyun kurulmaya çalışılıyor. Başımıza örülen çorabı burada söyleyeyim mi? Bu neye tekabül edecek? Tekrar Türkiye içindeki Kürtlerin... Çünkü çok hassaslar biliyorsunuz, Kobani meselesinde, Rojava meselesinde neler olduğunu... Bu, buradaki insanların aidiyet duygularına tekrar dinamit koymak anlamına gelecek. Bunları da göreceğiz. Şu andaki eğer akıl devam ederse, olaya sufle verenlerin aklı devam ederse, maalesef bunları yaşayacağız.

Değerli arkadaşlar, son olarak... Çok uzatmayayım, artık dilimizde tüy bitti, neyse ama kayıtlara not düşsün, tarihe not düşsün. Gün olur, inşallah biz demiştik demeyiz bu dediklerimiz anlamında ama hep öyle çıkıyor, ne hikmetse hep biz haklı çıkıyoruz.

Bakın, 13 ilde 100 belediye var Demokratik Bölgeler Partisinin. Bu illerin 8'inde yüzde 60 ve üzerinde oy almış, 5'inde yüzde 75 ve üzerinde oy almış. Hani düşünebiliyor musunuz, Konya'da sanıyorum AKP yüzde 70'in üzerinde oy aldı, Kayseri'de yüzde 70'in üzerinde oy aldı. Bir irade gelip, hani aynı düşünmüyoruz ya, o yüzden ayrı partilerdeyiz, farklı düşünüyoruz sonuç olarak. Gelebilirdi, darbeciler gelip yapabilirdi, Kayseri Belediyesine bir binbaşıyı, albayı atayabilirlerdi belediye başkanı olarak yapacaklardı da yani eğer başarıya ulaşsalardı Allah korusun. Bunu nasıl kabul etmezseniz, şu andaki oradaki halk da bunu bu şekilde kabul etmeyecektir.

Bakın, bugün bir fotoğraf daha verildi, üç parti yan yana dizilmişler; ortada AKP, solda CHP, sağda MHP; Sayın Tezcan, Sayın Gül ve Sayın Parsak, "AKP, CHP, MHP birlikte Anayasa yapıyoruz arkadaş." diye fotoğraf verdiler. Bu fotoğraf orada görülüyor bakın; Şırnak'ta, Hakkâri'de, Diyarbakır'da, Mardin'de, Kızıltepe'de görülüyor. Oradaki insanlar bizi arıyorlar, diyorlar ki: "Arkadaş, biz bu ülkenin vatandaşı değil miyiz? Biz sizi seçmedik mi, o Meclise göndermedik mi, Meclisin üçüncü büyük partisi yapmadık mı? Siz niye o sofrada yoksunuz?" Bütün bu fotoğraflar arkadaşlar bölücülüktür, ayrımcılıktır.

ERKAN KANDEMİR (İstanbul) - Bunu hiç kendinize soruyor musunuz?

GARO PAYLAN (İstanbul) - Bütün bu fotoğraflar bölücülüktür ve ayrımcılıktır. Yani o bir arada yaşama duygusuna dinamit vurmaktır.

HAMZA DAĞ (İzmir) - Hiç kendine sormuyor.

NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Diyarbakır) - Yo, yo, size soruyor zaten burada.

HAMZA DAĞ (İzmir) - Size soruyor, size, bize sormuyor artık.

BAŞKAN - Hamza Bey lütfen... Sayın Kandemir...

ERKAN KANDEMİR (İstanbul) - Yani siz kendi kendinize soruyor musunuz, 3 tane siyasi parti bir araya geliyor...

BAŞKAN - Sayın Kandemir, söz talebinde bulunun, size söz verelim.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Altı ay önce vardık. Ben Anayasa Komisyonu üyesiyim.

ERKAN KANDEMİR (İstanbul) - Ne oldu şimdi?

GARO PAYLAN (İstanbul) - Ne oldu altı ayda? Ne oldu? Darbe oldu. Darbe oldu. Uyanın... Darbe, darbe... Darbe oldu altı ayda.

HAMZA DAĞ (İzmir) - Size darbe oldu.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Hepimize oldu.

ERKAN KANDEMİR (İstanbul) - Kandil ile size oldu.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Bak, ben sana demiştim. Eğer ki darbe başarılı olsaydı yan yana işkence tezgâhında olacağız demiştim, sen de "Yok öyle bir şey, çok güçlüyüz biz, her şeyi yönetiyoruz." demiştin. Ne oldu? İnsan en güçlü olduğu zamanda, en güçlü hissettiği zamanda "Her şeyi ben yönetiyorum." dediği zamanda en zayıf anındadır, unutmayın arkadaşlar.

Şimdi de zannediyorsunuz ki "FETÖ'yü alt ettik, FETÖ'yü devre dışı bıraktık, başka bir şey kalmadı."

NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Diyarbakır) - Kürtler kaldı.

GARO PAYLAN (İstanbul) - "Herkesi ezdik, şimdi, orayı da ezeceğiz." Çok güçlü hissediyorsunuz, değilsiniz.

Bakın, diyorum, o gece oyun içinde oyun oynandı, birileri öne sürüldü, birileri geri çekildi, bürokraside de, askerî bürokraside de. Şu anda yeni çorapları örüyorlar, yeni çorabın yasalarını buraya gönderiyorlar, sizler de maalesef "evet" diyorsunuz, hayırlısı olsun.

Şimdi, 2002-2007 AKP programlarına bakalım, hani AKP sosyolojisi gadre uğramış bir sosyoloji, değil mi? 28 Şubatlarda, 2007'de bu devletin gadrine uğramaya kalktı, darbecilerin gadrine uğramaya kalkmadı mı AKP sosyolojisi? Birlikte yan yana durmadım mı ben 1990'lı yıllarda başörtülü arkadaşlarımın yanında? Durdum, mücadele ettim çünkü kim gadre uğruyorsa ben onun yanındayım. Ben Kürt değilim, ben başörtülü bir aileden de gelmiyorum ama kim gadre uğruyorsa, devlet kime yöneliyorsa ben onun yanındayım haksız yere tabii ki.

Ve 2002 AKP, 2007 AKP programlarına bakalım, "Yerel yönetimlere yetki devredilecek." diyor AKP. "Ankara çok hantal." diyor, programda var. "Ya Ankara küçültülecek, bürokrasi küçültülecek, yerel yönetimlere yetki dağıtılacak." diyor. "Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı kabul edilecek." diyor. Yani "Ankara merkezde yalnızca Ankara'nın ilgilendiği konular olacak, diğer bütün konular yerellere dağıtılacak." deniyor. Ama şimdi nereye geldik arkadaşlar? Güvenlikçi bir anlayışla tekrar içe kapanan, devletleşen bir AKP, Evrenleşen bir AKP zihniyeti, tek adama bakan, tek adamın iki dudağının arasına bakan bir AKP zihniyeti. Her şey merkezde karar verilsin. İkna olsanız da, olmasanız da gelen yasaları geçiren bir AKP, eleştirmeyen bir AKP, demokratikleşme yolunda hiçbir şey yapmayan bir AKP'ye savruldunuz ve devlet oldunuz. 12 Eylül anayasalarını savunan, onların arkasına dizilen, 12 Eylülün bütün kurumlarını savunan bir AKP'ye dönüştünüz. Yani aynı devlet oldunuz arkadaşlar, bu kadar basit. 12 Eylül darbecilerinin devleti oldunuz. Bu muydu hayal ettiğiniz gerçekten? Yani güç, tamam, bizde olduktan sonra başka bir dert yok muydu? Ne diyordunuz o gücü elinde tutanlara? Eleştiriyordunuz değil mi o zamanlar gadre uğratanları? Şimdi, aynısı oldunuz, hayırlısı olsun.