Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişikilik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı(1/750) |
Dönemi | : | 26 |
Yasama Yılı | : | 1 |
Tarih | : | 12 .08.2016 |
NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) - Evet, tekrar merhaba arkadaşlar.
Şimdi, tabii, bu madde niye konulmuş buraya, ben onun hakkında birkaç şey söylemek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, Kürt sorunu çözümsüzlüğü nedeniyle, bölgede, özellikle Diyarbakır merkezli olmak üzere Batman, Siirt, Van, Şırnak, Hakkâri, Erzurum ve ilçelerinde yani belli bir coğrafyada çok sık toplumsal olaylar yaşanıyor. Bu toplumsal olaylar yaşandığında bazen bir hafta sürüyor, bazen on beş gün sürüyor, bazen daha fazla, uzun da sürdüğü oluyor. İşte, örneğin Diyarbakır'da 28 Mart olayları vardı. Siyasetle ilgileniyor arkadaşlar, mutlaka bilirler. 28 Mart 2008'de tam bir hafta sürmüştü bu 28 Mart olayları. Onlarca insan yaşamını yitirdi. Bu dönem -bakılabilir "28 Mart 2008" diye köşe yazarlarına- yani Diyarbakır'da küçük bir kalkışma olarak, isyan olarak nitelendirilmişti o bir haftalık toplumsal olaylar.
Tabii, bu tip toplumsal olayların yaşandığı dönemde, kentlerde temizlik hizmetleri verilemiyor. Toplumsal olaylar sırasında bu eylemleri yapanlar, temizlikte kullanılan ne kadar alet edevat varsa, çöp bidonu, aklınıza gelen ne varsa hepsini çıkarıyorlar, yollara barikatlar kuruyorlar, çöplerin hepsi etrafa saçılıyor, kentte inanılmaz bir kirlilik oluşuyor.
Tabii, olaylar o kadar hızlı bir biçimde devam ediyor ki zaten öyle bir atmosfer içerisinde temizlik şirketi, ister belediyede olsun ister valilikte olsun, oraları temizlemek mümkün değil, böyle bir realite var.
İşte, bir iki yıl önce Diyarbakır'da başlayan, tam on beş gün süren toplumsal olaylar oldu. En sonunda, Emniyet Müdür Yardımcısı bana gelip şöyle demişti: "Ne zaman bitecek? On beş günden beri uyumuyoruz, evimizin yolunu görmüyoruz." Sabaha kadar kentin bütün sokaklarında bombalar patlıyor, silahlı çatışmalar var, kimse evinden çıkamıyor. Yani böyle bir atmosferde tabii ki çöpler de toplanmıyor.
Şimdi, bundan hareketle, valilikler "Niye çöpler toplanmıyor?" diye, işte, belediyelere baskı yapıyorlar "Niye gidip çöpleri toplayamıyorsunuz?" Göreceğiz, hep birlikte yaşayacağız, yine öyle toplumsal olaylar olduğunda, valiliğin toplayıp toplayamayacağını hep birlikte göreceğiz, yaşayacağız yani. Bu, realite.
Şimdi, bu kanun diyor ki: "Ben belediyeyi uyaracağım, iki gün uyaracağım 'Bu çöpleri topla, bu kenti temizle. Temizlemezsen, ben, çöp toplama işini valilik bünyesine alıyorum.'" İhaleyi fesih mi edecek, artık ihaleyi olduğu gibi kendisi mi alacak, nasıl yapacak, bu kanunda çok anlayamadım. Anlaşıldığı kadarıyla, bu işi kendi üzerine alacak, firmalara yaptıracak.
Şimdi, burada başka bir şey daha var. Şimdi, tabii, söylüyor iktidardaki milletvekilleri "Bölgedeki belediyelerde çalışanların hepsi terör örgütleri yandaşları; belediyeye girmişler, çok iyi iş yapıyorlar, çöp topluyorlar, çöpçü olmuş adam." Duyan da profesör, şey olmuş, belediye de çok önemli bir makam verilmiş zannedecek.
1990'lı yıllardan beri çatışmalar; insanların yani evleri barkları yıkılmış, köylerden göç etmişler, ekonomisi güçlü olanların şehir merkezlerinde ekonomisi sıfıra düşmüş yani yoksulluk diz boyu, yüzde 70 işsizlik var. İnsanlar gitmişler, işte, belediyeler de böyle hasbelkader alınca, bir çöpçülük işi bulmuşlar, orada işte hem çöpçülük yapıyorlar hem de eylem etkinlikleri olunca, yürüyüşler falan olunca gelip katılıyorlar.
Şimdi, mantığa bak. "Çöpçü diye mi şimdi katılıyor eylemlere." Çöpçü olmasa da gidip katılacak. Zaten, bu mücadelenin peşindedir. Çocuğunu kaybetmiş, annesini kaybetmiş, babasını kaybetmiş, evi yakılmış yıkılmış yani bir insanın başına gelebilecek ne varsa hepsi gelmiş. Onun için, zaten gelip katılıyor.
Şimdi, burada başka bir amaç daha var. Kayıtlara geçsin diye söylüyorum. Bir şekilde bir müdahale veya işte, şeyin ihalelerle belediyeye devredilmesi, işte, orada hasbelkader bu çöpçülük, temizlik işini yapmak durumunda kalan insanların elinden bunun da alınması, kentte bu işi yapabilecek daha farklı dünya görüşüne sahip insanlara bu temizlik işinin verilmesi. Yani böyle bir şey.
Tabii, yetmedi. Sosyal Güvenlik Kurumu aracılığıyla, binlerce kişiye sekiz aylık işler veriliyor. Arıyorum ben bazen Sosyal Güvenlik Kurumunu -ya, bir vatandaş, özürlü, bir köyün ilkokulunda temizlik yapıyor, kendi istediği yere verilmemiş bu sefer- diyorum ki: Özürlü vatandaş...
HAMZA DAĞ (İzmir) - Yanlış yeri arıyorsunuz, İŞKUR...
NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) - İŞKUR, neyse... Oraya bağlı herhâlde ama Sosyal Güvenlik Kurumuna bağlı herhâlde?
BAŞKAN - Sayın Dağ, lütfen.
HAMZA DAĞ (İzmir) - Sataşmıyorum. İŞKUR'la hiç alakası yok.
NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) - Sosyal Güvenlik Kurumuna bağlı herhâlde? Nereye bağlı, bilmiyorum. Her neyse, nereye bağlı olduğu önemli değil.
Ya, bir tane... Yani ben diyorum ki adama: Ben telefon etmeyeyim, ben telefon edersem senin işin olmaz zaten. Diyecek ki "Bu kadın ettiğine göre, HDP'lidir, zaten iş vermeyelim yani vermişiz, yanlışlık yapmışız." Adam yalvarıyor. Yani samimiyetle söylüyorum, sormamışım da bizim partili midir, değil midir. Gelmiş, böyle, epey özürlü biri yani.
Yani, böyle bir tablo var. Öyle birine bile -sözde o kentin milletvekiliyiz- özürlü bir adama bile "Bir iş verin Allah aşkına, Allah rızası için." diyecektim, demedim yani. Öyle. Şimdi, böyle bir tablo varken ortada, iş, bu insanlardan alınıp, işte iktidar çevresinin yakınlarındaki insanlara verilecek.
Şimdi, esasında bu politikalar ne işe yarıyor? Herkes biliyor bunu yani bu politikaların nereye gideceğini herkes biliyor. Bu temizlik işlerinde çalışan, diyelim bin kişi varsa, hepsi anında işsiz kalacak. Yani onların çoluklarının çocuklarının, ailelerinin, böylesi bir tablodan sonra ne yapabileceklerini, yüzlerini nereye doğru çevireceklerini biz hepimiz biliyoruz. Sözde politika olarak diyorsunuz ki: "PKK'ye katılmasın gençler, insanlar katılmasın." Ya, böyle bir politikayla zaten siz, doğalında ortam yaratmış oluyorsunuz. Çöpçülük, temizlik, işçilik gibi bir işi, sen, Diyarbakır gibi yüzde 70 işsizliğin olduğu bir yerde alıp valilik kanalıyla başka insanlara verirsen davetiye çıkarmış olursun. Bu böyledir yani. Realitedir, kızabilirsin, niye böyle oluyor diyebilirsin ama bu bir realitedir aynı zamanda.
Şunu söylemek istiyorum: Gerçekten yapılanlar yanlıştır. Bu yasaların geri çekilmesi gerekir. Hâlen, bu ülkede -CHP'deki arkadaşlar da vurguladılar- ortak yaşama konusunda bir irade var ama bu politikalar, ortak yaşama konusundaki bu iradede gerçekten zayıflık yaratıyor. Yani biz, bu ortak yaşama, demokratik cumhuriyet, ortak vatanda birlikte, eşit, özgür yaşama ruhunu güçlü tutmaya çalışıyoruz, böyle bir çabamız var ama bu tür politikalarla, lütfen, yani daha geriye gidişi, ben, güçlendirmeyelim diyorum. Hepimizin, bu ülkenin yararına olacak şeyler değil.
Teşekkür ederim.