KOMİSYON KONUŞMASI

GARO PAYLAN (İstanbul) - Değerli arkadaşlar, ben de aynı vurguyu yapacaktım. Yani, burada herhâlde idam için bir yol yapmaya çalışıyoruz. Hani, meydanlarda "idam, idam" diye bağıranlara "Siz istiyorsanız biz de geçiririz." deyip sanki darbeciler idam edilebilecekmiş gibi bir idam yasası tartışması ortaya konuyor. Oysa, eğer ki hukuk devletiyiz diyorsak... Ha, bundan çıkacaksak ayrı bir şey tabii ki, darbeciler bunu yapabiliyorlar. Darbeciler geliyor, diyor ki: "Bundan sonra kardeşim budur." Hatta onlar bile yapamamışlar, onu söyleyeyim, 1960'ta bunu yapamamışlar. Belli yasalara, hükümlere yine bağlı kalmak zorunda kalmışlar ama darbecilerin bile yapamayacağını bu yasada öngörüyoruz yani geriye yürüme. Diyor ki: "45 inci maddenin birinci fıkrasının (b) bendine göre işlem yapılmış olsa bile onbeş gün içerisinde 46 ncı maddedeki yetkili makamlarca 45 inci maddenin ikinci fıkrasında belirtilen usule göre görevlendirme yapılır." Yani, "Geriye yürüyebilir." diyorsunuz siz burada. Bu, Türkiye'nin hukuk devleti olduğunun idamını yapacak bir maddedir arkadaşlar. Ha "Bu madde burada geçer, yürürlüğe konur; biz de ivedilikle oradaki belediye başkanını görevden alırız, sonra Anayasa Mahkemesi bunu geriye çevirirse çevirsin yani birisini idam edelim, ondan sonra Anayasa Mahkemesi geriye çeviriyorsa çevirsin." diye bakıyorsanız bu da bir skandaldır, kabul edilemez.

Arkadaşlar, deminki konuşmama bir cümle daha ekleyeceğim. Bakın, dün gece üçte HDP İstanbul İl Başkanlığımız -HDP İstanbul'da 1 milyon 50 bin oy aldı- terörle mücadele şube ekipleri tarafından basıldı, haydutça basıldı ve içeri girilip -fotoğrafları gördünüz mü bilmiyorum, ben sosyal medyadan paylaştım, bakabilirsiniz- ne var ne yok tarumar edildi, dümdüz, yıkıldı, her şey yıkıldı ve duvarlara ırkçı sloganlar yazıldı. Bakın, bir il başkanlığı -bu AKP de olabilir, MHP de olabilir CHP de olabilir- bir yerde yarın FETÖ'cü çıkabilir ve o il başkanlığının basılması gerekebilir. Diyelim ki orada bir il başkanı bir hata yapmışsa, velev ki diyorum... Nasıl yapılır? Savcı emri verir, il başkanlığına gidilir, il başkanı kapıda aranır, gelir il başkanı veya ilin bir yöneticisi kapıyı açar, içerisi aranır, eğer gelmiyorsa uygulama başka türlü yapılır. Ama böyle bir uygulamayı, Mecliste 3'üncü büyük parti olarak temsil edilen ve İstanbul'da 1 milyonun üzerinde oy almış bir partiye bu uygulamayı yaparsanız siz o partiye oy vermiş insanlara siz bu ülkenin vatandaşı değilsiniz demiş oluyorsunuz. Aynı şekilde bu yasayla da. Yalnızca, bakın, bugün HDP'lilere uygulanabilir belki bu yasa ama bu hukuksuzluk, bu geriye yürümezlik ilkesini eğer ki ezmeye bir kapı açarsanız yarın herkes için, hepiniz için lazım olabilecek bir hukuk çiğnenmiş olur. Ve yarın eğer ki benim bugün iddia ettiğim...

Bakın, ben size bir yıldır diyorum ki darbe geliyor; sizin bazılarınız bana güldünüz geçtiniz, bazılarınız "Olabilir." dediniz ama oldu ve dediniz ki: "Ya, sen nereden bildin?" Bugünkü darbeciler eğer ki bu planları, bu darbe yasalarını eğer buradan geçirirlerse yarın... O gece birileri, birilerini sattı, bunu bilin. "Prime time"da darbe olmaz. Birlikte darbe yapacaklardı, 6 bin asker sokağa çıktı, on binlercesi, yüz binlercesi daha birlikte hareket edecekti, birileri birilerini öne sürdü, sattı, geri çekildi. Şimdi diyorlar ki saraya, Tayyip Erdoğan'a: "Onlar yüzünden biz bu olayları bitiremiyorduk, biz geleceğiz, halledeceğiz." Hani, 1990'ların aktörleri, 2007'de muhtırayı veren aktörler bunları söylüyorlar. Hani, her şey tertemizdi ya o yıllarda, ordu hiç darbe yapmamıştı, ilk kez FETÖ darbe yaptı sanki. Birileri geri çekildi ve şimdi geri çekilenler bu darbeleri öneriyorlar, darbe yasalarını öneriyorlar. Niye biliyor musunuz? Toplum kutuplaşsın, kamplaşsın, yeni ölümler olsun, toplum gerilsin ve o zaman gerçek darbeyi -Allah korusun- gösterelim bunlara diye çünkü diğerleri daha iyi biliyor olabilirler darbenin hazırlama şartlarını. Biliyorsunuz, 12 Eylülden sonra Demirel'in bir lafı var: "Ya, 11 Eylülde her gün 40 kişi, 50 kişi ölürken 13 Eylülde bu olaylar nasıl durdu?" diye bir soru sormuştu. Ben Demirel'in siyasetini pek sevmem ama bence en doğru söylediği cümleydi. Hani, 11 Eylülden önce her gün 40 kişi, 50 kişi ölüyordu, 13 Eylülde tık diye durdu.

MUSA ÇAM (İzmir) - Sayın Bilgiç bundan alınmayacak, merak etme.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Demek ki darbeyi hazırlayanlar bu şartları hazırlıyormuş yani solcu kahvesini de aynıları vuruyormuş, sağcı kahvesini de aynıları vuruyormuş. Darbeciler biliyorsunuz herkes gibi davranabilirler, birbirine vurdururlar, kırdırırlar; ellerini ovuştururlar. Bizim burada yaptığımız her türlü tartışmada, kavgada da ellerini ovuşturuyorlar. Bu yasa buradan geçecek diye ellerini ovuşturuyorlar yeni dönemin darbecileri, ellerini ovuşturuyorlar, "Aman da ne güzel, bu darbeler çıkacak, bu siyasetçiler bu darbe yasalarını geçirecekler; toplum kamplaşacak, kutuplaşacak, ölümler olacak, çatışmalar olacak, Türk Kürt'e, Kürt Türk'e düşecek, Alevi-Sünni gerilecek, başka gerilimler olacak ve yeni darbe dinamiklerinin önü açılacak." diye ellerini ovuşturuyorlar.

Şimdi, biz başımıza örülen bu çorabı görmeyip bu darbe yasalarını çıkaracaksak kusura bakmayın arkadaşlar ben bundan sonra da aylarca, ama üç hafta sonra, ama üç ay sonra, ama üç yıl sonra biz yeni darbe dinamiklerinin devrede olduğunu göreceğiz. Ha, şunu da söyleyeyim: Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı konjonktürel olarak çok iyi tepkiler veren bir lider. Darbe gecesi çıktı, halka "Sokağa çıkın." dedi, "Direnmek haktır." dedi, direnildi. Hendekler kazıldı askerî birliklerin önüne, barikatlar konuldu. Meclisin önündeki barikat daha dün kalktı Güvenlik kapısından. Kendimizi savunmak için yaptık darbecilere karşı, değil mi? Ve bu darbe planlarını ortadan kaldırmak istiyorsak biz yalnızca Recep Tayyip Erdoğan'ın aklıyla... Bakın, her insan yanılabilir ve çıktı kendisi de bir öz eleştiri verdi, "Ben yanıldım, Allah bizi affetsin." dedi. Ama kullar olarak bizim her gün insanlarımız ölüyor, her gün insanlarımızın ahı oluyor, evlere ateşler düşüyor. Buna çözüm bulamazsak, bulamayacaksak, çözüm üretemeyeceksek bu sandalyeleri boşaltalım arkadaşlar. Diyelim ki: İrade orada güvenlikçilerdedir, güvenlikçiler çok iyi bilirler bu işleri, bırakalım onlara, boşaltalım bu koltukları. İçişleri Bakanlığı ve bürokrasisi çok iyi biliyor bu meseleleri çözmeyi, bırakalım iradeyi onlara. Bakın, belediye başkanlarını görevden almayı öneriyorsunuz, geriye yürüyüp, onları da alalım, bizleri de alsın. Zaten dokunulmazlık yasasını geçirdik ya, hani biz birbirimize düşerken, yumruklar havada uçuşurken çok ellerini ovuşturuyordu darbeciler "Aha, tam istediğimiz fotoğraf." diyordu, şimdi de İçişleri Bakanlığı bürokrasisine bırakalım, biz boşaltalım burayı, gelsinler, nasıl kayyum atıyorlarsa belediyeye Meclise de kayyum atasınlar, yasaları geçirsinler. Ne gerek var böyle bir notere arkadaşlar?

O açıdan, son kez uyarımızı yapmış olalım, tarihe not düşsün. Allah bundan sonra hepimizi korusun, onu söyleyeyim. Yani, siyaset kurumu eğer ki çözüm üretmek için yoksa biz bu sandalyeleri boşaltalım arkadaşlar, kusura bakmayın.

Saygılar sunarım.