KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, Sayın Bakanım, değerli arkadaşlarım; tabii, bir önceki madde oylamasındaki tutumları gördükten sonra gerçekten hayal kırıklığı yaşadığımı ifade etmek isterim.

Değerli arkadaşlar, bu 52'nci maddede yapılan şeyi yani gerçekten bürokrat arkadaşımızın Meclisi, milletvekillerini, Komisyonu bu kadar hafife almasını da gerçekten anlamakta zorluk çekiyorum.

Efendim, ben bilgi vereyim. Bu maddede, "Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce terör veya terör örgütlerine yardım ve yataklık suçları kapsamında haklarında yürütülen soruşturma veya kovuşturma nedeniyle görevden uzaklaştırılan -yani görevinden uzaklaştırılan, el çektirilen filan değil- belediye başkanı, başkan vekili ve meclis üyelerinin yerine 45 inci maddenin birinci fıkrasının (b) bendine göre işlem yapılmış olsa bile..." Ne demek? Başkanın görevinden uzaklaştırılması, tutuklanması veya seçim dönemini aşmayacak bir biçimde kamu hizmetinden yasaklanması cezası alması durumunda bir başkan vekili seçer. Kim seçer? Belediye meclis üyesi seçer. Bu işlem yapılmış olsa bile, böyle bir işlem yapılmış olsa bile, belediye meclis üyesi bir başkan vekilini seçmiş olsa bile, ki normal prosedürdür bu. Bu terör değil, değişik sebeplerden dolayı Türkiye'nin başka yerinde, nerede olursa olsun belediye başkanı tutuklanmış, işte, yargı devam ediyor, dolayısıyla İçişleri Bakanlığı da açığa almışsa ve belediye meclisi yasaya uygun bir şekilde 45'inci maddeye göre bir işlem tesis etmiş ve vekil görevine devam ediyor, bu tasarı yasalaşırsa bu başkan vekiline de işlem yapılmış olsa bile on beş gün içerisinde 46'ncı maddedeki yetkili makamlarca -bu, il ve büyükşehirde İçişleri Bakanıdır, ilçelerde valilerdir- 45'inci maddenin ikinci fıkrasında belirtilen usullere göre görevlendirme yapılır. Yani İçişleri Bakanı ya da bakan belediye meclis üyesi herhangi birini seçmiş olsa bile bunu iptal eder ve yerine birisini atar. Bu ayrı bir hukuksuzluk yani hukuksuzluk artı hukuksuzluk yapılıyor. Hiçbir şekilde bu insanın bu suçu işlediğine dair bir mahkeme kararı yok ortada, mahkeme kararına inşa edilmiş olan bir idari karar yok. Buna rağmen biz işte, Anayasa'yı, mevcut yasaları yok sayarak burada yeni bir tasarı, yeni bir madde koyuyoruz, ihdas ediyoruz ve bununla böyle bir işlem yapacağız.

Değerli arkadaşlarım, bir cümle söyleyip bitireyim. Bu yaptıklarımız bu bölgeye... Bu bölgeyi diyorum yani diğer bölgelerde böyle bir şey olmuyor. Biraz evvel Tokat'tan arkadaşımız ifade etti, işte, FETÖ terör örgütü dolayısıyla bir belediye başkanı ihbarla falan görevden alındı, neyse yanlışmış, adam yerine geldi. Gelmeyebilir, düşebilir ama orada -bu da terör örgütü- bu şeyi uygulayacaksınız. Yani belediye meclis üyeleri çünkü sizin üyelerinizdir ve FETÖ'yle ya da Fethullahçı ekibe dâhil olsa bile, tespit edilse bile belediye başkanı muhtemelen Adalet ve Kalkınma Partisi, başka partilerden de olabilir ama orada bir seçim yapacaksınız, burada yapmıyorsunuz. Bunun anlamı bu. Bu bölgeyle ilgili olağanüstü bir hukuk inşa ediyoruz. Bu, Anayasa'mıza aykırıdır. Bu, altına imza koymuş olduğumuz uluslararası belgelere aykırıdır. Bu, vicdana, insafa aykırıdır. Bu, demokrasinin en temel ilkelerine aykırıdır değerli arkadaşlarım. Bu, akla ve mantığa da aykırıdır çünkü akıl ve duygularımız diyor ki bu bölge bizden ayrılmasın. Türkiye'yi bölmek istiyorlar, biz Türkiye'yi asla böldürmeyiz diyoruz, hep beraber bunu diyoruz. Bunu yapmaya çalışan bir terör örgütü var, silahlı bir şekilde Türkiye'nin bir parçasını ayırmak istiyor diyoruz ve biz bunu engellemeye çalışıyoruz. İşte, mantık geçmişte yaşadıklarımız, geçmişte bu sorunu çözmek için güvenlik tedbirlerini artırdığımız, baskıları artırdığımız dönemde bu işi çözecek hiçbir şey yapamamışız. Daha çok kan kaybetmişiz, daha çok insan kaybetmişiz, daha çok maddi varlıklardan kaybetmişiz ve her gün geriye gitmişiz. Şimdi, ısrarla ve bir kere, üstelik de 15 Temmuz gibi demokrasiye böylesine büyük bir saldırı yapılmış ve bütün Türkiye, bütün partiler, siyasi görüşler hiçbir ayrım göstermeden bu darbe girişimine, demokrasiye kasteden bu menfur saldırıya karşı birlikte durmuşken biz bu yarayı derinleştirecek, bu bölge insanını -bir daha ifade ediyorum- duygusal olarak, zihnen bizden uzaklaştıracak, Türkiye'den uzaklaştıracak bir olağanüstü hukuk ihdası, tekrar tekrar bir olağanüstü hukuk şey yapılıyor ve bu sürekli oldu arkadaşlar. 1984'te mi başladı ilk PKK eylemleri? O günden bugüne otuz iki sene bitti, otuz üçüncü seneye giriyoruz ve bu bölgede şu anda 34 yaşında olan insanlar, 33 yaşını bitirmiş insanlar hep olağanüstü hukukla yaşıyor, bu insanlar nasıl kendilerini Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı hissedecekler? Kendi seçmiş olduğu belediye başkanlarını, belediye görevlilerini, meclis üyelerini uzaklaştırdığımız zaman bu seçmen ne hissedecek arkadaşlar? Yani bu soruları lütfen sorun. Ya, ne olur ya, Bakanlar Kurulundan gelebilir, yanlış yapmış olabilirler, bilgiler yanlış olabilir, İçişleri Bakanından gelmiş olabilir, dünya kadar yanlış yapan bir İçişleri Bakanıdır; gelmedi, burada karşımızda oturmadı, sorsaydık, dünya kadar yanlış yapmıştır. Yapmamış mıdır? Ne olur siz de sorgulasanız? Yani biz kötü bir şey mi söylüyoruz? Sorgulasanız, daha uzun bir sürede ve ilgili uzman komisyonlarda bu konu tartışılsa ve ondan sonra karar verilse ne olur? Biraz daha düşünme imkânı ayırsak kendimize ne olur? Niçin bu ısrar? Niye İçişleri Bakanı buraya gelmiyor?

Değerli arkadaşlarım, yani Plan ve Bütçe Komisyonunda Türkiye'de çok sayıda insanı ilgilendiren, geleceğimizi ilgilendirecek önemli yasa maddeleri görüşüyoruz, tartışıyoruz, karara bağlıyoruz. Teamüllerden biliyoruz ki Genel Kurulda çok küçük değişiklikler olur, ne oluyorsa burada olacak. Böylesine geleceğimizi ilgilendiren, ülkemizi ilgilendiren, insanımızı ilgilendiren bir yasa görüşülürken niçin ilgili bakan buraya gelir oturmaz arkadaşlar? O zaman şöyle hissediyorum ben kendimi, iktidar partisi milletvekilleri nasıl hissediyor bilemiyorum: "Yani burada biz karar vereceğiz, siz de el kaldırıp indireceksiniz. Böyle göstermelik bir yersiniz yani. Bizim demokrasi de zaten böyle bir şeydir, bir kişi var, nasıl gelmişse gelmiştir, o zaten her şeyi biliyor, göstermelik, dünyaya karşı filan da böyle bir demokrasi yürütüyoruz, o hâlde burada görüşüyoruz, el kaldırıyoruz, indiriyoruz." Öyle değil değerli arkadaşlarım. Olabilir, bizim siyasi partiler sistemimiz filan evet, genel başkanlara yetki filan veriyor ama yani siz, her biriniz 30 bin, 40 bin, 50 bin, 100 bin seçmenin oyuyla seçilmişsiniz ve buraya gelmişsiniz, onların temsilcilerisiniz ve hepiniz ayrı bir bireysiniz. Yani lütfen değerlendirin, bu yaptığımız şey... Vicdanınıza bakın, değerlendirin, bilgileri yoklayın. Bunlar ne anlama geliyor? Bunlar kısa vadede, orta vadede, uzun vadede bu ülkede ne gibi sonuçlarla karşı karşıya kalmamıza sebep olacak? Bunları lütfen değerlendirin değerli arkadaşlarım.

Saygılarımla.