KOMİSYON KONUŞMASI

NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Doğrusu, ilk gün buraya geldiğimizde de söyledik: Nasıl bu şehirlerin yerleri değiştiriliyorsa şu anda da elde edemediğiniz, seçimle kazanamadığınız belediyelere burada doğrudan el atıyorsunuz, doğrudan bu belediyeleri atanmış kişilerle elde etmeye çalışıyorsunuz. Bakın, burada özellikle diyor: Mevcut uygulamada, belediye başkanları, görevleri ile ilgili suç işledikleri durumlarda İçişleri Bakanlığınca geçici olarak görevden alınabiliyor. Ancak, yargı sürecinin ardından görevlerine geri dönebilmekteler. Görevden uzaklaştırılma iki ayda bir gözden geçirilir. Başkanın görevine dönemeyeceği anlaşıldığında -ceza alması vesaire gibi- yeni başkanın belediye meclisi tarafından Belediye Kanunu'nun 45'inci maddesi uyarınca seçilebilmektedir. Ancak sizin getirdiğiniz bu tasarıyla birlikte bir fıkra ekliyorsunuz, terör suçlarıyla ilgili görevden alınan uzaklaştırmaları tanımlamaktadır. Terör kavramının geçtiği bir gerekçeyle görevden alınma sürecinin ardından belediye başkanının, belediye meclisi tarafından seçilemeyeceği hüküm altına alınmaktadır. Yani buradaki bir belediye başkanı görevden alındığı zaman, on gün içerisinde kendileri bir araya gelebiliyor, yeni bir belediye başkanını seçebiliyordu. Ama sizin getirdiğiniz bu kanun tasarısıyla birlikte yani meclisin seçtiği hiçbir belediye meclis üyesine de güvenmiyorsunuz, burada doğrudan siz kendilerini atıyorsunuz yani buradaki yeni belediye başkanını bir nevi vali atayacak. Daha doğrusu, belediye başkanının belediye meclisince seçiminin yapılamadığına karar verilmekte ve Belediye Kanunu'nun 46'ncı maddesine göre yerine atama yapılmaktadır. Atanan belediye başkanının çağrısı olmadan da belediye meclisinin toplanamayacağı da hüküm altına alınmakta ve atanmış belediye başkanının tek başına bir kayyum gibi belediyeyi yönetmesi sağlanmaktadır.

1998 yılında dört ay yirmi altı gün hapis cezası ile beş yıl siyasetten men cezası alan Şükrü Karatepe'nin yerine, belediye meclisi tarafından Mehmet Özhaseki seçilmiştir. Özhaseki'nin Kayseri Büyükşehir Belediye başkanlığı belediye meclisinin seçimiyle başlamış, daha sonraki yıllarda da uzunca bir süre bu görevi sürdürmüştür. Günümüzde, Şükrü Karatepe Cumhurbaşkanının başdanışmanlarındandır. Karatepe, Erdoğan'ın Başbakanlığı döneminde de Yerel Yönetimlerden Sorumlu Başdanışmanlık görevini yürütmüştü. Mehmet Özhaseki de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı görevini yürütmektedir. Belediye başkanlarının görevden alınması yasasının mimarlarından olan bu Kayserili başdanışman ve Çevre ve Şehircilik Bakanı gerçekten de kendilerinin bir dönem maruz kaldığı durumla ilgili... Ama bugün kendileri bu kanunun arkasından dolanarak bu işi yani kendilerinin yaptığı bir çalışmayı ters yüz ederek, arkasından dolanarak yeni bir yasa getiriyor. Bu yasa da halkın iradesini, kendi seçeceği belediye başkanını değil; buradan valinin, kaymakamın atayacağı belediye başkanı olacak.

Dolayısıyla, yani burada yasa geriye doğru işletilecek. Bunun da bilinmesi gerekiyor. Belediye Kanunu'na geçici bir madde ekliyorsunuz, bu kanunun yürürlüğe gireceği tarihten önce ki bu terör kavramıyla ilgili ilintili bir nedenle görevden uzaklaştırılan belediye başkanlarının yerine, kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra on beş gün içinde atama yapılacağı düzenlenmiştir. Yeni başkan meclis tarafından seçilmiş olsa bile bu işlemin uygulanacağı belirtilmektedir. Bu durumda 30 civarında DBP'li belediyeye bu kanun hükmü geriye dönük uygulanacaktır.

Başkan vekilleri ve meclis üyelerinin görevden alınması ve yok sayılması: "Atama yapılan belediyelerde belediye meclisi, belediye başkanının çağrısı olmadan toplanamaz." hükmü getirilmektedir. Bu durumda, meclis, görevden alınmamış olsa bile fiilen görev yapamayacak hâle gelmektedir. Belediye başkanları için izlenen görevden alma prosedürü, başkan vekilleri ve belediye meclis üyeleri için de uygulanacaktır. Belediye meclis üyelerinin Danıştay tarafından görevden alınması uygulaması Diyarbakır Sur Belediyesi örneğinde yaşanmıştı. Bu kanunun uygulanmasıyla DBP'li belediyelerde aynı uygulamaya başvurulacağı beklenmelidir. Bu kavramla birlikte gerçekleşecek uygulamanın ardından yedek üyeler de görev alamayacak ve meclis üyelerinin yerine de atama yapılacaktır.

Aynı durum encümenler için de geçerlidir yani bu konunun da bilinmesi gerekiyor. Atama yapılmış belediyelerde belediye encümeninin Belediye Kanunu'nun 31'inci maddesine göre çalışacağı hükmü getirilmektedir. Bu maddeye göre, belediye meclisinin Danıştay tarafından feshi veya meclis toplantılarının ertelenmesi, meclis üye tam sayısının yarıdan fazlasının tutuklanması, yedek üyelerin getirilmesinden sonra da meclis üye tam sayısının yarısından aşağı düşmesi, geçici olarak görevden uzaklaştırılması hâllerinde meclis çalışabilir duruma gelinceye dek veya yeni meclis seçimi yapılıncaya kadar meclis görevi, belediye encümeninin memur üyeleri tarafından yürütüleceği düzenlenmektedir. Yani buradaki bütün işleri, bir nevi Meclisin görevini yeni atadığınız memur üyeler, resmî üyeler yapacak.

Kısaca söylemek gerekirse, atama yapılan belediyelerde belediye encümeni sadece memur üyelerden oluşturulacaktır. Memur encümen üyelerin bir tanesi, belediye mali biriminin yöneticisinden, diğerleri de belediye başkanının birim amirlerinden seçtiği üyelerden oluşmaktadır. Bu üyeler bir yıllığına seçilmektedir. Atanan belediye başkanının birim amirliklerine de atama yapacağı varsayıldığında, encümenlerin de hükûmet veya valiliklerce atanacağı sonucunu doğuracaktır.

Belediye personelleriyle ilgili de burada gene sadece bu kanun belediye başkanı, belediye encümenleriyle ilgili değil, bu kavram o kadar genişletilmiş bir şekilde ki bir de belediye personelini doğrudan ilgilendiren bir kavramdır. Şu andaki nasıl biz söylüyorsak yani burada hukuk dışına çıkılmaması gerekiyor. Bu konuda da aynı şekilde keyfî uygulamaların başlanacağını hepimizin de bilmesi gerekiyor. Burada belediye encümenlerinin dışında belediye personeliyle ilgili de aynı kavram genişletiliyor. Personelin valilik veya kaymakamlıklarca görevden alınacağı hüküm altına alınmaktadır. Bu doğrultuda görevden alınan personelin, ancak görevden alan makam tarafından iade edilebileceği yasalaştırılmaktadır. Mahkeme kararlarının bile uygulanamayacağı düzenlenmiştir. Belediye personeli için bir cadı avı başlatılması ve hukukun yok sayılması düzenlemesi burada da karşımıza çıkmaktadır.

Aynı şekilde şeyi söyleyeyim: Bu belediyenin taşınmazlarına yönelik de biz söyledik. Gene aynı şekilde kaymakamların, valiliklerin el koymasıyla birlikte belediyeler zaten çalıştırılmayacak yani burada. Eğer ki, dün de söyledik, görevden almalar dahi olmazsa bugün birçok yerde biz baktığımızda belediyelerin çalıştırılmaması adına uygulamalar ortada. Yani bunun örneklerini de bizim yaşadığımız yerde, bulunduğumuz ilde de bunlarla kesinlikle karşı karşıya geliyoruz. Yani, şunu söylemek isteriz ki halkın yönetimini size devretmediği belediyeleri... Mademki devlet vardır orada, hukuk vardır; hukuk bugün orada ihdas edilmeyecekse, orada bir devletin valisi, kaymakamı varsa siz niye buna gereksinim duyuyorsunuz? Yani, bugüne kadar, bu sadece 2014'ten beri aldığımız belediyeler değildir. 1999 sürecinden beri bu belediyeler çalışıyor ama şu anda siz sadece bir şey yapmaya çalışıyorsunuz: Muhalif düşünen, sizin gibi düşünmeyen -sizin gibi düşünmek zorunda da değiller- o belediye başkanlarını siz bu konuda getiriyorsunuz, valiliğin insafına bırakıyorsunuz. Vali istediğini görevden alacak, istediğini yani... Hem zaten kanun işlemeyecek. Burada, getirdiğiniz bu KHK'larla birlikte kanun geriye doğru yürüyecek yani burada görevden alınan belediye başkanı zaten uzun bir sürece görevine geri iade edilmeyecek. Burada belediye meclisinin önüne engel koyuyorsunuz. Peki, bu belediye meclis üyelerinin, 24, 25, 39'uncu sayılar, bunların tümü bu işi yapıyor ki siz önüne bir engel koyuyorsunuz.

Dolayısıyla, gerçekten de seçildiğimiz günden beri, ta 1999 sürecinden bugüne kadar zaten o bölgenin tümü olağanüstü hâllerde yaşıyor. Yani, bugün sadece biz olağanüstü bir durumla karşı karşıya değiliz ama burada herkesin kaybedebileceği bir durumu gerçekten de buradan da belirtmek istiyoruz. Yani, hukuk hepimiz için lazımdır. Yani, eğer batıdaki bir belediye başkanı halkın oyuyla seçildiyse, kürdistanda, Kürt illerinde seçilen belediye başkanı da bu halka vergisini veren, bu halkın askerliğini yapan, gidip vergisini veren, bu insanlar da bu ülkenin vatandaşlarıdır. Dolayısıyla, bu konuda, bu belediyelere yönelik kayyumların atanması...

Bakın, deminden beri okudum. Gerçekten de hırsızlık yapan, rüşvet yapan, dolandırıcılık yapan, bunlara yönelik bir madde burada geçiyor mu? Geçmiyor. Burada bir ayrımcılık var. E, bunların buraya uygulanması gerekiyor. Birçok belediyeye bir bakın, bugüne kadar müfettişlerin çıkmadığı belediyelerimize bakın. Tek bir tanesinde buna ilişkin bir durum var mı? Yok.

Dolayısıyla, keyfî bir uygulamayla biz... Eğer hukuk varsa hukuka gerçekten hepimizin riayet etmesi gerekiyor, herkes hukuka saygı duyacak. "Bırakın, oradaki savcılar var." Savcılar bizim değil ki, sizin savcılarınız. Gönderdiğiniz savcılar görevlerini yapsın, orada vali vardır, vali görevini yapsın ama bu olağanüstü şartlarda siz niye böyle bir yetkiye ihtiyaç duydunuz, niye böyle bir şey yapıyorsunuz? Yarın oraya atayacağınız kayyumlara ilişkin, o kayyumlar halkla karşı karşıya gelecek. E, bunun sorumluluğunu nasıl alacaksınız? Belediye başkanı, panzerin içinde, "short"ların içerisinde mi belediyeye gidecek?

Dolayısıyla, bunların tümünün... Eğer normalleşme olacaksa ilk önce halkın iradesine karşı burada bir saygının olması gerekiyor, bunu belirtmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.