| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1319) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 15 .08.2016 |
FAİK ÖZTRAK (Tekirdağ) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi, tabii, bir fon kurulmak isteniyor, bu bir varlık fonu...
BAŞKAN - Sayın Öztrak, zamanı da şey kullanın, sizin konuşmanız bittiğinde ara vereceğim ben.
FAİK ÖZTRAK (Tekirdağ) - Tamam, ne kadarlık zamanım var?
BAŞKAN - On iki dakika gibi.
FAİK ÖZTRAK (Tekirdağ) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan, peki.
Şimdi, bu kamu varlık fonu, genellikle bu fonların dünyadaki uygulamasına baktığımız zaman şunu görüyoruz: Ya bir doğal kaynağa sahip olan ülkeler bu tür fonları kuruyorlar ya da ödemeler dengesi fazlaları olan ülkeler bu fonları kuruyorlar. Genel görünüm bu yani bir fazlanız olacak, bir varlığınız olacak. Şimdi, dönüp Türkiye'ye baktığımız zaman, bizim bir doğal kaynağımız yok yani böyle bir fazla gelir sağlayıp da ileriki nesillere değerlendirilmek üzere aktarabileceğimiz, böyle bir kaynağımız yok. Dönüp bakıyorsunuz, ödemeler dengesi fazlamız da yok, aksine açığımız var, hatta biraz önce Sayın Bakan altını çizerek söyledi, "Keşke elimizde 200 milyar dolarlık bir kaynağımız olsa da ülke sıkıntıya düştüğünde ya da dışarıdan birileri müdahale etmeye kalktığında biz de bu fonla ona karşı koyabilsek." dedi. Yok Sayın Bakan, on iki, on üç yıldır izlenen politikalar sonunda elimizde 30 milyar dolar net rezervimiz var Merkez Bankasında. Maalesef, 200-300 milyar müdahale edebilecek bir kaynağımız yok.
Şimdi, G20 ülkelerinin çoğunda gerçekten bu varlık fonlarından var ama biraz önce dediğim gibi, bu fonlar belli bir amaca tahsis edilmiş olan fonlar, genellikle odaklanmış ve net olarak ortada olan birtakım amaçları gerçekleştirmek için varlık fonu kuruluyor ama bize dönüp baktığımız zaman, "Bu fonun kurulmasıyla ilgili neleri hedefliyoruz?" dediğimizde gerekçeye bakıyoruz. Tabii, daha sonraki değişikliği söylemiyorum ama ilk başında buraya gelişte...
Amaçlar: "Sermaye piyasalarında büyüme ve derinleşmenin hızlandırılması İslami finansman varlıklarının kullanımının yaygınlaştırılması, yapılacak yatırımlarla yüz binlerce kişilik istihdam sağlanması; savunma, havacılık, yazılım gibi teknoloji yoğun sektörlerde yerli proje ve şirketlerin desteklenmesi; otoyollar, Kanal İstanbul, İstanbul'a üçüncü köprü ve havalimanı, nükleer santral gibi altyapı projelerine kamu borcu artırılmadan finansman sağlanması -nasıl olacaksa- yurt dışındaki doğal gaz, petrol gibi stratejik sektörlere yasal ve bürokratik kısıtlamalara bağlı olmadan, doğrudan yatırım yapılması..." Yani, gerçekten bir sürü amaç. Hedef ve amaç setinin bu kadar geniş tutulması, gerçekten bunlardan hangisinin gerçekleştirilebileceği konusunda ciddi soru işaretlerine neden oluyor. Mümkün olduğu kadar, bu hedef ve amaç setini bu fonlarla ilgili olarak belirli, net koyarsanız aslında bunun gerçekçiliği de artar.
Şimdi, yine, gelen tasarının genel gerekçesine bakıyorum. Biraz önce siz de söylediniz: "İstihdam yaratmakta sıkıntı çekiyoruz. İş gücüne katılma oranları gelir arttıkça yükseliyor." Şimdi, ilk gelen hâlinde "Büyüme oranında, gelecek on yıl içinde yıllık yüzde 1,5 oranında ilave artış sağlanması." demiş. Daha sonra grup başkan vekilinizin getirdiği teklifte ise "yüzde 1,5 büyüme" ifadesi, bu çıkarılmış. Şimdi, bu on yıl içinde ilave yüzde 1,5'luk büyüme hedefinden vaz mı geçtik? Vazgeçmediysek şimdi bu fonun büyüklüğü ne? Sayın Bakan, Hürriyet gazetesine vermiş olduğunuz bir demeçte 200 milyarlık bir büyüklükten bahsetmişsiniz.
EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - Hedef olarak.
FAİK ÖZTRAK (Tekirdağ) - Hedef olarak. Anlaşılan, hedef olarak o büyüklük sizde var ama Plan ve Bütçe Komisyonu burada yok.
BAŞKAN - Büyüklük kavramı üzerinde anlaşmak lazım yalnız.
FAİK ÖZTRAK (Tekirdağ) - Yani, nedir bu?
BAŞKAN - 200 milyarın ne olduğu konusunda anlaşmanız lazım.
FAİK ÖZTRAK (Tekirdağ) - 200 milyar siz diyorsunuz ama...
BAŞKAN - Aynı şeyi söylemiyorsunuz Sayın Bakanla.
FAİK ÖZTRAK (Tekirdağ) - Sayın Başkan, burada toplantılara katılan arkadaşlarıma sorduğum zaman, Komisyon üyesi arkadaşlarıma "Bize bir büyüklük verilmedi." dediler.
Şimdi, ben uzun yıllardır bu makro hesaplarla uğraşırım yani Hazine Müsteşarlığı yapmadan önce de Devlet Planlama Teşkilatında Müsteşar Yardımcısıydım. Şimdi, bunun ima ettiği bir yatırım büyüklüğü olması lazım. Yüzde 1,5'luk büyüme ya da 200 milyarla ne kadar yatırım yapmayı düşünüyorsunuz, fon burada ne kadarını karşılayacak bu yatırımların, bütün bunlar muamma. Bununla ilgili olarak burada hiçbir bilgi yok. Oysa, aslında 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi Yasası'nın 14'üncü maddesine dönüp baktığımızda, bu Hükûmetten geldiğinde, bununla beraber bütün bu hesapların da gelmesi lazımdı, yasa söylüyor.
Şimdi, peki, bu fonun gelirleri nelerdir diye baktığımız zaman "Özelleştirme kapsam ve programında bulunan kuruluşlar, kamu kesimindeki kurum ve kuruluşların tasarrufu altındaki ihtiyaç fazlası gelir, kaynak ve varlıklar ve -son olarak da- borçlanma." deniyor. İlk iki kaleme baktığımızda, özelleştirme kapsamında sağlayabileceğimiz imkânlar belli. İkinci kalem kapsamında, kamu kuruluşlarından elde edilecek ihtiyaç fazlası gelir ve kaynaklar yer alıyor. Bu kapsamda, muhtemelen, İşsizlik Fonu ve bireysel emeklilik fonları dikkate alınmış vaziyettedir diye düşünüyorum, dikkat çeken kaynaklar olarak dikkate alınmıştır. Ancak, şunu söyleyeyim: Bu kaynağın fona çekilmesi hem hazinenin iç borçlanma ihtiyacını artırır -çünkü bütün buradaki "kaynak" dediğimiz şeylerin hepsi hazine kağıdına plase edilmiş vaziyette- hem de uzun dönemde diğer kurumları yani kaynaklarını aldığımız, primlerini aldığımız bu kurumları batırır. Yani, tasarrufların emeklilik sistemi aracılığıyla ulusal varlık fonlarına aktarılmasının bir tane örneği var bu fonlarla ilgili olarak, o da Avusturalya'da. O da bu fonu emeklilik sistemini güçlendirmek için kurmuş, emeklilik primleriyle kamu yatırımlarını finanse etmek için değil.
Bakın, Sayın Bakanım, ben size şunu anlatayım: Yakın tarihte yaptığımız hataları devamlı tekrar etmenin bence hiçbir anlamı yok. Burada -bilenler bilir- 1964-1986 yılları arasında bir Devlet Yatırım Bankası vardı. Bu Devlet Yatırım Bankası, KİT yatırımlarına finansman sağlardı. KİT yatırımlarına finansman sağlarken de biz SSK'nın prim fazlalarını buraya aktarırdık kısmen, oradan da götürürdü, bu yatırımları finanse ederdi. 1975 yılına geldiğimizde Devlet Yatırım Bankası, kaynak ihtiyacının yüzde 33'ünü Sosyal Sigortalar Kurumundan karşılıyordu. Hani soruyorsunuz ya "Ne oldu, bu SSK nasıl battı?" diye, işte bu şekilde battı; fazlalarını Devlet Yatırım Bankasına verdi, battı.
MUSA ÇAM (İzmir) - Sizin de günahınız var mı?
FAİK ÖZTRAK (Tekirdağ) - Hepimizin günahı var yani "Sizin de günahınız var mı?" derken hepimizin günahı var. Ders almamız lazım ama almıyoruz, dönüp dolaşıp yine aynı yere geliyoruz.
BAŞKAN - Sayın Çam, lütfen, insicamını bozmayın konuşmacının. O kendi suçunu kabul ediyor zaten.
FAİK ÖZTRAK (Tekirdağ) - Suç olarak değil, bu tür... Bakın, şunu söyleyeyim...
MUSA ÇAM (İzmir) - Ders çıkarmamız gerekiyor.
FAİK ÖZTRAK (Tekirdağ) - Biraz önce Sayın Bakan söyledi. Şu var: 2000'li yıllar, hatta 1990'lu yıllardan bu yana öyle bir ortamda yaşıyoruz ki dünyada müthiş bir kaynak bolluğu vardı ve -özellikle ikinci yarısından sonra 1990'ların- fonlar büyük ölçüde, bizim gibi gelişmekte olan ülkelere aktı. Kaynak bulmakta hiçbir sorunumuz olmadı. Biz dışarıya ne satmaya kalksak satın alınıyordu zaten. Çünkü, müthiş bir risk iştahı vardı, paranın maliyeti de son derece düşüktü ama son krizden sonra sermaye biraz daha müdebbirleşti yani daha tedbirli bakmaya başladı; kaynakları aktarırken ülkeler doğru mu yapıyor, yanlış mı yapıyor, buna bakmaya başladı. Türkiye'nin ekonomi tarihine de dönüp baktığımız zaman hep böyle dönemler vardır. Ne zaman ki biz böyle sıkıştığımız bir döneme geçersek eğer o dönemi yönetmek üzere de böyle bir dönemde tecrübe edilmiş bir iktidar yoksa hemen birtakım cin fikirler ortaya çıkar.
Şimdi, Sayın Bakan, ben sorayım. Dışarıdan borçlanacak bu fon diyoruz. Dışarıdan hazine de borçlanıyor. Şimdi, bu fon ile hazine rekabet mi edecekler? Çünkü, Türkiye'ye verilecek, açık olacak olan portföy bellidir. Eğer belli bir yılda yabancı sermaye size 100 milyar dolar vermeye karar vermişse 100 milyar dolar verir. Ya bunu fonla alırsınız ya da hazineyle alırsınız, hazine eliyle alırsınız. E şimdi, dışarıda siz bu ikisini kapıştıracaksınız. Yani, fon kurarak ilave bir kaynak yaratamazsınız, bunu gördük.
Şimdi, bu arada, yine aynı makalede...
BAŞKAN - Hazinenin borçlanma metodu ile fonun kaynak getirisinin aynı metodoloji olduğunu mu düşünüyorsunuz yani?
FAİK ÖZTRAK (Tekirdağ) - Hiç fark etmez.
EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - Çok fark eder.
FAİK ÖZTRAK (Tekirdağ) - Bütün mesele, dışarısı size dönecek, bakacak. Ben devlete ne kadar kredi açacağım, benim portföyümde ne kadar devlet kâğıdı olacak, buna bakar. Ha, uluslararası yatırımcının talep ettiği cinsin dışında kâğıtları da arz ederseniz, mesela "Evet, ben burada bir Türkiye fonu kurdum ama bu fonun borçlanmalarına Hazine garanti vermeyecektir." derseniz oradan almaz. Ben olacağı söyleyeyim size.
EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - Kesinlikle Hazine garanti vermeyecek.
FAİK ÖZTRAK (Tekirdağ) - Hazine garanti vermeyecekse buradan zor satarsınız, ben size söyleyeyim.
BAŞKAN - Sayın Bakanım, mikrofonunuz kapalı, duyulmadı. Bir daha söyleyin, ne demiştiniz? Kayıtlara girsin de...
EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - Burada asla Hazine garantisi talep edilmeyecek, Hazine garantisi olmayacak fonun borçlanmalarında.
FAİK ÖZTRAK (Tekirdağ) - Peki. Şimdi, ben size söyleyeyim, bir görelim yani gerçekten çok zor.
Bunu portföyüne alan yatırımcı bunun Hazine garantisine sahip olduğunu varsayacaktır en azından. Vermeseniz dahi bu geri ödeme yapamadığı duruma düşerse "Hazine bunu üstlenir." diyecektir.
Şimdi, yine, bu son, gazetede yapmış olduğunuz açıklamalara baktım, orada diyorsunuz ki: "Kamu-özel iş birliği projelerinin ileriye dönük nakit akışlarında bu fona kaynak olacak." Şimdi, Sayın Bakanım, bu fonları normal olarak kurduğunuz zaman ileriye dönük olarak bu ülkenin genç nesillerine imkân yaratmak için kurarsınız. Hâlbuki, ileride genç nesillerin kullanacağı imkânları satıp bugün kullanmaya kalkarsanız bu tabii çok ilginç bir yaklaşım olur diye düşünüyorum.
BAŞKAN - Yok, ana amacı o değil, orada bir şey var, neyse.
Buyurun.
FAİK ÖZTRAK (Tekirdağ) - Şimdi, biraz önce Sayın Bakan dedi ki, tabii, tespiti doğru: "Bugün tasarruflarımız azalmış vaziyette, dışarıdan zor kaynak bulabiliyoruz. Bu büyük projelerimizi finanse edebilmek için mutlaka kaynak bulmamız lazım." İki: Bir de korkuyoruz. Birileri dışarıdan acaba bize, bizim bu dövize duyduğumuz ihtiyaç nedeniyle farklı bir darbe girişiminde bulunabilir mi, bulunamaz mı diye, böyle de bir endişe olduğu ortada.
Şimdi, Sayın Bakan, bakın, 2000 yılında Türkiye'nin yurt içi tasarruflarının, gayri safi yurt içi hasılasına oranı yüzde 18,4; 2002 yılında yani siz iktidara geldiğinizde yüzde 18.6, özel kesimin tasarruflarının oranı da yüzde 23,4 yani özel tasarrufların özel harcanabilir gelire oranı. Bugün neredeyiz biliyor musunuz? 2014 yüzde 14,9; toplam tasarruflarımızın gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 11,7 -yarısından bile az- özel tasarrufların gayrisafi yurt içi hasılaya oranı. Bu, özel sektöre borç vererek, dışarıdan sıcak parayı getirip içeride özel kesimi borçlandırarak ekonomiyi büyüten modelin bir sonucudur. Şimdi, bundan dolayı, "Her büyüme sürecinde Türkiye'nin cari açığı artar, bu Türkiye'nin kaderidir." demek doğru değildir. Büyüme sürecinde cari açık hatalı politikalar nedeniyle artar, doğru olmayan politikalar nedeniyle artar.
Şimdi, ben bakıyorum yani biraz önce tartıştık tabii, bağımsız denetim dedik, şu dedik, bu dedik. Bir fon kuruyorsunuz, fonun da bildiğim kadarıyla bir şirketi var, bu şirket...
BAŞKAN - Fon kurmuyoruz efendim, bir şirket kuruyoruz, bir yönetim şirketi. Onun altında bir Türkiye Varlık Fonu ve onun altında da alt fonlar oluşuyor.
FAİK ÖZTRAK (Tekirdağ) - Evet Sayın Başkan, bu, devlet kuruluşlarının tabi olduğu hiçbir denetime tabi değil.
BAŞKAN - Olur mu, SPK'nın belirlemiş olduğu kurallar içerisinde.
FAİK ÖZTRAK (Tekirdağ) - Peki.
Bakın, ülke tarihinin ekonomik krizlerini, en derin krizlerini arka arkaya yaşadık. Bilir misiniz ki 2002 yılında hükûmet size devredilmeden önce bu ülkede kaç tane fonu kapatmak zorunda kaldık?
BAŞKAN - Sayın Öztrak, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezi biraz uzak buradan, on beş yirmi dakika çekiyor yani toparlarsanız, son cümlenizi alayım.
FAİK ÖZTRAK (Tekirdağ) - Ben genel merkezde değilim, Meclisteyim, çok rahatım onun için, artık genel merkezde değilim.
BAŞKAN - Ama genel merkeze gidecek arkadaşlar var da o yüzden toparlamanızı rica edeceğim.
FAİK ÖZTRAK (Tekirdağ) - Anladım.
46 tane bütçe içi, 6 tane de bütçe dışı fonu kapattık. Yani bu meşakkatli temizliğin ardından Kamu İhale Kanunu, Kamu Finansmanı Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu gibi yasalarla da mali disiplini sağlamaya çalıştık. Sayın Bakanım, bu fonu bu hâliyle kurmanız hâlinde Türkiye'de elinizde kalan tek sıkı çapa olan, tek geçerli, tek güvenilir çapa olan mali disiplinin de tabutuna -bunu söylemiştim zaten- çivi çakmış olursunuz. Yani "Efendim, bağımsız denetim var." bağımsız denetim tabii ki olabilir, bağımsız denetim olsun ama Meclis denetiminden niye kaçıyorsunuz? Sayın Başkan, en fazla da sizin savunmanız lazım, "Benden kaçırmayın, en azından Plan ve Bütçe Komisyonuna getirin, burada, bu fonlarla ilgili nedir ne değildir biz bunu denetleyelim, görelim." demeniz lazım.
BAŞKAN - Merkez Bankası modeli gibi yılda iki sefer sunum yapsınlar diyorsunuz.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Öyle bir şey demiyoruz.
FAİK ÖZTRAK (Tekirdağ) - Hayır onu demiyorum, denetleyin, oylayın.
BAŞKAN - Pardon, tamam.
FAİK ÖZTRAK (Tekirdağ) - Yani bu fonun kamu mali yönetimindeki yeri nedir belli değil. Bir taraftan kamu erkini kullanacak ama bakıldığında borcu, kamu borcu sayılmayacak. Ben bunları anlamıyorum.
Yani şunu söyleyeyim, daha uzun konuşmam lazım ama anlıyorum ki sıkışık bir şey var.
BAŞKAN - Yok sıkışık değiliz, arkadaşlar gidebilirler, biz sizi dinliyoruz.
FAİK ÖZTRAK (Tekirdağ) - Bakın şunu söyleyeyim, şu anda kredi derecelendirme kuruluşlarının gözü bizim üstümüzde. Moody's'in değerlendirmesini beklerken altından kalkamayacağımız işlere girmeyelim lütfen. Sizleri bir kez daha uyarıyorum, bu yol yol değil, mali disiplini bitirirsek elimizde hiçbir şey kalmayacak, bunun sonu felaket olacak. Ondan sonra "Askerî darbe başarısız oldu, şimdi ekonomimize darbe yapıyorlar." diye ne kadar bağırılırsa bağırılsın vatandaşa anlatamazsınız. Yani yapılan yanlış, vatandaşın zaten boşaltılmış olan cebini yangın yerine çevirmekten başka hiçbir işe yaramayacaktır.
Dolayısıyla, bir fon kurmak istiyorsanız bu fonun bir kere hedeflerini daraltmanız lazım. Fransa'yı örnek vereyim, Fransa'da çok güzel bir böyle bir fon uygulaması var. Fransa diyor ki: "Ben bu fonu, ucuza satın alınmak istenen stratejik şirketlerimin satın alınmasını önlemek için kullanırım, artı bir de rekabet gücünü artırmak için."
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.