Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1319) |
Dönemi | : | 26 |
Yasama Yılı | : | 1 |
Tarih | : | 16 .08.2016 |
GARO PAYLAN (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, yani iç barışımız anlamında söyledikleriniz önemli ancak hani hep şu demagoji yapılıyor: "Ya siz bir kınayın, bütün meselelerimiz çözülecek." meselesine indirgeniyor her şey. Bu çok sığ bir bakış. Onu söyleyeyim ve gerçekten her türlü şiddeti şahsen de partim olarak da kınıyoruz. Onu söyleyeyim. Her türlü şiddeti. Ama şunu anlayamazsak, yani bu olay niye var? Yani Kürt...
YUSUF BEYAZIT (Tokat) - Garo Bey, PKK'yı kınıyorum deseniz.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Bitireyim. Ama bakın, bu şekilde konuşamayız. Ben size niye...
YUSUF BEYAZIT (Tokat) - Onu söyleyin.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Yani bunu söyledik, ne oluyor, yani bitiyor mu Kürt meselesi, çözülüyor mu her şey?
YUSUF BEYAZIT (Tokat) - Bir kere söyle, kayıtlara geçsin.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Ya babam, Allah'ınızı seviyorsanız bir müsaade edin, ben fikrimi söyleyeyim, siz de kendi fikrinizi söyleyin. Buraya indirgemeyelim diyorum. Yani bu meseleyi deyince bütün meselelerimiz bitecek zannetmeyin. Değil.
Bakın, 12 Eylül 1980 sonrası bu örgüt niye var, niye çıkmış? Yani millet bir anda hiçbir şey yokken "Hadi biz dağa çıkalım." diye mi çıkmış? Hayır. 12 Eylül 1980 sonrası, yine bir darbe dönemi sonrası. Darbenin de 12 Eylül 1980'de nasıl olduğunu hepimiz biliyoruz. Kimler hazırladı, nasıl hazırlandı, darbe sonrası olan dönemi hepimiz biliyoruz. Bütün toplum kesimleri bunun acısını çekti ama Kürt illerinde ayrı bir dinamik vardı. Oradaki işkenceler, şunlar bunlar ve sonuçta Kürt meselesi diye bir mesele vardı. Ya "kart, kurt" derken meğer Kürt varmış diye bir noktaya geldik nihayet 2012 dünyasında veya 2001 dünyasında, her neyse. Sonra bir çözüm dönemi vardı. Yani siyaset devredeyken, meseleleri konuşabilirken biliyorsunuz şiddet dinamiği devre dışı kalır, hep böyledir. Diyalektik hep böyledir, bütün dünyada böyle işler. Ama yok sayma dinamiği olduğunda, ötekileştirme dinamiği olduğundaysa başka bir şeye rasyonelleştirir. Ya demek ki biz bu meselemizi burada oturarak konuşamayacağız. Bak, biz demedik mi? Bakın, her topluluğun şahinleri vardır. Her toplumun aşırı milliyetçileri vardır. Birileri şunu önerir, yani çözüm istekli olanlar: Ya bu meseleyi konuşarak çözelim. Biz buradayız, bakın, bir mesele var. Birileri der ki: "Hayır, bununla konuşulmaz." Çünkü, milliyetçidir. "Konuşmaman lazım, barış süreci yanlıştır, konuşulmaz." der ve nihayetinde, kavgayı başlatanlar haklı çıkar. "Ha, bak, görmedin mi, bununla barış olmaz; gel, biz şiddet yöntemini seçelim." bilmem ne... Tersi de geçerli devlet için de örgüt için de.
Şimdi, biz, neyi gösteriyoruz şu anda? Bakın, geçen hafta bir yasa çıkardık arkadaşlar. Buradan, Komisyondan geçti, bugün de Genel Kurula gelecek. Neyi içeriyor yasa? Genel mantığı ne? "Hakkâri ve Şırnak kaldırılmıştır." Ya, cümle bu ya! Bu kadar, gerçekten, aşağılayıcı bir cümle olamaz: "Hakkâri, Şırnak kaldırılmıştır." Hakkâri, Şırnak halkına sordunuz mu? Bakana söyledik. Gidip toplantı yaptınız mı? Onları ikna ettiniz mi? Onlara ne önerdiniz? Ya, kardeşim, Hakkâri merkezin 80 bin nüfusu var, Şırnak merkezin 90 bin nüfusu var. Ne tip tedbirler düşünüyorsunuz sosyal, ekonomik, kültürel, siyasi? Hiçbir toplantı yapılmamış...
BAŞKAN - Sayın Paylan...
GARO PAYLAN (İstanbul) - Bitiriyorum.
BAŞKAN - Lütfen.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Ama müsaade edin, önemli bir şeyden bahsediyoruz. Sayın Bakana da bu söylediğim...
BAŞKAN - Anladım da, bakın, maddenin amacı dışına çıkıyor, lütfen.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Hayır, maddeyle direkt alakalı olduğu için söylüyorum.
BAŞKAN - Lütfen... Lütfen...
GARO PAYLAN (İstanbul) - Ben karar vereyim maddeyle alakalı olup olmadığına...
BAŞKAN - Şu var: Bakın, ikinci defa söz hakkı tanıyorum. Lütfen.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Ama hayır, Bakan Bey dedi ki şöyle yaparsanız...
BAŞKAN - Lütfen toparlayın. Sizden istirham ediyorum, lütfen.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Yani kayyum meselesi, belediyelere kayyum atama, işte belediye varlıklarına el koyma. Eğer ki bir belediye başkanı göz altına alınmışsa bile, yerine birini seçmişse bile, geriye yönelerek oraya kayyum atama yetkileri, bütün bunlar, o bölge halkının üzerinde şöyle hissettiriyor: "Ya, kardeşim, benim seçilmişlerime saygı yok, HDP'ye burada saygı yok, hiçbir toplantıya çağrılmaz. Ben belediye başkanı seçmişim, buna saygı yok." Kayyum atama yetkisi, belediye mülklerine istediği gibi güvenlik gerekçesiyle el koyma yetkisi. Bütün bunlar şunu hissettiriyor: "Biz, demek ki gönül bağları anlamında buraya ait değiliz, biz, ötekileştiriliyoruz." Çünkü, bu, bölücü bir bakış. Karşıdan da bunun diyalektiği, karşı örneği "Demek ki biz başka arayışlara girmek durumundayız." diyaloğunu geliştirir. Hakkâri'yi siz kaldırdığınız anda, orada işsiz, umutsuz 30 bin genç bunu düşünür, bir bölümü de dağa çıkar ve sonra çatışmalar olur, insanlarımız ölür, gariban Kürt gençleri ve gariban Türk gençleri ölür, iki taraf da milliyetçileşir. Sonucu budur.
Bizim yaratmamız gereken şey, bütün bu dinamiği tersine çeviren bütün meselelerimizi burada konuşarak çözebileceğimizi göstermektir. Bu dinamik, bütün şiddet dinamiğinin önüne geçer. Dünya örnekleri de böyledir Sayın Bakan. İngiltere, İspanya, Kolombiya böyle çözüyor bütün meselelerini ama siz, "Hadi, kınayın, bu mesele çözülecek"e indirgerseniz, bu mesele de hiçbir yol alamayız. HDP'yi önemsiz kıldığınız sürece başka bir dinamik önemli olur; HDP'yi önemli kıldığınız sürece yani konuşulabildiğini, çözülebildiğini, masada olduğunu gösterdiğiniz sürece de başka dinamik geriler. Hep böyledir; siyaset öne geçtiği zaman şiddet geriler, siyaset geriye düştüğü zaman şiddet yükselir.
Bizim başımıza çorabı örenler de Sayın Bakan, bakın, Ceylânpınar'dan bir örnek vereyim -derdim arkadaşlara sıkıcı gelebilir- Ceylânpınar'da 2 polisimiz öldürüldüğü noktasında Sayın Davutoğlu emri verdi o akşam, değil mi "Uçakları kaldırın, bombalayın, Kandil'den istihbarat geldi." diye. Öldüren darbeci çıktı, istihbaratı veren darbeci çıktı -değil mi- hâkim darbeci çıktı -4 tane Kürt gencini tutuklayan hâkim darbeci çıktı- savcı darbeci çıktı. Bütün bunların hareketini, dinamiğini yaratan... Yani bakın "15 Temmuz günü her şey normaldi de ne oldu bir anda darbe oldu?" dediniz ya, hayır, her şey normal değildi, şehirlerimiz bombalanmıştı, insanlarımız ölmüştü, hukuk devleti devre dışı bırakılmıştı. Bütün bunlar darbe dinamiğini geliştirdi. Şimdi de yeni bir dinamik gelişiyor. Biz bu dinamiğin önüne geçebilirsek, burada, Mecliste bir arada olduğumuzu gösterebilirsek bu dinamik durur, yoksa, siz bizi ötekileştirin, hatta vurun, yok sayın, hiç önemli değil, hiç kişisel almam ama yanlış yaparsınız, yanlış yaparız el birliğiyle.
Gelin, bu yanlışı durduralım diyoruz. Ezcümlesi budur.