KOMİSYON KONUŞMASI

NECDET ÜNÜVAR (Adana) - Nesrin Hocam'a çok teşekkür ediyorum.

Gerçekten konuyla ilgili Türkiye'deki en iyi uzmanlardan birisi ve heyecanını hiç yitirmeden çalışmaya devam eden bir hocamız. Öncelikle o çalışmalarından dolayı tebrik ediyorum, teşekkür ediyorum toplum adına da.

Tabii, çok önemli bir boyutunu esasında konuşuyoruz, hem teknoloji hem İnternet hem de uyuşturucu ve madde bağımlılığının aile bütünlüğü üzerinde olumsuz etkisi. Esasında bunu sadece bu konuyla sınırlı da düşünmemek lazım. Trafikte işlenen suçların önemli bir kısmında, cezaevinde yatan insanların yaklaşık yüzde 40'ında bilhassa madde bağımlılığı var. Yani, uyuşturucu, alkol gibi maddeler başta olmak üzere, pek çok bağımlılık var. Bunların erken vadede haz verdiğini biliyoruz ve insanların aslında bir kaçış için buna sığındığını da biliyoruz. Ama, maalesef, yaşadığımız çağda -bunu belki arkadaşlarım metafor gibi değerlendirebilir ama o anlamda söylemiyorum- iki ayrı küme var ki onlar insanları mutluluğa götürmek arzusuyla başlanıp mutsuzluğa doğru sürükleyen şey. Birinci husus, hız ve haz. Yani, insanlar daha hızla ama daha fazla haz almak istiyor ama bunlar uzun vadeli mutluluğu getirmiyor. Diğeri de "daha" ve "en" kelimeleri yani daha güçlü, daha şöhretli, daha mutlu, daha zengin, işte, özellikle çocuklarımızla ilgili en iyi, en yukarıda, kendimizle ilgili de zaman zaman düşünüyoruz ve bunlar aile bütünlüğünü olumsuz anlamda etkiliyor.

Teknoloji hayatımızı kolaylaştırıyor ama hayatımızı kolaylaştırırken bir sınır koyamadığımız zaman o aile bütünlüğünü bozucu etkiye de yol açıyor. Birçok sosyal medya araçlarına eşlerden herhangi birinin çok fazla dalması bazı boşanmalarda çok önemli faktörlerden birisi. Hocam -bir iki defa telefonla konuştum, belki kaçırmış olabilirim- batıda çok kapsamlı çalışmalar var. Evlenen insanların yaklaşık yüzde 20'si artık İnternet'ten partnerini buluyor. Boşanmalarda da yaklaşık yüzde 20 ila 25 civarında yine İnternet ve onunla bağlantılı sosyal medya araçlarının çok rolü var. Buradan ne çıkıyor? Buradan, insanlar mutlu olmak için belki saatlerini o İnternet ortamındaki enstrümanlar üzerinde geçiriyor ama o sınırı da kolaylıkla aşılabildiği için mutlaka birtakım sıkıntıları da beraberinde getiriyor. O hâlde ne yapmak lazım? Çok uzun vadeli şeyler yapmak lazım. Y

ani, bir defa, bilinçli bir toplum oluşturmamız gerekiyor. Annenin babanın değil, çocukların da bilinçli olarak, bilişim okuryazarlığını yüksek ölçüde ve kendisine sınır koyabilme erkini de kazandıracak bir eğitim modeline geçmemiz lazım. Çünkü, bunların yirmi-yirmi beş yıl sonra anne baba olacağını biliyoruz ve onlar da anne baba olduğu zaman da belki o çağda teknoloji çok daha ileri boyutlarda olacak. Dolayısıyla, fırsatıyla beraber, risklerinin de çok önemli ölçüde olacağını düşünüyorum.

Tabii, bugünle ilgili ne yapmak lazım? Bugünle ilgili de mutlaka kamu birtakım tedbirler ortaya koyduğu zaman bunun bazı çevreler tarafından âdeta yasakçılık olarak değerlendirildiğini hepimiz biliyoruz ama her şeye rağmen kamunun bir yönlendirme ve denetim fonksiyonu da var. Yani, devletin en temel görevlerinden birisi, aile bütünlüğünün devamını sağlamak ve toplumun huzurunu da sürdürmek. Onun için, belki belli konularda daha zecrî birtakım tedbirlerin de alınması gerekir. Ama, kamu, özel sektör, diğer, işte, bilim adamları, Parlamento bu konuda mutlaka rol alıp bu konularla ilgili, aile bütünlüğünü olumsuz yönde etkileyen hususlarla ilgili belki birazcık daha katı tedbirler alması gerekir.

Söz alıp söyleyecektim ama Sayın Bakanın programı olduğu için söylemedim. Mesela, "grooming" diye bir kavram var, erişkinlerin kendisini çocuk olarak tanımlayıp sosyal medya araçları üzerinden çocukları kandırması. Mesela, çocuk istismarlarında yüzde 10'un üzerinde o "grooming"in etkisinin olduğu ifade ediliyor ve bununla ilgili tabii mutlaka katı birtakım tedbirlerin alınması gerekiyor. Yani, bir sınır koyacaksınız ama o asıl sınır, devletin sizin için koyduğu sınır değil, sizin kendi hayatınız ve kendi mutluluğunuz için koyduğunuz sınır anlamına gelecek. Mutlaka bizim Komisyonumuzda da Sayın Başkanım, hem teknoloji bağımlılığının hem madde bağımlılığının çok önemli bir yer edinmesi gerektiğini düşünüyorum. Belki hocamın koordinasyonunda bilim adamlarından daha fazla doküman, bilgi ve öneri paketi alabiliriz.

Bu en son ESPAD'la ilgili konu gündeme geldiği için söyleyeyim. Son Uyuşturucu ile Mücadele Eylem Planı'nda da bu konu gündemimize geldi. Ben bizzat sayın bakanımızla da bakanlarımızla da görüştüm, hepsinden de olumlu cevaplar aldım. Hatta, onunla da yetinmedim, ilgili bürokratlarla da bire bir, ayrı ayrı görüştüm ama nasıl bir husustur ki 2008'ten beri çok uğraştığım hâlde böyle bir araştırmayı yapamıyoruz. Şöyle bir kavramı da ortaya koyuyor bazı arkadaşlar: "Ya, Türkiye'nin kendine özgü koşulları var, şartları var." Artık, küreselleşen bir dünyadayız ve İnternet'te çok rahatlıkla dünyanın her tarafıyla irtibat kurulabilen bir çağda yaşıyoruz. Dolayısıyla, kendi pozisyonumuzun da mutlaka ortaya konması gerekiyor. Çünkü, teşhis koymadan tedavi ve çözüm bulmak mümkün değil. Teşhis koymak için de elinizde bir donenin olması gerekiyor. İşte, o veriyi elde etmek için de ESPAD uygun bir yöntemdir. Tabii, bize çok uymayan, bazen yanlış istifhamlara yol açabilecek birtakım sorular da olabilir. O soruların da çıkartılması gerekebilir, zaten çıkıyor ama nedense herkesin "Mutlaka yapmamız gerekir." dediği ama yapamadığı bir husus olarak karşımıza çıkıyor.

Nesrin Hoca'yla ne zaman böyle karşılaşsak hep "Hocam, ESPAD ne oldu?" falan diye birbirimize sorup dertleşiyoruz ama bir türlü de başaramadığımız bir husus olarak kalıyor. Ama, hem Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı hem de Millî Eğitim Bakanlığı yetkililerinden, bakandan başlayarak tekrardan müracaat edip bu ESPAD'ı mutlaka yapmamız gerekir diye düşünüyorum.

Teşekkür ediyorum.