KOMİSYON KONUŞMASI

GARO PAYLAN (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, hepinize geçmiş olsun diyorum öncelikle.

Geçen, yine bu yatırım ortamının iyileştirilmesiyle ilgili olan oturumda burada konuşurken Sayın Bakanın bir tepkisi oldu. İşte, ben, "Yatırım ortamının iyileştirilmesi için, demokrasi, insan hakları, özgürlüklerin genişletilmesi lazım." deyince, tabii, Sayın Bakan "Ne alakası var canım bununla." diye bir tepki vermişti bana. Umalım ki hani bu musibet, ucuz atlattığımız -tabii ki pek çok kayıplar verdik, hepimiz yaralandık, bu cerahat hepimizin üzerine boşaldı sonuçta, millet olarak, toplum olarak- bu musibet, hepimize bir ders olsun.

Sonuç olarak, iç barışımızı sağlayamadığımız sürece, hep üzerimizde oyunlar oynanabilir. Hani, dedemin bir lafı vardı -sözüm meclisten dışarı- bana şunu demişti: "Eşek olma, sana semer vururlar." Yani bu noktada uyanık olman gerekir derdi. Biz meğerse cambaza bakarken bizim altımızı oymuşlar.

Ben burada, şurada otururken defalarca uyarı yaptım, arkadaşlarım defalarca uyarı yaptı. Birileri bize "Şu hain, bu terörist, bu bilmem ne, hadi orayı yıkalım, efendim, işte şurayı bombalayalım, orada bilmem ne var." derken meğer altımızı oyuyormuş, meğer evlerimize girmiş; Cumhurbaşkanımızın evine kadar girmiş, Genelkurmay Başkanımızın dibine kadar, etrafını oymuş, Meclisimizi bombalayacak kadar çılgınlaşmış insanlar hepimizin altını oymuş biz cambaza bakarken.

Bu anlamda, umalım ki bu musibet hepimize önemli bir ders olur. Umalım ki hepimiz iç barışımızı sağlamak için her anlamda, her bir vatandaşımızın hakkını, hukukunu koruyacak bir hukuk sistemini, bir devlet sistemini koruyacak motivasyonu el birliğiyle gösterelim. Yoksa, burada Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Yasası'nı çıkarırken birileri başka oyunlar oynayabilirler. Önce demokrasimizi her anlamda kurumsallaştıralım, yatırım ortamı zaten otomatik olarak gider, bunlar teferruat olarak kalır diyorum.

Sayın Bakan, şimdi bu madde özeline geldiğimizde, özelde söyleyeceğim tekrar, sonuç olarak toplumumuz şu anda depresif bir hâlde; gerçekten, toplum olarak depresif bir hâldeyiz ve zor durumda olan esnafın, yatırımcının bir beklentisi var bu düzenlemeyle ilgili. İnanın, tekrar söylüyorum, önceliğe almamız gereken olarak yani bütün Meclis, arkadaşlar olaraktan: Biz bir arada olduğumuzu gösterebilirsek her anlamda... Dün Sayın Cumhurbaşkanı Beştepe'de bir fotoğraf verdi. İşte, bugünkü manşetlere bakıyoruz, işte "Özlenen fotoğraf, birlik, beraberlik, kardeşlik..." Bir bakıyorsunuz, sofrada birisi eksik. Kimse adını dahi anmıyor, birisi eksik. Oysa, o birisi, savaş başladığından beri "Ya, arkadaş, bu savaş hepinizin altını oyar, gelin buradan dönelim, herkesin hakkının, hukukunun korunacağı bir sisteme dönelim." derken, o fotoğraf bence eksikti.

O anlamda, bütün bu düzenlemelerden önce Meclisimizin, bizlerin, bu birliği, beraberliği sağlayacak, gerçek anlamda, herkesin hakkını, hukukunu sağlayacak bir sistemi en azından... Hükûmet anlamında söylüyorum ve Meclisimiz anlamında söylüyorum.

Madde üzerinde -içeride Sayın Bakana da söyledim konuşurken- bu matrah artırımı meselesinde, şimdi, biliyorsunuz genelde küçük esnafı ilgilendiriyor diye söyleniyor bu matrah, küçük esnaf ve üreticileri. Ancak, diyelim ki küçük bir tüccar, yıllık 200 bin liralık bir cirosu olan bir tüccar; o yıl da diyelim ki 10 bin lira bildirmiş, üzerinden yüzde 35 artırım yap diyorsunuz ve onu aklıyoruz böylece ve 3-5 bin lirayla kendini aklıyor, son beş yılını aklıyor.

1 milyar lira ciro yapan bir insan da eğer ki ya zarar getirdiyse ve çok küçük miktar bildirmişse, o da 1 milyarlık cirosunu, bu yasa çerçevesinde, 3-5 bin lirayla aklayabilir. Burada bir adalet yok. Son beş yılda 10 bin lira vererek, 5 bin lira verecek, milyarlarca liralık cirosunu aklayabilecek.

Burada, mutlaka bu ölçeği dikkate alan bir düzenleme yapılabilir mi? Sayın Bakana bu talebimi ilettim, o da üzerinde çalışacaklarını söylediler. Çünkü, af yasaları, biliyorsunuz ki toplumda yara açıyor. Kendisi de bahsetti, bir bölüm, dişinden tırnağından artırıp bunu öder. Benim babam da zamanında hep düzgün öderdi. Millet derdi ki: "Ya keriz misin? Af çıkar, beklet, bunu finansman olarak kullan." Aydan aya öderken başkaları bunu finansman olarak kullanırdı vergiyi ödememeyi çünkü nasıl olsa iki yılda üç yılda bir çıkar derlerdi. Nitekim çıkardı. O finansman olarak kullananlar hep avantajlı çıkarlardı.

Bu vergi yasasının, son vergi affı olacağına dair bir algı yok. Tabii ki net bir şey söylenemez ancak "Bunu çıkardık bir daha olmayacak, bu sondur" duygusunu da yaratamayacağız çünkü konjonktür olarak zor bir dönemde çıkardığımız belli, aynen bir deprem döneminde olan bir vergi affı gibi.

O anlamda, Sayın Bakan, burada bari adaleti sağlayalım. Yani özellikle ölçek noktasında dikkatli olalım derim. Küçük ölçekli bir tüccarla koca tüccarları bir, aynı kefede 3-5 bin lirayla atlatmayalım son yıllarını derim. O ölçeğe mutlaka dikkat edelim.

Bir de, bir önerim daha var. Hani şöyle manşetler çıkacak, düzgün ödeyenler keriz miydi filan falan diye manşetler çıkacak. Bununla ilgili de düzgün ödeyenlere tekrar bir ödül koyalım. Yani var zaten. Hani bir yüzde 5 indirim var ama bir seferlik mi olur, bu yıla ait mi olur çünkü düzgün ödeyenler de zorlanıyor. Ve düzgün ödeyenlere hiçbir ödül şu ana kadar... Bari bu takvim yılına dair ekstra bir önlem düşünülemez mi yani 2016 takvim yılına dair? Bütün vergilerini düzgün ödeyenlere de sigorta primlerinde artı yüzde 5 ve vergisinin basamaklarında da özellikle küçük esnafı koruyacak şekilde -bunları söylüyorum- yeni bir ödül koymayı mutlaka düşünelim derim.

Sonra içeride kendisine de söyledim, bu da konjonktürel bir yasa ve hani esas olarak bütün maliye sistemlerine hâkim olması gereken servet takibini bu yasa hiçbir şekilde ortaya koyamıyor. Yani "Nereden buldun?"u hiçbir şekilde Maliye Bakanımız kimseye soramıyor. Hiçbir yasa bunu kapsamıyor. Bir insan 10 lira vergi veriyorsa ama bin lirası varsa, bu bin lirasını 5 bin liraya taşımışsa "Bunu sen nerden buldun?" diye soramıyorsun Sayın Bakanım. Ve değerleme anlamında kimse servetini ortaya koymak istemiyor. Yani diyelim ki varlığı var, milyon liralık bir evi, araziyi 100 bin liraya aldım gösteriyor, geri kalan kaynağını aklıyor ve servet takibi anlamında da net bir şey yok, değerleme anlamında Maliyenin takibi yok. O anlamda, bu konjonktürel yasayı belki şimdi geçirmek zorunda kalacağız ama Maliyemiz mutlaka bu serveti takip edecek, servet konusunda da "Nereden buldun?" sorusunu sorabilecek bir düzenlemeyi ivedi olarak yapmalı. Bunu el birliğiyle yapalım Sayın Bakan.

Bakın, bir tek şu örneği veriyoruz: 2001 yılında Türkiye toplumunun yüzde 1'i, servetin yüzde 38'ine sahip. Bugün Türkiye toplumunun en zengin yüzde 1'i, servetin yüzde 55'ine sahip. Bu, bir adaletsizlik. Bir yere doğru akıyor. Yani bütün dünyanın sorunu da bu. Amerika'daki Warren Buffet da aynı şeyi söylüyor. Bütün servet yüzde 1'e doğru toplanıyor. Bu serveti bir şekilde vergilendirmemiz lazım diye en zengin Amerikalılar söylüyorlar bunu. Çünkü sonuçta bu adaletsizlik, kitlelerin, özellikle geniş kesimlerin adalet duygusunu sarsıyor ve bütün dünyadaki aslında bu suç oranlarının artması, toplumlar arası bu servet adaletsizliğinden kaynaklanıyor.

O açıdan, servet dengesini içeren, Maliyemizin "Nereden buldun?" diye sorabileceği gerçekten gelir vergisi reformunu da "reform" diyebileceğimiz her anlamda bir yasanın mutlaka ivedi olarak birlikte çalışalım diye öneriyorum.

Şimdilik bu kadar.

Maddelerde tekrar konuşacağım.