KOMİSYON KONUŞMASI

GARO PAYLAN (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, gördüğüm kadarıyla Komisyon üyelerimizin neredeyse tamamının bu hapis meselesi içine sinmiyor. Yani olması gerekir diyen bile hani geçmişten yaşadığımız olaylardan dolayı... Biliyorsunuz, 2009 krizinden sonra özellikle hapishanelerde çok ciddi anlamda bu çek cezasından dolayı hapis yatanların olması ve bunların ailelerinin feveranı sonucu bu yasa çıktı ve serbest bırakıldı. Ben ticaretten gelen bir insanım ve ticari partnerinizin hapse sokulmasının ne demek olduğunu çok iyi bilirim. Yani böyle bir şeye asla tevessül etmedim. Ama bir şekilde o ilişkiler kırıldığı zaman hem sosyolojik anlamda, sosyal, toplumsal anlamda da çok ciddi yaralara sebebiyet veriyor. O açıdan bence hapis cezası olmadan bir formülü tekrar değerlendirelim. Yani bu yarayı bir kez daha toplumuzun önüne koymayalım. Allah korusun, bir ekonomik kriz daha yaşarsak bu, global anlamda da olabilir, ülkemize yansıması olabilir, bir dalga daha geçirebiliriz. Allah korusun, umarım olmaz ama o dalgada şimdi sayı binlerle ölçülüyorsa 10 binlere çıkabilir ve tekrar toplumsal bir yaraya dönüşebilir.

Şimdi, bir refleks olarak bunu yapıyoruz, ticaret alanında bir genişlemek için bunu yapıyoruz. Biliyorum, şimdi genişlemeci politikalar devreye sokulmaya çalışılıyor. Çek de genişlemeci bir politika yani enflasyonist işte, para arzını yaratamıyoruz, ne yapacağız? Çekleri yayacağız, çeklere biraz daha itibar kazandıracağız, böylece piyasa biraz daha güvenecek ve ticari hayatı biraz canlandıracağız diye bakıyoruz ama bu, böyle olmayabiliyor. Bazen ters bir dalga geliyor, binlerce insan bu dalganın etkisine kapılabiliyor. Bugün Rusya kriziyle etkilenen sektörler var, işte Libya'yla ve diğer Arap ülkeleriyle ve bundan Antalya etkileniyor, başka yerler etkilenebilir. O açıdan hapis cezası olmayan bir formülü deneyelim.

Karekod uygulamasını çok büyütmeyelim. Bakın, piyasada herkes birbirine telefon açar, "Ya bu adam ödüyor mu, ödemiyor mu?" öğreniriz zaten çok rahattır bu sorgulama. Bankanıza telefon açarsınız, sorgularsınız, öğrenirsiniz. Karekod dediğimiz mesele günübirlik eğer ki, o adam ödeyecekse zaten bir anlamı vardır. Biz vadeli olaya bakıyoruz. Çekin hiçbir zaman banka bir karşılığı yok. Adam üç önce aldığı malı üç sonraki malla ödüyor ve bu çerçevede bir kriz anında da hemen büzülüyor çünkü öz kaynağı olmama alışkanlığı var piyasada. Bu alışkanlık biraz düzelmeye başladı. Yani çeke itibar kazandırmayalım. Tam tersine dünyada çeki devreden çıkarmak üzerine bir trend var çünkü dünyada artık elektronik ödemeyle, şu cep telefonuyla ödemenizi yapıyorsunuz eğer paranız varsa, banka size kredi verdiyse bankacı arkadaşımız hep işaret ediyoruz. Banka, krediyi versin, banka itibarı belirlesin piyasa bununla uğraşmasın. Çeki gittikçe azaltan, çeke itibar kazandırmayan tam tersine çeki piyasadan çıkartan bir uygulamaya geçmemiz lazım.

Vekilimizin de önerisi çok makul. Limitli çekleri devreye sokalım. Yani limitli çekler ve bu limitli çeklerle de bankaların sorumluluğunu belirleyelim. Yani 10 bin liraya kadar limitte bankanın sorumluluğu bin lira olsun, 50 bin lira olan yerde 5 bin lira olsun bankanın sorumluluğu. Sorumluluğu paylaştıralım ve hapis cezasına zinhar yönelmeyelim diyorum. Yarın öbür gün, inanın ülkeler sonuçta altı yılda sekiz yılda bir kriz yaşarlar.

BAŞKAN - Banka niye taraf olsun ki bu işte? Hem devlet taraf olmasın diyorsun.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Hayır, hayır, kendi sorumluluğu anlamında. 5 bin liralık çekte bin lira sorumluluğu olsun, 10 bin liralık çekte 2 bin lira sorumluluğu olsun. Kademeli bir sorumluluk olsun.

BAŞKAN - Banka buranın neresinde, hangi tarafta?

GARO PAYLAN (İstanbul) - Banka orada sorumluluğa ortak oluyor. Bin lirayla veya iki bin lirayla kademeli olarak bir sorumluluğa ortak olsun diyorum.

BAŞKAN - Hapis cezası getirirseniz bir anlam ifade eder yoksa etmez.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Hayır. Orada şöyle oluyor: Bir limit belirlediğiniz an banka da bu sorumluğa ortak olmuş oluyor çünkü kendi yüzde 10'u kadar sorumluluğa, bir ortaklığa girmiş olur ve bu çerçevede teminatı belirler. Yani biz çeki...

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) - Teminat arttıkça bu sefer KOBİ'ler çek alamıyor.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Onu da sınırlarız zaten bakın. Bakın, öz sermayeyi güçlendiren bir trende girmemiz lazım. Bu trend de var. Yani artık insanlar eskiden beş kuruş olmadan giderdi piyasa, bizim piyasaya gelirdi, 1 trilyonluk mal kaldırırdı, bir bakarsınız ondan sonra kaybolur giderdi. Şimdiyse şunu anladı: Ben bankaya gitmem lazım, itibarımı ortaya koymam lazım, öz sermaye biraz koymam lazım ki ticaret yapabileyim, herkes bunu öğrendi.

BAŞKAN - Sizin piyasa, hangi piyasaydı böyle?

GARO PAYLAN (İstanbul) - Herkes bunu öğrendi az veya çok öğrendi. Ama şimdi biz genişlemeci bir politika gütmeye çalışıyoruz. Bu genişlemeci politikayı, bu olmayan bir parayı hani çek bir enflasyon yaratan bir aygıttır, enflasyonist politikadan geri dönmek istiyorsak öz sermayeye özendirmek anlamında refleksleri ortaya koymamız lazım. Regülasyonu da biz yaratalım yani Meclis yaratmalı. Bir regülasyon olarak, çekte bir regülasyon ortaya koymak istiyorsak bu genişlemenin ne kadar olacağına limitli çeklerle, bir kişinin itibarı ne kadarsa bankaya gidecek, teminatını neyse koyacak ona göre limitli çekler devreye girecek banka da kendi sorumluluğunu belirleyecek ve sonra piyasaya gelecek. Piyasada eğer ki 5 bin liralık bir çekte bin lira banka güvencesi var, 4 bin lira sen risk alıyorsan o çeki alırsın arkadaş diye bakacaksın. Böyle bir riski dengeleme ve bizim de bir regülatör noktada olmamız lazım. Regülasyonu bozarsak tekrar piyasa genişleyebilir geçici olarak ama bir kriz anında 10 binlerce insanı hapse sokup tekrar hadi hapis yasasını kaldıralım yasası buraya gelir. Sayın Başkan, bundan zinhar bu yola tevessül etmeyelim diyorum.

Saygılar sunarım.